"İzmir İş Dünyası ve Sivil Toplum Kuruluşları Buluşması"

Başbakan Davutoğlu: (3)"Hem temsili demokrasiyi hem katılımcı demokrasiyi birlikte geliştirelim. Canlı, birbirine güvenen, bariyerler, duvarlar oluşturmayan bir toplum oluşturalım. Yaşam biçimi, kimin ne tür tercihi varsa inancı, düşüncesi, yaşam biçimi hepsi saygıdeğerdir. Ama bir mit üzerinden sakın ola ki aramıza duvarlar, psikolojik duvarlar örülmesine izin vermeyelim"

"İzmir İş Dünyası ve Sivil Toplum Kuruluşları Buluşması"
"İzmir İş Dünyası ve Sivil Toplum Kuruluşları Buluşması"
GİRİŞ 31.01.2015 23:02 GÜNCELLEME 31.01.2015 23:02

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Hem temsili demokrasiyi hem katılımcı demokrasiyi birlikte geliştirelim. Canlı, birbirine güvenen, bariyerler, duvarlar oluşturmayan bir toplum oluşturalım. Yaşam biçimi, kimin ne tür tercihi varsa inancı, düşüncesi, yaşam biçimi hepsi saygıdeğerdir. Ama bir mit üzerinden sakın ola ki aramıza duvarlar, psikolojik duvarlar örülmesine izin vermeyelim" dedi.

Davutoğlu, Kaya Termal Otelde iş dünyası ve sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle bir araya geldi, Ege İhracatçı Birliklerinin "İhracatın Yükselen Yıldızları Ödül Töreni"ne katıldı.

Başbakan Davutoğlu, burada yaptığı konuşmada, bütün okullarda sütün yanında kuru üzüm de dağıtacaklarını belirterek, "Çocuklarımız, gençlerimiz bu Ege'nin kuru üzümüyle şifa bulsunlar, güçlensinler" diye konuştu.

Takriben bir yıl içinde 60 bin ton kuru üzümün okullarda dağıtılacağını bildiren Davutoğlu böylece hem kuru üzüm üreticilerini destekleyeceklerini hem de çocukların ve gençlerin sağlıklı beslenmeyle tanışmasını sağlayacaklarını dile getirdi.

Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Bu perspektifimizi daha detaylı anlamak için lütfen işadamlarımızın Kasım, Aralık, Ocak ayında izah ettiğimiz, bizzat benim ilgili bakan arkadaşlarımla ilan ettiğim 25 sektörel dönüşüm programını tek tek inceleyin. Orada bin 350 eylem var. Her birisi tek tek düşünülmüş eylemler. Sağlıklı hayattan ithalatın ikame edilmesi için, üretimin teşvikine kadar, anne sağlığının korunmasından dinamik nüfus sağlığının korunmasına kadar çok geniş kapsamlı reform paketidir bu 25 sektörel dönüşüm programı. Sadece anne sağlığı ve dinamik nüfusun korunması devrim mahiyetinde bir adımdır. Çalışan kadınlarımızın ki burada İzmir'de kadınlarımızın sosyal hayat içinde ne kadar dinamik olduğunu biliyorum. Çalışan kadınlarımızın önünde hep bir ikilem vardır. Bizim kendi hayatımızda da karşılaştığımız bir ikilemdi bu. Belli bir kariyeri varsa hanımın, evlendikten sonra anne olmakla kariyerini sürdürmek arasında bir anda bir kadın için olabilecek en zor tercihle karşı karşıya kalır. Ya annelik, hiçbir şekilde fedakarlık yapılamayacak doğal bir histir ya da kariyer yine o kadar emekten sonra bunun sürdürülmesi. Çağdaş hayat bu. Çağdaş hayat, kadınımızın bir taraftan kariyerini sürdürürken, bir taraftan anneliğin hazzını ve sorumluluğunu yaşama arzusunu göstermesi halinde bunun imkanlarının oluşturulması. Bakın ne yaptık. Çok az uygulanan bir yöntem geliştirdik. 12 aylık annelik iznine, 2 ay ilk çocuk için, 4 ay ikinci çocuk için, 6 ay üçüncü çocuk için yarı zamanlı çalışma hakkı tanıdık. Bu şu demek: Ya 4 saat çalışacak, ücretinde hiçbir kesinti olmayacak. Anne isterse kısmi zamanlı çalışmayla yani çalıştığı kadar ücret alacağı esnek çalışma şartlarıyla okul çağına kadar çocukla beraber olacak."

Bunların, Türkiye'nin her yerindeki vatandaşa ulaşma ve onların dertlerini çözme anlayışlarının ürünü olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Çağdaş bir toplumda kadının hem sosyal hayatın içinde olması ama aynı şekilde annelik sorumluluğunu üstlenmek istediği zaman da onun için uygun şartlarda zemini bulması lazım" diye konuştu.

Davutoğlu, "İşte sivil toplumun dinamizmi biraz da hükümetimizin ve hükümetlerin bu tür politikaları etkileme gücüne bağlı. Sizler bu reform paketleri açıklandığında lütfen kanaatlerinizi beyan ediniz. Katılımcı demokrasinin bir gereği olarak düşüncelerinizi ifade ediniz" dedi.

"Her türlü düşünceye açığız"-

25 sektörel değişim programını açıklamalarına değinen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"G20 dönem başkanı olarak Brisbane'e katıldığımda Kasım ayında, 1 Aralık'ta da aldık G20 dönem başkanlığını, bir tek Türkiye ve Meksika böyle kapsamlı bir program açıklamışlardı ve bütün ülkeler takdir ettiler. Ama şunu açık yüreklilikle ifade etmek isterim: Kasım ayından bu yana daha iş dünyamızdan, özel sektörümüzden, sivil toplumumuzdan bu programlarla ilgili bir geri dönüş alamadık.

İlk takdir ifade ettiler karşılaştığımızda. Ama biz isteriz ki işte katılımcı, çağdaş demokrasi budur. Hükümet bir program açıkladı ve taahhüt ettik, 3 ayda bir huzurunuza gelip bunları, hangilerini yaptık diye de bir imtihan kağıdı gibi hesap vereceğiz. Ama isteriz ki sivil toplum, iş dünyası, üniversitelerimiz bunları etüt etsinler ve desinler ki 'Şurada, şu eylemi, şöyle bir şeyle destekleyebiliriz.' Daha bakın başbakan olarak böyle bir rapor almadım. Üç ay oldu. Şu çağrıda bulunuyorum. İzmir ve sivil toplum dinamizmine güvenerek ve bütün Türkiye'deki sivil topluma da davette bulunarak: Bu 25 sektörel dönüşüm programını detaylı olarak inceleyin ve bize gönderin. Bu, topluma empoze etmek için çıkardığımız bir program değil. Hepimizin geleceğini birlikte şekillendirmek ve birlikte yol yürümek için ilan edilmiş bir program. Her türlü düşünceye açığız."

Hafta içinde inşaat sektörü temsilcileriyle bir araya geldiğinde, konut peşinatları için yapılan tasarrufa yüzde 15 devlet katkısını açıkladığını anımsatan Davutoğlu, bununla da bir taraftan ev sahibi olmayı teşvik ettiklerini, bir taraftan inşaat sektörünün talebini artırdıklarını anlattı.

Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bütün bu politika açıklamalarında sizlerden beklentimiz, İzmir perspektifinden bakın, 'Şurada şu düzenlemeler yapılabilirse ek olarak, daha iyi olur' deyin. Hem temsili demokrasiyi hem katılımcı demokrasiyi birlikte geliştirelim. Canlı, birbirine güvenen, bariyerler, duvarlar oluşturmayan bir toplum oluşturalım. Yaşam biçimi, kimin ne tür tercihi varsa inancı, düşüncesi, yaşam biçimi hepsi saygıdeğerdir. Ama bir mit üzerinden sakın ola ki aramıza duvarlar, psikolojik duvarlar örülmesine izin vermeyelim. Bakınız, birçok ülkede bu psikolojik duvarlar örüldüğünde nerelere kadar geldi."

"Beni kimse 'yakınım' diye arama hakkına sahip değil artık"-

Davutoğlu, "Geçen gün Başbakanlığa gelirken bana bir telefon bağlamak istediler. Görevli arkadaş 'Efendim bir yakınınızmış' dedi. Dedim ki 'Söyle o kimse, benim artık bir yakınım yok. 77 milyon yakınım var. Hepsi aynı yakınlıkta, hepsi aynı... Beni kimse 'yakınım' diye arama hakkına sahip değil artık" ifadesini kullandı.

Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Çünkü başbakanlık görevini alan kişinin birinci öncelikli vazifesi, toplumun her kesiminde kim ne düşüncede, ne inançta, ne etnik kökende, geçmişte olursa olsun kendisini başbakanına en yakın halde hissetmeli ve hiç kimse de bu konuda kendisini ayrıcalıklı hissetmemeli. Hiç kimsenin bu anlamda ayrıcalığı yok. Bize oy vermiş olabilir, oy vermemiş olabilir. Ama bu görevi aldığımız andan itibaren bütün meselemiz toplumun her kesimine açık, herkesle iletişimi sürdürebilme imkanı sağlanmasıdır. Sivil toplumun burada dinamizmini görmek istiyoruz, İzmir'in dinamizmini görmek istiyoruz."

Davutoğlu, 12 yıldır Türkiye'de bütün dünyanın takdir ettiği bir büyük değişimin yaşandığını belirterek, gayrisafi milli hasılanın 4 misli büyüdüğünü, kişi başına düşen gayrisafi milli hasılanın 3 bin dolardan 10 bin dolar seviyesine geldiğini kaydetti.

Ama küresel ekonomik krizle birlikte tıkanmayı da gördüklerini dile getiren Davutoğlu, "Tabiri caizse dışarıdan gelen küresel ekonomik kriz, vücudumuzda öyle bir etki yaptı ki damarlarımızda tıkanma var. Bunu hissediyoruz. Onun için bu teşviklerle bu tıkanmaları aşmaya çalışıyoruz" dedi.

Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Onun için 62. Hükümet Programı'nı açıkladığımda, 'ikinci hamle dönemi' dedim. Ama bu tıkanıklıklar sadece devlet ve resmi politika ile aşılabilir değildir. Sivil toplumun bunları aşma iradesini bizim görmemiz lazım. 12 yıl gerçekten olağanüstü devrimler. Demokraside devrimler yaşadık, ulaştırmada devrimi yaşadık. Kültürde, sanatta... Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı dönemi bu anlamda son 100 yılın ne açıdan olursa olsun, en köklü değişimlerinin, en büyük başarılarının yaşandığı bir dönem oldu. Onun için de halkımız kendisini cumhurbaşkanlığı makamına layık gördü. Şimdi bizim görevimiz bu miras üzerinden önümüzdeki 10 yılı öylesine planlamalıyız ki bu istikrar dönemi sonrasında ekonomiyi ve demokrasiyi paradigmatik bir değişimle devleti, toplumu, ekonomiyi yeniden inşa etmeliyiz."

"İzmir hep çoğulcu oldu"-

Bu inşa görevinde İzmir'in çok önemli bir rolü bulunduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Kanaat beyan etmekle sivil toplumun fikirlerini ülke sathına, demokratik platformlara getirmekle ama en önemlisi de çoğulcu düşünceyi yaşatmakla. İzmir hep çoğulcu oldu. İzmir 19. yüzyıldaki o çoğulculuğunu tekrar ekonomik gelişmeyle birlikte yaşayacak" diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, şu görüşleri dile getirdi:

"Biz bu çoğulculuğu, kendi geleneğimizden gelen bir unsur olarak Müslüman'ın, Hristiyan'ın, Musevi'nin yan yana yaşadığı, her milletten insanların... İzmir seyyahlarını okuyun. Öyle güzel anlatırlar ki İzmir'i. Lamartine'i okuyun. O kadar güzel anlatır ki 'Zarif şehir' der. İzmir gerçekten zarif bir şehirdir. Kültürüyle zarafeti dokusuyla mimarisiyle zarafeti temsil eder. Şimdi bu zarif şehri Akdeniz'in, bizim Akdeniz'in önemli bir, öncü, lokomotif şehri haline getirmek yükümlülüğümüz var. İzmir, büyük bir imkandır. Ama aynı zamanda İzmir'e sahip olmak, büyük bir imkana sahip olmakla birlikte büyük bir sorumluluğa da sahip olmaktır. İzmir dinamikse hinterlandın dinamizmini taşır. Kıyının hemen arkasındaki şehirlerde büyük dinamizmler ortaya çıkıyor, büyük hareketlilikler. İzmir onların önüne geçmeli, onların arkasında kalmamalı. Onları yönlendirmeli, onlar tarafından yönlendirilmemeli. Baskı altına alınmamalı. Baskıdan kastettiğim hani bir şekilde mal buradan nereye gidecek veya başka kanallar aramak durumunda olmamalı."

Davutoğlu, "Eğer İzmir gelişmezse bütün bu mal ve enerji, ticaret akışı İstanbul'a yönelecek. Açıkçası biz İstanbul'un daha fazla mal ve insan cazibe merkezi olmasını arzu etmiyoruz. İstanbul da küresel bir şehir olarak büyüyecek. Onun için İstanbul'un yükünü hafifletmenin bir yolu İzmir'i güçlendirmektir, Mersin'i güçlendirmektir, İskenderun'u güçlendirmektir" değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Biz coğrafya baktığımızda emin olun ben herhangi bir şeyi tahayyül ettiğimde Türkiye'nin değil illerini, ilçelerini bile zihnimde tasavvur edemezsem rahatsız olurum. Madem ki bu görev hepimizin üzerinde, kılcal damarlarına kadar bu ülkenin nüfuz edeceğiz. Kılcal damarlarındaki pıhtılaşmış tek bir kanı dahi oradan harekete geçirip o kanalları açacağız. Hedefimiz bu ve bu hedefte İzmir'e çok özel bir görev, çok özel bir misyon düşüyor. İnşallah önümüzdeki yıllarda İzmir'in sivil toplumunu da ihracatçılarını, işadamlarını da bu dinamizm içinde göreceğimizden ben eminim. Ama artık madem ki bir ofisimiz var, daha sık geleceğim, İzmir sokaklarında daha fazla görüneceğim ve İzmir'in bu çağı yakalama ve çağı geçerek hinterlandını Akdeniz'le buluşturma çabasını bizzat takip etmeye, yönlendirmeye, yönetmeye çalışacağım."

Konuşmasının ardından Davutoğlu, Ege bölgesinde en fazla ihracatı yapan 10 şirketin temsilcilerine ödül verdi, birlikte fotoğraf çektirdi.

Törene Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu da katıldı.

(Bitti)

KAYNAK: AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
BMGK'de tarihi Filistin oylaması! ABD tarihe geçecek kararı veto etti!
Tokat'taki deprem kameralara böyle yansıdı