Türk şirketleri şeffaf değil

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu ve Standart and Poor's'un (S&P) şeffaflık ve kamuya açıklama araştırması raporuna göre, halka açık Türk şirketlerinin şeffaflığı, 10 üzerinden 5 puanla 'ortalama' düzeyde bulundu.

Türk şirketleri şeffaf değil
Türk şirketleri şeffaf değil
GİRİŞ 22.04.2005 15:49 GÜNCELLEME 22.04.2005 15:49

Araştırma, 2003 Ekim ayı itibariyle S&P'nin Yükselen Pazarlar
Küresel İndeksi'nde (IFCG) yer alan halka açık 44 şirket ile indeks
içinde yer almayan, ancak İMKB'de en yüksek pazar değerine sahip ve en likit 60 şirket listesinde yer alan 8 şirketin dahil edilmesiyle
toplam 52 şirket üzerinde yapıldı.
Şirketlerin yıllık faaliyet raporları ve web siteleri incelenerek
yapılan araştırmada, 106 noktada mülkiyet yapısı ve yatırımcı hakları,
finansal şeffaflık ve açıklamalar ile yönetim kurulu, üst yönetim
yapısı ve yönetim süreçleri olmak üzere 3 kategoride kamuya açıklama
düzeyleri analiz edildi.
Rapora göre, genel olarak Türk şirketlerinin şeffaflığı 10
üzerinden 5 puan ile ortalama düzeyde bulundu.
Raporda, alfabetik sırayla Anadolu Efes, Akbank, Doğan Yayın
Holding, Koç Holding ve Turkcell incelenen 52 şirket arasında
şeffaflık düzeyi en yüksek 5 şirket olarak değerlendirildi.
Akbank, 3 kategoride de ilk 5'e giren tek şirket oldu.
S&P Avrupa Kurumsal Yönetim Hizmetleri Direktörü Nick Bradley,
raporun açıklandığı basın toplantısında yaptığı konuşmada, şirketlerin
şeffaflığı ve kamuya açıklama düzeylerinin kurumsal yönetimin önemli
unsurlarından olduğunu, ancak bir şirketin çok şeyi açıklıyor
olmasının iyi yönetildiği anlamına da gelmediğini söyledi.

-"EN KÖTÜ ALAN YÖNETİMLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR"-

Bradley, Türk şirketlerinin, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında
şeffaflık ve kamuya açıklık konularında orta seviyede yer aldığına
işaret ederek, şunları kaydetti:
"Araştırmada 10 üzerinden 7 ile en yüksek şeffaflık düzeyi
finansal açıklamalar grubunda görüldü. Türk şirketlerinin şeffaflık
açısından en kötü olduğu ve zaafiyetli alan yönetim kurulu, yönetim
yapısı ve yönetim süreciyle ilgili açıklamalar grubu.
Bu grupta 10 üzerinden 3 ile değerlendirme yapıldı. Bu unsur,
yatırımcılar açısından son derece önemli. Çünkü şirketin nasıl
yönetildiği bilgisi yatırımcılara bu açıklamalarla iletiliyor.
Mülkiyet yapısı ve yatırımcı ilişkilerinde ise 10 üzerinden 4 ile
değerlendirme yapıldı. Bu bilgilerin erişilebilir olmaması yatırımcı
açısından önemli bir dezavantaj."
Finansal şeffaflıkta Türk şirketlerinin iyi durumda olmasında bu
bilgilerin kamuya açıklanmasındaki zorunluluğun etkisi olabileceğine
işaret eden Bradley, "Diğer açıklamaların bu tür zorunluluğa tabi
olmaması, seviyenin düşük olmasında etkili olabilir" dedi.

-"BAZI ŞİRKETLER ORTALAMANIN ÇOK ÜZERİNDE"-

Nick Bradley, incelenen şirketler arasında kamuya açıklıkta önemli
farklılıklar bulunduğuna işaret ederken, "bazı şirketler ortalamanın
çok üzerindeyken, çok sayıda şirketin kamuya açıklık standardı tatmin
edici düzeyde değil. Bazı şirketlerde mülkiyet yapısıyla ilgili
açıklama düzeyi çok kötü" diye konuştu.
Türk şirketlerinin diğer bölgelerle karşılaştırıldığında kabul
edilebilir bir şeffaflığa sahip olsa da bazı naktalara dikkat çekmek
gerektiğini ifade eden Bradley, "aslında Türkiye'yi Avrupa'nın
gelişmiş ülkeleriyle kıyasladığımızda durum daha kötü. Çünkü
karşılaştırılan veriler 2 yıl önceki veriler. Eğer aynı anda
yapılsaydı fark daha fazla olurdu. Zaten Türkiye 10 üzerinde 5'i sınır
değerleriyle yakaladı" şeklinde konuştu.
Bradley, yabancı yatırımlara ilişkin bir soru üzerine, bir ülkeye
giden yabancı yatırımcının önemli ölçüde ülkenin nasıl yönetildiğiyle
ilgili olduğunu kaydederek, "Eğer yatırımcılar haklarının
korunmadığına inanırlarsa o ülkeye yönelmeyeceklerdir" dedi.
Nick Bradley, sonuçların yabancı yatırımların ilk 5 şirkete
yönlenmesinde etkili olup olmayacağı sorusuna ise "Bu bir şeffaflık
araştırması. Dolayısıyla böyle bir bağ kuramayız. Şeffaflık, bir
şirketin daha iyi yönetildiği anlamına gelmez" yanıtını verdi.
Uluslararası Kurumsal Yönetim Ağı Direktörü Anne Simpson da,
kurumsal yönetim alanındaki reformların zaman alan bir süreç olduğunu
belirterek, yerli ve yabancı yatırımcıların öncelikle yatırımlarıyla
ilgili güven duymaları gerektiğini, bunun da kurumsal yönetimle
sağlanabileceğini vurguladı.
Simpson, Türk şirketlerin aldığı notların iyi şeyler
yapabileceklerini gösterdiğini ifade ederken, risk ve kazancın yatırım
kararlarında önemli iki unsur olduğunu, bu çalışmayla Türk
şirketlerine dair risklerle ilgili bilgiler alındığını, ancak sadece
bu bilgilere dayanarak yatırım yapılamayacağını söyledi.

-"ARAŞTIRMA, DÜNYADAKİ ŞİRKETLERLE KARŞILAŞTIRILABİLİR"-

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa
Ararat da, araştırmanın S&P'nin kamuya açıklık ve şeffaflık
metodolojisi kullanılarak yapılmasından dolayı dünyadaki diğer
şirketlerle karşılaştırılabilir olduğunu ifade etti.
Ararat, S&P/IFCG Yükselen Pazarlar İndeksi'nde yer alan ülkelerin
Dünya Bankası kriterlerine göre kişi başına düşen milli gelir
itibariyle gelişmiş ülkeler eşik değerinin altında olup, bu ülkelerin
tamamında alınıp satılan toplam hisse senedi pazar değerinin yüzde
25'ini oluşturan ülkeler olduğunu kaydetti.
Bu ülkelerden seçilen şirketlerin, en az 50 milyon dolar değerinde
hisse senedi pazarda el değiştirilebilir olan, her yıl en az 20 milyon
dolar değerinde hisse senedi alım satımı yapılan ve işlem yapılan
günlerin en az yarısında hisseleri alınıp satılan şirketler olduğunu
belirten Ararat, bu yıl Türkiye'de ilk kez yapılan araştırmanın ikinci
aşamasında 2003 ve 2004 yıllarının karşılaştırılacağını, bunun da
Eylül ayında açıklanacağını bildirdi.
Melsa Ararat, "Türkiye'de yapılan araştırma şunu göstermiştir ki,
grupların tutarlı bir bilgilendirme politikası yok. Çünkü aynı holding
yapısı içindeki şirketlerin sıralamadaki yerleri çok farklı
olabiliyor" dedi.