Başkonsolos 101 günlük dehşeti anlattı

IŞİD’in konsolosluk binası ‘baskınında’ personeliyle birlikte alıkonan Türkiye’nin Musul Başkonsolosu Yılmaz, 101 günlük esareti anlattı

Başkonsolos 101 günlük dehşeti anlattı
Başkonsolos 101 günlük dehşeti anlattı
GİRİŞ 21.02.2015 06:40 GÜNCELLEME 21.02.2015 06:58
Bu Habere 19 Yorum Yapılmış

Ankara’da başlatılan soruşturmada verdiği ifadesinde Bağdadi’nin başdanışmanının heyetle yanlarına geldiğini söyleyen Yılmaz, şunları anlattı: Personeli silahla tarayacak şekilde topladılar ve diz üstü çöktürdüler... İntikallerde gözlerimiz bağlandı ve prangaya vurulduk...
 
IŞİD’in Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’na “baskını” sonrasında tüm konsolosluk ekibiyle birlikte alıkonulan Başkonsolos Öztürk Yılmaz, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca açılan soruşturmada ifade verdi. İfadesinde alıkonulma sırasında IŞİD militanlarınca götürüldükleri adresleri tek tek anlatan Yılmaz, baskın sırasında IŞİD militanlarının, bütün personeli silahla tarayacak şekilde bir alanda topladıklarını ve diz üstü çöktürdüklerini, kendi başına da silah dayandığını belirtirken “İntikallerde mutlaka araçların camları perdelendi ve bazen ilave olarak gözlerimiz bağlandı ve prangaya vurulduk” dedi.
 
Musul’da, 11 Haziran 2014’te yaşanan baskın ve 101 gün süren alıkonulma sonrasında MİT’in yürüttüğü operasyonla Türkiye’ye getirilen Başkonsolos Yılmaz, geçen günlerde savcılıkça açılan adli soruşturma kapsamında ifade verdi.
 

‘Efendim sarıldık, yetişin’
 
11 Haziran 2014’te, saat 11.30 sıralarında muavin konsolos Faruk Deniz’in “Efendim, sarıldık, yetişin” diye odasının kapısını vurmasından 30 saniye sonra koşarak 20 metre uzaklıktaki çalışma ofisine geçtiğini ve görevli polislere “Ne kadar kuvvet var etrafımızda ve çatışma durumumuz nedir?” diye sorduğunu belirten Öztürk, kendisine ilk olarak kameraların silahla patlatıldığı bilgisinin verildiğini söyledi.

10 DAKİKA SÜRE TANINDI
 

Öztürk görevlilerin “Başkonsolosluğa girmeye çalışıyorlar, kapıyı tekmeliyorlar ve bir saat süre tanıyorlar” sözleri üzerine “Sakın kapıyı açmayın, zorlayan olursa vurun ve Ankara’yla yapacağım görüşmeye kadar sakın içeriye kimseyi almayın” diye talimat verdiğini kaydetti. Bu sırada IŞİD içinde Türkçe konuşan bir Türkmenin 10 dakika süre tanıdığını ve terk etmezlerse binayı havaya uçuracaklarını söylediğini belirten Öztürk, bunun üzerine tekrar kesinlikle içeriye silahlı kimse alınmaması ve ateş açılırsa karşılık verilmesi talimatı verdiğini anlattı. Öztürk, özetle şöyle devam etti:  
 
BİNAYI UÇURACAKLARDI
 
“Her geçen an IŞİD, süreyi kısaltarak 7 dakikalık süre tanıdıklarını bildirdi. Terk etmememiz halinde saldırıda bulunacaklarını tercüman vasıtasıyla ilettiler. Abdulsettar isimli emniyet görevlimiz aracılığıyla IŞİD’in tercümanına ‘Bize dokunmamaları kaydı ile araçlarımız ve silahlarımız ile birlikte binayı terk edeceğimizi’ söylemesini istedim. Tercüman önce ‘evet’ dedi ve akabinde IŞİD mensuplarının silahlarıyla birlikte başkonsolosluğumuza girip benimle görüşmek istediklerini aktardı. Bu arada benim Dışişleri Bakanlığı ile görüşmelerim sürüyordu.
 
Ofisimin dışına çıktığımda karşı binanın çatısında 5 veya 6 örgüt mensubunun bize silahlarını doğrulttuğunu gördüm. Bu arada etraftan sesler yükselmeye başladı ve IŞİD’in binayı uçuracağını dillendirmeye başladıklarına şahit oldum. O anda; daha önceden kıymetli evrakları yok ettiğimiz ve içi boş olan bütün ofis kapılarının kapanması talimatlarını verdim. Bakanlığımız herhangi bir çatışma yaşanmamasını, silahların teslim edilmesi talimatını verdi. Bu arada Abdülsettar aracılığı ile bütün personelin araç ve silahlarla binayı terk edeceğimizi iletmesini ve bütün sivil personeli araçlara binmesini istedim.
 
Personel alanda toplandı
 
Bu arada bir anda teröristler içeriye girdi ve bizi araçlardan indirip silahları aldılar. Bütün personeli silahla tarayacak şekilde bir alanda topladılar ve diz üstü çöktürdüler. ‘Başkonsolos kim?’ diye sordular. Beni gruptan ayırıp makam odamın önüne götürdüler. Üç kişi vardı. Birinci şahıs, IŞİD’in baskını yapan komutanıydı. Daha sonra kendisini müteakip defalar gördüm.”
 
‘Gururumuzu çiğnemek istediler’
 

Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz, ifadesinde konsolosluk binasından çıkarıldıktan sonra yaşananları şöyle anlattı:
 
“Yolda önce camiye götürmek istediler, namaz kılmaya zorladılar. İradem dışında camiye girmeyi reddettim. Bunun üzerine şahsımdan iyice nefret ettiler. Camiye zorla sokma işini daha ilk dakikada, bize esaret duygusunu yaşatma ve gururumuzu çiğnemek amacıyla yaptıklarını düşünüyorum. Zira her noktada kendi istediklerini yaptırdıkları zaman bunu görüntüleyerek ülkemiz aleyhine dünyaya yayacakları izlenimini veriyorlardı.

TÜRKİYE'Yİ AŞAĞILAYAN METNİ OKUMAMI İSTEDİLER
 
Nitekim sonra başka bir yerde de ülkemizi aşağılayan bir metnin tarafımdan kameraya okunması baskısına maruz kaldım. Reddedince bu kez telefonla okumam istendi, bunu da reddedince bu defa bütün sorumluluğun ve hataların güya ülkemizden kaynaklandığını belirten bir mektuba imza atmaya zorlandım. Hiçbirini yapmadım. Benzer tehditler başka vesilelerle de doğrudan veya dolaylı olarak yapıldı.
 
Öztürk, tüm personele “Şahsımla ilgili her türlü muameleye razıyım, ancak ülkemizin aleyhine hiçbir konuya izin veremeyiz, bu benim kırmızı çizgimdir, eğer öleceksek onurlu bir şekilde ölmeliyiz, döneceksek de başımızı eğecek bir davranışın içine girmeyiz” dediğini belirtti.
 
‘Gözlerimiz bağlı prangaya vurulduk’
 

IŞİD’in üst düzey mensuplarıyla iki-üç görüşmesinin dışında tüm ihtiyaçlarının alt düzeydeki teröristlerin karşılandığını belirten Öztürk, bu militanların eşkâli konusunda fikir sahibi olduğunu ancak kimlik bilgileri konusunda birbirlerine takma  isimle seslendikleri için bilgileri olmadığını söyledi. Öztürk, “Üst düzey kadrolarından 2-3 defa heyet geldi. Bunlar ile tercüman vasıtasıyla yaptığım görüşmelerde gerçek kimliklerini öğrenemedim. Ancak kim olduklarına ilişkin daha sonra verilen bilgilerden birinin sözde Musul Valisi, diğer iki kişiden birinin Musul bölge komutanı ile örgüt lideri terörist Bağdadi’nin koruması ve başdanışmanı olduğunu öğrendim” dedi.

Öztürk şöyle devam etti:  
 

“Başka bir görüşmede gelen iki kişiden birinin Musul askeri sorumlusu olduğunu öğrendim. 8 ayrı yerde tutulduk. Musul’daki görevim nedeniyle bu yerlerin; 17 Temmuz mahallesinde bir ev, Olimpiyat merkezinde bir bina, Sur kale içerisinde bir ilköğretim okulu, Olimpiyat merkezinde aynı bina, IŞİD mensuplarının ve ailelerinin kaldığı bölgedeki bir bina, Kültür merkezi, Hıristiyan mahallesinde iki ayrı bina şeklinde olduğunu net biliyorum. Esasen bu yerlerle ilgili bütün bilgileri devletimiz ilgili birimleri ile yanımda bulundurduğum ve sadece bir iki arkadaşımın bilgi sahibi olduğu ve desteği ile saklayabildiğim telefonumla paylaşmış bulunmaktayım.
 
Bu yerler arasında nakillerimiz IŞİD’in güvenlik tehdit algılamasına göre bazen otobüsle toplu halde, bazen ayrı ayrı dörder - beşerli araçlarla yapıldı. İntikallerde mutlaka araçların camları perdelendi ve bazen gözlerimiz bağlandı ve prangaya vurulduk ve her defasında sıkı aramalardan geçirildik. Gittiğimiz yerlerde odalarımız dışarıdan kapatıldı, ilave güvenlik demirleri monte edildi ve dış dünya ile iletişim sağlamamamız üzerine güvenlik düzenlemeleri yapıldı. Aç kaldığımız zamanlar oldu, daha ziyade tek tip gıda verildi. En basit ihtiyaçlarımızın karşılanmasına bile engel olundu. Aklımda kalan bazı isimler Şakir, Ebu Türkmanı, Khalit, Ebu Ömer, İmam diye anılan baskını yapan komutan Emir, Ebu Davut gibi takma isimleri hatırlayabiliyorum.
 
‘IŞİD’den şikâyetçiyim’
 
Irak’ın tüm kesimlerine eşit mesafede hizmet sunan ve bu hizmet Irak halkının büyük çoğunluğu tarafından takdirle karşılanan Başkonsolosluğumuza bu çirkin saldırıyı gerçekleştiren terör örgütü IŞİD ile bu baskın öncesinde ve sonrasında ev sahibi ülke olarak sorumluluklarını yerine getirmeyen Irak Merkezi hükümetinden şikâyetçiyim. Uğradığımız bu alçak muamelenin mutlaka yasal bir zeminde karşılığının ödetilmesini talep ediyorum.”
 
Videoya konuşmaktansa orada ölmeye razıydım
 
Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz, binada açık alanda diz üstü çöktürüldükten sonra IŞİD komutanıyla araladında geçen konuşmayı ifadesinde şöyle anlattı:
 
“Komutan basit İngilizcesi ile makam odamı açmamı, orada Türkiye aleyhine konuşacağım bir video çekimi yapılmasını ve akabinde resimler çekeceklerini ve benim buna gönüllü bir şekilde razı olmamı istedi. Sözde komutana odamın basit bir kapısının olduğunu ve istemesi halinde tekmeyle kırabileceğini, ancak beni böyle bir şeye asla razı edemeyeceğini, ölmeye de razı olduğumu belirttim. Akabinde bunu gönüllü yapmamın bir anlamı olacağını, zira videoyu yayına verdiklerinde, benim bu demeci gönüllü verdiğim imajı yaratmaları gerektiğini söyledi. Kendisine bu ihaneti asla kabul etmeyeceğimi ve beni derhal öldürebileceklerini ilettim.
 
Bunun üzerine, silahın namlusunu alnıma vururcasına dayadı. Tekrar reddedince boş olan eline ikinci silahını aldı. Aramızda itişme yaşanırken sivil bir memurumuz yarım yamalak Arapçası ile bir şeyler söyledi. Bu defa silahı indirdi, ancak içeride patlayıcı madde olabileceği endişesiyle kapıyı açmakta tereddüt etti. Bu arada Abdülsettar ve güvenlik görevlilerinden birkaç kişi geldi ve hep birlikte bahçeye çıktık.
 
‘Onurumuz için haykırdım’
 
“Dört ve beş kişilik araçlarla personelimizin yarısı götürülmeye başlanınca, tercümana komutana söyleyeceklerimi kelime kelime çevirmesini söyledim. ‘Bayrağımıza, kadınlarımıza, çocuklarımıza ve onurumuza en ufak bir halel getiremeyeceklerini ve böyle bir şey olacaksa bizi öldürmelerini’ bağırarak haykırdım. IŞİD’in terörist komutanı bunun üzerine bir şey yapmayacaklarına beni ikna etmeye çalıştı. Kadınların ve çocukların başına bir şey gelebileceği endişesiyle en son seferi bekledim ve birlikte yola çıktık.”

KAYNAK: VATAN
YORUMLAR 19
  • tarık kara 9 yıl önce Şikayet Et
    garip ordaki diyer personel hiçte öyle anlatmıyo kasadaki 1 milyon doları ne yaptın sayın elçi işitçilerle görüşmeye girerken yanına aldığın hani iraden dışı cami demişken sen saten namaz kılan biri değilmişsinki
    Cevapla
  • ata bey 9 yıl önce Şikayet Et
    konsolos hazretleri amerika veya avrupada görev almaya layıksın. nede olsa işid barbarları sizi rehin aldı.
    Cevapla
  • Muhammed Haydar 9 yıl önce Şikayet Et
    Adama ZORLA namaz kıldırmış zalim(!) Işidin işkencesine bakar mısınız.Bu õrgüt israille amerikanın kurduğu bir õrguttur aynï zamanda 2 sine de düşman olan beşar esadla pek çatïşmaz,israil destekli peşmergeyle ise düşmandïr amerika ve ingiliz düşmanı pkkyla ise kanlı bıcaklıdır israil düşmanï olan esadın düşmanï olan suriye muhalefetinin çoğunluğuyla savaş halindedir....yani sonuçta ışid ingiliz israil abd ortaklığï bir òrgüttür tabi yersen!
    Cevapla
  • selamet 9 yıl önce Şikayet Et
    Hâla adam neden çatışmadın diye yorum yazıyor. 2 tane bebek var kadınlar var. Siz çelik çomak oyunumu zannettiniz bu işleri. İşinize bakın. Vatanınıza toprağına bukadar yabancı nasıl olabiunuz.
    Cevapla
  • ismilazımdeğil 9 yıl önce Şikayet Et
    Siz orda sadece ordaki aileyi temsil etmiyorsun. Türkiye Cumhuriyetini temsil ediyor. O zaman vereceğiniz kararlarda dakikalar içinde dış işleriyle görüşüp ona göre işlem yapmaları gerekiyor. Daha nesini anlamıyorsunuz. Sahte kahraman ilan eden kişiler.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Sırrı Sakık TBMM bahçesinde PKK terörünü kutsadı! Önder Aksakal'dan efsane yanıt
Bakan Tekin: Öğretmen atama rakamında uzlaştık