Denizli

28 Şubat mağduru akademisyenin "ikna odası" utancı

17:55 28 Şubat 2018
28 Şubat mağduru akademisyenin "ikna odası" utancı

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nezahat Belen, 28 Şubat sürecinde pek çok kötü olay yaşadığını ancak üniversite tarafından oluşturulan ikna odasında maruz kaldığı muameleyi unutamadığını belirtti.

Belen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 28 Şubat 1997'de Pamukkale Üniversitesinde Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı'nda okutman olarak görev yaptığını, bu süreçte kendisine baskı uygulandığını belirtti.

Her 28 Şubat'ta bu acıları tekrar hatırladığını dile getiren Belen, şunları söyledi:

"28 Şubat süreci içerisinde 14 yıl kayba uğramış bir kişiyim. Yılmadık, sabrettik. Şu anda üniversitede benimle beraber göreve başlamış olan arkadaşlarım profesörlüğü almış ve akademik çalışmada pek çok meyvelerini vermişken ben sıfırdan başlayarak bu yarışa katıldım.

O günkü rektör yardımcısı, dekan ve birkaç kişiden oluşan heyet, İstanbul Üniversitesinin öğrenciler için başlatmış olduğu ikna odalarındaki gibi bir uygulama ile beni ikna etme çabasında bulundu. Benim için 28 Şubat'taki en kötü an, o andır. Çünkü insanın şahsiyetinin kişiliğinin ve bireyselliğinin yok sayıldığı, insanın hakir görüldüğü bir şey. Hiç unutmuyorum, rektör yardımcısı bana şunu söylemişti, 'Hoca hanım çok gençsiniz, kocanız çok kıskançsa saçınızı sarıya boyatmazsınız, ruj sürmezsiniz, kırmızı giymezsiniz.' 'Neden?' dedim. 'E açacaksınız ya.' Ben zaten görevim gereği okulda açıyordum saçımı."

Belen, okulda Cumhuriyet tarihini anlattığı için kendisine özellikle baskı yapıldığını, Cumhuriyeti ve Atatürk'ü anlatmasını istemediklerini kaydetti.

"Onların kafasında benim gibi bir insanın Cumhuriyeti ve Atatürk'ü anlatabilmesinin imkanı yoktu" diyen Belen, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Oysa onlar gerçekten Atatürk'ü anlayabilmiş olsalardı bugün Milli Mücadeleyi gerçekleştiren kitlenin hepsinin bizim gibi vatanına, milletine bağlı insanlar olduğunu göreceklerdi. Resmi görevim olduğu sürece Devlet Memurları Kanunu'nun gerektirdiği şekilde davranacağımı, sosyal hayatımda, aile hayatımda kendi tercihlerimi devam ettireceğimi söyleyince üzerimde baskı oluşturdular. Ben de bu baskı sonucunda görevden uzaklaşmak zorunda kaldım."

- "Laboratuvara girmemiz yasaklandı"

PAÜ Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Bağ da 1994-2000 yılları arasında Kırıkkale Üniversitesi'nde görev yaptığını, 28 Şubat süreci başladığı sırada Gazi Üniversitesinde doktorasını yeni bitirdiğini ifade etti.

28 Şubat süreciyle birlikte Kırıkkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Beşir Atalay'ın görevden alındığını anlatan Bağ, "Ondan sonra bize doğrudan 'sizlere burada hayat hakkı yok' denildi. Biz de kendimize başka kapılar bakmaya başladık. Tabii mecburi hizmetimiz de olduğu için hemen kurumu terk etmemiz mümkün olmuyor, muvafakat da verilmiyor. İki yıl Kırıkkale Üniversitesinde beklemem gerekiyordu. Bu süre zarfında bana orada araştırma yapma imkanı tanımadılar. Ben kimyacıyım, laboratuvara girip çalışmam lazım. Laboratuvara girmek yasaklandı, bize kimyasal madde verilmedi. Doktora sonrası araştırmalarımı akşam saat 18.00'den sonra Gazi Üniversitesi Kimya Laboratuvarı'na giderek gece saatlerinde yürüttüm."

Rektör Prof. Dr. Bağ, 28 Şubat'ta ODTÜ'de biyoloji eğitimi gören eşinin de okuldan atıldığını, Gazi Üniversitesinde Arapça Öğretmenliği bölümüne devam etmek zorunda kaldığını ancak başörtüsü yasağı nedeniyle göreve başlayamadığını da anlattı.

YORUMLAR

ETİKETLER
Haber7.com Yerel Haberler bölümünde yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haber kaynağı olan ajanslardır.