Devlet erkanının Atatürk'ü anma mesajı

Büyük Önder Atatürk'ün aramızdan ayrılışının 72. yılı dolayısıyla Devlet adamları birer mesaj yayınladı. Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Vekili Arınç şunları kaydetti:

Devlet erkanının Atatürk'ü anma mesajı
Devlet erkanının Atatürk'ü anma mesajı
GİRİŞ 10.11.2010 12:53 GÜNCELLEME 10.11.2010 12:53

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, büyük bir komutan olarak, milletiyle birlikte istiklal mücadelesini zafere ulaştıran Atatürk'ün, eşsiz bir devlet adamı ve lider olarak da ülke ve dünya şartları istikametinde modernleşme ve dönüşüm hamlelerini cesaretle gerçekleştirmiş bir lider olduğunu söyledi.

Gül, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunda düzenlenen ''10 Kasım Atatürk'ü Anma Töreni''nde yaptığı konuşmada, Atatürk'ü ebediyete intikalinin 72. yılında saygı ve rahmetle andığını ifade etti.

Önemli günlerde düzenlenen toplantıların kendi içerdiği manayla birlikte, insanlara geldikleri seviyeyi gözden geçirme, geleceğe ilişkin saptamalar ve değerlendirmeler yapma imkanını da verdiğini anlatan Gül, Türk milletinin 10 Kasım'ları bir yas günü değil, Atatürk'ü fikirleriyle, idealleriyle anma ve bıraktığı eseri ebediyete kadar yaşatma kararlılığını dile getirmek için bir vesile olarak gördüğünü belirtti.

''Atatürk milletimizin ortak değeridir ve hep öyle kalacaktır. O'nu tüm tartışmaların üzerinde tutmak gerekir'' diyen Gül, şöyle konuştu:

''Büyük bir komutan olarak, milletimizle birlikte istiklal mücadelesini zafere ulaştıran Atatürk, eşsiz bir devlet adamı ve lider olarak da ülke ve dünya şartları istikametinde modernleşme ve dönüşüm hamlelerini cesaretle gerçekleştirmiştir. Atatürk, daima çağın ilerisinde hareket etmiştir. İnsanımızın mutluluğu ve refahı için hayata geçirdiği inkılap ve reformlar, milletimizi uygar dünyayla buluşturduğu gibi, birçok devlet tarafından da örnek alınmıştır.

O'nun bu hamleleri, Cumhuriyet aracılığı ile bu ülkede yaşayan herkesi eşit haklara sahip kılmış, ortak paydada buluşturmuş ve bir arada yaşama idealini daima canlı tutmuştur. Atatürk'ün ileri görüşlülüğü, barışçı kimliği, dünya gerçeklerini iyi bilmesi ve insani değerlere verdiği önem, O'nu dünyanın saygın liderlerinden biri yapmıştır. O sadece yaptıklarıyla ve başarılarıyla değil, isabetli öngörüleriyle de bütün insanlığın takdirini ve sevgisini kazanmıştır.'' 
 
''TÜM KARARLARINI MECLİS'E DANIŞARAK ALMIŞTIR''
 
Gül, Atatürk'ün yaşadığı dönemde, başka ülkelerdeki siyasal ve sosyal sistemlerin çökerken, Türkiye Cumhuriyeti'nin dimdik ayakta kalmaya muvaffak olduğunu vurgulayarak, bunun nedeninin; Atatürk'ün, medeni dünyayla bütünleşme yolunda yapılması gerekenleri cesaretle uygulamış olmasından kaynaklandığını söyledi.

Atatürk'ün, gerek savaş yıllarında gerekse Cumhuriyet döneminde tüm kararlarını Meclis'e danışarak aldığına dikkati çeken Gül, ''Bu durum, O'nun meşruiyetçi çizgisini, milletimize ve demokrasiye verdiği önemi ortaya koymaktadır'' diye konuştu.

''Cumhuriyetin 87. yılında, Atatürk'ün yapılmasını istediklerinden birçoğunu gerçekleştirmiş bir millet olmanın bahtiyarlığını hissediyoruz'' diyen Gül, şöyle devam etti:

''Cumhuriyetimizi taçlandıran yeni başarılar sayesinde geleceğe umutla ve güvenle bakıyoruz.
 Atatürk, muasır medeniyet seviyesini bizlere hedef gösterirken, sürekli dinamizm içinde olan, modernleşme gayretlerini kesintisiz sürdüren, her bakımdan güçlü, demokratik, çağdaş ve müreffeh bir Türkiye idealini ortaya koymuştur. Bu Türkiye, evrensel değerlerin yol göstericiliğinde ilerleyen, AB ile üyelik sürecini tamamlayan, kendi insanının huzuru, mutluluğu ve refahı için gerekli olan tüm adımları kararlılıkla atan, hukukun üstünlüğünü sağlamış, insan haklarına saygıya dayalı birinci sınıf demokrasi olmayı başarmış bir Türkiye'dir.

Ülkemizin son yıllardaki performansı, bu hedefin ne kadar gerçekçi olduğunu açıkça göstermektedir. İçte sorunlarını çözmüş güçlü bir devlet, dışta saygın bir ülke olma hedefiyle yolumuza devam ediyoruz. Artık değişimlere direnen değil, yeni uluslararası düzenin gereklerini bilen, çağın değerlerine uyum sağlayan bir Türkiye var. Bu değerleri içselleştiren ve uygulayan bir Türkiye var. Türkiye siyasetten ekonomiye, demokratikleşmeden hukuk sitemine ve sosyal hayata kadar inanılmaz hızlı, köklü bir değişim içindedir. Siyasal sistemi, dinamik ekonomisi, giderek derinleşen demokrasisi, akılcı diplomasisi ve güçlü ordusuyla Türkiye, çok büyük bir ülkedir. Bu konumuyla hakikaten göz kamaştırmaktadır.'' 
 
''LİDERLİK KAVRAMI ATATÜRK'ÜN KİŞİLİĞİYLE ÖZDEŞLEŞMİŞTİR''
 
Cumhurbaşkanı Gül, ''liderliğin çağın ruhunu anlamayı ve ufkun ötesini gören bir anlayışa sahip olmayı gerektirdiğini'' belirterek, Atatürk'ün kişiliğiyle özdeşleşmiş ''liderlik'' kavramını, bugün Türkiye'nin dünyada oynadığı etkin rolde de görmenin mümkün olduğunu söyledi.
Yoğun ülke gündemi içinde çok öne çıkmasa da dünyanın, Türkiye'nin gücünün ve etkinliğinin farkında olduğunu ifade eden Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bunları söylerken, son dönemde bölgesel ve uluslararası alanda barış, huzur, güvenlik ve refahın geliştirilmesine katkı sağlayan, işbirliği ve dostluğu aranan bir ülkeden söz ediyoruz. Esasen Türkiye'nin geldiği bu durum, Atatürk'ün 'Yurtta Sulh Cihanda Sulh' şiarının somut tezahüründen başka bir şey değildir.

Hepimizin ortak gayesi; Türkiye'nin ekonomik, toplumsal ve siyasal açıdan daha da güçlü bir ülke olmasıdır. Cumhuriyetimizin 87. yılında geldiğimiz seviye, esasen bu hedefe, çok da uzak olmadığımızı işaret etmektedir. Ancak, bu süreçte gerçekçi bir vizyon oluşturulmasının önemi büyüktür. Toplumumuzun gücünü, ülkemizin imkan ve kaynaklarını bu vizyon doğrultusunda harekete geçirmemiz gerekmektedir. Tabii bununla birlikte siyaset üstü bir yaklaşımla ortak hedeflerde kenetlenmemiz de elzemdir. Geleceğin Türkiye'sini inşa etmek siyaset üstü bir konudur ve her kesimin katkısını gerektirir. Bunu gelecek nesiller için başarmak zorundayız. Önümüzde başka seçenek yoktur. Neticede elde edeceğimiz başarı, sadece bugünleri değil, önümüzdeki yüzyılları da şekillendirecektir. Türkiye, geçmişten gelen birikimi, büyük devlet geleneği, nitelikli insan gücü, demokratik sistemi, tarihi ve kültürüyle dünyadaki değişimlere öncülük eden bir ülke olacaktır. Devlet ve millet olarak bu konuda gerekli, irade, azim ve cesarete sahip olduğumuzdan şüphe duymuyorum.''

Gül, daha güçlü bir Türkiye için herkesi birlikte çalışmaya davet etti.

BAŞBAKAN VEKİLİ ARINÇ

Başbakan Vekili, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Cumhuriyetin 87. yılında Atatürk'ün anıldığını ve  Atatürk'ün 10 Kasımlarda, yas tutmayı ve ümitsizlik içinde yasın tazelenmesini istemeyeceğini belirterek, ''(Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır) sözü ile bizlere 'yas tutmak' yerine Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatma misyonunu hedef göstermiştir'' dedi.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunca, Milli Kütüphane'de düzenlenen ''10 Kasım Atatürk'ü Anma Töreni''ne, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Vekili Bülent Arınç, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Danıştay Başkanı Mustafa Birden ve kuvvet komutanları ile öteki davetliler katıldı.

Arınç, törende yaptığı konuşmada, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatında, yalnızca bir devlet kurmadığını, dağılmanın eşiğindeki bir milleti kardeşlik duyguları ile yeniden bir araya getirmeyi başardığını belirtti.

Atatürk'ün vefatının aynı duygular ile Türk milletini bir araya getirdiğini, birleştirdiğini ve kardeşlik duygularını pekiştirdiğini ifade eden Arınç, ''Bu acı günde bunu bizler için bir teselli vesilesi olarak görüyorum'' dedi.

Başbakan Vekili Arınç, Atatürk'ün ölümünün 72. yıl dönümünü, Atatürk gibi büyük bir devlet adamını, Cumhuriyet'in kurucusunu yas tutarak anmayacaklarına işaret ederek, şunları kaydetti:

''Çünkü, tarihe silinmez harflerle isimlerini kazıyanların ardından yas tutmak, onların yapmış olduğu büyük eserlerin, fedakarlıkların üstünü örtmek anlamına gelir. O'nun en büyük eseri şüphesiz bizlere bırakmış olduğu Türkiye Cumhuriyeti'dir. Biz bugün bu Cumhuriyet'in 87. yaşını idrak ederek Atatürk'ü anıyoruz. Zaten kendisi de, 10 Kasımlarda, yas tutmayı, ümitsizlik içinde yaslarımızı tazelememizi istemezdi. 'Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır' sözü ile bizlere 'Yas tutmak' yerine Cumhuriyet'i sonsuza kadar yaşatma misyonunu hedef göstermiştir. 10 Kasım'ı bu anlayışla idrak etmeli, bu günü Atatürk'ün temel felsefesini ve eserlerini anmak, anlamak ve geliştirmek bakımından önemli bir fırsata dönüştürmeliyiz.

Çeşitli sebeplerle, yok olmanın eşiğine gelmiş, dünya sahnesinden silinmeye çalışılan bir milleti, kardeşlik ruhu ile bir araya getirip, dünyanın en destansı kurtuluş mücadelelerinden birisini veren Atatürk'ü ve onun bıraktığı mirası iyi anlamamız ve analiz etmemiz gerekiyor. Onun tecrübeleri bugün yeniden dünya siyasetini şekillendirmede söz sahibi olan ülkemiz için ve bu ülkeyi yöneten bizler için yol gösterici olacaktır. Onun tecrübelerini ve düşüncelerini, bilimsel araştırmaların ışığında, coğrafyamızın bize sunduğu imkanlar ve milletimizin sahip olduğu tarihi, kültürel ve sosyal kabiliyetler çerçevesinde, yakın tarihin tecrübelerini unutmadan, milletin güçlerini birleştirerek Türkiye'yi, Cumhuriyet'in 100. yılında lider konuma getirmek için titizce analiz etmeli ve onlardan faydalanmalıyız.''

''HEDEFİMİZ MUASIR MEDENİYETLER SEVİYESİ''

Atatürk'ün en büyük eserinin, Türk milletinin çatısı altında olmaktan büyük gurur duyduğu Türkiye Cumhuriyeti olduğunu anımsatan Arınç, ''Dolayısıyla, hepimizin amacı, Türkiye Cumhuriyeti'ni daha güçlü ve daha demokratik, daha kalkınmış, ilerlemiş, 'muasır medeniyetler seviyesine' çıkartmak için olanca gücümüzle çalışmak olmalıdır'' diye konuştu.

Cumhuriyet'in temel değerlerini ve kazanımlarını korumak, ülkenin hak ettiği çağdaş konuma ulaştırmak için kararlı bir şekilde mücadele verdiklerini vurgulayan Arınç, bugün, her alanda, kendi sınırları içine kapanan, küçük bir devlet olma yerine, ''muasır medeniyetler seviyesini'' hedefleyen bir anlayışla hareket ettiklerini söyledi.

Arınç, Atatürk'ün, bir yönü ile ülkesini işgal eden devletlere karşı amansız bir mücadele verirken diğer taraftan da onlarla aynı masa etrafında oturarak diplomatik ilişkiler başlatabilmiş ender liderlerden biri olduğuna dikkati çekerek, Büyük Önder'in kin, intikam, nefret duyguları üzerine değil, barış üzerine bir dış politikayı bizzat kendisinin inşa ettiğini ve Türkiye'ye miras bıraktığını belirtti.

Türkiye'nin, dış politikasını ''Yurtta Sulh, Cihanda Sulh'' ilkesi doğrultusunda belirlediğini vurgulayan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Türkiye'nin bütün komşularıyla ve bölge ülkeleriyle tesis ettiği ve güçlendirdiği iyi ilişkiler, Atatürk'ün mirasına, ilkelerine ve fikirlerine sahip çıkıldığının en güzel göstergeleridir. Türkiye bu doğrultuda, doğusu-batısı, kuzeyi ve güneyindeki tüm komşuları ile sorunlarını barış yolu ile bir bir gidermekte, diğer taraftan da dünyanın en büyük devletleri ile dünya siyasetine yön vermek için rol almaktadır. Türkiye artık yalnızca kendi bölgesinde değil, dünyanın her yerindeki mazlum  millet ve devletler için bir umut, bir hak ve hukuk arayıcısı haline gelmiştir. Çatışma ve kaoslarla dünya siyasetini çıkmaza sürükleyen değil, insanlığın huzuru için barış politikası ile hareket etmektedir.

Bugün Türkiye, Atatürk'ün düşüncelerini, Türkiye'nin içinde bulunduğu dar kalıpları kırmak; dışa açılmak; bariyerleri, engelleri aşmak; her alanda daha fazla özgürleşmek; demokrasi ve insan haklarını çağdaş standartlara ulaştırmak; ekonomide, bilimde hiç durmadan ilerlemek olarak yorumlamaktadır. Bizim de hükümet olarak ekonomide, dış politikada, eğitimde, yargıda attığımız her adım, gerçekleştirdiğimiz her reform, Cumhuriyetimizin kuruluş ilkeleriyle birebir örtüşmektedir. Türkiye, yönünü demokrasiden ve çağdaşlıktan yana doğru belirlemiştir. Türkiye, siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda yürüttüğü atılımlarını hızla tamamlayarak, demokratik standartlarını yükselterek, modern ve çağdaş dünyanın en saygın ülkelerinden biri olma konumunu daha ileri noktalara taşıyacaktır.''

''ATATÜRK, MİLLETİ HER ŞEYİN ÜZERİNDE TUTMUŞTUR''

Bülent Arınç, Atatürk'ün en büyük başarılarından birinin de Kurtuluş Savaşı sırasında ülke içerisinde birlik ve kardeşlik duygularını harekete geçirerek milleti ortak bir paydada buluşturabilmesi olduğuna işaret etti.

Arınç, Milli Mücadele'nin, herhangi bir sınıf, mezhep, meşrep, bölge ve grup yararına değil, bütün bir millet yararına yapıldığı için Türk milletinin bu mücadelede bir bütün olarak yer aldığını hatırlattı.

''Kurtuluş Savaşı, bir imparatorluğun ardından, ülkede yaşayan bütün etnik gurupların ortak bir ülkü uğruna vermiş olduğu bir mücadele olmuştur'' diyen Arınç, şöyle devam etti:

''Atatürk'ün yalnızca ve yalnızca milletine yaslanarak elde ettiği birlik ve beraberliğin gücü, O'na dünyanın en büyük zaferlerini armağan etmiştir. Zaten kendileri de, 'Efendiler, ilham ve kuvvet kaynağı milletin kendisidir. Milletin müşterek arzusu, gerçek temayülüdür. Varlığımızı, istiklalimizi kurtaran bütün teşebbüs ve hareketler, milletin müşterek fikrinin, arzusunun, azminin yüksek tecellisinden başka bir şey değildir' diyerek milleti her şeyin üstünde tutmuştur.

Bugün bizlerde arda arda reformlar yaparak, ülke yönetiminde milletimizi daha fazla söz sahibi yapma gayreti içerisindeyiz. Ülkemiz her alanda kendisini yenileyerek dünya sahnesindeki yerini sağlamlaştırıyor, yapılan reformlar ile diğer devletlere karşı rekabet avantajları oluşturuyor. Çağdaşlaşma ve muasır medeniyet seviyesine ulaşma noktasındaki en büyük desteği de dün Kurtuluş Savaşı'nda Büyük Atatürk'e en büyük desteği veren halkımızdan almaktayız. Halkımız Mustafa Kemal'in bizlere emanet ettiği başta Cumhuriyet olmak üzere onun ilke ve düşüncelerine her zamandakinden daha fazla istekle sahip çıkmaktadır. Özellikle ülkemizde yaşayan milletimizin her bir ferdi ile birlikte kurduğumuz, birlikte yaşattığımız bu Cumhuriyet'i, yine birlikte, bir ve beraber yüceltmek noktasında kararlıyız. Yakın tarihimizde, ülkenin birliğine ve bütünlüğüne yönelmiş tehditler, bizim bu topraklar üzerinde binlerce yıl boyunca oluşmuş kardeşliğimizi zedeleyememiştir, buna da izin vermeyeceğiz. Atatürk'ün en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti vasfıyla, kendi coğrafyasında ve dünyada barış, huzur ve istikrar sembolü olarak yoluna devam edecektir. Milletçe en büyük arzumuz ve hedefimiz budur. İşte bu nedenlerden dolayı 10 Kasım 1938, bir sürecin, bir dönemin sona ermesi değildir. Türkiye Cumhuriyeti, barış içinde, kardeşlik içinde, birlik ve beraberlik içinde yoluna ilelebet devam edecektir.''

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Bahaeddin Yediyıldız da Atatürk'ün Türk tarihi hakkında yaptığı çalışmaları anlatarak, Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesinin kuruluş sürecini anlattı.

Yürüttükleri projeler hakkında da bilgiler veren Yediyıldız, projelerle vatandaşların Kurum arşivine ulaşımının kolaylaştırılacağını, böylelikle vatandaşların tarih bilinçlerinin canlı tutulacağını, bir diğer projeyle de pek çok yeni Türk tarihine ilişkin bilimsel kitabın yayımlanmasının önünü açacaklarını kaydetti.

KAYNAK: AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Alman liderin ziyareti sonrası Cumhurbaşkanlığı'ndan dikkat çeken 'İsrail' çıkışı!
Katar'dan Türkiye açıklaması: Onurlu duruşu takdir ediyoruz