Gazi rektöründen darbe itirafı

Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Büyükberber, bugüne kadar üniversitelerin hiçbir darbeye gerekli tepkiyi gösteremediğini söyledi.

Gazi rektöründen darbe itirafı
Gazi rektöründen darbe itirafı
GİRİŞ 10.09.2013 15:17 GÜNCELLEME 10.09.2013 15:17

Büyükberber, Gazi Üniversitesi tarafından, Gazi Konser Salonu'nda düzenlenen "Darbeler ve Üniversiteler İnsan Hakları ve Özgürlükler" konulu panelin açılışında yaptığı konuşmada, üniversitelerdeki toplumsal tepkinin, sadece reaksiyonel değil, akademik anlamda ortaya konulması gerektiğini kaydetti.

Türkiye'de darbe geleneğinin, 1950 yılında çok partili hayata geçişiyle başladığını hatırlatan Büyükberber, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, hep iç güvenliği bahane ederek, bazen bazı yasaların yapılmasını engellemek, bazen de antidemokratik sayılabilecek yasaları zorla yaptırarak, sürekli demokratik rejime müdahalede bulunduğunu belirtti.

Bunların aşikar şekilde güç kullanılarak darbeler şeklinde veya postmodern darbe ve muhtıralar şeklinde kendisini gösterdiğini anlatan Büyükberber, 27 Mayıs darbesinden sonra, 3 bin 500 civarında subayın emekli edildiğini, bin 402 üniversite öğretim görevlisi ve 520 yargıçın görevden alındığını aktardı.

Bu dönemde, "demokratik bir düzeltme yaptığını, tekrar rayına soktuğunu ifade eden yönetimin, neredeyse yetişmiş insan gücünü tamamen tırpanladığını" ifade eden Büyükberber, "Sonuçta bir Başbakan, iki bakanın asıldığı yüzkarası bir tablo ortaya çıkmış durumda" diye konuştu.

Bunun, ülkede bir gelenek ve hastalık haline geldiğini, örnek teşkil ettiğini söyleyen Büyükberber, "9 Şubat olayı, 22 Şubat 1962 ayaklanması, 20 Mayıs 1963 ayaklanması, 20 Mayıs 1969 darbe teşebbüsü, 9 Mart 1971 darbe teşebbüsü, 12 Mart muhtırası, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat süreci, 27 Nisan e-muhtırası ile Yakamoz, Balyoz, Ayışığı, Eldiven gibi defalarca tekrarlanmış eylem planları ve ayaklanmalar, bunun bizim artık bir hastalığımız olduğunu göstermekte" ifadesini kullandı.

Büyükberber, 12 Eylül darbesinde 650 bin kişinin gözaltına alındığını, 168 bin 300 kişinin fişlendiğini, 210 bin davanın yürütüldüğünü, 230 bin kişinin yargılandığını, 98 bin kişinin örgüt üyesi olmak suçundan tutuklandığını, 50 kişinin asılarak idam edildiğini, 30 bin kişinin işten atıldığını, 3 bin 800 öğretmen, 120 öğretim üyesi ve 47 yüksek hakimin görevden alındığını, 14 bin kişinin vatandaşlıktan çıkarıldığını, 30 bin kişinin ülke dışına kaçtığını, 937 filmin de sakıncalı film ilan edilerek yasaklandığını anlattı.

En son 28 Şubat sürecinde, binlerce bürokratın değersizleştirildiğini, birçok insanın işinden edildiğini kaydeden Büyükberber, bu dönemde Malatya'da çalışan bir öğretim üyesi olarak bunu bizzat kendisinin de yaşadığını dile getirdi.

"Tabii 28 Şubat sürecinin en önemli ve bu ülkeye en büyük kötülüğü ise kutuplaşmaların, ayrışmanın ve kamplaşmanın başlangıcı ve miladı olmuştur. Hala bu sancıları bu ülke çekmektedir ve çekecek gibi gözüküyor" değerlendirmesinde bulunan Büyükberber, söz konusu sürecin ekonomi ve eğitim üzerinde olumsuz etkileri bulunduğunu anlattı.

Büyükberber, şunları kaydetti:

"Her darbe döneminden sonra üniversite darbelere alkış tutmuştur, genel ağırlık olarak. Çok az sayıda insan buna karşı çıkmıştır. Üniversitelerin bir darbe, darbeci kuklası veya darbecilerin oynattığı kuklalar gibi hareket etmesi bir alışkanlık haline gelmiştir. Bugüne kadar hakikaten üniversiteler hiçbir darbeye gerekli tepkiyi göstermemiştir, gösterememiştir. Kendimizi de herhalde küçük, fani hesaplarımızdan sıyırırsak üniversitelerde gerçek münevver insanlar olarak bu konudaki gerçek tepkimizi ortaya koyabiliriz diye düşünüyorum."

Türkiye'deki üniversitelerin, son dönemde dünyadaki eğilim doğrultusunda, darbelere tepki verme noktasına geldiğini belirten Büyükberber, "Darbe dönemleri, artık bu topraklarda bitmiştir" diye konuştu.

Mısır ve Suriye'de yaşananlara da değinen Büyükberber, hayatlarını yitiren insanlardan bahsettiği sırada duygulandı.

-"Üniversiteler darbelerden en çok etkilenen kurumlar oldu"

Gazi Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vedat Bilgin ise üniversitelerin, bugüne kadar hep resmi ideolojinin, kurumsal yapıları ve uzantıları olarak birçok faaliyete imza attığını savunarak, bugünkü panelde ele aldıkları gibi netameli sayılan konuların ele alınmasından, özellikle üniversite yönetimlerinin kaçındıklarını ileri sürdü.

Darbelerin ve müdahalelerin, Türk siyasal kültüründe, antidemokratik bir geleneğin parçası ve kurumsal unsurları olarak belirleyici olduklarını anlatan Bilgin, milli mücadeleden sonraki dönemlerde kuva-i milliye anlayışından uzaklaşıldığını ve batıcı jakobenizmin, devletin içinde hakim olduğunu, böylece militer unsurların devlet içinde özerklik kazandığını savundu.

Bilgin, 28 Şubat sürecinde, çıkarttıkları derginin bir yöneticisi ile birlikte, bugün 28 Şubat davasının sanıklarından biri olan bir general tarafından tehdit edildiğini ve bu kişinin kendilerine "Konya haritadan silinse ne olur?" dediğini aktardı.

"Darbelerin arkasında öğretim üyeleri de var"

Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turan Güven de darbelerin arka planında devşirilmiş ve psikolojik olarak kullanılmaya yatkın askerler ile öğretim üyeleri, gazeteciler, siyasetçiler ve bürokratlar gibi sivillerin bulunduğunu anlattı.

Küresel güçlerin de darbenin dış desteğini oluşturduğunu belirten Güven, Orta Doğu'daki darbeler için en önemli gerekçenin de İslam'ın yükselişi olduğunu savundu.

Sivil siyasetin vizyonsuzluğu ve dağınıklığının darbeciler tarafından en sevilen unsur olduğunu dile getiren Güven, üniversitelerin ve sivil toplumun yetersizliği ile toplumun bilinç düzeyindeki düşüklüğün darbelerin arka planını oluşturan faktörlerden bazıları olduğunu söyledi.

Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Altan Çetin ise darbelere zemin hazırlamak adına ulusal güvenliği sağlama adına bir dış tehdit olgusunun örüldüğünün görüldüğünü belirterek, buna dahil olarak iç tehditlerin ortaya çıkartıldığını ifade etti.

Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Yavuz da 27 Mayıs darbesi öncesinde üniversitelerin kullanıldığını ileri sürerek, bunların darbe sonrasında da meşrulaştırma faaliyetlerinde görev aldıklarını söyledi.

Darbeler sonrasında üniversitelerdeki birçok öğretim üyesinin de işlerine son verildiğini anlatan Yavuz, 27 Mayıs sonrasındaki 147'likler ve 12 Eylül sonrasındaki 1402'likler ile 28 Şubat sonrasındaki bir takım mağduriyetleri örnek gösterdi.

Yavuz, üniversitelerin darbelerden en çok etkilenen kurumlar olduğunu belirtti.

KAYNAK: AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Erdoğan sinyali vermişti! Cezası 10 katına çıkıyor
Rekorları altüst etti! Mükafatı kaptı: Okan Buruk'a yüzde 150 zam