Şeytanın bile aklına gelmez! Casusluk itirafı

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Adnan Oktar'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda müridin tutuklu bulunduğu soruşturma dosyası hala devam ediyor. Soruşturma kapsamında hem şüpheliler bir bir itirafçı oluyor, hem de örgütten ayrılmayı başarabilmiş şikayetciler ifade vermek için savcılığa başvuruyor.

Şeytanın bile aklına gelmez! Casusluk itirafı
Şeytanın bile aklına gelmez! Casusluk itirafı
GİRİŞ 05.02.2019 16:47 GÜNCELLEME 05.02.2019 16:57
Bu Habere 17 Yorum Yapılmış

Adnan Oktar yapılanmasının Koç Üniversitesi’ndeki yapılanmasında çalışan S.E. emniyete başvurarak, örgüte ilişkin bildiklerini anlattı. S.E. ifadesinde örgütün casusluk yollarını ise ''Turkcell, Telsim, Erikson gibi o dönemin büyük firmalara personel ihtiyaçlarını bizim şirketten karşılamaya başladılar ve bu sayede biz de cemaat üyelerini bu şirketlerde kritik görevlere gelecek şekilde işe soktuk. Abone olan bütün herkesin bilgilerine buraya sokulan çalışanlar sayesinde ulaşabildi''şeklinde anlattı.

 

 

Koç Üniversitesi çalışanı şikayetçi S.E. ifadesinde anlattıklarıyla örgüte ilişkin önemli bilgiler verdi. S.E.’nin o ifadeleri şöyle: “Ben 1989 yılında İstanbul Üniversitesi İtalyan Dili ve Edebiyatı bölümünde okurken, soyadını hatırlayamadığım Funda, Tuğba Babuna, Zeynep Yalçın, Adnan Tınarlıoğlu daha sonra örgütten ayrılan Esat Yontuç, Bülent Akçin KÇİN, isimli kişilerle üniversite ortamında tanıştım.

Tanıştıktan yaklaşık 6 ay sonra bana kendilerinin Adnan Oktar isimli kişinin cemaatine üye olduklarını ve beni de Adnan Oktar ile tanıştırmak istediklerini söylediler. Bu şekilde tanışarak bir süre toplantılarına gittim. Hatırladığım kadarıyla 1990 yılında cemaatten büyük bir ayrılma oldu ve Caner Taslaman, Serhan Çevik, Kalkavan’ların kızları olan Feryal Kalkavan, Pınar Kalkavan ve ismini hatırlamadığım yaklaşık 30-40 kişilik bir grup cemaatten ayrıldılar. Bu grup cemaatin beyin takımındaydı. Bu grup cemaati yönetiyordu, Adnan Oktar da onursal başkan gibiydi. 

 

 

ÇEŞİTLİ İŞLERDE ÇALIŞIP ÖRGÜTE PARA KAZANDIK 

''Bu grup cemaatten ayrılınca Adnan Oktar münafıklık ve itaat konularını ortaya attı ve cemaati dışa kapalı içinde hücresel yapı olan bir sisteme çevirdi. O dönemde bütün gün evlerde her halimiz denetlenmeye başlandı ve evlerde Adnan Oktar’a bağlılık konuşmaları ve Kur’an’da geçen ve Adnan Oktar’a uyan ayetler bize ezberletildi. Cemaatten ayrılanların münafık olduğu, cehennemlik olduğu vurgulanarak bize bu felsefe dayatıldı. Bu süreç günde 10 ile 15 saat arası sürüyordu. 1990-1991 yıllarında imamiyet sistemi çıktı ve Mustafa Akyol, Metin Güçyetmez, Bülent Tatlıcan, Emre Nil, Didem Ürer, Fırat Develioğlu, Bahadır Güven o dönemin başta gelen imamları olarak Adnan Oktar tarafından seçildi. 1991 yılında düşünce olarak artık cemaate girmiştim. 1993-1994 yıllarında Adnan Oktar bacılar grubundaki kızların çalışıp cemaate para getirmesini çünkü cemaatin maddi olarak sıkıntıda olduğunu söyledi ve Alev Ulaşoğlu’nu bizden sorumlu imam olarak tayin edip maaşlarımızı ona vermemizi emretti. Biz de yaklaşık 50 kişi çeşitli yerlerde işe girdik. Aldığımız bütün maaşı olduğu gibi Alev’e veriyorduk. 
 
CASUSLUK YÖNTEMLERİNİ ANLATTI

''1997 yılında Adnan OKTAR iş kurabilecek olan herkesin şirket kurmasını emretti ve en az 2’şerli olacak şekilde gruplar kurdu beni de Mine Kalça ile grup yaparak Acıbadem’de İDEA isimli insan kaynakları şirketini kurdurttu. Turkcell, Telsim, Erikson gibi o dönemin büyük firmalara personel ihtiyaçlarını bizim şirketten karşılamaya başladılar ve bu sayede biz de cemaat üyelerini bu şirketlerde kritik görevlere gelecek şekilde işe soktuk. Bu şirketlerde işe giren kişilerde Alev Ulaşoğlu’na bağlandı. Alev istediği zaman bu şirketlere abone olan bütün herkesin bilgilerine buraya sokulan çalışanlar sayesinde ulaşabildi. Hatta o dönemde şuanda da örgütte olan Nil Ertürkmen ve şuanda örgütten ayrılmış olan Rabia Arık Turkcell’de işe sokulmuştu ve kritik bilgileri cemaate aktarmışlardı. Bu süreçte o dönemin parasıyla her ay 10 ila 20 milyon TL arası cemaatin bu çalışanlardan kazancı vardı.''
 
1995'LERDE İŞKENCELER BAŞLADI: KAŞLARINI KAZITMAK TEKME, ATMAK GİBİ 

''1995-1996 yıllarında Adnan Oktar cemaat içinde fiziki şiddeti en üst seviyeye çıkardı ve cemaat evinde kalan kızları anlamsız bir şekilde dövmeye ve işkence yapmaya başladı. Bu işkencelerin bazıları saçlarını, kaşlarını kazıtmak, tekme atmak, yumruk atmak vs. şeklindeydi. 1999 yılına geldiğimizde bir gece cemaate polis baskını oldu. Ben o dönem kendi evimdeydim. İlk operasyonda kaçabilen veya gözaltına alınmayan cemaat üyelerini Pelin Akçalı, Metin Güçyetmez ve Bülent Tatlıcan koordine etti ve yönetti. İlk zamanlar Tülay Kumaşçı  ve deşifre olmayan birkaç kişinin Tekirdağ taraflarındaki yazlığında kaldık. 

HARUN YAHYA KİTAPLARI BÖYLE YAZILDI

''O dönemde Ceyda Ertüzün'e eşinden miras kalan birçok mal varlığı satıldı ve kaynak olarak cemaate aktarıldı. Cemaat o dönemde Ceyda'nın mirasıyla geçindi. Adnan Oktar 2000 yılında cezaevinden çıktıktan sonra emir verdi ve çalışabilen bacılar tekrar işe girdi. Ben de Koç Üniversitesi’nde çalışmaya başladım. O dönemde benimle birlikte soyadını şuan hatırlayamadığım Ayça da Koç Üniversitesi’nde işe girdi. Ece Koç’un imamlığını yaptığı kitap yazma grubuna yardımcı olmaya başladım ve akşamları bu grubun bulunduğu eve giderek kitap yazın ve düzenlemelerine yardımcı oluyordum. Bu kitaplar Harun Yahya, Evrim teorisi gibi kitaplardı.'' 

FETÖ'CÜ HAKİM İKİ DEFA EVİME GELDİ

''Ben örgütte bulunduğum 1990 yılından günümüze kadar hiçbir zaman örgüt evinde kalmadım. Hep dış halka olarak kendi evimde kaldım ve benim evim örgütte sivil ev olarak anıldı. Örgüte olası polis baskınları veya başka bir sebeple örgütten uzaklaştırılması gereken biri olduğunda benim evime gönderilirdi. 2016 yılından itibaren örgüte yeni katılan veya yurtdışından gelen kızlar ve bazı önemli konuklar gerek konaklama gerekse akşam yemeği için benim evime gelirlerdi. Örneğin; İsrailli gazeteci Hena Levi 2016 yılında benim evime gelmişti ve bunun bağlantısını Sinem Tezyapar yaptı, Yeliz Aksoy birçok defa cemaatin Azerbaycan ayağında bulunan kızların benim evimde kalmasını organize etti. Aylin Atmaca, Ankara’da hakimlik yapan ve bildiğim kadarıyla FETÖ’den açığa alınan Yıldırım Bayrak 2 defa benim evime geldi.''

18 YILDIR KOÇ ÜNİVERSİTESİNDEN ALDIĞIM MAAŞLARI ÖRGÜTE VERDİM

''18 yıldır Koç Üniversitesi’nde çalışıyorum ve burada aldığım bütün maaşları örgüte verdim. Örgüt evlerine yapmış olduğum alışverişlerde ortalama aylık 10-15 bin TL harcama yapıyordum. Ben bu örgüt içerisinde olduğum sürece Adnan Oktar’ın emriyle yaklaşık olarak toplamda günümüz parasıyla 10-15 Milyon TL örgüte finans sağladım.''

YORUMLAR 17
  • Ebru 5 yıl önce Şikayet Et
    18 yıl dile kolay. üniversitede önemli bir akademisyensin. saf köylü kızı değilsin. 18 yıl sonra mı anladın ? geçiniz bunları...
    Cevapla
  • yılmaz 5 yıl önce Şikayet Et
    koç üniversitesinde personel maaşları çok iyi herhalde. Ya da oktarcı lara özel maaş mı veriyorlar?? bu konuyu maliye bir araştırsın. Yoksa bu adam bu parayı nasıl finans edebilecek.
    Cevapla
  • Ahmet 5 yıl önce Şikayet Et
    o dediğin para senin gibi vasıfsız birisi için ancak bir şekilde kazanılır. onu da söyle...
    Cevapla
  • Efendi0555 5 yıl önce Şikayet Et
    Küçücük şirketten o zamanın büyük şirketlerine personel alımı... Küresel güçler nasıl örgütlenmiş ülkemizde.
    Cevapla
  • defragment 5 yıl önce Şikayet Et
    yalancı 10 - 15 milyonu hangi iş yaparak finanse ettin
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Özgür Özel randevu talep etti mi? Erdoğan duyurdu! Dikkat çeken açıklama: Teklif ederiz...
Şimşek: Yabancı ilgisi somut kaynak girişine dönmüş durumda