Yedi Renk Tek Yürek Platformu'ndan anlamlı bildiri

Milli iradeye karşı yapılan hain darbe girişimine karşı Yedi Renk Tek Yürek Platformu tarafından anlamlı bir bildiri yayınlandı.

Yedi Renk Tek Yürek Platformu'ndan anlamlı bildiri
Yedi Renk Tek Yürek Platformu'ndan anlamlı bildiri
GİRİŞ 16.07.2016 17:54 GÜNCELLEME 16.07.2016 17:54

Sevgili Bayburtlu kardeşlerim;

81 ilin hemşeri derneği/vakfı yetkili ve temsilcilerinin oluşturduğu Yedi Renk Tek Yürek Platformu olarak bugün Bayburt’a “Yeni Demokratik Anayasa Temelli Başkanlık Sistemi” konulu bir panel düzenlemek için gelmiştik. Ancak dün akşam saatlerinde yaşadığımız ve hâlen devam eden isyan dolayısıyla panelimizi erteliyor, halkımızla, Bayburtlu kardeşlerimizle kenetleniyor, buradan dünyanın diğer ucuna şu toplu mesajı iletiyoruz: Türk milleti, gelmiş geçmiş bütün darbeci zihniyetleri ve darbecileri lânetliyor.

Aziz milletimiz;
Darbeciler, yüz küsur yıl önce 31 Mart Olayı olarak bilinen 13 Nisan 1909’daki isyanın ardından Padişahımız Sultan Abdülhamid’i alaşağı ettiler; 10 sene içerisinde Anadolu dışındaki bütün topraklarımızı ve devletimizi kaybettik. Yüzbinlerce vatan evlâdını şehit verdik. Fakat Anadolu topraklarında küllerimizden yeni bir devlet kurduk. Belki silâhımız, mermimiz, topumuz yoktu; yiyeceğimiz, giyeceğimiz yoktu. En önemlisi savaşacak askerimiz yoktu; kadın, çoluk çocuk cepheye koştuk. Millî Mücadele destanını, milletçe böyle yazdık.

Millî Mücadele ve iki büyük dünya savaşını yaşamış milletimiz, tam ayakları üzerinde durmaya çalışırken 27 Mayıs 1960 askerî darbesi oldu. 40 yıllık birikimimiz, topraklarımıza yeni ekmeye çalıştığımız demokrasi fidemiz talan edildi. Seçilmiş başbakanımız Adnan Menderes ve iki bakanımız idam edildi. Milletimiz, 27 Mayıs darbecilerini asla unutmadı.

27 Mayısın üzerinden daha 10 yıl geçmemişken 12 Mart 1971’de askerî muhtırası geldi. Milletin başına sağ-sol çatışmasını belâ ettiler. Ne oldu; bu millet kaderindeki bedeli ödedi, ama teslim olmadı.

Ardından 12 Eylül 1980 askerî darbesini yaşadık. Darbeciler, buldozer gibi bütün toplumun üzerinden geçti. Maddî ve manevî birikimlerimizi kaybettik. Sağ-sol çatışması bitti, ancak bu defa terör belâsına duçar olduk. 30 yılımızı kaybettik, aramıza nifak tohumu ekildi; enerjimizi, gücümüzü heba ettik. Âdeta yeniden iğneyle kuyu kazmaya, kazanımlarımızı yeniden elde etmeye başladık. Bu sırada vatan-millet sevdalısı bir cumhurbaşkanımızı, merhum Turgut Özal’ı kaybettik. Belimizi doğrultmadan yeni bir darbeyle karşılaştık.

Bu darbe, kamuoyunda postmodern olarak nitelenen 28 Şubat 1997’de hükûmete karşı yapılmış bir darbeydi. Dinî özgürlüklerimizi ve cebimizdeki parayı alan darbe. Güya bin sene sürecekti! O süreçte Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıydı, görevinden alındı ve Kırklareli Pınarhisar Cezaevine konuldu. Güya muhtar bile seçilemeyecekti!

10 yıl geçmeden bu defa 27 Nisan 2007’de e-muhtıra geldi. Aradaki bilmem kaç “Ergenekon” darbe plânlarını saymıyoruz. 27 Nisan 2007 ile TBMM, ülkenin Cumhurbaşkanı seçemez hâle geldi. Herkesin malûmudur; millet duruma vaziyet etti; 21 Ekim 2007’de cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle ilgili anayasa değişikliği referandumu yapıldı. 12 Eylül 2010’da yapılan bir referandumla anayasanın bazı maddelerinde değiştirildi. Artık darbelerin, parti kapatmaların hukukî bir dayanağı kalmamış oldu. Çünkü darbeler, işgalin en kahpe şekliydi.

Asil milletimiz;
2002 yılından beri millete hizmet yolunda devam eden hükûmetimiz madden, manen ve hukuken ülkeyi düzlüğe çıkarmak için elinden geleni yaptı, bu sebeple her seçimde milletin teveccühüne mazhar oldu. Ne var ki cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi zamanı yaklaşırken 28 Mayıs-15 Haziran 2013 tarihlerinde İstanbul’da Taksim Gezi Parkındaki yeni yapılaşma ve çevre düzenlemesini protesto etmek bahanesiyle görülmemiş bir kalkışma, bir isyan yaşadık. Kimin eli kimin cebinde belli değildi; ama hedef belliydi: Milletin umudu olan Recep Tayyip Erdoğan hedefti. Dostu düşmanı bu süreçte bir daha tanıdık. Millet vatanına, devletine, geleceğine, demokrasisine sahip çıktı, bu isyan bastırıldı.

Bu defa görülmemiş, duyulmamış, öncekilere benzemeyen topyekûn milleti ve geleceğini hedef alan hain, kahpe ve alçakça bir saldırıyla karşılaştık: 17 ve 25 Aralık 2013 operasyonlarıyla hükûmete karşı yapılan darbe teşebbüsüydü bu. Devlet içine sızmış “paralel devlet” yapılanmasının yapmak istediği darbeydi. Bu süreçte de at izi it izine karıştı, dostu düşmanı ayırt edemez olduk. Ne var ki bu aziz millet, bu pisliklere gereken dersi verdi, sandığa da sahip çıktı, terörle mücadeleyi de bütün dâhilî tuzaklara rağmen sonuna kadar sürdürdü ve güvenlik güçlerimiz, milletten aldığı güçle terör örgütlerine belini doğrultamayacağı bir ders verdi; teröristleri kazdıkları çukurlarına gömdü.

Aziz milletimiz;
15 Temmuz; dün ve bugün yaşadıklarımız inanılır gibi değil. Demek ki Pensilvanya’daki o hain ve alçak uyumadı, Aralık 2013’ten bugüne sinsice çalıştı ve intihar dalışını yaptı. Askerimizi, güvenlik güçlerimizi karşı karşıya getirdi. TBMM, Cumhurbaşkanlığı Sarayı, devletin temel kurumları, Cumhurbaşkanımızın kaldığı otel bombalandı. Milletvekillerimiz, Genelkurmay Başkanımız, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri rehin alındı.
Allahım! Bu ne ihanet, bu ne satılmışlık. Dünya milletlerine ibretlik bir olay. Tarihte bir benzeri, Haşhaşîler dâhil bir benzeri görülmedi. Hiçbir toplum bu evsafta bir hain ve şerefsiz yetiştirmedi. Bir de utanmadan bu olayı kınamaz mı? Allahım! Bu millete sabır ver! 100 senede ne çok darbe yaşadık! Allah bu millete yardım etmeseydi hâlimiz haraptı.

Asil ve aziz milletimize çağrımız şudur:
Bu aşamadan sonra devletimiz kendi üstüne düşeni fazlasıyla yapacaktır, inanıyor ve güveniyoruz. Millet olarak bize bir görev düşüyor. Nedir bu görev? Hani Cumhurbaşkanımız 22 Ekim 2015’te bu çete ve terör örgütü için “tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ise ihanet” demişti ya! Bu aşamadan sonra bu örgütün tabanı ve ortası olan kesim tavanından yolları kesinlikle ayırmak zorundadır. Çünkü bu millet, yolunu bu çeteden ayırmayanları sırtında bir hançer olarak asla taşımayacaktır. Bu çetenin tabanı ve ortası olan kitle, aklınızı başınıza alın, kör gözünüzü açın; yolunuzu, safınızı açık edin, milletin gazabını beklemeyin!

Bütün dünya bilsin ki Türk milleti, gelmiş geçmiş bütün darbeci zihniyetleri ve darbecileri lânetliyor. Biliyor ki darbecilik işgalin en kahpe şeklidir. Milletten yetkisini almayan, gücünün kaynağı belli olmayan ihanetlerin en büyüğü ve en aşağılığıdır.
Atık bu kahraman millet dün akşamdan beri devletine, milletine ve istikbaline ilelebet sahip çıkacağını dosta düşmana göstermiştir. Bu vesileyle darbe girişimlerine karşı dik duran siyasî partilerimize, sivil toplum kuruluşlarımıza, medyamıza ve kahraman güvenlik güçlerimize en samimî duygularımızla teşekkür ediyor; aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, yaralılarımıza acil şifalar temenni ediyoruz. 

Biliriz ekmeği ihanetle pişenin
Aşı ihanetle kaynayanın
İşleri hainlik olacaktır

Tarih durdu
Gökyüzü yarıldı
Yıldızlar döküldü
Dağlar yürüdü
Denizler birbirine katıldı
Millet uyandı ve meydanlar dolduruldu
Vatanına, bayrağına, devletine sahip çıktı

Ey yüz yıllık bin yıllık ihanetlerden medet umanlar
Ve ey kendi gayyasında çürüyen leşler
Dört yönden esen rüzgâr artık
Ekmişse bereketini
Gövdesi ruhuna dar gelen meydanlar
Kalkmışsa ayağa
Dirilişi kim engelleyecek kim

Bir olan Allah’ın hükmü
Bak nasıl tecelli ediyor
Mekerû ve mekerallah
Vallahu hayr’ul-makirîn

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
İstanbul için deprem uyarısı! En riskli 5 ilçe...
Konser saldırısının arka planı! Rusya ile Türk Dünyası'nı savaştırmak istiyorlar