PKK/PYD'yı bekleyen büyük kabus!

Çatışma alanı, propaganda, insani yardım ve ekonomik cephelerde eş zamanlı yürütülen yeni terörle mücadele anlayışı karşısında PKK/PYD'nin, iflas etmiş bir projede ABD desteği ile ayakta kalması ihtimal dahilinde değil.

PKK/PYD'yı bekleyen büyük kabus!
PKK/PYD'yı bekleyen büyük kabus!
GİRİŞ 22.03.2018 13:08 GÜNCELLEME 22.03.2018 13:08

Türkiye'nin insani yardım operasyonları, boşa çıkardığı tüm yalanlar ve kara propagandalar, 40 yıllık terör koridoru girişiminin fiziksel olarak bozguna uğratılması kadar önem taşıyor. 

Türkiye'nin kendi otomobilini yapamayacağını iddia edenlerle 2018'de Türkiye'nin Afrin'e giremeyeceğini iddia edenler aynı paydada buluşuyor. Irak'ta 12 Mayıs'ta yapılacak genel seçimler ise bugünkü manzarada PKK/PYD için bir başka kabusa işaret ediyor. PKK/PYD'yi yaşatmak için DEAŞ bahanesinin arkasına sığınan ABD'yi Irak cephesinde de kaçınılmaz başarısızlıklar beklemekte

15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığa uğratılması Türkiye'yi askeri müdahalelerin kısır döngüsünden kurtarırken, 40 yıldır maruz kaldığı terör tehdidine son vermesi için bir fırsat  penceresini açtı. Güvenlik kurumlarından FETÖ unsurlarının temizlenmesine  paralel olarak, savunma sanayi alanında insansız silahlı ve silahsız hava araçları sayısındaki hızlı artış, dengeleri yalnıza bir yıl gibi kısa bir sürede tersine çevirdi. Emniyet teşkilatı ve Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinden bilgi edinme imkanı kalmayan PKK'nın gerek sınır içerisindeki gerek sınır ötesindeki  faaliyetleri büyük bir hızla kısıtlandı. 

2016 yılının Şubat ve Mart aylarındaAnkara'da düzenlenen Merasim  Sokak ve Güvenpark bombalı saldırıları Türkiye'yi bir askeri darbeye götüren  sürecin zeminini inşa etmeye hizmet ederken, bir yandan da PKK terör örgütünün  Türkiye tarafından yenilgiye uğratılmasının mümkün olmadığına dair kanaat  oluşturmayı hedefliyordu. Terör örgütüne bu psikolojik savaş taktiklerini  verenlerin nefesi 2016 yılının 10 Aralık tarihinde İstanbul'daVodafone Park  saldırısı ile tükendi. Türkiye ise 24 Ağustos 2016'da Fırat Kalkanı Harekatı ile  başlattığı karşı taarruzunu, 20 Ocak 2018'de Zeytin Dalı Harekatı ile bitirici  noktaya taşıdı. Zeytin Dalı Harekatı öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip  Erdoğan'ın ilan ettiğ "terörü kaynağında yok etme" stratejisinin gelecek  aşamaları olan Münbiç, Fırat'ın doğusundaki sözde kanton, Sincar ve Kandil'in PKK  kontrolünde kalacağı günlerin sayılı olduğu Afrin'de ortaya çıkan tablo ile  netleşti. Terörle mücadele konseptini ve bu alanda kullandığı yöntemleri temelden  değiştiren Türkiye PKK/YPG'yi yalnızca silahlı mücadele alanında değil,  propaganda ve kamu diplomasisi alanında da  telafisi olmayan şekilde mağlup etti.  Terör örgütünün Afrin'e yönelik harekatı durdurmak için Avrupa başkentlerinde  giriştiği çabalar karşılık bulmazken, kara propaganda çalışmalarının yankısı  Avrupa Parlamentosu genel kurul salonu ve Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri  Bakanlığı'nın koridorları ile sınırlı kaldı.
 
HAREKAT ÖNCESİ YAPILAN ALGI OPERASYONLARI
 
Türkiye'yi bugün dahi 15 Temmuz 2016 öncesi parametrelerle  değerlendirmekte ısrar edenler, Ankara'nın yabancı başkentlerden icazet almadan  Zeytin Dalı Harekatı gibi kapsamlı bir eyleme girişebileceğine son ana kadar  inanmadılar. Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay  Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın, Zeytin Dalı Harekatı'ndan yalnızca iki gün önce  18 Ocak'ta Moskova'daki temaslarına dahi şüpheyle bakanlar yalnızca Türkiye'nin  NATO içerisindeki müttefikleri değildi. Türkiye içerisindeki kimi siyasi  muhalefet odakları ve internet basını da Rusya'nın bu harekata izin vermeyeceğine  kesin şekilde inanmışlardı. Sosyal medya ortamında, Moskova'daki Türk ve Rus  heyetlerinin ilgisiz anlarda masa başında çekilmiş fotoğraflarını paylaşarak,  "Türk heyetinin umduğunu bulamadığını" iddia edecek şekilde algı operasyonlarını  da son ana kadar sürdürdüler.
 
Türkiye'nin harekatı gerçekleştiremeyeceğini düşünenlerin temel  gerekçelerinden biri, Rusya'nın, Türk savaş uçakları ile helikopterlerinin Suriye  hava sahasına girmelerine izin vermeyeceği idi. Ancak, TSK Afrin harekatına  başladıktan yalnızca dakikalar sonra başlayan hava bombardımanı, karşı propaganda  sahiplerini ummadıkları bir hayal kırıklığına sürükledi. Bu çevreler 2008  yılındaki "Güneş Harekatı" sırasında yaşanana benzer bir ABD müdahalesini  beklerken, PKK/PYD terör örgütü de Afrin hava sahasını Türkiye'ye açan Rusya'yı  "ihanetle" suçluyordu.
 
BENZERİ, GÖRÜLMEMİŞ KAMU DİPLOMASİSİ
 
Harekatın başlamasıyla beraber hem iç kamuoyu hem de uluslararası  kamuoyu daha önce benzerine rastlanmamış olan bir kamu diplomasisi harekatı ile  de tanıştılar. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin teröristlerden temizlediği alanlar  gerçek zamanlı olarak basınla paylaşıldı. Hatta bu paylaşım bazen o denli ileri  gitti ki, Genelkurmay Başkanlığı zaman zaman basın kuruluşlarını, TSK ve ÖSO'nun  harekat planını açık edecek şekilde gelişmelerin aktarılmaması hususunda ikaz  etmek zorunda kaldı. Harekatın ilk günlerinde, Afrin'den Türkiye topraklarına  düzenlenen roket saldırılarıları da gerçekte sivillerin kimler tarafından hedef  alındığını tüm dünyaya gösterdi.
 
Türk Silahlı Kuvvetleri Afrin içerisinde ilerlerken, Kızılay ve  AFAD'ın desteğiyle yürütülen başta gıda ve sağlık olmak üzere yardım  operasyonları, Türkiye'nin bir işgal gücü olmadığının en önemli kanıtlarıydı.  Türkiye bir yandan kurtardığı belde ve köylerde sivillere yardım ulaştırırken,  bir yandan da evlerine dönen siviller için her türlü tedbiri aldı. Yerleşim  alanları, tarlalar, bahçeler mayınlı tuzaklardan, el yapımı patlayıcı maddelerden  temizlendi. PKK/PYD'li teröristlerin Cinderes ve diğer yerleşim birimlerinde  sivillerin arasına saklanarak, sivil kıyafetler giyerek saldırılar düzenledikleri  insansız hava araçları ile görüntülenerek TRT World aracılığıyla uluslararası  topluma servis edildi. Ancak bu görüntüler dahi Avrupa Parlamentosu'nu,Fransa'yı  ve ABD'yi tatmin etmeye yetmedi. Afrin'in Türkiye'nin Vietnam'ı olacağını ileri  süren çevreler, ortaya çıkarılan tünel ve tahkimatlara rağmen PKK/PYD'nin  varlığını DEAŞ ile mücadelenin gerekliliğine, hatta bu harekatın "DEAŞ'a  odaklanılmasını zorlaştırdığı" söylemine dayanarak savunmayı sürdürdüler. Bu  esnada, Afrin'deki DEAŞ mahkumlarının PKK/PYD tarafından TSK ve ÖSO'ya karşı  savaşmaları şartıyla serbest bırakıldıklarına dair bilgilere de Batı basını  kulaklarını tıkamayı tercih etti.
 
Harekatın propaganda savaşı alanındaki kırılma noktalarından biri Esed  rejimine bağlı güçlerin Afrin'e gireceği yönündeki haberlerin duyulmasıydı. Bu  haber yalnızca terör örgütü saflarında değil, dikkat çekici şekilde Türkiye'deki  kimi muhalefet çevreleri ile bazı basın kuruluşlarında da dikkate değer bir  sevinç yarattı. 7. yılını geride bırakan iç savaşta, Esed rejiminin insan  kaynağının çoktan tükenmiş olduğunu, LübnanHizbullah'ı ile İran Devrim  Muhafızları'nın uzun bir süredir savaşçı desteği vermediğini gözden kaçıran bu  çevreler, Türkiye'nin Esad yönetimi ile karşı karşıya gelmemesi gerektiğini  savunarak ortaya çıktılar.Hatta kimileri, Esed ile masaya oturulması gerektiğini  savundular.  Ancak bu propagandanın da içinin boş olduğu kısa sürede anlaşıldı.
 
Halep ve Münbiç yönünden Afrin'e ulaşmaya çalışan Esed yanlısı  milisler ile PKK/PYD terör örgütü yandaşlarının bulunduğu konvoyların imha  edilmesiyle, hem bu kara propaganda dalgası son buldu hem de Afrin'in  merkezindeki teröristlerin kendilerine dışarıdan yardım ulaştırılacağına dair  ümitleri tükendi. Türkiye, bir yandan Afrin'e ilerlerken gelecek adımlar için  ABD'yi masaya oturmaya da mecbur bıraktı.

BOŞA ÇIKARILAN YALAN KARA PROPAGANDA DALGASI  

Ankara'nın kararlılığı konusunda soru işaretleri bulunan ABD,  Münbiç'teki PKK/PYD varlığının geleceğini masada tartışmaya açarken, Türkiye,  Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ağzından hedefin Fırat'ın doğusu ile Irak  topraklarındaki Sincar ve Kandil olduğunu bir kez daha ilan etti. Türkiye'nin  meşru terörle mücadele harekatını durdurmaya yönelik propagandalar Afrin merkeze  yaklaşılırken bir kez daha sivillerin vurulduğu yalanı üzerine odaklandı. Farklı  ülkelerde yaşanan şiddet olaylarının görsellerini hatta doğal afet kurbanlarını,  TSK ve ÖSO operasyolarının mağdurları gibi göstermeye kalkan terörist  propagandaların tamamı yalnızca Türk Silahlı Kuvvetleri, Anadolu Ajansı ve TRT  gibi devlet kurumları tarafından değil, özel medya kuruluşlarının da desteğiyle  ifşa edildi. PKK/PYD'nin Batı basınındaki son destekçilerini yanlarına alarak  hayata geçirmeye çalıştıkları en büyük yalan ise Afrin'in en büyük hastanesinin  vurulduğu, aralarında hamile kadınların da olduğu 16 kişinin öldüğü iddiasıydı.
 
TSK ile ÖSO'nun ilerlemeye devam etmesi halinde Afrin'in Esed rejimi  tarafından yıllardır aralıksız şekilde uluslararası anlaşmalarla da yasaklanmış  olan silahlarla bombalanan Doğu Guta'ya dönüşeceğini iddia eden terör örgütü  yandaşları, hastanenin vurulduğunu iddia ettikleri saatlerde ilçeyi terk etmek  isteyen sivillere silah çekiyor, araçlarını yakıyor, yollara barikatlar  kuruyorlardı. Hastanenin vurulduğu yönündeki iddiaların ömrü ise ancak ertesi  günün sabah saatlerine kadar sürdü. Türk Silahlı Kuvvetleri 17 Mart sabahı  insansız hava aracı ile elde ettiği görüntülerde Afrin'deki hastanenin sapasağlam  ayakta olduğunu tüm dünyaya ispatladı. Ama iddiayı gündeme getiren Avrupa ve  Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yayın kuruluşlarından bir özür ya da düzeltme  duymak mümkün olmadı.
 
Afrin'e yaklaşılan günlerde terör cephesi ile partnerlerinin gündeme  getirdiği bir başka propaganda ise ilçe merkezinin şiddetli bir şehir savaşına  sahne olacağıydı. Bu kara propaganda Türkiye'de sosyal medyayı da aşarak  parlamentoda yer alan bazı siyasi partilerin liderlerinin "Afrin'i kuşatalım ama  girmeyelim" şeklinde söylemler üretmesi boyutuna kadar ulaştı. Ancak, Türkiye  sınırında yıllardır hazırladıkları tüneller ve mevzileri bırakıp kaçan PKK/PYD  teröristlerinin 3 bin 500'den fazla mensuplarını kaybettikten sonra Afrin'de de  ellerinden gelen bir şey yoktu. Örgütün lider kadroları ilçeyi terk eden  sivillerle beraber kimselere görünmeden sırra kadem bastı. Türkiye'nin yıllarca  savaşarak giremeyeceği iddia edilen Afrin ilçe merkezi saatler içerisinde TSK ve  ÖSO tarafından kontrol altına alınırken, teröristlerin yalanları yine  sona  ermedi. Bu kez ABD'nin arabulucu olduğu bir anlaşma ile terör örgütünün Türkiye  ile anlaşarak Afrin'i terk ettiği iddiası ortaya atıldı. Bu iddiadan daha garip  olan ise Türkiye'de bazı eski diplomat ve gazetecilerin sosyal medya  hesaplarında, Afrin'in merkezinde ele geçirilen ABD malı silahları sorgulamak  yerine bu anlaşma iddialarına arka çıkmalarıydı.
 
TERÖR KORİDORU GİRİŞİMİ BOZGUNA UĞRADI
 
Türkiye'nin insani yardım operasyonları, İHA görüntüleri ve evlerine  dönen Afrinli siviller aracılığıyla boşa çıkardığı tüm yalanlar ve kara  propagandalar, 40 yıllık terör koridoru girişiminin fiziksel olarak bozguna  uğratılması kadar önem taşıyor.
 
Zeytin Dalı Harekatı sırasında aşama aşama PKK/PYD'nin, Esed rejiminin  ve terör örgütünü partner olarak benimseyen ABD'nin söylemlerini savunanların  dikkate almaları gereken daha da önemli bir husus var. Afrin'in kaybıyla telafisi  olmayan moral çöküntü içerisine giren PKK'nın ilk silahlı eylemlerini düzenlediği  1977 yılından bu yana bölge dışından manipüle edilen bir terörist yapılanma  olduğu gerçeği kendisini her gün daha fazla ele veriyor. 15 Temmuz sonrasında  Türkiye içerisinde eylem kapasitesi minimize edilen PKK'nın yalnızca askeri ve  propaganda alanlarında değil, ekonomik alanda da beli kırılmış durumda. 15 Temmuz  darbe girişiminin akamete uğratılmasının ardından güvenlik güçleri terör  örgütünün en önemli finans kaynağı olan uyuşturucu kaçakçılığına da bugüne kadar  görülmemiş büyüklükte darbe indirdi. Hakimiyet kurdukları alanlarda halkı haraca  kesen, insan ve akaryakıt kaçakçılığı yapan terör örgütünün finans kaynakları  kurumuş durumda. Yalnızca Afrin'in elden çıkmasıyla PKK/PYD'nin yıllık kaybının 2  milyar doları bulacağı tahmin ediliyor.  Terör örgütünün Şırnak'taki Kato  Dağı'nda yıllarca yatırım yaparak depoladığı silah, mühimmat ve yaşam malzemesini  yeniden yerine koyması artık mümkün değil. Bunun benzeri yüzlerce sığınak ve  mağara da 2018 kış mevsiminde imha edildi.
 
PKK, artık ne güvenlik güçlerinin eline geçen miktarda silahı alacak  paraya, ne de o silahları Kato'ya ulaştırabilecek lojistik ve diğer imkanlara  sahip. ABD'nin 5 bin TIR dolusu silah yardımı dahi Afrin'de kağıttan kaplan  olduğu anlaşılan, Avrupa ve ABD basınının propagandaları ile kendisinde sahip  olmadığı bir güç vehmedilen terör örgütünü ayakta tutmaya yetmeyecektir.
 
PKK/PYD'Yİ BEKLEYEN KABUS
 
Irak'ta 12 Mayıs'ta yapılacak genel seçimler ise bugünkü manzarada  PKK/PYD için bir başka kabusa işaret etmekte. Türkiye'nin Rusya ve İran ile,  Suriye'de barışı tesis etmeye yönelik ortaya koyduğu girişimin bir sonraki  halkası, topraklarındaki terör örgütlerinden kurtulmak isteyen Bağdat yönetimi  olacaktır. PKK/PYD'yi yaşatmak için DEAŞ bahanesinin arkasına sığınan ABD'yi Irak  cephesinde de kaçınılmaz başarısızlıklar beklemekte. Washington yönetimi Irak'ın  kuzeyinde bir Kürt devleti kurulmasına yönelik referandum girişimine verdiği  destekle Irak'ı işgalinin 15. yılında bu ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit etme  siyasetini de tüketmiş bulunuyor. Türkiye ile Irak arasında terörle mücadele  konusunda işbirliği arayışları artarken, DEAŞ'ın Kerkük kenti çevresinde son iki  ayda giderek artan faaliyetleri ve Türkmen toplumunun önde gelenlerinin  suikastlerle hedef alınması tesadüf olmasa gerek. Ancak Afrin ve Münbiç'te olduğu  gibi, Türkiye'nin Irak'ın kuzeyindeki terör merkezleri Sincar ve Kandil'in  temizlenmesi konusundaki ısrarının ABD tarafından doğru şekilde anlaşılılp  anlaşılmadığını söylemek güç. Son iki haftada Irak'ın Hakurk ve Kani Raş  bölgelerine TSK tarafından düzenlenen operasyonlar giderek sıklaşmakta, etkisiz  hale getirilen teröristlerin yanısıra ele geçen silah, mühimmat ve yaşam  malzemesinin miktarı da giderek artmakta.
 
Çatışma alanı, propaganda, insani yardım ve ekonomik cephelerde eş  zamanlı olarak yürütülen yeni terörle mücadele anlayışı karşısında PKK/PYD'nin,  iflas etmiş bir projede ABD desteği ile ayakta kalması ve 2020 yılını görmesi  ihtimal dahilinde değil. Kim bilir, belki PKK/PYD de Washington'daki şahinler  gibi hayatta kalmak için ümitlerini ABD Dışişleri Bakanı olması beklenen eski CIA  Direktörü Mike Pompeo'ya bağlamıştır.
 

KAYNAK: AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Selçuk Bayraktar heyecanlandıran gelişmeyi duyurdu! Rekor üstüne rekor kırıldı
Yazar Dursun Ali Taşçı hayatını kaybetti