HDP Eşbaşkanı Demirtaş:

"İsteyen aileler çocuklarına Osmanlıcayı da öğretebilir, böyle yaklaşılırsa biz de karşı çıkmayız"

HDP Eşbaşkanı Demirtaş:
HDP Eşbaşkanı Demirtaş:
GİRİŞ 11.12.2014 23:20 GÜNCELLEME 11.12.2014 23:20

HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, okullarda seçmeli Osmanlıca dersine karşı olmadıklarını söyledi.

Avrupa Parlamentosu'nda düzenlenen 11. AB, Türkiye, Ortadoğu ve Kürtler Konferansı'nda konuşan Demirtaş, "Osmanlıca ile ilgili şunu söyleyeyim: Bir dilin öğretilmesine asla karşı değiliz. Çocuklarımız okulda öğrenebildiği kadar çok dil öğrenmeli. Doğu dilleri, Batı dilleri, eski ve hatta hiç kullanılmayan diller, çocuklar bunları öğrenebilir hiçbir sıkıntı yok" dedi.

Demirtaş, "Herhangi bir dilin bütün çocuklara zorla, zorunlu olarak öğretilmesine karşıyız. Bu doğru değil. İnsanlar kendi anadilleriyle eğitim almakta ve istediği dili öğrenmeyi seçmekte özgür olmalı. Osmanlıca da bu dillerden biri olabilir. İsteyen aileler çocuklarına Osmanlıcayı da öğretebilir. Böyle yaklaşılırsa biz de karşı çıkmayız" ifadesini kullandı.

Konferansta partisinin savunduğu "demokratik özerklik" kavramını açıklayan Demirtaş, "Her kimliğin, anlayışın, inancın kendini yerelde yönetebildiği, yerelde yetki sahibi olduğu, 'yerel parlamento, belediye meclisi, il genel meclisi, eyalet meclisi' ne derseniz deyin orada temsiliyetini bulduğu, kendi dilini, eğitimini, kültürünü, geçmişini, geleceğini garanti altına alabileceği, karar mekanizmalarına temsilcileri aracılığıyla katılabileceği yönetim mekanizmalarına ihtiyaç var. Bir de bu demokratik ulusun, demokratik devletin kendini savunabilmesi gerekir. Neye karşı savunacak? Elbette en büyük tehdit, devletin demokrasiden uzaklaşarak merkezileşmesidir. Yani toplum kendini her şeyden önce 'devlet' denen egemen aygıta, otoriter aygıta ya da otoriterleşme tehlikesi olan o aygıta karşı savunabilmelidir. Yargının, medyanın, sivil toplumun özgür ve tarafsız olabildiği bir düzene ihtiyaç var. Ayrıca toplumun kendi öz savunmasını gerçekleştirebileceği yerel güvenlik birimlerine ihtiyaç var" diye konuştu.

Demirtaş, yerel güvenliğin yerel meclislere, belediyelere ya da kendi konseylerine bağlı olabileceğini belirterek "En nihayetinde yerelde demokratik düzeni, oradaki kazanımları koruyabilecek savunma birimlerinin oluşması lazım. Ulusal savunmanın da ortak bir çerçevede, merkezi hükümete bağlı şekilde kurgulanması lazım" dedi.

Selahattin Demirtaş, "Bu mekanizmanın işleyebilmesi için, demokratik ulus, toplum ve cumhuriyetin, demokratik bir devletin işleyebilmesi için ve bütün bu farklılıkların bir arada yaşayabilmesi için komşu olduğumuz diğer devletler ve toplumlarla ilişkilerinizin olmasına ihtiyaç var. Çünkü iki ayrı hava akımı yanyana geldiğinde alçak ve yüksek basınç oluşacaktır. Demokratik bir toplum ve devlet yarattığınız coğrafyada bunu yaşatabilmeniz, sürdürülebilir kılmanızın koşullarından biri de o bölgede başka halklarla, devletlerle ve güçlerle bu anlayışa uygun ittifaklar kurabilmenizdir. Bu da demokratik konfederalizmle mümkündür. Yani konfederal bir örgütlenmeyle aynı çerçevede, aynı anlayışla eşit kurucu unsur anlayışıyla komşu halklarla sınırların anlamsızlaştığı yeni birlikler, yeni ittifaklar ve yeni işbirlikleri geliştirebilmektir" şeklinde konuştu.

Bu kavramların Abdullah Öcalan'a ait olduğunu belirten Demirtaş "Bu, Türkiye'de demokratik çözüm ve müzakere süreci tartışılırken taraflar nerede, konuları nedir, kim ne istiyor ne yapmaya çalışıyor bunlar ifade edilirken asla gözden kaçırılmaması gereken derinlikli bir perspektiftir. Türkiye'de yürüyen bu müzakere sürecinin esası budur" dedi.

Demirtaş şunları kaydetti:

"Bu tutum, bu çizgi Türkiye'ye, Ortadoğu'ya, Kürdistan'a, bütün halklara kazandıracak çizgidir. Umut ediyorum ki Türkiye Cumhuriyeti hükümeti de böylesine büyük bir barış projesini, bir arada yaşama projesini elinni tersiyle itmek yerine meseleye bu ciddiyetle yaklaşır. Günlük hesaplardan, küçük hesaplardan vazgeçerek, en azından bu projenin ve bu anlayışın bir yerinden yakalamaya çalışarak Türkiye'yi de kurtaracak, refaha çıkaracak bir hamle yaparlar diye umut ediyorum. Bugünlerde yaptıklarına bakarsak bunun henüz yeterince idrakinde değiller. Şunu da belirteyim ki Sayın Öcalan'la görüşen heyet bunun idrakine varmış durumda. Yani onunla yıllardır tartışa tartışa, karşılıklı birbirini anlayabilme, en azından projenin, meselenin, çözümün derinlikli yönünü anlayabilme konusunda mesafe katetmiş durumdalar. Fakat hükümet sözcülerine baktığınızda, bir yanda bu kadar ciddi bir proje sunan bir lider var o adada, öbür tarafta bu liderin yanına gidecek 3-5 kişi, değişecek 3-5 kişiyle ilgili yıllardır kriz çıkaran bir hükümet var. Bu kadar basit, küçük adımları atma konusunda bile bunu siyasi krizlere dönüştüren bir hükümet var. İnşallah böylesi bir yanlıştan kısa sürede dönülür ve akılcı, cesur bir siyasetle çözüm sürecinde başarıya ulaşılır diye temenni ediyorum."

Neocon Rubin, PKK'ya terör örgütleri listesinden çıkmak için Washington'da bir emekli diplomatı ya da generali lobici tutması tavsiyesinde bulundu.

Konferansın ardından yayımlanan bildiride, "çözüm sürecinde kolaylaştırıcı rol oynayacak bir üçüncü tarafa ve ateşkesi denetleyecek bir komisyon kurulmasına ihtiyaç duyulduğu" savunuldu.

Bildiride "hükümetten Öcalan'ın kendi müzakere heyetini serbestçe oluşturabileceği ve liderlik edebileceği şartları güvence altına alacak bir yasal düzenleme yapması" istendi.

Bildiride "PKK'nın terör örgütleri listesinden dışarı alınması ve kapsamlı siyasi af çıkarılması gerektiği" savunuldu.

KAYNAK: AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
İzmir'de deprem!
ABD ve İsrail'den kanlı anlaşma! Hamas'ı öne sürüp el sıkıştılar