Sanat artık, küratör olmadan asla!

Bienalleri, yıllık ya da büyük sergileri düzenleyen, onlarca sanatçıyı aynı konsept altında buluşturan küratörler tartışmanın odağında. Ali Akay, 'sergi komiserleri'nin çağdaş sanatın vazgeçilmezi olduklarını söylüyor

Sanat artık, küratör olmadan asla!
Sanat artık, küratör olmadan asla!
GİRİŞ 23.02.2005 12:11 GÜNCELLEME 23.02.2005 12:11

Türkiye'deki sanat ortamında son on yıldır 'ne'liği sürekli tartışılan bir meslek var: 'Küratörlük'. Çağdaş sanatın bir getirisi olarak sergilerin vazgeçilmezi haline gelen küratörler sıcak ve canlı bir tartışmanın odağındalar. Küratörlerin tam olarak ne 'iş' yaptıklarını, sanat ortamında yönlendirici bir güç olup olmadıklarını, sanatsal üretime etkilerinin / katkılarının ne olduğunu ve küratörle çalışan sanatçıların özgürlüğünün sınırlanıp sınırlanmadığını, küratörlük ve sanat eleştirmenliği de yapan M.S.Ü. Sosyoloji Bölümü'nden Prof. Ali Akay'a sorduk.

* Küratörlük nedir?

Küratör Fransızca'dan alınan bir kelime olarak kullanılan 'sergi komiseri' ile aynı anlama gelmektedir. Komiseri Fransızlar kullanırlar, Anglo Sakson dünyası curator kelimesini kullanıyor. Yalnız. 1970'leren beri bağımsız küratör diye bir terim kullanılmaya başlandı. Küratör; sergiyi yaparken serginin mekanını, konseptini ve de sanatçılarını seçtiği gibi, kavramın yazısını ve işlerin yerleştirmesini yapan kişi olarak herhangi bir kuruma bağlı kalmaksızın sergi yapan kişi oldu.


  • Küratörlerin sanat ortamındaki etkinliği ne düzeyde, ve bu ortama ne gibi bir katkı sağlar?

    Sanat ortamına bir görüş getirdiği gibi, galericiler ve müzeler dışındaki büyük sergiler diye adlandırılan bienaller, yıllık sergiler, dokümenta gibi prestij kazanan büyük sergiler, küratörlerle işlemeye başladığından beri de sanatı belirler konuma gelmeye başladılar. Söz konusu katkıya gelirsek ilk başta bu tip küratörlerin hem sosyal alanı iyi tanıdıkları, sosyal eğilimlerle alakalı oldukları hem de sanatın kendi içinden geldikleri için sanat tarihiyle de beraber sergilerini kurduklarını görürüz. Burada kimi zaman sanat tarihiyle kimi zaman da onun genel geçer okumalarına karşı hareket ederler.

    Küratörün yaptığı sadece teknik bir iş midir, projeleri tasarım aşaması nasıl bir süreci kapsar?

    Küratörlerin yaptıkları hiçbir zaman teknik bir iş değil entelektüel bir iştir, yoksa ona küratör değil mühendis denilirdi. Bir küratörün hem sanat tarihini, hem de soyal tarihi ve şimdiki vaziyetini bilmek zorunda olduğu aşikar. Projelerin tasarlanması, sanatçıların seçimi, onlarla yapılan toplantılar ve bütçenin oluşumu gibi süreçler içinde gelişir. Bu üretim safhasının sonunda da katalog ve yazılar, toplantılar ve paneller vb. gibi bir süreç sonunda, sergi de kendi başına ayrı bir süreci içerir. Sergi bitmiş bir olay değil, süren bir şeydir ve sürprizlere her zaman açık olarak çalışmaktadır.

    Bir sanatçı bir küratör ile çalıştığında sipariş üzerine mi iş yapmış olur?

    Hayır, zaten bu böyle olsaydı çok yanlış olur ve sanatçıların sanatsal çizgisi yok olurdu. Bunu kabul eden sanatçı dünyada çok azdır herhelde; ancak küratörler vasıtasıyla kurumlar sanatçıların yaptıkları işleri finanse ederler. Bu sipariş değildir. Projelerin sponsorluğuna girer ve kurumlar da bu sanatçıların işlerinden dolayı prestij kazanırlar ve bunların üretimlerine katkıda bulunmaktan dolayı prestij sembolik sermayeleri büyür.

    Küratörlük dünyada nasıl bir çizgi üzerinde?

    Günümüzde küratörler gitgide ortak çalışmalar yapmaktalar. Mesela son Venedik Bienali. hem birden çok küratör, hem de küratörlerden bazıları, sanatçılardan oluşmuş bir şekilde işledi. Fransa'daki Lyon Bienali de aynı şekilde birden fazla küratör tarafından yapılmakta. Geçenlerde yapılan 1. Moskova Bienali de 7 kuratör tarafından yapılmıştır. Küratörler sadece Batılı ülkelerden çıkma değil; Güney Afrikalıdan Çinliden Koreliye kadar meşhur küratörlerin ayrı ayrı üslüplarıyla sanat dünyasında var olduklarını görebiliriz. Bu küratörler hem postkolonyal diye adlandırılan bir söylem içinde, hem de bugün ileri sürülen teoriler çerçevesinde hareket etmektedirler. Burada önemli gibi duran; sanat tarihi ve sosyal bilimlerin ve özellikle felsefe, sosyoloji ve antropoljinin sanatlar dahilinde çalıştığıdır. Hatta bir müddet sosyolojinin sanat tarihinin önüne çıktığını bile düşünmek yanlış olmayacaktır; ancak bugün sanatçılar sanat tarihinden bağımsız durmamaktalar. Bu da, yakın dönem 'çağdaş' adı verilen sanat tarihine bağlı çalışmalardır.


    Sanatçıya zorla bir 'şey' ürettiremezsiniz

    Küratör Levent Çalıkoğlu küratörlüğün sanat ortamı için kaçınılmaz olduğu görüşünde. Küratörlerin kimi zaman sanatçının önüne geçmeye çalışan, hatta üretimine karışan, iş bilmez bir ukala olarak görüldüğünü, kimi zaman da diktatörlükle arasında bağlantı kurulmaya kalkışıldığına değinen Çalıkoğlu, bu memnuniyetsizliğe rağmen küratörlüğün giderek güçlendiğini, kurumsallaşmaya başladığını ve varlığının sanat ortamı için vazgeçilmez olduğunu belirtiyor. Çalıkoğlu sipariş üzerine iş yaptırmadıklarını, zaten bunun imkansız olduğunu söylüyor:'Bir sanatçıya, hayalleri, takıntıları, konsepti ve ısrarla işaret etmek istedikleri dışında her hangi bir 'şey' ürettiremezsiniz. Sadece aynı takıntıya sahip fakat farklı kanallarda dolanan sanatçıları doğru yer, doğru zaman, doğru konsept içerisinde yan yana getirebilir, aynı başlık altında sunabilirsiniz' diyen Çalıkoğlu, küratör-sanatçı ilişkisinin oldukça samimi, paylaşımcı ve aynı dünyaları yaşamaktan memnun olmanın getirdiği bir birliktelik olduğunu savunuyor.



  • HALE KAPLAN ÖZ

  • YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
    DİĞER HABERLER
    Şampiyon hoca Arda Güler'e talip oldu! Real Madrid de sıcak bakıyor
    Vatandaşa önemli altın uyarısı: 'Kuyumcular bile satıyor'