Uzmanlar uyarıyor: Bu daha başlangıç!

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, ekstrem hava olaylarına alışmamızı gerektiğini söyledi.

GİRİŞ 30.07.2017 09:57 GÜNCELLEME 30.07.2017 10:11
Bu Habere 53 Yorum Yapılmış

Prof. Levent Kurnaz, uzun yıllardır iklim değişikliği üzerine çalışıyor, nedenleri ve etkileri konusunda kamuoyunu bilgilendirmek için uğraşıyor. Kurnaz son iki haftada yaşanan ve ‘felaket’ olarak dillendirilen aşırı yağışları değerlendirdi:

“Hava ısındıkça iki çok önemli şey olur. Birincisi, su daha fazla buharlaşır. Atmosferde daha fazla su olur. İkincisi, daha fazla enerji olduğu için atmosferdeki her türlü hareket hızlanır. Rüzgâr hızlanır, yağış artar. Ani olaylar çoğalır. Yağış bardaktan boşalırcasına olur. Son yaşadığımız hava olayında temel problem bu. Geçen hafta normalde iki ayda olması gereken yağış miktarı iki saatte düştü. Bu hafta ise bir aylık yağış iki saatte düştü. 2009’da can kayıplarının da yaşandığı İstanbul Ayamama olayında yaklaşık altı saatte 170 mm. yağış düşmüştü. Bunlar beklenenin çok çok üzerindeki yağışlar.

Atmosferde çok fazla su buharı olabilir ama her zaman yağmura dönüşmez. Dönüşmesi için özel koşullar gerekir. İstanbul açısından bakıldığında bu özel koşul, çok düşük oranda bir soğuk hava cephesidir. Balkanlar üzerinden soğuk hava cephesi geldiğinde böyle bir yağışa dönüştü. Hava birden soğuduğu için atmosfer su buharı tutabilme yeteneğini kaybetti. Ama bu da yeterli değil... İstanbul Boğazı’nın iki aydır gördüğümüz turkuvaz renginin ana nedeni Sahra Çölü’nden gelen toz bulutları. Bu toz bulutları İstanbul üzerindeki bir soğuk hava cephesiyle de karşılaştığı an korkunç yağış bırakıyor.”

YAĞIŞLAR TEKRAR OLACAK MI?

Kurnaz, eskiden İstanbul’da 33-34 derece sıcaklığın pek sık görülmediğini ancak bunların artık normal karşılandığını, hatta bir önceki hafta 36 dereceyi gördüğümüzü hatırlatıyor. Son dokuz günde yaşanan iki etkili yağışın tekrar olup olmayacağını sorduğumuzda ise cevabı net: “Garanti.

Meteoroloji günler öncesinden İstanbulluları sağanak konusunda uyarmıştı ancak kimse camı, çerçeveyi indirecek şiddette doludan bahsetmemişti. Bu denli şiddetli bir yağışın önceden tahmin edilip edilmeyeceğini de soruyoruz Kurnaz’a: “Kuvvetli yağış olabileceğini söyleyebiliriz ancak ne kadar olacağını bilemeyiz. Meteoroloji görevlilerini suçlayamayız. Çünkü; havada ne kadar toz var, ne kadar su buharı var, soğuk cephe ne hızda geliyor?.. Bunları bilirsek tehlikeli olabileceğini çıkarabiliriz. Ama en fazla iki saat önce söyleyebiliriz.”

Her iki sağanak sırasında da, İstanbul’un trafik sorununu rahatlatmak için gerçekleştirilen dev yatırımlar işlev dışı kaldı. Avrasya Tüneli ve metro sistemi su baskını nedeniyle hizmet veremedi. İklimbilimci Prof. Kurnaz, böyle büyük projeleri planlarken de iklim değişikliğinin dikkate alınması gerektiğini söylüyor: “Ne onu yapan ustada, ne kontrol eden mühendiste, ne işi veren idarecide böyle bir düşünce yapısı var. Üsküdar’da gemiyle arabanın yan yana olduğu fotoğrafı hatırlayın. Bu tam Marmaray yapıldığı sırada oldu. Çünkü Altunizade’den gelen su, bir kanalla denize gidiyordu. O kanal yerine artık kaldırım var. Kanalizasyon ile yağmur suyu aynı yerde toplanıyor. Yağmur suyu temiz su, tekrar kullanılabilir. Bu ayrılsa arıtmanın yükü de hafifler. 100 yıl öncesinin altyapısı tümden değiştirilmeli.”

UZMANLAR NE DİYOR

Dr. Ethemcan Turhan - Kraliyet Teknoloji Enstitüsü, Stockholm

Uyum çalışmaları derhal başlamalı


Uyum çalışmaları statükoyu korumak değil aşmak için derhal artırılmalı. Hem kömüre yatırımı savunup hem de uyum için uluslararası mekanizmalardan para isteyemezsiniz. Ayrıca uyumun gerçek olması için sınıf, toplumsal cinsiyet, eğitim, yaş gibi hassasiyetlerin gözetilmesi gerek. 2009’daki selde minibüste can veren yedi kadın işçiyi hatırlayalım. Adalet, uyumun merkezinde olmalı.

Elif Gündüzyeli - Avrupa İklim Eylem Ağı

Bu daha başlangıç


Paris Anlaşması doğrultusunda sıcaklık artışları 1.5 dereceyle sınırlandırılmazsa çok daha büyük ve geri dönüşsüz felaketlerle, tahminimizden çok daha erken karşılaşacağız. Ekonomik ve insani maliyetleri çok daha yıkıcı olacak. Türkiye gibi anlaşmayı onaylamamış devletler Paris’i onaylayarak ulusal kalkınma planlarını gözden geçirmeli.

Arif Cem Gündoğan - İklimbilimci

Yaşananlar doğal değil


İstanbul’da bugün yaşananlar aslında hem afet risk azaltım, hem kalkınma ve şehirleşme hem de iklim değişikliğine uyum anlamında politikaların eksikliğini, yanlışlığını veya yetersizliğini ortaya koyan çok çarpıcı bir örnek. Bu durum yetkililerin ifade ettiği gibi ‘doğal’ bir durum değil. Afetler asla ‘doğal’ değildir; politikaların ve bu politikaların oluşmasına zemin sağlayan sosyoekonomik yapının bir sonucudur.

İSTANBUL EN RİSKLİ ŞEHİRLER ARASINDA

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli IPCC, mart ayında bir rapor yayınlamış, Avrupa’nın iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek sahil kentlerini sıralamıştı. 2030’a yönelik hesaplamada İstanbul, listenin ikinci sırasındaydı. Küresel karbon emisyonu bu hızla artmaya devam ederse, 2030’da İstanbul’un iklim değişimine bağlı yıllık zararı 240 milyon dolara yakın olacak. En kötü senaryoya göre rakamın 2100’de 10 milyar dolara varması bekleniyor. Bu da İstanbul’u listenin tepesine taşıyor.

KAYNAK: HÜRRİYET
YORUMLAR 53
  • kuda 6 yıl önce Şikayet Et
    ey müslümanlar uyanın artık.nikola tesla jenaratörü, mavi ışın projesi konularınıinceleyin.Peygamber efendimizin sıklıkla bahsettiği deccal(şeytanın 2. oğlu.)hz. ismail in kör ettiği namussuzun alametleri.cinler ve ifritlerle birlikte şeytanlaşmış insanların ortak teknolojik saldırısı.efndimizi takip edin hadisleri araştırın .bakın daha neler olacak şok olacaksınız.
    Cevapla
  • Tuba 6 yıl önce Şikayet Et
    Efendimizin işi gücü yoktu, senin komplo teorilerin için konuştu. Kendi hastalıklı düşüncelerinize efendimizi alet etmeyin. Vesselam...
    Cevapla
  • H.B.V 6 yıl önce Şikayet Et
    Önce depremle korkutuyorlardı şimdi Hava olayları ile insanları korkutmaya başladılar!!?.
    Cevapla
  • Vatanperver 6 yıl önce Şikayet Et
    Kıyamet kopacağını bilseniz elinizdeki fidanı dikiniz" Hadis-i Şerifi'ni hatırlayan var mı?.. Cihad'ı müfredata sokanlara niye kimse çıkıp da sormuyor," Peygamber efendimizin bitki, hayvan, doğa sevgisi, o yüce merhameti ve ahlakı yeniden değiştirilen ders kitaplarında niye geniş geniş yerini bulmuyor?.." diye. Birileri bundan çok rahatsız olur mu diye çekiniliyor?..
    Cevapla
  • ben 6 yıl önce Şikayet Et
    15 yılda 3.5 milyar ağaç diken hükumete bu soruyu sorman bilgisizliğinin eseri. daha öncekiler hep kesti bunlar dikti. sen anca kendini kandırırsın.
    Cevapla
  • Vatandas 6 yıl önce Şikayet Et
    20 sene önce Kocaeli depremine 3 gün sonra gelebilen bir hükümet vardı. Deprem bağışları olmasa bu ay memur maaşlarını ödeyemeyecektik diyen bakan vardı. Ya bugün??
    Cevapla
  • Vatanperver 6 yıl önce Şikayet Et
    Hemen ithalat yoluna başvurularak, yerli üretici cezalandırılıp terbiye ediliyor. 15 yılda ülke tarımının, kentlerin, yapılaşmanın, orman ve hayvancılık politikalarının geldiği nokta, aynı zamanda İstanbul'da yaşanana benzer yeni afetlerin de zeminini hızla genişletiyor." Yaşadığımız felaketlerden hiç ders almıyoruz. Aynı kafa; durmak yok yola devam!.
    Cevapla
  • Vatandas 6 yıl önce Şikayet Et
    Bilmiyorsan google'a sor. Bilmemek ayıp deģil. Gsmh=10.000$ oldu. Neyle oldu? 20 sene önce Kocaeli depremine 3 gün sonra gelebilen bir hükümet vardı. Deprem bağışları olmasa bu ay memur maaşlarını ödeyemeyecektik diyen bakan vardı. Ya bugün??
    Cevapla
  • Vatandaş 6 yıl önce Şikayet Et
    Senin bir kaşıntın var galiba...
    Cevapla
  • Vatanperver 6 yıl önce Şikayet Et
    TEMA Vakfı Türkiye'deki toprak kaybına, tarımsal arazilerin ve meraların yok edilmesine dikkat çekerek, tehlikenin büyüdüğüne yıllardır işaret ediyor. 1950'li yılların başında 39 milyon hektar olan Türkiye mera alanlarının yüzde 65'inin tahrip edildiğini, meraların korunması gerektiğini gündeme getiriyor. Toprağın, yeşilin, otlak ve meraların, ormanların kaybı, gıda güvenliğini de yok ediyor. *Ekilebilir alanlar azaldıkça, gıda üretimi geriliyor, gıda fiyatları alabildiğine artıyor. Türkiye'de sadece enflasyon üzerindeki etkisi nedeniyle tartışılan gıda fiyatlarının neden bu hale geldiği, yaz ortasında neden hâlâ domatesi, biberi böylesine pahalı yemek zorunda kaldığımız sorgulanmıyor.
    Cevapla
  • ben 6 yıl önce Şikayet Et
    saçmalamışsın resmen. Açıklayalım rumuzlu arkadaş ağzının payını vermiş. ayrıca son 15 yılda 3.5 milyar fidan diken hükumete değil, önceki hükumetlere sor sen onu.
    Cevapla
  • Açıklayalım.. 6 yıl önce Şikayet Et
    Bu uzmanlık işi seni aşıyor.. 1950'30 milyon Türkiye 8 milyon ton buğday üretirken bugün 80 milyon Türkiye 22 milyon ton buģday, 6 milyon ton mısır, 2 milyon ton ayçicegi üretiyor. O yıllarda ekmekle bulgur pilavı yiyen Türkiye bugün 3 ćorba/salata/pilav/ana yemek şeklinde geçiriyor. Et hayvanlari 1kg et verebilmek için 6 kg mısır tüketiyor...
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Meral Akşener'den, İmamoğlu ve Yavaş'a hain suçlaması
Murat Kurum paylaştı! Uğur Işılak'tan yepyeni seçim şarkısı! Sosyal medyayı salladı