Başbakan Yardımcısı Akdoğan: (2)

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Ne zaman sonuca yaklaşsak, ne zaman çözüme yaklaşsak hep bir karanlık el devreye girdi. Hep birileri 'Türkiye, kendi iradesiyle bu sorunu çözmesin, bu sorundan kurtulmasın ki biz karıştırabilelim. Türkiye'yi baskı altına alabilelim. Türkiye'nin büyümesini engelleyebilelim. Türkiye'de bir takım şeyleri ayrıştırabilelim. Bir çatışma zemini olsun' diye birileri hep devreye giriyor" dedi.

Başbakan Yardımcısı Akdoğan: (2)
Başbakan Yardımcısı Akdoğan: (2)
GİRİŞ 27.12.2014 14:42 GÜNCELLEME 27.12.2014 14:42

Akdoğan, Adıyaman'da İmam Hatip Okulları Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER) tarafından TPAO Kültür Merkezinde düzenlenen 10. İmam Hatipliler Kurultayı'nda yaptığı konuşmada, AK Parti iktidara gelmeden önce 'çözümsüzlük çözümdür' anlayışının hakim olduğunu belirtti.

Çözüm sürecine ilişkin değerlendirmede bulunan Akdoğan, AK Parti'nin iktidara gelmesinin ardından 'çözümsüzlük çözüm değildir' dediklerini belirterek, "Kıbrıs sorunu önünüze gelir çözümsüzlük çözümdür. Devlet politikası olmuş. Ermeni meselesi gelir çözümsüzlük çözümdür. Devlet politikası olmuş. Avrupa Birliği tam bir kandırmacaya dönmüş. Onlar almak istiyormuş gibi gözüküyor, almıyor. Girmek istiyormuşuz gibi gözüküyoruz hiç bir çaba göstermiyoruz. Bir kandırmaca düzeni statüko bunun üzerinden inşa edilmiş. Bu sorunların varlığıyla kendisinin ancak devam edebileceğine inanmış. Biz dedik ki böyle bir şey olmaz. Biz kandırmacayla yaşamayız. Çözümsüzlük çözüm falan değildir. Bütün sorunları çözeceğiz. Üzerine gideceğiz. Prangaları kırıp atacağız" ifadesini kullandı.

Avrupa Birliği konusunda çok ciddi bir çaba ortaya koyduklarını, Kıbrıs meselesinden Ermeni meselesine kadar her konuda çözümü zorlayan paradigmaları değiştiren bir iktidar olduklarını, bunun en önemli adımının da 2015'ten itibaren Kürt meselesinde atılan adımlar olduğunu vurgulayan Akdoğan, on binlerce insanın hayatını kaybettiğini, ülkenin evlatlarının toprağa düştüğünü, "analar ağlamasın" dediklerini, "akan gözyaşı dinsin" dediklerine vurgu yaparak, "Türkiye'ye yakışmıyor bu sorun, bu sürdürülebilir değil. Yani 'her yıl şu kadar şehit verelim ama bu sorunu böyle idare edip gidelim.' Böyle bir şey olamaz. Milletin cebinden çıkacak yüzbinlerce dolar para harcayacaksınız heba olacak. Her yıl belli sayıda insanın ölmesini göze alacaksın, bunu idare edip gidelim. Bu sürdürülebilir değil. İnsani değil vicdani değil. Bunun üzerine kararlılıkla gitmeye başladık. Bu olmadan, bu tür kronik sorunlar çözülmeden Türkiye ne 2030 hedeflerine ulaşabilir, büyüyebilir ne de iç barışını koruyabilir, toplumsal birlik ve bütünlüğünü koruyabilir" dedi.

"Görmezden gelirseniz o hastayı kaybedersiniz"

Çözüm süreci başladığında birilerinin rahatsız olup "Nereden çıkardınız, niye şimdi durup dururken bu konuları işte rahatsızlık meydana getiriyorsunuz" ifadelerini kullandığını hatırlatan Akdoğan, sorunların teşhisi ve tedavisinde çok boyutlu bir çaba gösterdiklerini dile getirdi. Başbakan Yardımcısı Akdoğan, şunları kaydetti:

"Siz gözünüzü yummuştunuz, kafanızı toprağa gömmüştünüz. Ülkenin bir bölümünde neler yaşandığını umursamıyordunuz. Kendi güzel dünyanıza kapanmıştınız. Ama bir tarafta insanlar büyük sıkıntılar çekiyorlardı ve bu hastalık her tarafa yayılmaya başlamıştı. Hastalığı doğru teşhis etmek ve tedavi etmeye çalışmak sorun değildir. Görmezden gelirseniz o hastayı kaybedersiniz. Biz görmezden gelmedik. Teşhis ettik ve tedavi için çok boyutlu bir çaba ortaya koyuyoruz. 'İlgisizlik, geri kalmışlık var' dedik. Bunun üzerine yatırımlarla gittik. Hizmetlerle gittik. 100 milyar dolardan fazla yatırım yaptık. Bölgeyi kalkındırmak için çok ciddi çaba sarfettik, seferberlik başlattık. İnsanımıza sahip çıkmak için sosyal politikaları devreye koyduk. Ayrımcılığı ortadan kaldırmak için ki sorunun siyasi temeli budur. Yok sayan, reddeden, inkarcı, asimilasyoncu anlayış, ona karşı bu paradigmayı değiştirdik ve demokratik reformla bunun üzerine gittik."

Etnik ayrılıkçılık, eline silah alan bir örgütün terör yapmasının üzerine, çok boyutlu güvenlik politikalarıyla gittiklerine dikkat çeken Akdoğan, yapılacak ne varsa çok boyutlu olarak, samimi olarak yapmaya çalıştıklarını, bölgeyi kalkındırdıklarını, insanına da sahip çıktıklarını, sorunun temellerinden bir tanesi olan Kürtçe konusunda da çok ciddi bir çaba ortaya koyduklarını bildirdi.

Cezaevlerinde anaların oğluyla Kürtçe konuşamadığını, Kürtçe savunma yapılamadığını, seçimlerde Kürtçe siyasi propaganda yapma hakkını da kendilerinin getirdiğine değinen Akdoğan, "Ön seçimde Kürtçe propaganda yapılması, Kürtçe özel radyo televizyon kurma hakkı, devletin Kürtçe televizyon kanalı kurması, devletin Kürtçe bölüm ve enstitü açması, devletin Kürtçe eserler basması, Kürtçe vaaz ve hutbe yapılması, Kürtçe kurslar açılması, Kürtçe'nin seçmeli ders olması, Kürtçe'ye özel okul açma hakkı, bütün bunları yani dille ilgili ki bu sorunun temel kaynaklarından bir tanesi de dildir. Bunun gelişmesi için yapılan ne varsa AK Parti iktidarı yaptı. Bunları şimdi insanlar hiç bir şey yapılmadı gibi düşünüyor. İşte saymaya kalktığınızda yüzden fazla maddede çok ciddi reformlar yapıldı" değerlendirmesinde bulundu.

Elinde silah olan bir örgütün bulunduğunu ve bunun da bir şekilde halledilebilmesi için birtakım görüşmeler başlatıldığını aktaran Akdoğan, geçen yıl Nevruz'da Öcalan'ın bir mesaj verdiğini, ondan sonra örgütün yapması gereken bir çok şeyi yapmadığına dikkat çekti.

"Sabotaj girişimlerine karşı duyarlı olmamız gerekiyor"

Akdoğan, hükümetin çözüm süreci konusunda samimi ve kararlı bir şekilde çok ciddi adımlar atmasına rağmen, gelinen noktada Kobani olayları bahanesiyle sürecin tekrar sabote edilmek istendiğini belirterek, "Ne zaman sonuca yaklaşsak, ne zaman çözüme yaklaşsak hep bir karanlık el devreye girdi. Hep birileri 'Türkiye, kendi iradesiyle bu sorunu çözmesin, bu sorundan kurtulmasın ki biz karıştırabilelim. Türkiye'yi baskı altına alabilelim. Türkiye'nin büyümesini engelleyebilelim. Türkiye'de bir takım şeyleri ayrıştırabilelim. Bir çatışma zemini olsun' diye birileri hep devreye giriyor. Ama biz bunun uzun soluklu bir süreç olduğunu söyledik. Akşamdan sabaha çözülecek bir sorun değil. Sabırlı olmamız gerekiyor. Sağ duyulu olmamız gerekiyor. Bu tür sabotaj girişimlerine karşı duyarlı olmamız gerekiyor" dedi.

Kobani olaylarından sonra toplumda bir toplumsal direnç meydana gelip bir kamuoyu oluştuğunu dile getiren Akdoğan, "Bu olaylardan sonra bir tepki oluştu. Çözüm sürecine sahip çıkan, yaşanan o vandalizmi eleştiren 'siz yanlış yapıyorsunuz' diyen bir toplumsal direnç ve duyarlılık meydana geldi. Bu çok önemli bir kazanımdır. Bu yüzden bu süreç bu toplumsal destekle toplumsal kararlılıkla şu anda tekrar tren rayına oturmuş durumda ve devam ediyor. Ama bu süreçte herkesin samimi olması gerekiyor, dürüst olması gerekiyor. Sorumlu davranması ve sorumlu beyanlarda bulunması gerekiyor" ifadelerini kullandı.

Geleceği inşa etmek için geçmişe takılı kalınmaması gerektiğine dikkat çeken Akdoğan, "Şimdi bazıları geçmişe takılıp kalmış. Ben "anakronik" bir durum deyince kızıyorlar. Yani bir türlü bugüne gelemiyorlar. Her sabah düne uyanıyorlar. Bundan dolayı bir türlü bugünü yaşamadılar. Geçmişte takılıp kalan bir anlayış. Arkadaşlar biz artık geleceği inşa etmeye çalışıyoruz. Geçmişe takılıp kalarak gelecek inşa edilmez. İleriye doğru yol yürümek durumundayız. Bu yüzden herkesin sorumlu olması, duyarlı olması gerekiyor. Tahrik edici açıklamalardan gerilim üreten açıklamalardan lüzumsuz siyasi polemiklerden kaçınmak gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.

"Sivil toplum örgütlerimiz özellikle bölgede, bu sürece yüreğini koyuyor taşın altına elini koyuyor"

Akdoğan, krizlerin her zaman olabileceğini çünkü kendilerinin kontrolünde olan dinamikler ve olmayan dinamiklerin bulunduğuna dikkat çekerek, Türkiye'nin dışında bir takım gelişmeler yaşanabildiğini, her olay olduğunda sil baştan yapamayacaklarını belirterek, "Bu yüzen bu tür kronik sorunlarda geçmişten devraldığımız onlarca yılın meselelerinde biranda çözüm olmayacağına göre, bunları çözmeye çalıştığımızda birçok karanlık el devreye girdiğine göre, sabırla yol yürürken bu önümüze çıkan krizleri de yönetmesini bilmemiz gerekiyor. Ortada kararlı duyarlı son derece büyük riskler alıp cesaret ortaya koyarak sorunu çözmeye, süreci yönetmeye çalışan bir hükümet var. Herkese düşen buna katkıda bulunmaktır. Çok şükür sivil toplum örgütlerimiz özellikle bölgede, bu sürece yüreğini koyuyor taşın altına elini koyuyor, 'bende varım' diyor ve bizi yüreklendiriyor teşvik ediyor" diye konuştu.

Son yaşanan olaylarda, bölge halkına kimin hizmet edip kimin tehdit ettiğini, kimin yatırım yapıp kimin baskı yaptığını, kimin yapıp kimin yıktığının görüldüğünü ifade eden Akdoğan, kimin zulmettiğini, bölgede Kürde kimin zulmettiğini, kimin yatırım yaptığını, hizmet ettiğini ve kucakladığını, kimin de tehdit edip baskı yaptığını ve yol kestiğinin fark edildiğini, bunu farketmenin de önemli bir durum olduğunu söyledi.

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Devlet geçmişte birçok konuda eleştiriliyor olabilir ama bugün farklı bir anlayış var. Farklı bir zihniyet var. Farklı bir hükümet var. İnsana değer veren sahip çıkan, kucaklayan haklarını geliştiren, hizmet eden yatırım yapmaya çalışan bir devlet var. Buna karşı olumsuzca davranan bir anlayış var, bir yapı var. Bunun görülmeye başlanması çok önemli bir kazanımdır. Tüm bunlara rağmen süreci sonuca ulaştırmaya kararlıyız. Görüşmelerimiz devam ediyor. Usül yöntemde sağlanan anlaşmayla, şu anda muhteva üzerinde çalışmalarımız sürüyor. Zamana yaymadan süreyi uzatmadan, biran önce nihai çözüme ulaşmak, çözüme ulaşmak önem taşıyor. Çünkü bu tür süreçlerde kırılganlıklar olabiliyor. Süreci zehirleyen olaylar olabiliyor. Provokasyonlar olabiliyor. Sabotajlar olabiliyor. Bizimde bunlara karşı hem kararlı hem cesur hem samimi hem de hızlı bir şekilde, sonuca doğru yol yürümemiz gerekiyor."

(Bitti)

KAYNAK: AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
2024 Volkswagen Tiguan satışa sunuldu! İşte fiyatı
Hazine ve Maliye Bakanlığından Dünya Bankası kaynaklarına ilişkin açıklama