'Haşatlı ve İpekçi suikasti gizli servislerin işi'

İstanbul eski İl Başkanlarından Recep Haşatlı ve gazeteci Abdi İpekçi'nin ölümüyle ilgili yeni bir iddia ortaya atıldı. İpekçi'yi öldürdüğü iddia edilen Mehmet Ali Ağca'nın kimlerin emrinde olduğu ifşa edildi.

'Haşatlı ve İpekçi suikasti gizli servislerin işi'
'Haşatlı ve İpekçi suikasti gizli servislerin işi'
GİRİŞ 11.10.2013 11:23 GÜNCELLEME 11.10.2013 11:23
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İstanbul İl Başkanı Abdurrahman Başkan, Recep Haşatlı ve Abdi İpekçi suikastlerinin sağ-sol olayı değil, gizli servislerin işi olduğunu söyledi. Başkan, "Bir ailenin iki tane çocuğu var; birisi sağda birisi solda. Kardeşin kardeşe kırdırıldığı bir dönem var. 12 Eylül'den sonra cezaevine düştüklerinde ikisinin de ortak kavgasının bu ülkenin geleceği ile ilgili mutlaka iyi olan düşünceleri vardı. Yapının içerisine girmiş bir sürü servis Türkiye'nin yükselişini durdurmak adına her türlü çabayı gösterdiler. Türkiye'de gerçekten sağ-sol kavgası çıkararak Türk toplumunun yükselmesini engellemişlerdir. " dedi.

3 Ekim 1978 yılında işinden dönerken Göztepe Kayışdağı Caddesi üzerinde bulunan evinin önünde 17 yaşındaki oğlu ile birlikte suikasta uğrayan İstanbul eski İl Başkanlarından Recep Haşatlı, öldürülmelerinin 35'inci yıldönümünde Zeytinburnu Merkezefendi Mezarlığı'nda anıldı. Recep Haşatlı ile ilgili soruları yanıtlayan İstanbul İl Başkanı Abdurrahman Başkan, Recep Haşatlı'nın inançlı, imanlı, hafız, kimsenin kontrolüne girmeyen gerçek bir iman eri olduğunu söyledi. Başkan, “O dönemde şehit edilen bütün ülkücülere baktığımızda katledilmelerinin altında mutlaka hikayeler olduğunu görüyoruz. Bunların hepsi Anadolu'da yetişmiş imanlı ailelerin temiz çocukları ve hepsinin ortak tarafına baktığınızda dar gelirli zor elde edilmiş, Allah korkusu ve utanma duygusu olan insanlar olduğunu görürüz. 12 Eylül maalesef bu gençlerimizin, bu çınarlarımızın, bu ülkü devlerinin toprağı bu ülkeyi seven insanlar üzerinde 12 Eylül silindir gibi geçmiştir.” ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin büyümesinden rahatsız olan servislerin bulunduğunu aktaran Başkan, şunları kaydetti: “12 Eylül'ün 17 yaşında bir delikanlısı olarak o günlere baktığımızda o günlerin olgunlaşması gerektiğini söyleyenler oldu. Yapının içerisine girmiş bir sürü servis Türkiye'nin yükselişini durdurmak adına her türlü çabayı gösterdiler. Türkiye'de gerçekten sağ-sol kavgası çıkararak Türk toplumunun yükselmesini engellemişlerdir. Genellikle dış mihrakların düşüncesi vardı Türkiye ile ilgili ne çok kurusun ne çok yeşersin, kurudukça sulayın, yeşerdikçe budayın mantığı var. Türk toplumunu hiçbir zaman yükseltmek ileriye gitmesini görmek istemezler. Onun için mutlaka bu tür senaryolar vardır. Bu senaryolar her dem devam edecektir.”

İPEKÇİ SUİKASTINDAKİ DERİN ŞÜPHE

Haşatlı ile aynı dönemde suikasta uğrayan Abdi İpekçi olayının bir sağ-sol olayından ziyade gizli servislerin ve gizli ellerin ürünü olduğunu vurgulayan Başkan, “Abdi İpekçi sahada olan ya da bu olayların içerisinden daha ziyade fikirleriyle gazetesinde yazandı. Ülkücülerin buna karşı duymuş olduğu böyle bir katledecek kadar düşman düşüncesi olma ihtimali yoktu. Ülkücüler hiçbir dönemde hiçbir kişiye karşılık onlara zarar vermeye çalışmamışlardır. Onlar kendilerini savunurken bu olayların içerisinde bulmuşlardır. Hiçbir suçsuz günahsız bir insana ülkücülerin silah doğrulttuğunu ne 12 Eylül öncesinde ne de farklı bir dönemde söylemek mümkün değildir. Çünkü bizim onla ilgili bir onun o günkü şeyi Ağca'nın baktığınızda hangi servislerin emrinde Bulgar servisinden İtalyan gizli servisine buna baktığında hatta Yunan gizli servisinden Suriye gizli servisi El muhaberata kadar herkesin içerisinde olduğu bir yapı olduğunu hepimiz görmekteyiz.” şeklinde konuştu.

‘12 EYLÜL'DE KARDEŞ KARDEŞE KIRDIRILDI'

12 Eylül öncesinde yapılan cinayetlerin hepsinin altına bakıldığında mutlaka gizli servislerin hikayesinin görüleceğini aktaran Başkan, şöyle devam etti: “Düşünsene bir ailenin iki tane çocuğu var birisi sağda birisi solda ikisi de çıktığında ve kardeşin kardeşe kırdırıldığı bir dönem var. 12 Eylül'den sonra cezaevine düştüklerinde ikisinin de ortak kavgasının bu ülkenin geleceği ile ilgili mutlaka iyi olan düşünceleri vardı. Fakat bir tarafta da eli kanlı komünist çeteler vardı. Bunlar mutlaka o dönemin Rusya'nın demir perde ülkesinin gündeminde olup bunlar memleketi için değil daha çok bu servislerin oyununu yerine getirmek adına sağ düşünceli ülkücülere silah doğrultan insanlardı. İki şeyi bir birinden ayırmak lazım bir ülkesini vatanını seven ve yiğit Anadolu çocuklarının vermiş olduğu mücadele birde onların gizli servislerin kontrolünde olan ve bunların tamamen birer tetikçisi haline gelmiş olanların mücadelesi. İki şeyi birbirinden mutlaka ayırmamız gerekiyor. Eğer bunu ayırmadığımız zaman o dönemde bu ülke için darağacına sehpaya giderek ayağını vuran Mustafa Pehlivanoğlu'nun Ali Bülent Yörkan'ların hakkını ödeyemeyiz. Onlara yazık etmiş oluruz.”

‘ASKER KIŞLASINDA GÜÇLÜ OLMALI, ÜLKE YÖNETMEK DE SİYASETİN İŞİ OLMALIDIR'

12 Eylül'den önce çıkan çatışmalarda askerin çatışmalara hiç müdahale etmediğini söyleyen Başkan, “O dönemde ki askeri cuntanın da aynı zamanda bu tür servislerin yanında olduğunu bilmemek için cahil olmak gerekir. Artık kehanet değil, o dönemde ‘bunun biz olgunlaşmasını bekledik' derken ben çok iyi hatırlıyorum. 1980 12 Eylül olmadan, Mayıs ya da Haziran aylarıydı. Çatışmalar çıktığında asker bizim bulunduğumuz noktanın arkasında hiç müdahale etmeden o mavi bereli dediğimiz o dönemde arkada dururlardı, duruyorlardı müdahale etmeden olgunlaşsın, çatışmalar büyüsün diye. O anı bire bir yaşayan ben olarak söylüyorum; nasıl oldu da 12 Eylül günü bir günde her şey güllük gülistanlık oldu. O gün bu şartların olgunlaşması adına beklenmiştir ve askeri cuntanın bu ihtilaller üzerindeki hesabını bilmek gerekir. Onlar da birilerinin kullanılan maşasıydı ve bu ülkenin hiçbir zaman askerler tarafından yönetilmesinin ülkenin selameti açısından doğru olduğunu hiç düşünmedik. Asker kışlasında güçlü olmalı, ülke yönetmek de siyasetin işi olmalıdır.” dedi.

KAYNAK: CİHAN
YORUMLAR 1
  • hursit dilaver 10 yıl önce Şikayet Et
    stockholm sendromu,haşatlı, dersim.dava,CHP ile serik ve alanya ortaklığı... rahmetli recep haşatlı ve oğlu ile 5000 şehidimizi rahmetle anıyoruz. NE AKLIMA GELDİ BİLİR MİSİNİZ.şimdiki ülkücü dava arkadaşlarımız tabi..bağlantı şöyle. dersimde.. mağaralarda katledilen dersim köylüleri veseyit rıza nın hemşoları ve dersimliler, bu işi yapan CHPyi el üstünde tutmaktalar,laf söyletmemekteler.yani tunceli ye,dersim diyelim diyen AKP ye bile karşılar.. aynen, şimdiki ülkücüler de geçmişi unutup CHP İLE HER SEÇİMDE HALVETE GİRİYORLAR.aha işte antalya.. serikte MHP kazanacak,alanyada CHP..şimdiden başkanları kararlaştırdı..aynen dersimde CHP katliamına tepkileri , stocholm sendromuna tutulmuş gibi ..MHP DE o kadar şehitten ve KUTSAL DAVAMIZDAN SONRA CHP ile halvete girmesi de dersimlinin stockholm sendromu gibi..şimdi lak lakla cevap verirler ama gerçek bu işte..haşatlıya ve 5000 ülkücüye ihanettir,CHP ile gizli ortaklık..hem de AKP ye karşı..
    Cevapla
DİĞER HABERLER
CHP Grup Sözcüsünden şoke eden gaf: Cemil Tugay'a “Cemil Bayık” dedi
Türk askeri pratiğine Baykar damgası: Kısa sürede büyük etki