Öznur: Ortadoğu'ya Türkiye merkezli bakmalıyız

“Ortadoğu’nun Cahşları” isimli, iki ciltlik kitabın yazarı Hakkı Öznur Ankara’da çeşitli üniversitelerin Uluslararası İlişkiler ve Siyaset bölümünde okuyan, öğrencilerin düzenlediği , “ Ortadoğu’da Jeopolitik Fırtına” adlı konferansa konuşmacı olarak katıldı.

Öznur: Ortadoğu'ya Türkiye merkezli bakmalıyız
Öznur: Ortadoğu'ya Türkiye merkezli bakmalıyız
GİRİŞ 13.01.2020 10:10 GÜNCELLEME 13.01.2020 14:40

Fikir ve siyaset adamı Öznur konuşmasında Ortadoğu’daki siyasi gelişmelere,  ABD –İran gerilimine, Kasım Süleymanî suikastına ve İran’ın bölgesel siyasetine değindi. Öznur konuşmasında şunları söyledi:

 

 

IRAK VE İRAN ÜZERİNDEN “STRATEJİK SUİKAST!”

Orta Doğu Bölgesi, 1914-1921 ’den bu yana yaşadığı en büyük jeopolitik dönüşümden geçmektedir. Ortadoğu’da jeopolitik fırtına ve küresel emperyalist oyunlar devam ediyor. Ortadoğu’da yeni on yılın ilk haftası sancılı ve kanlı başlamıştır.

 

 

Kasım Süleymani, İran ve ABD arasında tırmanan son gerilimin neticesinde Irak’ta hayatını kaybetti.  İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı Kudüs Gücü Komutanı, Irak ve Suriye'de gerçekleştirdiği gizli ve kanlı operasyonlarla "gölge komutan" sıfatını alan Kasım Süleymanî, 2 Ocak günü ABD Başkanı küresel haydut Donald Trump'ın talimatıyla Bağdat'ta düzenlenen operasyonla öldürüldü.  
Evanjelik eğilimlerini gizlemeyen iki Mike’ın, Başkan yardımcısı Mike Pence ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ikilisinin “ikna” ve “baskıları”yla gerçekleşen Kasım Süleymani suikastı, çalışılarak seçilmiş stratejik bir hedefti. 

Küresel terörist ABD, uluslararası hukuku ve diplomasiyi bir kez daha çiğnemiştir. Küresel haydut, hukuk tanımıyor. Atlantik’in ötesinden Afganistan’ı, Irak’ı işgal ediyor, Suriye’ye müdahale ediyor, İşgal ettiği Irak topraklarında başka bir ülkenin vatandaşlarının da aralarında bulunduğu insanları füze saldırısıyla infaz ediyor.  
ABD bir devlet değil paramiliter bir örgüt gibi hareket ediyor. ABD, dünya tarafından tanının bir ülkenin, İran devletinin, resmi generali Süleymani’yi savaş suçu işlediğini söyleyerek infaz ediyor. Bir ülke suçlu gördüğü devlet görevlisine saldırırsa adalet ve hukuk rafa kalkar. 

ABD’nin Kasım Süleymanî ve Haşdi Şabi yöneticilerini infaz etmesi, gerekçeleri ne olursa olsun kabul edilemez.  Ortada hukuk, sınır, toprak tanımayan, kendine her şeyi meşru gören, bir emperyalist zihniyet var. ABD uluslararası alanda hiçbir meşruiyet kaygısı duymadan yasaları çiğnemiştir. Emperyalist kodlarının gerektirdiği gibi davranmıştır. ABD , İran ile olan  problemini suikastlar yaparak değil, uluslararası hukuk çerçevesinde çözmesi gerekiyordu.

KASIM SÜLEYMANİ TAM BİR FARS ŞOVENİSTİYDİ 

Kasım Süleymanî, Afganistan'dan Irak'a, Suriye'den Lübnan'a İran'ın bölgedeki politikalarını belirleyen, sahadaki en önemli ismiydi. Süleymani, İran lideri Ayetullah Ali Hamaney tarafından "yaşayan şehit" olarak adlandırılıyordu. 
Kasım Süleymanî de asla masum değildir. İran adına,  Ortadoğu’da bir çok suça karışmıştır. Sabıkası ve sicili bozuktur.  İran bir sır küpü olan ve dış politikadaki en anahtar kişisini kaybetmiştir. Süleymanî, derin İran’ın istihbarat aklıdır, Ortadoğu’daki kılıcıdır.

Fars milliyetçiliği ve Şii şovenizminin İran adına bölgede bayraktarıydı. Bir Fars milliyetçisi kimliğiyle ön plana çıkan Süleymani’nin öldürülmesi İran devleti için büyük bir kayıptır. Süleymanî İran’ın bölgede tesis etmeye çalıştığı Şii Hilali’nin mimarıdır.

Tahran rejimi 41 yıldır sözde İslam devrimi ihracı adına, Suriye’ye, Irak’a, Lübnan’a, Yemen’e ve başka yerlere Şii hilali koridoru için el uzattı. İran’ın bu yayılmacı emperyalist politikasının beyni Kasım Süleymani’ydi. 

Kasım Süleymanî, sıradan asker veya diplomat değildir. İran Cumhurbaşkanı’nın, Genelkurmay Başkanı’nın bile emrinde olmayan, Dışişleri Bakanı’nı ve dışişleri diplomasisini takmayan sınırlar ve ülkeler ötesi çok yönlü bir elemandır.  Kasım Süleymanî, İran’ın Ortadoğu politikasından direk sorumludur. 

KASIM SÜLEYMANİ İRAN’IN DIŞARDAKİ BEYNİYDİ

İran, Kasım Süleymanî gibi aktörlerle vekâlet savaşlarını Ortadoğu’ya yaydı. İran Devrim Muhafızları Kudüs Kuvvetleri Komutanı Kasım Süleymanî, İran’ın, Irak’ta ve Suriye’deki her türlü politikasını formüle eden ve hayata geçiren kişidir. Kasım Süleymanî arada hiçbir kişi ya da birim olmadan, doğrudan doğruya İran devlet örgütlenmesinin en tepesinde bulunan dini lider Hamaney’e bağlıdır.

Süleymani, resmi sıfatı Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Komutanıydı. Süleymani’nin komutanı olduğu Kudüs Gücü’nün sadece İran’da değil, Ortadoğu’nun tamamında herhangi bir muadili yok. Ortadoğu’da neredeyse bütün Şii grupları kendi etrafında toplamış olan Kudüs Gücü ve onun başındaki Kasım Süleymanî, Irak ve Suriye arasında mekik dokumuştur. Amerika 2003 yılında Irak’ı işgal ettiğinde, İran’a altın tepsi içinde Irak’ı sunarken orada aktör olarak Kasım Süleymanî vardı.
İran Süleymani’yle birlikte Ortadoğu’daki beynini kaybetmiştir. Bugün Suriye fiilen Rusya tarafından yönetiliyorsa, bunun mimarı, Kasım Süleymani’dir.

 Kasım Süleymanî, Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de ve Lübnan’da büyük sivil katliamlarına imza attı. İran’ın bölgedeki baltası Kasım Süleymanî, amansız bir Ehl-i Sünnet düşmanıydı.

 KASIM SÜLEYMANİ VELAYET-İ FAKİH KURUMUNUN KİLİT İSMİYDİ

İran, Kasım Süleymanî gibi aktörlerle vekâlet savaşlarını Ortadoğu’ya yaydı. İran Devrim Muhafızları Kudüs Kuvvetleri Komutanı Kasım Süleymanî, İran’ın, Irak’ta ve Suriye’deki her türlü politikasını formüle eden ve hayata geçiren kişidir. Kasım Süleymanî arada hiçbir kişi ya da birim olmadan, doğrudan doğruya İran devlet örgütlenmesinin en tepesinde bulunan dini lider Hamaney’e bağlıdır.

İran rejimi, Şii din adamlarını Velayet-i Fakih sistemine angaje etmek için yaklaşık 41 yıldır çaba sarf ediyor. İran siyasî/idarî yapısına tesir eden kurumlara baktığımızda en üstte “Rehberlik” makamını görürüz. Bugünkü anayasal sistemde en üst otoritedir. Görev ve yetkileri çok fazladır. Anayasaya göre Veli el-Fakih, Silahlı Kuvvetler Başkomutanı'dır.
Direk başkomutanlığa bağlı olan Kasım Süleymanî’nin katli İran’ı ve Şii dünyasını sarsmıştır. Kasım Süleymanî sıradan bir komutan değil İran devlet aygıtının ve Velayet-i Fakih kurumunun en önemli ve kilit kişisi.

İran İslam Cumhuriyeti Humeyni’nin velâyet-i fakih nazariyesine dayalı bir egemenlik anlayışıyla kurulmuştur. Humeyni devrim öncesi süreçte teorik olarak şekillendirdiği bu kavramı devrim sonrası İran’da anayasal zeminde uygulama imkânı bulmuştur.
İran devrimi sonrası tarihte ilk defa bu kavram bir devlet nizamının temelini oluşturmaktaydı. Humeyni, Şii fıkhındaki klasik anlayışının dışında bir velayet-i fakih teorisi ortaya koymuştur.

İran'’da "Velayeti Fakih" makamı anayasa ile temellendirilmiş en üst bir makamdır. Bu makamda oturanlar Şii ulema hiyerarşisi gereğince tepede oldukları gibi (Ayetullah Uzma) siyasi ve askeri yönden de (Devrim Yüce Önderi) yetkileri ellerinde bulunduruyorlar.

ŞİİLER İLK DEFA İRAN’A BAŞKALDIRMIŞKEN SUİKAST MEYDANA GELDİ

İran’ın Fars yayılmacılığı politikası gütmesi, ülkedeki ayrılıkları daha da arttırdı. Irak, İran’ın Ortadoğu’ya açılması için çok önemli. Jeopolitik olarak Irak, başta Suriye olmak üzere birçok ülkede etkisini arttırmak isteyen İran için vazgeçilmez. Güçsüz Irak, güçlü İran anlamına gelir.

Şii hükümete karşı Ekim ayından itibaren Şiilerin ayaklanması, aynı mezhepten olması nedeniyle uzun zamandır ülkede derinleşen problemlere sessiz kalan Şiiler ilk defa meydanlara indi.  Ülkenin girdiği bataklığın faturası Irak’ın işgalinden beri Irak’tan elini çekmeyen İran'a kesiliyordu.

SÜLEYMANİ’NİN KATLİ TAHRAN VE BAĞDAT REJİMİNİ RAHATLATTI

Irak'ta 2005- 2014 arası yoğun bir şekilde Sünniler tarafından gerçekleştirilen hükümet karşıtı gösterilerde, Tahran yönetimi aleyhine sloganlar atılırken, 2015 sonrasından itibaren de Irak Şiileri de Şii hükümete karşı aynı tavrı sergilemekten çekinmiyor. 2019 yılı Şiilerin, Şii yönetime karşı tepkilerinin doruğa ulaştığı bir yıl oldu.
2003 yılında BAAS rejiminin yıkılmasından sonra İran'a sığınan Irak’lı Şii önderler tekrar Irak’a dönmüşler, yeni Irak’ta söz sahibi olmuşlardır. 17 yıla yakındır İran siyasetine yakın olan Şii siyasetçiler, partiler Bağdat’ı yönetmişlerdir. Bunlar geleneksel olarak Tahran'ı arka bahçeleri olarak gördüler, görmeye de devam ediyorlar.

İran'daki sürgün hayatlarına son verip, İran yanlısı Bağdat'taki hükümetin kurulmasında öncü rol üstlendiler. Bu süreçler 2019 Ekim başından itibaren çok önceden Şiilerin büyük çoğunluğunda özellikle Irak milliyetçiliğin noktasında buluşan bir kısım Şii siyasiler ve partilerde çok ciddi İran karşıtlığının çıkmasına yol açtı.

 Gösterilerin en büyük amacı ülkedeki İran etkisini kırmaktı. İran’ın yayılmacı politika gütmesi, ülkedeki ayrılıkları daha da arttırdı. Ülkenin işgali sonrasında ABD, Irak’ta İran’ın güdümündeki birçok hükümeti iktidara getirdi.

Şiilerin sergilediği bu tavır, Bağdat'taki Tahrir Meydanı'nda veya Basra'daki hükümet karşıtı gösterilerde, İran aleyhine atılan sloganlarda açıkça görülebiliyordu. Bir dönem Sünniler tarafından İran bayrakları ateş verilirken, bugün Şii kentlerinde İran'ın dini lideri Ali Hamaney'in isminin yazıldığı levhalar sökülüp, resimleri yakılıyordu. Sadr Hareketi lideri Mukteda Sadr yanlıları, başkent Bağdat'taki Tahrir Meydanı'nda her cuma hükümet ve yolsuzluk karşıtı gösteriler düzenlemeye başladı.

Şiilerin düzenlediği bu gösterileri öncekilere göre farklı kılan, Irak milliyetçiliğinin ön planda olmasıydı. Siyasi partiler yerine ellerine sadece Irak bayrakları alan göstericilerin Irak Şiiliği ve milliyetçiliğini benimsemesi, nasıl bir dönüşümün yaşandığını en iyi şekilde açıklıyor.

IRAK’LI ŞİİLER ALİ HAMANEY’İN VE KASIM SÜLEYMANİ’NİN POSTERLERİNİ YAKTI

Irak’taki gösterilerde İran yanlısı gruplar hedef olmuştur. Protestolarda sokaklara yansıyan dikkat çekici bir başka konu ise göstericilerin İran’dan ve Kasım Süleymanî’den duydukları rahatsızlığı dile getirmeleriydi.

Süleymani, İran’ın Irak’taki büyükelçilerinin atanmalarıyla da yakından ilgileniyordu. Süleymani’nin başdanışmanı General İrej Mescidi, Mart 2017’de İran’ın Bağdat Büyükelçisi olarak atandı. İran yanlısı siyasi gruplar Irak’ta her yerde güçlüydüler.
Süleymanî den Iraklı Şiiler nefret ediyordu. İran yanlısı milis gruplara ait karargâhlar ve ofisler göstericiler tarafından hedef alındı. Irak’ın güneyinde bulunan Nasiriye, Amara ve Müsenne kentlerinde İran yanlısı Şii milis grubu Asaib Ehl el Hak’ın ofisleri ateşe verildi. Asaib Ehl el Hak grubunun Maysan vilayeti sorumlusu Visam Ulyavi, göstericiler tarafından öldürüldü.

İran destekli Haşdi Şabi'nin üst düzey yöneticilerinden “Ebu Seccad” lakaplı Falih Cabir, Nasiriye kentindeki gösteriler esnasında suikasta uğrayarak hayatını kaybetti. 
Tahran’ın giderek artan müdahaleci tavrına Iraklı Şiiler seçimlerde oylarıyla tepki gösterecekti “Ne İran, Ne Amerika” sloganıyla İran ve ABD karşıtı bir retorik benimseyen Mukteda es-Sadr önderliğindeki Sairun ittifakının Irak 2018 genel seçimlerinde galip gelmesi Tahran’ı endişelendirmişti.

Ekim de başlayan hükümet karşıtı gösterilerde 400 kişi ölmüş 3000’den fazla kişi yaralanmıştır. Iraklı göstericiler ABD'nin Tahran Büyükelçiliği'nin işgal edilişinin 40. yıldönümünde İran'ın Kerbela’daki konsolosluk binasını hedef aldılar.
İran'ın Kerbela'daki konsolosluk binası önünde toplanan Iraklı göstericiler, “İran dışarı”, “Tahran, Bağdat’tan eklini çek” ve “İran, Irak’tan defol” sloganları eşliğinde binayı taşlayarak İranlı diplomatların Kerbela’yı terk etmelerini istedi.

Öfkeli kalabalık, binanın girişindeki dev İran bayrağını indirip ateşe vererek konsolosluk binasına Irak bayrağı astı. Öte yandan, göstericiler Irak Şiiliğinin merkezi olarak bilinen Necef şehrinde de İran’ı hedef aldı. Protestocular, İmam Humeyni Caddesi’nin adını tabeladan silerek, aynı caddeye “Halkın emriyle: Ekim Devrimi Şehitleri Caddesi olarak değiştirildi” yazan bir afiş astı.

Kerbela kentinde düzenlenen başka bir protesto yürüyüşünde Iraklı Şii din adamları tarafından İran devrim lideri Ali Hamaney ve ABD tarafından öldürülen Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani aleyhinde pankartlar açılmıştı. İran, Maliki ve yolsuzluk karşıtı sloganların atılması, Irak milliyetçiliğine vurgu yapılması, Tahran'ı çok kızdırmıştır.
Irak Şiilerinin İran’a olan tepkilerinin yükseldiği İran’ın, Irak’ın üzerinden elini çekmesi istendiği bir süreçte Kasım Süleymanî suikastı sıradan bir olay değildir.
Bu suikast, Şiiler arasında ister istemez çatışmaların bir süre rafa kaldırılmasına, Tahran rejimi ile gerilimlerin ertelenmesine yol açarken, mollalar rejimine de bir süre soluk aldıracağı kesindir.

İRANCILIK, İSTİHBARİ YAPILANMADIR

Türkiye’deki İrancılık, bir istihbarî yapılanmadır. Türkiye’de güçlü bir İrancı lobi var! Çok iyi kamufle oluyorlar. İran, “etki ajanlığı” konusunda çok güçlü bir ülke.

1980’lerin sonlarından itibaren İran yanlısı grupları Tahran rejiminin finanse ettiğini bu ülkede herkes biliyor. İran yanlısı örgütlerin, militanlarını İran’da eğitildiğini ve bunun arkasında Kasım Süleymanî’nin olduğunu, Türkiye’deki bütün siyasal İslamcı çevreler biliyor. Bu İrancı yapının devletin kılcal damarlarına kadar sızdığı bugün aşikârdır.
Kasım Süleymani'nin 1980’lerin sonlarından beri Türkiye aleyhine ne operasyonlar ne faaliyetler yaptığını devlet kurumları da çok iyi biliyor.  İran derin devletinin Ortadoğu şefi İran yanlısı gruplara beşinci kol faaliyetler yaptırmış ve İran yanlısı İran topraklarında silahlı ve ideolojik eğitim verdirmiştir.

CIA’nın Türkiye ve Ortadoğu masasında çalışan, her bir Türkiye düşmanı ve İsrail muhibbi olan Henry Barkey, Michael Rubin, Graham Fuller, David Phillips, Paul Henze, Peter Galbrait, Richard Perle, Morton Abramowitz ne ise Kasım Süleymanî de odur.  CIA, nasıl ülkemizi karıştırmaya çalışıyorsa, İran’ın en önemli ismi Kasım Süleymanî de aynısını yapmıştır.

ORTADOĞU’YA TÜRKİYE MERKEZLİ BAKMALIYIZ

Bizi ne küresel diktatör ABD ne de mezhepçi; sahte anti-Amerikancı İran ilgilendirir. Türkiye ne Amerika'nın ne Rusya’nın ne Batılı ülkelerin ne de İran’ın isteğine göre hareket edemez. 

Ortadoğu’ya Türkiye merkezli bakmalıyız.  Türkiye çok dikkatli davranmalıdır. Ne ABD’nin ne İran’ın istediği çizgiye gelmemelidir. Kaosun dışında kalmalı, soğukkanlı, itidalli, ilkeli bir siyaset izlemeli ve Ortadoğu bataklığına sürüklenmemeli, uzak durmalıdır. O bataklığa girersek bir daha çıkamayız ve milli güvenliğimiz tehlikeye girer.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
31 Mart sonrası son anket! Haritanın rengi yine değişiyor
Daha önce böylesi olmadı! Türkiye'ye yılın sürprizi Polonya'dan