HAK-İŞ Başkanı Arslan:

"Türkiye'nin iş kazaları konusunda bir zihniyet değişimine ihtiyacı var. Aslında kazalardan sonra tartışmak yerine, kazaları önleme konusunda yeni adımlar atmamız gerekiyor"

HAK-İŞ Başkanı Arslan:
HAK-İŞ Başkanı Arslan:
GİRİŞ 19.01.2015 12:25 GÜNCELLEME 19.01.2015 12:25

Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) Genel Başkanı Mahmut Arslan, Türkiye'nin iş kazaları konusunda bir zihniyet değişimine ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, "Aslında kazalardan sonra tartışmak yerine, kazaları önleme konusunda yeni adımlar atmamız gerekiyor. Ölümlü kazaların yüzde 95'i önlenebilir. Bu, gerçekten Türkiye için büyük bir kayıp, büyük bir ayıp" dedi.

HAK-İŞ Antalya Temsilciler Meclisi Toplantısı'na katılmak üzere Antalya'da bulunan HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, Best Western Plus Khan Otel'de basın toplantısı düzenledi.

Arslan, toplantıda yaptığı konuşmada, bu yıl G20 Zirvesi'nin Antalya'da yapılacağını hatırlattı. HAK-İŞ Konfederasyonu'nun da G20'nin işçi kesimini oluşturan L20 üyesi olduğuna değinen Arslan, çarşamba günü L20'nin Türkiye kanadı ile Ankara'da ortak bir toplantı yapacaklarını anlattı.

Antalya'nın tarım ve turizmde öne çıkan bir kent olduğunu ancak sanayileşme sıralamasında gerilerde kaldığını vurgulayan Arslan, kent halkının yaşam standartlarının artırılması, kentleşme konusunda önemli adımların atılması, ulaşım konusundaki eksikliklerin giderilmesi, başta hızlı tren olmak üzere Antalya'nın Anadolu'ya bağlanması gibi çalışmaların 2015 yılında hayata geçirilmesini istedi.

Hrant Dink'in öldürülmesi

Arslan, 19 Ocak tarihinin, gazeteci Hrant Dink cinayetinin 8. yılı olduğunu da hatırlattı. Aradan geçen 8 yılda Hrant Dink cinayetinin perde arkasının aydınlatılamadığına değinen Arslan, kamunun aldığı yeni bazı kararlar olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yargı sürecinde yeni değişiklikler, yeni bazı soruşturmalar, itiraflar var. Hrant Dink'in pusu kurularak, kamu görevlilerinin bazılarının ihmali, bazılarının tertibi ile öldürüldüğü ve yok edildiği anlaşılmaktadır. Bu cinayetin bir an evvel aydınlatılması ve gerçek faillerinin yargı önüne çıkarılması bütün dileğimiz, arzumuz. Hrant Dink, 77 milyon Türkiye Cumhuriyeti yurttaşından bir tanesiydi. Bu topraklarda doğmuş, bu topraklarda yaşamayı temel kabul etmiş ve kendisinin bu toprakları terk etmesi telkinlerini hiçbir zaman kabul etmemiş ve bu topraklarda yaşamayı sürdürmüştü. Onun bu topraklara aşkının, sevdasının sonucu, kalleşçe, haince bir pusuyla öldürülmemesi gerekirdi. Maalesef Türkiye bunları yaşadı. Biz ölümünün 8. yılında Hrant Dink'i rahmetle anıyoruz. Onun faillerinin bulunup yargı önünde hesap vermesini bekliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti ne yazık ki Hrant Dink'i koruyamamıştır. Hrant Dink'in öldürülme tehditlerine rağmen ne yazık ki emniyet ve devletimiz, istihbarat ve belli güçler Hrant Dink'i koruyamamış ve kalleşçe öldürülmüştür."

Charlie Hebdo'ya yönelik saldırı

HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, Fransa'daki mizah dergisi Charlie Hebdo'ya yönelik saldırıyı da "ama" ve "fakat" demeden kınadıklarını, insanların, yaptıkları, yazdıkları veya çizdikleri gerekçe gösterilerek katledilmesine HAK-İŞ olarak itiraz ettiklerini vurguladı.

Arslan, saldırının ardından özellikle batı dünyasında bazı kesimlerin İslam dini ve Müslümanlara karşı kin ve nefretinin "körüklendiğini", provokasyon ve tahriklerle İslam dünyasına yönelik bir senaryonun devreye sokulmak istendiğini söyledi.

Geçmişten bugüne meydana gelen bütün savaşlarda milyonlarca insanın hayatını kaybettiğini hatırlatan Arslan, bu savaşlarda öldüren kişilerin mensup oldukları dinlerle anılmaması gerektiğini ifade etti.

Türkiye'de Charlie Hebdo Dergisi'nde yayınlanan karikatürlere sayfalarında yer veren yayın organlarına da tepki gösteren Arslan, şöyle konuştu:

"Türkiye'de bu karikatür dergisinin karikatürlerini yayınlayarak yeni bir kaosun, yeni bir tahrikin, yeni bir provokasyonun oluşmasına sebep olanları da kınıyoruz. Bunu basın, fikir, inanç özgürlüğü olarak ortaya koymak isteyenleri de uyarmak istiyoruz. Hiçbir özgürlük, hiçbir düşünce ve fikir özgürlüğü, bir başkasının inançlarına, değerlerine, kutsalına saldırma hakkı veremez. Hiç kimsenin, inançlarına, değerlerine, kutsalına, bir başkasının inanç, düşünce, fikir özgürlüğünden yola çıkarak saldırmasını, hakaret etmesini, aşağılamasını ve onlar üzerinden yorum yapmasını asla kabul etmiyoruz. Herkesin fikir ve düşünce hürriyetini sonuna kadar savunuyoruz. O fikir ve düşünce hürriyetini biz kendi değerlerimize aykırı görsek bile bunları savunuyoruz ama hakaret etmeden, kutsallara saldırılmadan, toplumun hassasiyetlerine dikkat ederek bu görüşlerimizi ifade etmemiz gerekiyor."

Taşeron uygulaması

Mahmut Arslan, Türkiye'de 1 milyondan fazla taşeron işçinin kamuda güvencesiz, sözleşmesiz, hiçbir temel hakkını kullanamadan çalıştığını belirterek, bu durumu, "Türkiye'nin ayıbı" diye nitelendirdi.

Kamuda taşeron uygulamasının "modern kölelik" anlamına geldiğini savunan Arslan, hükümetin bu alanda yeni adımlar atmasını istedi.

Geçen yıl Torba Yasa ile kamuda çalışan taşeron işçilere yönelik bazı haklar verildiğine değinen Arslan, taşeron işçilerin toplu sözleşme hakkının sağlanmış olması, kıdem tazminatları, izinleri ve fazla çalışmalarının güvence altına alınmasının olumlu olduğunu vurguladı.

Bu konuda halen atılması gereken çok önemli adımlar olduğuna değinen Arslan, geçen yıl 24 Ocak'ta başlattıkları kampanya ile bütün taşeron işçileri sendikaya üye olmaya davet ettiklerini anlattı. Bu çağrıya olumlu yanıt gelmesine rağmen taşeron işçilerin sendikalaşma oranını yeterli görmediklerini belirten Arslan, "Bütün taşeron işçileri sendikalarımızda örgütleyip, onların toplu sözleşme hakkını öncelikle kullanmasını ve sonra da kamuda işçi olarak çalışmalarını sağlayacak yeni düzenlemelerin yapılması konusunda ciddi, önemli adımları atmaya çalışıyoruz" dedi.

Arslan, geçici işçilerin kamuda 6 aydan fazla çalıştırılmaması konusunda da sorunlar yaşadıklarını anlattı. 5 ay 29 gün çalıştırılan çalışanların 6 ay dışarıda kalmak zorunda kaldığına değinen Arslan, "Kamuda çalıştırılacak geçici işçilerin 6 ay sınırının kaldırılması ve ihtiyaca göre geçici işçi çalıştırmanın önünün açılmasını istiyoruz" diye konuştu.

İş kazaları

Mahmut Arslan, yeni düzenlemeler, kanunlar ve yönetmeliklerle Türkiye'de iş kazalarının önüne geçilmeye çalışıldığını ancak halen ölümlü kazaların yaşanmaya devam ettiğini kaydetti.

İstanbul'da dün trafo patlaması sonucu bir işçinin öldüğünü, 3 kişinin de yaralandığını hatırlatan Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'nin iş kazaları konusunda bir zihniyet değişimine ihtiyacı var. Aslında kazalardan sonra tartışmak yerine, kazaları önleme konusunda yeni adımlar atmamız gerekiyor. Ölümlü kazaların yüzde 95'i önlenebilir. Bu, gerçekten Türkiye için büyük bir kayıp, büyük bir ayıp. Bu konuda hep beraber, toplumsal olarak, işverenler, işçiler, bütün vatandaşlarımızda ortak bir duyarlılığa ihtiyacımız var."

Arslan, ölümlü iş kazalarının yüzde 97'sinin sendikaların olmadığı yerlerde yaşandığına da işaret etti. Sendikaların ve toplu sözleşmenin olduğu yerlerdeki kazaların ise yüzde 3 civarında olduğuna değinen Arslan, "Örgütlenmeyi gerçekleştirebilirsek, işyerlerinde sendikalaşmayı gerçekleştirebilirsek, iş kazalarının da süratle aşağı ineceğine inanıyoruz" dedi.

"Sendikal yapımız 20. yüzyılın gerisinde"

Arslan, Türkiye'deki 13 milyon sigortalı işçinin yaklaşık 250 bininin kamuda çalıştığını kaydetti. Yaklaşık 12 milyon 750 bin kişinin özel sektörde çalıştığını belirten Arslan, yaklaşık 6 milyon kişinin de asgari ücret aldığını bildirdi.

Çalışanların büyük bölümünün sendikasız, toplu sözleşmesiz, güvencesiz olduğuna işaret eden Arslan, sözlerini şöyle tamamladı:

"HAK-İŞ olarak sadece taşeron işçileri değil, bütün emekçileri sendikalarımıza üye olmaya çağırıyoruz. Örgütlenelim ve bu süreci toplu sözleşmeli, sendikalı bir sürece dönüştürelim. Üç konfederasyon ve bağımsız sendikaların toplam üye sayısı 13 milyon içinde yüzde 10'u bile bulmuyor. Yüzde 90'ı sendikasız, toplu sözleşmesiz bir sistemden bahsediyoruz. Bunu ortadan kaldırmak için de yoğun bir çabaya ihtiyaç var. Türkiye'nin her alandaki gelişmesi, değişimi, dönüşümü, gerçekten dünyanın 16. büyük ekonomisi olma konusunda attığı adımlar, makroekonomik dengeleri, ortaya koyduğu başarısı, ciddi anlamdaki altyapı çalışmaları, sosyal değişim projeleri, sağlıkta, ulaşımdaki önemli atılımlarına paralel olarak sendikal yaşamın da aynı oranda büyümesi, gelişmesi ve değişmesi gerekiyor. Ama maalesef bütün olumlu adımlara rağmen endüstri ilişkiler sistemimiz, sendikal yapımız hala 20. yüzyılın gerisinde ve çağdaş dünyaya yakışmayan bir tablo ile karşı karşıyayız."

KAYNAK: AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Sarıyer'de korkunç olay! Taksiciyi öldürüp aracını gasbeden zanlı yakalandı
İsrail ordusu, Gazze'nin orta kesiminden çekildi