Onların tek umutları Türkiye idi

Sovyet ordusunun 20 Ocak 1990'da Bakü'de yaptığı ve tarihe "Kara Ocak" olarak geçen katliamı dünya kamuoyuna duyuran foto muhabiri Rasim Sadıkov, katliamın 24. yılında, o gün yaşadıklarını anlattı.

Onların tek umutları Türkiye idi
Onların tek umutları Türkiye idi
GİRİŞ 19.01.2014 13:53 GÜNCELLEME 19.01.2014 13:53

 Ruslan Rehimov - Sovyet ordusunun 20 Ocak 1990'da Bakü'de yaptığı ve tarihe "Kara Ocak" olarak geçen katliamı dünya kamuoyuna duyuran foto muhabiri Rasim Sadıkov, 24 yıl önce yaşananları, olayların geçtiği yerleri gezerek anlattı.

Ermenilerin toprak taleplerini protesto etmek ve Sovyet yönetimine tepki göstermek amacıyla düzenlenen mitinglerinin Sovyet ordusu tarafından dağıtılmasını ve 150'ye yakın sivilin hayatını kaybettiği katliamı fotoğraflayan az sayıdaki muhabirden biri Sadıkov, yaşadıklarını, AA'ya anlattı.

O gün yaşananları hiçbir kelimenin tam olarak yansıtamayacağını vurgulayan Sadıkov, 20 Ocak 1990 öncesinde Sovyet ordusunun bir müdahalede bulunacağını tahmin ettiklerini, yıllarca kardeş bildikleri Sovyetlerden bu şekilde bir acımasızlık beklemediklerini belirtti. O tarihlerde "Edebiyat ve Sanat" gazetesinde foto muhabir olarak çalıştığını aktaran Sadıkov, hayatında ilk kez karşılaştığı şiddet ve katliam görüntülerini çekerken Sovyetlere karşı kızgınlık duygusu içinde olduğunu ifade etti.

Azerbaycan'ın tarihinin en zor günlerinden birini yaşadığını ve halkın vatanseverlik duyguları ile meydanları doldurduğunu hatırlatan Sadıkov, yaşadıklarını şöyle anlattı: "Şehrin tüm girişlerin barikatlar kurulmuştu. Endişeli bir bekleyiş vardı. 19 Ocak'tan 20 Ocak'a gecen gece o zaman akadar bizim dediğimiz Soyvet ordusunun şehre girdiği haberini aldık. Her taraftan silah sesleri geliyordu. Saat 06.00 gibi fotoğraf makinemi alarak birkaç arkadaşımla dışarı çıktım. Arabalar çalışmıyordu. Yürüyerek olayların yaşandığı yerlere gittik. Karşılaştığımız manzara içler acısıydı. Kurşun yarası ile hayatını kaybetmiş, tanklar tarafından ezilmiş insanların cesetleri sokaklarda yatıyordu. Ölenlerin hepsi sivildi. Olaylara karışmayan, evinde oturduğu sırada askerlerin rastgele açtığı ateşle ölen insanlar da vardı. Şimdiki 20 Ocak Meydanı'ndaki bir bina ateşe tutularak delik deşik edilmişti. Yakalanma ihtimaline karşı çektiğim filmleri beni takip eden arkadaşlara veriyordum. Deklanşöre her bastığımda halkıma karşı yapılan haksızlığa ve mezalime nefret hissi duyuyor, yaşananların duyurulmasının sorumluluğu ile duygularıma hakim olmaya çalışıyordum. Sovyetlerin yıllardır bize aşıladığı kardeşlik ilişkisinin yalan olduğu ortaya çıkmıştı."

Yaşananlara karşısında her Azerbaycanlı gibi kendisinin de sorumluluk duygusu ile bir şeyler yapmak istediğini söyleyen Sadıkov, elinden geldiğince fotoğraf çekmeye ve çoğaltarak dağıtmaya karar verdiğini kaydetti. 20 Ocak'ta yaklaşık bin 500, daha sonraki günlerde ise beş binden fazla fotoğraf çektiğini ifade eden Sadıkov, 20 bin fotoğraf çoğaltarak çeşitli vasıtalarla dağıttığını ve böylece katliamın duyulmasına katkı sağladığını belirtti.

Tutuklandı fakat çektiği fotoğrafları kurtarmayı başardı

26 Ocak'ta çalıştığı büroya Sovyet askerlerinin bastığını ve kendisini tutuklandığını anlatan Sadıkov, "Bir subay ve dört askerden oluşan ekip, büromuzu bastı. Binayı koruyan polis memurunun uyarısıyla çektiğim tüm fotoğraf filmlerini bir torbaya koydum. Askerler odanın kapısını kırmadan önce torbayı camdan dışarı atmayı başardım. Beni uyaran o polis memuru ise torbayı aldı ve Sovyet askerlerinin eline geçmesini önledi. İki gün boyunca askeri kışlada tutuklu kaldım. Gazetecilerin baskısı sonucu serbest bırakıldım" diye konuştu.

Cesedi bulunamayan kesik kolu unutamıyor

Sadıkov, 20 Ocak'ta yaşananları fotoğraflarken en çok çok sayıda kişinin arkadan kurşunlanmış olmasından etkilendiğini belirterek, şöyle devam etti: "Kaçan insanların arkasından açan ateş ederek katletmişler. Bunları tek tek fotoğrafladım. Beni en fazla etkileyen ise cesedi bulunmayan kesik kolla karşılaşmam oldu. Kesik kol, sokak ortasında öylece duruyordu. Kimliği tespit edilse de cesedi bulunamadı. Tankların ezerek tanınmaz hale getirdiği bir diğer ceset ise hala gözümün önünden gitmiyor."

Tek umutları Türkiye'ydi

Azerbaycan'ın yaşadığı en acılı günlerden biri olan "Kanlı Ocak"ı fotoğraflayarak katliamın dünyada duyulmasını sağladıklarını ifade eden Sadıkov, "Emeğimiz boşa gitmedi. Çektiğimiz fotoğraflar, çeşitli yollarla yurtdışına iletildi. Dünya, Azerbaycanlılara yapılan katliamı ve haksızlığı öğrendi" değerlendirmesinde bulundu. Yıllar sonra 1990 döneminin yayınlarını taradığında çektiği fotoğrafların yabancı basında kullanıldığını gördüğünü bildiren Sadıkov, konuya en çok Türk basınının yer verdiğine dikkati çekti. Sadıkov, açıklamasını "Zaten bizim tek umudumuz Türkiye'ydi. Bizim için tedirgin olunduğunu ve bir şeylerin yapıldığını biliyorduk" sözleriyle tamamladı.

"Kanlı Ocak"

1990 yılının başlarında, Ermenilerin artan toprak taleplerine ve Sovyet yönetimine tepkilerini göstermek isteyen binlerce Azerbaycanlı, Bakü'nün Azadlık Meydanı'na akın etti ve uzun süreli mitinglere başladı. Mitingleri dağıtmak amacı ile 20 Ocak'ta Bakü'nün çeşitli bölgelerinde şehre giren Sovyet ordusu, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 150'ye yakın sivili katletti, yüzlerce vatandaşı ise yaraladı. Şehitler, yüzbinlerin katılımıyla, gözyaşları içinde, kırmızı karanfillerle bugünkü adıyla, Şehitler Hiyabanı'na gömüldü. Azerbaycanlılar tam 24 yıldır her 20 Ocak'ta, ellerinde 20 Ocak kurbanlarının simgesi haline gelen karanfillerle şehitliğe akın ediyor.

KAYNAK: AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Ahmet Hakan yazdı: Erdoğan, Fatih Erbakan'ı neden çay sohbetine davet etmedi?
Kassam görüntüleri yayınladı, İsrail karıştı! Netanyahu’nun evinin önüne yığıldılar