Bediüzzaman'ın 5 talebesinden ortak açıklama

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebeleri son günlerdeki tartışmalar üzerine kamuoyuna ortak açıklamada bulundu.

Bediüzzaman'ın 5 talebesinden ortak açıklama
Bediüzzaman'ın 5 talebesinden ortak açıklama
GİRİŞ 31.12.2013 09:36 GÜNCELLEME 31.12.2013 10:50
Bu Habere 37 Yorum Yapılmış

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin talebeleri Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayramoğlu, Salih Özcan, Mehmet Fırıncı, Abdülkadir Badıllı ağabeyler son günlerdeki tartışmalar üzerine kamuoyuna ortak açıklamada bulundular.

"İman hizmetinin töhmet altında" kaldığının belirtildiği açıklamada, Risale-i Nur talebelerinin siyasete bakışına dair metinler yer aldı.

Açıklamada şöyle denildi:

Risale-i Nur Külliyatının müellifi ve Risale-i Nur hizmetinin müessisi Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin hizmetinde bulunmuş ve bu Kur'ân ve iman hizmetinin esaslarını bizzat ondan ders almış talebeleri olarak, aşağıdaki hususları muhterem kamuoyuna duyurmak ihtiyacını hissetmiş bulunuyoruz:

1. Risale-i Nur'un hizmet esasları içinde Bediüzzaman Hazretlerinin en fazla üzerinde durduğu ve büyük bir hassasiyetle riayet etmeyi bize ve bütün Nur talebelerine ders verdiği husus, bu hizmetin sadece ve sadece iman hizmetinden ibaret olduğudur. Pek çok mektuplarda tekrar tekrar zikredilen bu husus, bir Emirdağ mektubunda da şu şekilde ifade edilmiştir:

"Risale-i Nur hiçbir şeye âlet olamadığını ve rızâ-yı İlâhiyeden başka hiçbir maksada vesile olamadığını ve doğrudan doğruya herşeyden evvel iman hakikatlerini ders vermek ve biçare zayıfların ve şüpheye düşenlerin imanlarını kurtarmak olduğunu elbette sizin gibi Nur'un has şakirtleri biliyorlar."

Bu hakikat muvacehesinde kamuoyuna şunu arz etmek isteriz ki, insanlara hiçbir tarafgirlik gözetmeksizin ve hiçbir menfaat gütmeksizin Risale-i Nur'la iman hizmeti vermek ve muhtaç olanların imanlarını her türlü tehlike, vehim, vesvese ve şüphelerden korumaya çalışmak ve bu hizmetin mukabilinde ne maddî, ne de manevî hiçbir karşılık beklememek, Risale-i Nur mesleğinin olmazsa olmaz esasıdır. Bu esas feda edildiğinde, ortada Risale-i Nur hizmeti de kalmaz.

2. Risale-i Nur hizmetinin gaye ve mahiyeti münhasıran iman hizmetinden ibaret olduğundan, onun dışındaki faaliyetler tarafgirlik mânâsına gelebilecek her türlü davranıştan şiddetle kaçınmak gerekeceği izahtan vareste olmakla beraber, Üstadımız bu hususu müteaddit mektup ve müdafaalarında tekrar tekrar hatırlatmıştır. Bu mektuplardan birinde, "İman dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaz. Dost, düşman derste fark etmez. Halbuki siyaset tarafgirliği bu mânâyı zedeler, ihlâs kırılır. Onun içindir ki, Nurcular emsalsiz işkencelere ve sıkıntılara tahammül edip Nur'u - Risale-i Nur'u - hiç bir şeye âlet etmediler, siyaset topuzuna el atmadılar" denmektedir.

İman hizmetinde bulunanların hariç cereyanlardan niçin uzak durmaları gerektiği, Bediüzzaman Hazretleri'nin şu ifadelerinde de çok net bir şekilde açıklanmıştır:

"Risale-i Nur şakirdlerinin, mümkün olduğu kadar, siyasete ve idare işine ve hükûmetin icraatına karışmamak bir düstur-u esasîleridir. Çünki hâlisane hizmet-i Kur'aniye, onlara her şeye bedel kâfi geliyor. Hem şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklaliyetini ve ihlâsını muhafaza edemez. Herhalde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına âlet edecek, o hizmetin kudsiyetini bozacak... Hem dünya için dinini bırakan veya âlet edenlerin nazarlarında, Kur'anın hiçbir şeye âlet olmayan kudsî hakikatleri bir propaganda-i siyasette âlet olmuş tevehhüm edilecek. Hem milletin her tabakası, muvafıkı ve muhalifi, memuru ve âmisinin o hakikatlarda hisseleri var ve onlara muhtaçtırlar. Risale-i Nur şakirdleri, tam bîtarafane kalmak için siyaseti ve maddî mübarezeyi tam bırakmak ve hiç karışmamak lâzım gelmiş."

Siyaset yoluyla vatana, millete, İslâmiyete hizmet de elbette ki ihmal edilecek bir mesele değildir. Ancak herkese eşit şekilde hizmet sunması gereken bir iman cereyanının mahiyeti, siyaset yoluyla hizmetten bütün bütün farklıdır. Onun içindir ki, cemaat adına siyasî faaliyette bulunmak, siyasî partilerle pazarlıklar içine girmek, devlet içinde kadrolaşmak, iktidara ortak olmaya çalışmak gibi faaliyetlerin tamamı Risale-i Nur'un iman ve Kur'ân hizmetiyle tam bir tezat teşkil etmektedir. Risale-i Nur talebeleri böyle faaliyetlerde bulunmayı Üstadlarından miras aldıkları kudsî hizmetin kudsiyetini bozmak olarak görürler ve bundan şiddetle kaçınırlar. Aynı şekilde, milletin reyiyle iş başına gelen meşrû iktidarı muhafaza etmek ve memlekette asayişi ihlâl etme istidadı taşıyan hareketlerden şiddetle kaçınmak da Risale-i Nur talebelerinin Üstadlarından ders aldığı en mühim esaslar ve düsturlardır; ancak onlar bunu hiçbir zaman bir menfaate âlet etmezler, bir tarafgirlik haline getirmezler.

Nitekim Umum Nur talebelerine Üstad Bediüzzaman'ın vefatından önce vermiş olduğu en son derste:

"Aziz kardeşlerim, bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlâhîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır. Bizler âsâyişi muhafazayı netice veren müsbet İmân hizmeti içinde herbir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz" denilerek, asıl yapmaları gereken şey ifade edilmiştir.

3. İman hizmetinin mahiyeti kadar metodları da menfi siyasetin icabı telâkki edilen âdet ve uygulamalardan uzaktır. İmanın esası olan doğruluk, iman hizmetinin de en mühim esasıdır; yalan, iftira, iki yüzlülük, hile gibi fiil ve metodlar hiçbir zaman iman hizmetine yanaşamaz. Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri, yol, sıdk ve doğruluk üzere olmaktır, der:

Sual: Herşeyden evvel bize lâzım olan nedir?

Cevap: Doğruluk.

Sual: Daha?

Cevap: Yalan söylememek.

Sual: Sonra?

Cevap: Sıdk, ihlâs, sadâkat, sebat, tesanüd.

Sual: Yalnız...

Cevap: Evet...

Sual: Neden?

Cevap: Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu burhan kâfi değil midir ki, hayatımızın bekası, imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır?

Bir müdafaasında da "Sair dünyevî ve siyasî ve entrikalı cemiyet ve komitelerle münasebetimiz yoktur ve tenezzül etmeyiz" demek suretiyle, Risale-i Nur hizmeti ile diğer faaliyetler arasındaki bu temel metod farkını ayrıca teyid ve tasrih etmiştir.

4. Siyasî tarafgirliğin en dehşetli neticesini, Bediüzzaman Hazretleri bir hatırasında şöyle anlatır:

"İslâmiyetin hayat-ı içtimaiyeye dair bir kanun-u esasîsi dahi, bu hadis-i şerifin, "(Mü'minin mü'mine bağlılığı, parçaları birbirini sımsıkı tutan bir bina gibidir)" hakikatidir. Yani, hariçteki düşmanların tecavüzlerine karşı, dahildeki adâveti unutmak ve tam tesanüd etmektir. Hattâ en bedevî tâifeler dahi bu kanun-u esasînin menfaatini anlamışlar ki, hariçte bir düşman çıktığı vakit, o taife birbirinin babasını, kardeşini öldürdükleri halde, o dahildeki düşmanlığı unutup, hariçteki düşman def oluncaya kadar tesanüd ettikleri halde; binler teessüflerle deriz ki, benlikten, hodfuruşluktan, gururdan ve gaddar siyasetten gelen dahildeki tarafgirane fikriyle, kendi tarafına şeytan yardım etse rahmet okutacak, muhalifine melek yardım etse lânet edecek gibi hâdisâtlar görünüyor. Hattâ, bir sâlih âlim, fikr-i siyasîsine muhalif bir büyük sâlih âlimi tekfir derecesinde gıybet ettiği; ve İslâmiyet aleyhinde bir zındığı, onun fikrine uygun ve taraftar olduğu için hararetle senâ ettiğini gördüm. Ve şeytandan kaçar gibi, otuz beş seneden beri siyaseti terk ettim."

İşte bu sebepten, tıpkı Bediüzzaman Said Nursî gibi, onun talebeleri de siyasî tarafgirliklerden uzak durmakta ve bu iman ve Kur'ân hizmetine hiçbir siyasî tarafgirlik gölgesi düşmemesi için azamî itina göstermektedirler.

5. Biz Risale-i Nur talebeleri, hizmetimizin prensiplerini kaynağı Kur'an ve Hadisten ibaret olan Risale-i Nur'dan ve onun müellifi olan Bediüzzaman Said Nursî'den alırız. Mevkii, maddî veya manevî makamı, şöhreti, ünvanı ne olursa olsun, hiç kimsenin indî tevilleri Risale-i Nur talebeleri için bir ölçü teşkil etmez. Risale-i Nur memleketimizin ve dünyanın en buhranlı dönemlerinden geçerek bugünkü muzaffer konumuna ulaşmışsa, Bediüzzaman Hazretlerinin büyük bir hassasiyetle muhafazasına çalıştığı "hizmet düsturları" sayesinde bu mümkün olabilmiştir. Yoksa, zamanın ve zeminin şartlarına göre hizmet tarzında birtakım değişiklik ve ayarlamalar yapılsaydı, şimdi Risale-i Nur hizmeti diye bir şey kalmazdı.

6. Son zamanlarda cereyan eden ve hepimizi üzen bazı gelişmeler, siyasî mahiyet taşıyan ve Nur'un safî hizmet telâkkisinden çok uzak düşen bazı hareketlerin Risale-i Nur ile karıştırılmasını ve bu menfî hareketler sebebiyle bu iman hizmetinin töhmet altında kalmasını netice verdiğinden, biz Risale-i Nur talebelerinin böyle hareket ve faaliyetlerle hiçbir surette alâkamızın bulunmadığını ve bu tür sakat anlayışların asla Risale-i Nur'dan kaynaklanmadığını açıklamak zorunda kalmış bulunuyoruz.

Aziz milletimize saygı ile duyurulur.

ABDULLAH YEĞİN, HÜSNÜ BAYRAMOĞLU, SALİH ÖZCAN, MEHMET FIRINCI, ABDÜLKADİR BADILLI

KAYNAK: HABER7
YORUMLAR 37
  • Hiçkimse 10 yıl önce Şikayet Et
    İŞTE ÖZ-HAKİKİ "abi" BÖYLE OLUR. HÜCRELER arası KOORDİNASYON ve YÖNLENDİRME, TALİMAT iletme işi yapana değil, . ŞİRAZESİ KAYANA, Hz.Bediüzzaman namını ŞAHSİ FİKİRLERİ uğruna kullananlara İKAZINI YAPANA "ABİ" denir. ELLERİNİZDEN ÖPERİM.. Mübarek BEDİÜZZAMAN ne güzel söylemiş gerekeni ama... İnsan görmek istemediğine KÖR, Duymak istemediğine SAĞIR maalesef..
    Cevapla
  • Üsame-i kurdi 10 yıl önce Şikayet Et
    mehmet poyraz. Her ne kadar sen o cenaze namazını kılmadığın zaman bir taife o cenaze namazını kılmışsa senin üstünden kalkar. Fakat sevab cihetiyle değişir. Mesela ezan sünnettir. O ezanı bir müezzin okuduğu zaman herkesin üstünden kalkar. fakat o müezzinin ezanı farzı ayından sevabı daha çoktur. Hem de Allahın yanında daha ehmiyetlidir.Çünkü farzı kifayelerle,sünneti kifayeler ortadan kalktığı zaman diğer farzı ayınlar kendiliğinden gider.Bunlar islamın şiarıdır.
    Cevapla
  • Üsame-i kurdi 10 yıl önce Şikayet Et
    mehmet poyraz,Mesela selam vermek sünnettir. Ama şiardır,Bu selam şahsi farzlardan daha ehmiyetlidir. . Bakınız şiarı İslam kalktı selamın yerine ne geldi günaydın, tünaydın merhaba,iyi günler,iyi geceler çıktı.Oysa selam ta Hz Ademden şimdiye kadar islamın şiarıydı,İbadet denildiği zaman şu andaki Müslümanlar yanlış anlıyor sadece camideki ibadeti anlıyor. İbadet: Devletçe ibadet,mahkemece ibadet,evlenmekçe ibadet, şarkı dinlemeyerek ibadet,medyaca ibadet, her çeşit ibadet, Yani Allahın emri dışına çıkmamaktıt mesela mehmet poyraz bütün şiari islamiyeyi yerine getirmek farzmı yoksa sünnetmi.Farzı kifayeler daha mühümdir. Mesela namazı kılmak farzdır, Ama namazı şiar olarak kıldırmak bunu kanunca icra ve tatbik yaptırmak farzı kifayedir. Bunlardan hangisi daha mühimdir farzı kifayedir. Çünkü farzı kifaye giderse farzı ayın olan sadece tek başına namaz kılmakda zamanla gider. Mesela tek başına bir farz namazı kılmakmı yoksa cenaze namazı kılmakmı bunlardan hangisinin sevabı çoktur.
    Cevapla
  • Üsame-i kurdi 10 yıl önce Şikayet Et
    mehmet poyraz, yazdıklarımın bir kelimesini bile anlamamışsın. Bak demişsinki peygamberimizin kabağı severdi diye sen ona muhalefet etsen kabağı sevmesen sünneti hafife aldığın için imanın gider. Mehmet poyraz ufak sünnetleri bilerek inat edip terk ederse vebal var . o Müslümanın imanı gitmez.ikincisi ben diyorumki furuzatların gittiği bir yerde din anlatılmaz..Bak dikkatli oku imam şafi diyorki "ümmeti Muhammedi helak eden teferruatı şeriat ile meşgul olub furuzatı ilahiyi terk eder". Sen önce bu kelimeyi iyice hafızan kayıt et ve düşün ve deki imam şafi ne demek istedi..senin önemli dediğin şey mesela sarık çokmu önemlimidir,cübbe giymek çokmu önemli. Üstelik bunlar islamın şiarı bile değil.senin dört mezhepden dışarı çıkmadıktan sonra mesele yoktur.
    Cevapla
  • mehmet boyraz 10 yıl önce Şikayet Et
    Sayın ÜSame-i Kürdi. Birisi dese ki peygamberimiz aleyhisselam kabağı severdi, başka biri ona muhalefet etmek için ben kabağı sevmem dese sünneti hafife aldığı için imanı gider. bunu herhangi bir fıkh kitabında bulabilirsin. Yok efendim sarıkmış yok efendim zuhri ahirmiş gibi sözler çok tehlikelidir. Bahsettiğiniz söz o anlama gelmez. Bunlarda imana dahildir. Fıkh bilmeyen imanını nasıl koruyacak? Talakı bilmeyen adam ömrü boyunca zina eder haberi olmaz. Bir tarafın önemini vurgulayım derken dinimiz ile alakalı bir kısım önemli meseleleri kıymetsizmiş gibi anlatmanıza gerek yok. Hanefi mezhebindeki biri hanefideki hükmü kafasına göre terkedip şu meseledede şafiiye uyayım deiyemez. Buna telfık denir. Ehli sünnet alimleri bildirir ki telfık batıldır. Şu konuda şu mezhebe göre bu konuda bu mezhebe göre fetvaya uyan hiçbir mezhebe uymamış olur. Din hakkında söz ederken çok dikkat etmeli. Futbol maçı yorumlamıyorsunuz efendim.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Flaş hamle geldi! Nuri Şahin'den Beşiktaş'a yanıt
Adli tıp raporları ortaya çıktı! Katilleri başıboş köpekler