Tarihe kara leke olarak düşen 23 Şubat 1944 Çeçen-İnguş sürgünü!

23 Şubat 1944 Çeçen ve İnguş halkının Sovyetler Birliği tarafından Orta Asya'ya sürgün edildiği tarih....

Tarihe kara leke olarak düşen 23 Şubat 1944 Çeçen-İnguş sürgünü!
Tarihe kara leke olarak düşen 23 Şubat 1944 Çeçen-İnguş sürgünü!
GİRİŞ 23.02.2019 17:08 GÜNCELLEME 18.04.2024 13:32
Bu Habere 2 Yorum Yapılmış

23 Şubat 1944'te Sovyetler Birliği tüm Çeçen ve İnguş halkının Orta Asya'nın bozkırlarına sürgününü başlattı. Kışın ortasında katliamlara ve açlığa maruz bırakıldılar. Nüfusun yarısı yollarda donarak hayatını kaybetti.

23 Şubat Kızıl Ordu Kutlama Gününde, bütün kasaba ve köylerdeki insanlar yerel Sovyet binalarında toplantıya çağrıldı. Kimse başlarına gelecek felaketi bilmiyordu. Burada Çeçen ve İnguş halkının, vatana ihanet ve Almanlarla işbirliği yapma suçlarından dolayı sürülmesini bildiren kararnamesi okundu.

 

 

Stalin, Litvanyalılara, Tatarlara, Estonlara, Letonlara, Volga Almanlarına, Karaçaylara, Finlilere, Ahıska Tüklerine, Karapapaklara, Romenlere ve Lehlere, hatta Azerilere de uyguladığı tehcirin, sürgünün ve katliamın bir benzerini Çeçen-İnguş halkına uyguladı.

Stalin'in, sürekli olarak Moskova'ya boyun eğmeleri isteğine uymayı reddeden Çeçenlerin sürülmeleri için bir bahane olarak kullandığı 'Çeçenlerin Nazilerle işbirliği yaptıkları' iddiasını destekleyen hiçbir kanıt yoktu. Gerçekte Alman ilerlemesi hiçbir zaman Çeçenya topraklarına kadar devam edemedi. Dahası Çeçen askerler II. Dünya Savaşı sırasında kendilerini büyük olaylardan dışında tuttular ve Sovyet ordusundaki oranlara göre oldukça fazla madalya ile ödüllendirildiler. Onlarıda birliklerinden çıkardılar ve Orta Asya'daki sürgün kamplarına gönderildiler.

Yanında yiyecek battaniye hiçbir şey almalarına izin verilmeden toplantıya çağırdıkları gibi kamyonlara toplayıp vagonlara bindirilerek dondurucu Sibirya'ya sürgün ettiler. Direnenleri kurşuna dizdiler. Kayda geçen bir olayda 700 kadın, çocuk ve yaşlı canlı canlı yakıldı. Benzer katliamlar ülkenin her yerinde meydana geldi.

Bir kaç gün içinde bir millet ata topraklarından sürgün edilmişti. Çeçenya ve İnguşetya tamamen boşaltıldı, haritacılara Çeçenler ve İnguşlarla ilgili resmi harita, kayıt ve ansiklopedilerdeki tüm bilgilerin silinmesi talimatı verildi.

Katliamın başındaki komutan Lavrentii Beria, Stalin'e verdiği raporda 91,250 İnguş’la birlikte 478,479 kişi tahliye edildi ve özel demiryolu trenlerine bindirildi. 180 özel tren dolduruldu, bunlardan 159'u yeni belirlenen yerlere gitti."

Neredeyse yarım milyon Çeçen ve İnguş için, soğuk kıştaki karanlık yolculuklarında büyük çileleri daha yeni başlamıştı. Mühürlenen vagonlar ailelerle (adamlar, kadınlar, çocuklar ve yaşlılar) dolduruldu ve dondurucu soğukta, tuvalet yada yıkanacak yer olmadan zor şartlarda yola çıktı. Tıka basa dolu vagonlarda tifo salgını Buçenwald ve Auschwitz'de olduğu gibi bir çok kişiyi öldürdü. Çok az yiyecek verilmişti, zayıf ve hasta olanlar açlık ve soğuktan hayatlarını kaybettiler.

Vatana ihanet yaftası vurulan Çeçen ve İnguşlar, sürgün edildikleri bölgelerdeki yerel halk tarafından vatan haini muamelesi gördüler.

Vagonlar ölenlerin cesetleriyle dolmuştu, ölenlerin yakınları İslama uygun cenaze kaldırmayı bile fırsat bulamıyordu. Ölenleri yanında saklıyorlardı.

Bir kaç hafta süren yolculuktan sonra Çeçenler, günümüzde Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan olarak bildiğimiz ülkelere sürgün edilmişti.

Çeçen ve İnguşlara barınak ve yiyecek için çok az yardım yapıldı ve çoğu kendi başının çaresine bakmak zorunda kaldı.

Sürgünde bir millet adeta yok edilmeye çalışıldı. Çocuk, kadın ve yaşlılar öldü, aileler param parça oldu.

Sürgün edildikleri bölge mahkumların gönderildiği yerlerdi.

Bu ağır şartlarda bile Çeçen ve İnguşlar benliklerinde hiçbir ödün vermeden yaşam mücadelelerini sürdürüyorlardı. Cesaret ve kuvvetlerinin kırılmadığını gösterdiler.

Haince ata topraklarından sürülmüşlerdi, o günden sonra kimseye gücenmemişlerdi.

Tüm yerleştirilenler arasında Çeçenler tek başlarına kuvvet ve cesaretlerinin kırılmadığını gösterdiler. Haince evlerinden sürülmüşlerdi ve o günden sonra kimseye güvenmediler.

Yaşadıkları topraklarda kimseye boyun eğmeden hayatlarını sürdürdüler.

Stalin’in ölümün ardından Çeçen ve İnguşlar ata topraklarına küçük gruplar halinde dönmeye başlamıştı. 1956'da, 20. Parti Kongresinde Sovyet lider Nikita Kruşçev Çeçen ve İnguşların sürgün edilmesinin yanlış olduğunu kabul ederek geri dönmelerine izin vermişti. Muhali olanlar olsada Çeçen ve İnguşlar vatanlarına geri dönmüştü.

Ama hayatları asla 1944'den önceki gibi olamadı. Kötü sürgün hatıraları, açlık, hastalık hep hafızalarında yer aldı. Geri dönen Çeçenlerin sayısı 200.000 den azdı.

Sürgün yılları Çeçenler için bir felaket yıllarıydı. Yerleşim yerlerinin bir çoğu harabeye dönmüş ve yaşanmaz duruma gelmişti.

Sürgün, Çeçen dilinin yüzyıllardan beri gelen zenginliğinin bozulmasına sebep oldu ve bu durum Çeçen kültürüne büyük zararlar verdi.

Yaşadıkları bu feci olayların acı hatıraları ve yakıcı üzüntüsü, Çeçenler hiçbir zaman unutmadı. Bu gün bile derinden hissedilmektedir. 

KAYNAK: HABER7
YORUMLAR 2
  • Elbistan 5 yıl önce Şikayet Et
    Dikkatli olunmalı.Enbüyük düşman 1.Çin,2.Rus
    Cevapla
  • Mevlüt 5 yıl önce Şikayet Et
    Şimdilerde Kadirov gibiler sayesinde Rus tetikçiliği yapmaktalar. Ne kadar karaktersiz olduklarının ispatıdır.
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan İranlı mevkidaşıyla görüştü
Kalkınma Yolu Projesi ile Türkiye-Irak ticaretinde 20 milyar dolar hedefi