17 Aralık kavgasının sebebi niye 'yolsuzluk' olamaz?

Türkiye Yazarlar Birliği, 17 Aralık sonrası Ak Parti hükümeti ile Gülen camiası arasında arasında devam eden kavganın sebeplerini masaya yatırdı.

17 Aralık kavgasının sebebi niye 'yolsuzluk' olamaz?
17 Aralık kavgasının sebebi niye 'yolsuzluk' olamaz?
GİRİŞ 25.03.2014 12:47 GÜNCELLEME 25.03.2014 12:47

Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi hafta sonu Mustafa Şen, Prof. Dr. Ergün Yıldırım, Mehmet Davut Göksu, Cevat Özkaya, Prof. Dr. Ferhat Kentel'in katılımlarıyla "AK Parti ve Cemaat" paneli ile son aylarda hayatımızı etkisi altına almış olan gündemi masaya yatırdı.

"17 Aralık sürecinde neler yaşandı? AK Parti ve Cemaat'in dünü bugünü... Tartışmaların ezoterik kavram dili..." başlıklarının değerlendirildiği program yoğun ilgi gördü.

YILDIRIM: SİYASİ PARTİ SİYASET YAPMALI, CEMAAT SİVİL TOPLUM ÇALIŞMASI

Yeni Şafak köşe yazarı Prof. Dr. Ergün Yıldırım, Ak parti ve Cemaat konuşmasında çatışmanın nasıl ve ne zaman başladığı üzerine genel bir değerlendirme yaparken; "Kitlelerin içinden değil kalbimizin içinden konuşmamız gerekir." vurgusunu yaptı.

"Uzun zamandan beri konuşulan çatışma somut olarak 7 Şubatta Hakan Fidan olayı ile cemaat ile iktidar arasında çıktı. Hükümet ciddi kararlar alıyor ve Kürt sorunu çözmek istiyor. Devlet içinde bulunan cemaat ile bağı olan bir yapıda buna karşı çıkıyor. Buna karşı çıkarken de iktidarın başında olan Recep Tayyip Erdoğan'ı yerinden etmeyi hedefliyor. Gülen cemaati, Türkiye'nin bu politikasına karşı. AK Parti çalışmalarını engelleyici çatışmacı bir tavır sergiliyor.

Gülen, 97'den itibaren Türkiye'de siyasal konularını konuşan siyasi bir figür karakter oldu. Kürt, demokrasi, demokratik açılım, başörtü meselesi... Gülen bunları konuşuyor, bu konulardaki fikirlerini paylaşıyor. Gezi olayları ile AK Parti ve cemaatin arasında derin siyasal farklılık oluşturdu. İki alan arasında çatışma belirginleşti."

Yıldırım son olarak; "Türkiye'de bu çatışmanın devam etmesi ve derinleşmesi kutuplaşmayı artırır. Siyasal partinin siyasal parti olması, kendi politik meşruiyetin, kendi alanında sınırlanması gerekirken Cemaatinde kendi sivil toplum alanına çekilip çalışması gerekir."

GÖKSU: EDEP VE USULDEN UZAKLAŞIRSAN PEYGAMBER'E SAYGIYI YİTİRİRSİN

Tartışmaların ezoterik kavram dili üzerine konuşan Mehmet Davut Göksu; Cemaatte Batılı bir dil kullanımı; ikili bir dil kullanımı var. Hükümet batını bir dili eleştirmek yerine zahiri bir dil kullandı.

"Müslümanların söz sahibi olmadığı bir zaman diliminde cemaatler ortaya çıkmıştır. Tarikatlar ve cemaatler şeker şap gibi ayrı yapılardır; renkleri aynıdır ama içerik olarak çok farklılardır. Cemaat yapılarında tarikat yapılarını kopyalama vardır. Güç üretme ve kendi insanına hakim olma durumu vardır. Bu yapıların yer aldıkları kademeleri kendi cemaat ideolojileri doğrultusunda kullanmaları vardır ve bu örgütsel kısımdır." diyerek cemaatin örgütsel yapısına açıklık getirdi."

"Daha çok AK Parti ve Cemaat arasında mistik bir üst dil var. Halkın diline en çok bunlar var. Mülame ile başlayıp beddua ile devam eden. Haşhaşi ile yükselen Peygamber twitleri, Paralel yapı, örgüt vb. kavramlar karşılıklı olarak kullanılmaya başladı." Diyerek bu kavramları açıklayan Göksu,"Peygamberi rüyada görme"nin nasıl olduğuna dair açıklamalarda bulundu.

CEVAT ÖZKAYA: MESELE YOLSUZLUK OLSA İDİ MAHKEMEYE GİDERLERDİ

" Cemaatler niye var oldu. Niye siyaset yapmak istiyor?" sorusuna cevap veren Özkaya; "Cemaatler siyaset yapmazdı, devlet cemaatlerden yararlanırdı; iktidar istikametine göre cemaatlerin istikameti şekil alır. Medreseler, takke ve zaviyeler kapatılınca cemaatler gizili olarak var olmaya çalıştı, o günlerden sonra bugün "İyi ki cemaatler var ve cemaatler varlıklarını devam ettirir." diyorum. Ama bugün karşı karşıya olduğumuz şey ne kadar cemaattir ne kadar seküler örgüt yapısıdır bakılması lazım."

Özkaya: "Cemaatler; başkalarının çocukları ile uğraşanlardır. Türkiye'nin laik eğitimden Müslüman insan zor çıkar. Bu sağlayacak olan cemaatlerdir. Gülen bir şekilde bunu yapmıştır. Her yaptığı doğrudur demiyorum ama başkaları mekanizmalardan insanlarla ilgilenmeyi beklerken Gülen birebir gençlerle, çocuklarla ilgilenmiştir.

Niye siyaset yapmak istediler. Hangi kesimde olursanız olun kendisine benzemediğiniz zaman sizi idari, akademik kadroya dağıl etmezler, kimliğinize dair yer veren bir mekanizma vardır. Bunu ancak siyaset ile yapabileceklerini düşünerek siyasete girdiler. Siyaset; kimlik, aidiyet üzerinden bürokrasiye insan alınmasaydı cemaatler bu kadar siyasete girmek istemezdi.

Niye kavga çıktı? Türkiye'de seçilmiş insanların devleti idare etmesi zor olmuştur. Erdoğan da geldiği zaman darbe girişimleri olmuş; devleti idare etmesi zor olmuştur. Devletin bürokrasi ile çalışamayacağını anlayınca hükümet, cemaatin bürokrasisindeki adamları ile çalışmaya başladı. Dininde devlet içinde temsil edildiği bir sistem kurulmuştur. Bugün cemaat çok da ahlaklı olmayan bir şekilde hareket ediyor ve biz çekilirsek AK Parti düşer diyor. Cemaatin meselesi sadece yolsuzluk olsa idi ellerindekini mahkemeye götürürlerdi. Yaşananlar sonucu; röntgenci ve yolsuzluk yapan Müslüman tanımı ortada kaldı."

FERHAT KENTEL: TÜRKİYE'DE KANSIZ BİR DEVRİM OLDU

"Siyaset nedir? Siyaset çok değişti. Siyasetin yeri ayrıdır, ekonomin, kültürün yeri ayrıdır tanımı değişti. Siyaseti sadece siyasal partiler yapmaz. Gündelik hayat siyasettir; başörtünüz, Kürtçe konuşmanızdır..." diyerek sözlerine başlayan Prof. Dr. Ferhat Kentel; "Cemaate siyaset yapacaksan siyaset yap diyecek kadar hayat basit, ayrışmış değil. Siz toplumu yukardan aşağı Avrupa'dan aldığını bir modelle şekillendirmeye kalktığınızda gücünüz oranında kendinizi korurusunuz bunun içinde cemaatlerden destek alıyorsunuz. Cemaatleri sadece cemaat olarak almamak lazım alternatif yaşam şekilleri korumak olarak görüyorum. Cemaatler Türkiye'de hayatın içinde yer alma şeklidir. İnsanlar fiilen buralarda yaşamını sürdürmüştür. "

"Otoriter bir modernleşme inşasına karşı cemaatler demokratikleştirici bir etki yaptı. Klasik modernite anlayışı bize; "İlerleyeceğiz ve din kaybolacak" diyordu; neden kaybolsun işte kaybolmadı. Cemaatler hayatın içinde yer aldıkça hayat şekillerini korudukça iki şey birden oldu; cemaatler demokrasiyi gerçekten demokratikleştirme adına adım attılar. Aynı zamanda cumhuriyetin, devletin içine girdiler. AK Parti ve Cemaat kavgası denildiğinde ikisi tarafından bakıldığında da geçerli olan bir şey var; toplumu değiştirmiştir aynı zamanda devlet onları da değiştirmiştir. AK Parti devlet içine girmiş devlet AK Parti'yi değiştirmiştir. Cemaat devlet içine girmiştir devlet cemaati değiştirmiştir.
İslami hareket, Türkiye'de moderniteyi sorgulamıştır. İslami kitlelerin, modernlikle, laiklikle, ulus devlet ile vermiş oldukları mücadele edilmiştir. Türkiye'de İslami hareket -tüm hareketleri, cemaatleri katıyorum- katman katman ayrılan bir toplumun olmadığını bize gösterdi. İslamcıların gerici olmadığını devletin içine giren cemaatler sayesinde anlaşıldı. Devletin toplum içine girilirken cemaatlerin içine girilmiştir."

Türkiye'de ortaya çıkan şey bir devrim oldu. Kansız bir devrim. Her devrim bir toplumsal hareketin sonunda gelir.
Program dinleyicilerin katılımcılara sorduğu sorularla sona erdi.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
CHP adayı istifa edip AK Parti'ye geçti: CHP mitingini DEM'e sattılar
Murat Kurum'dan BAYKAR'a sürpriz ziyaret: Bugün yeni çok şey öğrendim...