Dünyanın gözü önünde uyuşturucu üretiyorlar

Mehmet Mustafa Yıldız'ın haberi

Dünya uyuşturucu baronları, haşhaş ihtiyacını Afganistan'dan sağlıyorlar. Maliyeti düşürmek isteyen zehir tacirleri için Afganistan adeta bir üretim cenneti. Burada rakamlar hep uyuşturucu baronlarından yana. 

Uyuşturucu hammaddelerinden biri olan asetik oksilin litre fiyatı 2002'de 8 dolarken, 2011'de 430 dolara yükseldi. Afganistan'daysa 1,5 dolara mal ediliyor. Üretiminde yüksek teknoloji gerektiren endüstriyel kimyasal maddeler uyuşturucu kartelleri tarafından Afganistan'a ulaştırılıyor.

Yasadışı haşhaş üretiminde birinci sırada yer alan Afganistan, küresel haşhaş üretiminin % 80'ninden fazlasına sahip.

Dünya genelindeki bağımlıların talebi Afganistan'daki arzla karşılanıyor. Afganitan'da 2013 yılında Birleşmiş Milletler verilerine göre 296 bin hektar haşhaş ekildi. Bu, 1987 yılından beri en yüksek miktar olarak kayıtlara geçti. 

Batılı güçler tam herşeyi kontrol altına aldıklarını sanmışken işler yeniden çığırından çıkmış durumda.

Peki, dünyanın gözü önünde nasıl oluyor da bu kadar büyük miktarda uyuşturucu üretimi yapılabiliyor?

İlk iş olarak dünya kanallarının benzer haberleri nasıl işlediklerini araştırmakla işe başladık. Hepsinin ortak noktası Afganistan'da uyuşturucunun "İslami terörist grupların kontrolünde" üretildiğini belirtmeleriydi. 

Bir başka ilginç ayrıntıysa Avrupa, ABD ve Rusya haber kanallarının neredeyse hepsinin Afganistan kaynaklı uyuşturucu haberi yaparken başında sarıklı, takkeli afganların haşhaş hasadı yaparken görüntülerini kullanmalarıydı. Acaba "geri kalmış Müslümanlar uyuşturucu üreterek dünyayı zehirliyor" fikrini mi aşılamaya çalışıyorlardı?

Batı medyasının anlattıkları ve kullandıkları görüntüler şüphelenmemize neden oldu. Sanki görünmeyen bir el adeta haşhaş tarlalarına kimsenin yaklaşmaması için başına Taliban ve El Kaide gibi örgütleri getirip oraya koymuş gibiydi. İslamı referans gösterip adları terörle anılan bu örgütlerin etkin olduğu bölgeler tam da afyon tarlalarının bulunduğu yerlerdi. Hatta izlediklerimiz bize daha fazlasını da anlatıyordu. Afganistan'ın Helmand bölgesinde bizzat ABD ve İngiliz askerlerinin haşhaş tarlalarının güvenliğini sağladığı defalarca haber yapıldı.

İstanbul'dan iki gün süren ve hiç de kolay olmayan bir yolculukla Afganistan'a yola çıktık. Önce başkent Kabil'e, oradan da Bedahşan vilayetine ulaştık. 

Bedahşan, Afganistan'ın uyuşturucu merkezlerinden biri. Nedeniyse buranın güvenlik güçleri için güvensiz, uyuşturucu satıcıları içinse gayet güvenli bir yer olması. 23 ilçeden 18'inin yolu yok. Dolayısıyla güvenlik güçleri buraya giremiyor. 

Afganistan'daki haşhaş üretiminin yüzde 15'i bu bölgede gerçekleştiriliyor. Afganistan'ı uyuşturucu üretiminde merkez konumuna getiren bir özelliğiyse coğrafyası. Ülkede birçok nehir bulunuyor ve yılın büyük bölümünde yollar sular altında kalıyor. 

Afgan halkını uyuşturucu üretmekle suçlamak büyük resmi gizlemenin en basit yolu. Oysa uluslararası uyuşturucuyla mücadele masasının uyuşturucu rotası Afganistan'ın bu devasa organizasyonda sadece başlangıcı olduğunu ortaya koyuyor.

Afganistan'dan yola çıkan uyuşturucu üç farklı rota izleyerek batılı ülkelere ulaşıyor. Türkiye ise en az maliyetli olan balkan rotası üzerinde. İstanbul narkotik polisinin operasyonları uyuşturucu kartellerini başka yollar bulmaya zorladı. 

Yani bunun anlamı şu: Afganistan'da uyuşturucuyu ürettiren küresel karteller, ne pahasına olursa olsun zehri batıya ulaştırmak istiyor. narkotik polis ise var gücüyle bunun karşısında duruyor. 

Prof. Dr. Sevil Atasoy uyuşturucu çarkında tepede oturan ismin halen bilinmediğinin altını çiziyor. Arza harcanan paranın mücadeleye harcanmadığını hatırlatıyor.

Sonuçta zehir döngüsü sürekli devam ediyor. Kirli uyuşturucu parası büyük baronlardan yerel derebeylere terör örgütlerinden gizli servislere kadar onlarca kez pay ediliyor.