Görmez: Osmanlı'yı yıkan oyun yeniden oynanıyor

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, çok önemli açıklamalarda bulundu.

Görmez: Osmanlı'yı yıkan oyun yeniden oynanıyor
Görmez: Osmanlı'yı yıkan oyun yeniden oynanıyor
GİRİŞ 20.11.2015 11:10 GÜNCELLEME 20.11.2015 11:10
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, yeni döneme ilişkin ilk değerlendirmelerini Yeni Şafak'tan Ayfer Mallı'ya yaptı. Görmez, Paris saldırısından Papa'nın 'üçüncü dünya savaşı' açıklamalarına, yeni dönemde atılacak ilk adımlara kadar pek çok konuya değindi. Görmez, "Osmanlı'yı yıkan oyun yeniden oynanıyor" dedi.

İSLAMAFOBİDE İKİNCİ AŞAMAYA GEÇİLİYOR

Paris'te büyük bir terör saldırısı yaşandı. Bu tür terör saldırıları son zamanlarda İslam'a daha çok zarar vermeye başladı. Nasıl değerlendiriyorsunuz bunu?

Öncelikle tekrar bütün insanlık ailesine başsağlığı diliyorum. Masum insanları hunharca katletmeyi meşrulaştıran her türlü düşünceyi şiddetle reddediyorum. Burada katledilen sadece insanlar değildir. Ankara'da, Paris'te, Lübnan'da, Nijerya'da vb. yerlerde İslâm adına işlenen cinayetlerde katledilen veya katledilmek istenen rahmet dininin insanlara getirdiği yüce değerlerdir. Elbette bu yaşanan katliamları herhangi bir dinin, inancın onaylaması mümkün değil. Ancak bunun üzerinden İslam'ın, Kur'anın, Hz. Peygamber'in (s.a.s) itham altında bırakılması ve bütün Müslümanların bu konuda suçlu konuma düşürülmesi üzerinde durulması gereken en önemli konudur. Çünkü İslamofobi endüstrisini üretenler yeni ikinci aşamaya geçmek istiyorlar.

İSLAM ARTIK SADECE ORTADOĞU'DAN İBARET DEĞİL

Nedir bu ikinci aşama?

İslamofobi, bir fobi olmaktan olmaktan çıksın isteniyor. Nefret ve düşmanlığa, hatta o nefret ve düşmanlığın karşılıklı saldırılara dönüşmesi isteniyor. Dolayısıyla terör şebekelerinin bu emellerine hizmet etmemek için hangi dinden, inançtan, bölgeden olursa olsun bütün insanların daha dikkatli olmaları ve bu tür katliamlar üzerinden birbirlerini, birbirlerinin tarihini, kültürünü suçlamaya kalkışmamaları gerekiyor. Bu vesileyle Fransa yöneticilerinin bugünlerde kullandığı dilin nisbeten doğru bir dil olduğunu düşünmüyorum. Bugün tarihte olduğu gibi İslam dünyası diye birbirinden tamamen ayrı birbirine karşı ve düşünen iki dünya yok. Hıristiyan dünyası gibi iki dünya yok. Hıristiyan dünyası dediğimiz dünya kadim zamanlardaki Hristiyan dünya değildir. İslam dünyası doğduğu dünyadan, Ortadoğu'dan, Hicaz'dan, Şam ve Irak'tan ibaret değildir. Hiçbir zaman farklı dinler bu küreselleşme dalgalarından sonra olduğu gibi iç içe geçmedi. Biz bu durumu yeni yaşıyoruz. Artık her ülkede her dinden her ırktan her coğrafyadan insan var. Ama küreselleşme siyaseti farklılıkları yönetemiyor, bir ahlak ve hukuk içerisinde birlikte yaşatamıyor. Bütün dünyanın bilim adamlarının, akil insanlarının, bu konuya kafa yorması lazım.

PAPA'NIN TELAFFUZ ETMESİNİ YADIRGADIM

Paris saldırısı sonrasında Papa'nın yaptığı açıklamada 'üçüncü dünya savaşı' vurgusu dikkat çekti. IŞİD'in ortaya çıkması ile birlikte bir dinlerarası savaşın çıkmasından kaygı duyuluyor mu?

'3. Dünya Savaşı' kavramının Papa tarafından telaffuz edilmesini biraz yadırgamadım değil. Ama asimetrik bir savaş görülüyor her tarafta. Bunların arkasında yatan sebeplerin halen tahlil edilmediği kanaatindeyim. Bunların doğrudan dinlerden, dinden neşet etmediğini herkes biliyor. Bilakis, dinin bu sürecin en büyük mağduru olduğunu görüyoruz. Çünkü tarihte yaşanmış büyük acılar var. Bu büyük acıların halen muhasebesi yapılmamıştır. Son 200 yılda bilhassa İslam dünyasına yönelik yaşanan trajediler, büyük acılar, büyük hadiseler hep ertelenmişti.

BUNUN DİN OLMADIĞINI GÖRMEMİZ GEREKİR

Bu ertelemenin neticeleri neler oldu?

Doğrudan işgallerle milyonlarca insan katledildi. Tehcire mahkûm oldu. Şiddetin ve savaşın gölgesinde yaralı bilinçler ve ölümcül kimlikler türedi. Bahar adı altında başlayan hareketler dondurucu kışlara dönüştü. Bu gibi hallerde ilim, hikmet hâkim değilse, din ideolojiye dönüşür. İnsanlar kimliklerinin en derununda dini görürler. Ve bu dinden birer ideoloji üretirler. Bunun farkında olmak lazım. Bunun dinin kendisi olmadığını çok iyi görmek lazım. Burada zannedildiği gibi bir medeniyetler çatışmasından söz etmek de mümkün değildir. Zira şiddet ve savaşın gölgesinde cahil bırakılan nesiller medeniyetin ne olduğunu bilmezler ki medeniyet mücadelesi versinler. Kaldı ki öyle bile olsa medeniyetler arası çatışmadan medeniyetler içi çatışmaya bir evrilme söz konusu. Müslümanların da bunun farkında olması lazım.

MÜFREDATIMIZI GÖZDEN GEÇİRMELİYİZ

İnsanlar IŞİD'in, El Kaide'nin dünyaya takdim ettiği şiddet üzerinden İslamiyet'i okumaya başladı. Bunun önüne geçmek için İslam dünyasının neye ihtiyacı var?

İslam dünyasının karşı karşıya kaldığı en büyük tehlike; tarih boyunca medeniyetler üreten İslam anlayışının şiddetin ve savaşın gölgesinde ortaya çıkan ideolojilerin tehditi altına girmiş olmasıdır. Bütün Müslümanların, eğitimcilerin, hocaların üzerinde durması gereken konu budur. Yüzyıl içinde açıkça anlaşıldı ki; okullarda, mekteplerde öğrettiğimiz İslam, tarih boyunca Peygamberimizin, sahabelerin, âlimlerin kurduğu medeniyetler üreten o ana yoldan uzaklaşmaya başlamıştır. Selefilik adı altında son 50 yıl içinde İslam dünyasında ortaya çıkan öğretinin İslam'a ve Müslümanlara maliyetinin, buradan neşet eden ideolojilerin İslam'ı ve Müslümanları nasıl tehdit ettiği bütün yönleri ile ele alınması gerekiyor. Bunu dikkate alarak müfredatımızı yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde Osmanlı'nın yıkılışında kullanılan bu ideoloji, şimdi de İslam dünyasını top yekûn tahrip edilmesinde kullanılmaya başlandığını çok iyi tespit etmek gerekir. 100 yıl sonra aynı oyun şekil değiştirerek yeniden oynanıyor.

IŞİD BİR NETİCEDİR BİR SEBEP DEĞİL

İslam dünyası ve terörün birlikte anılmasına karşı Diyanet neler yapmayı planlıyor?

IŞİD bir neticedir, bir sebep değildir. Biz sebepler üzerinde durmayı ihmal ettik. Bu coğrafyada ertelenmiş 200 yıllık trajediler var. Hiçbir coğrafyanın bu kadar fay hatlarıyla oynanmadı. Sadece coğrafi fay hatlarımızla oynanmadı, bizim dini kültürel fay hatlarımızla da oynandı. Bütün bu ideolojiler şiddetlerin savaşların gölgesinde ortaya çıktı. Bunları sadece dinler tarihi açısından açıklamak mümkün değildir. Siyasi, kültürel, dini yüzlerce sebep sayılır. Bunların hiçbirisini ihmal etmemek, hepsini birlikte değerlendirmek lazım.

İMAM HATİPLERİN VARLIĞI EN BÜYÜK ÖNLEM

Bazı önlemler alınmasını söylüyorsunuz yani. Türkiye ne gibi önlemler aldı?

Türkiye'de İHL'lerin, ilahiyat fakültelerinin, Diyanet İşleri Başkanlığının ve hatta Kur'an kurslarının varlığı bizim verdiğimiz din eğitiminin varlığının bunun önünde büyük bir engel olduğunu düşünüyorum. Hem tarihimizden aldığımız bir miras var ve bu mirası böyle bir dini, politika çerçevesinde çocuklarımıza veriyor olmamızın son derece önemli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Bu tür ideolojilerin bu topraklarda yer bulamamasının sebebi budur.

 

YORUMLAR 1
  • müslim 8 yıl önce Şikayet Et
    müfredat hala vesayetçi zihniyette. alın kitaplara bakın.
    Cevapla
DİĞER HABERLER
İsrail'in İran'a saldırı sonrası piyasalarda son durum
“AK Parti’ye ders vermek” iyi bir fikir miydi?