Kurtulmuş'tan Katar açıklaması

Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle iftarda bir araya geldi. Kurtulmuş yemekte, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Kurtulmuş'tan Katar açıklaması
Kurtulmuş'tan Katar açıklaması
GİRİŞ 14.06.2017 20:29 GÜNCELLEME 15.06.2017 01:03

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin ilk çeyrekte yüzde 5 büyümesine ilişkin, "Bundan sonraki çeyreklerde de bu başarı devam ederek, yılı yüzde 5 seviyelerinde bir büyümeyle tamamlayabileceğimizi ümit ediyoruz. Zaten şimdiden birtakım uluslararası kuruluşların, araştırma merkezlerinin Türkiye ile ilgili görüşlerini de revize ettiğini görüyoruz. Şimdiden Türkiye ekonomisinin yüzde 4’ler seviyesinde büyümesi revize edilmiştir, biz daha da yukarı çıkmasını ümit ediyoruz." dedi.

"YÜZDE 5'LİK BÜYÜME ÜMİT VERİCİ"

Kurtulmuş, gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya geldiği iftarda, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.

Türkiye’nin, bölgenin ve dünyanın gündeminin bu kadar girift olduğu bir ortamda ortaya çıkan yüzde 5'lik büyüme rakamının Türkiye için ümit verdiğini belirten Kurtulmuş, bu gelişmenin, umutları tazelediğini bildirdi.

Bu başarı grafiğinin devam etmesini istediklerini kaydeden Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, şunları söyledi:

"Bundan sonraki çeyreklerde de bu başarı devam ederek, yılı yüzde 5 seviyelerinde bir büyümeyle tamamlayabileceğimizi ümit ediyoruz. Zaten şimdiden birtakım uluslararası kuruluşların, araştırma merkezlerinin Türkiye ile ilgili görüşlerini de revize ettiğini görüyoruz. Şimdiden Türkiye ekonomisinin yüzde 4’ler seviyesinde büyümesi revize edilmiştir, biz daha da yukarı çıkmasını ümit ediyoruz. 2016 yılının ağır faturasını geride bırakarak bu noktaya gelmekse ayrıca takdire şayan bir durumdur. 2016’nın üçüncü çeyreğinde 1,5’lik bir daralmayla karşı karşıya kalmış bir ekonomiydik. Son çeyreğinde toparlayarak 3,5 seviyesine çıkmış olduk. Şimdi 3,5 seviyesine çıktıktan sonraki çeyrekte yüzde 5’e çıkmak çok güzel bir gösterge, çok umut verici bir gösterge. İnşallah bunun devam etmesini temenni ediyoruz."

"İSTİHDAMI SAĞLAYICI, İŞSİZLİĞİ GERİYE İTİCİ BİR İVMENİN DE YAKALANDIĞI GÖRÜLÜYOR"

Kurtulmuş, özel sektör tüketimi, kamu tüketimi ve en önemlisi de yüzde 9,8'lik artışla ihracat rakamlarının ekonomik büyümede etkili olduğunu kaydetti.

Ayrıca bu dönemde, iş gücü ödemelerinin yüzde 11,6 artış göstermesinin de bir başka önemli etki olduğunu anlatan Kurtulmuş verilere ilişkin şu görüşlerini paylaştı:

“Özellikle son zamanlarda artma eğiliminde olan işsizliğin, istihdam seferberliği ve ekonomide bu gelişmeler çerçevesinde geriye doğru gideceğini gösteriyor. Yani 11,6 önemli bir artış, iş gücü ödemeleri bakımından. Burada istihdamı sağlayıcı, işsizliği geriye itici bir ivmenin de yakalandığı görülüyor. Ümit ederiz ki bu süreç, bu şekilde devam edecek. Ayrıca burada tabii kredi garanti fonunun 380 milyar dolarlık bir hacimde destek vermiş olması fevkalade önemli. Tabii ki kredi garanti fonu sürekli olacak, devam edecek bir şey değildir, böyle olmadığını hepimiz biliyoruz ama en azından reel ekonomiye destek olmak bakımından önemli bir enstrümandır. Bu, enstrümanın başarıyla kullanıldığını da gösteriyor.”

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, özellikle uluslararası yatırımcıların ve araştırma kuruluşlarının gelecek dönemde Türkiye’yi bölgede yatırım yapılmaya en müsait ülkelerden birisi olarak görmesinin de Türkiye ekonomisinin geleceği bakımından sevindirici olduğunu belirtti.

"KATAR KRİZİ ÇÖZÜMÜNDE İLGİLİ TARAFLAR GAYRET SARF ETMELİ"

Katar’daki gelişmelere ilişkin de açıklamalarda bulunan Kurtulmuş, Katar’da, herhangi bir şekilde iki ülke ya da bir ülke ve karşı taraftaki diğer ülkeler arasında reel bir sebebe dayanan bir kriz olmadığını yapay bir kriz yaşandığını ifade etti.

Bunun, birden ortaya çıkarılmış, türetilmiş, birtakım komplo teorileri içerisinde de büyütülmüş bir kriz olduğunu aktaran Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, bunun sadece ilgili ülkeleri değil, bütün bölgeyi de tesir altında bırakması mümkün ve son derece kuvvetli bir potansiyele sahip olduğunu vurguladı.

Dolayısıyla Türkiye’nin baştan beri tavrının, “Katar krizinin bir an evvel çözülmesi için ilgili tarafların mutlaka samimi bir şekilde gayret sarf etmesi” olduğunu belirten Numan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu kadar yoğun, derin ve kısa vadede siyasi olarak çözülmesi hemen hemen çok zor görünen krizler varken yeni bir krizin ortaya çıkması bölgedeki bütün dengeleri altüst edebilir. Bundan sonra çok daha farklı gelişmelerin önünü açabilir. Dolayısıyla burada ilk andan itibaren Türkiye olarak son derece açık, teenniyle, sabırla bir dış politika yürütüyoruz. Katar’a karşı yapılan baskının, hele hele ambargo gibi, hacca, umreye gidecek Katar vatandaşlarına vize verilmemesi gibi hiçbir şekilde anlaşılması mümkün olmayan tedbirlerin ortaya konulmasının doğru olmadığını, hele Körfez İşbirliği Teşkilatı bünyesinde şimdiye kadar çok yakın ilişkileri olan ülkeler bakımından da aralarındaki ilişkileri zedeleyecek yaptırımları olduğuna inanıyoruz ve bunları doğru bulmuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız ilk andan itibaren her gün birkaç tane devlet başkanıyla, gerek bölge ülkeleri, gerekse diğer batılı ve dünya ülkelerinin başkanlarıyla konuşmalarını, görüşmeleri sürdürüyor. Belli bir anlayışın da ortaya çıktığını, müspet diyebileceğimiz bazı gelişmelerin de olduğunu ifade etmek isterim. İngiliz ve Fransız tarafı da Katar ile ilgili müspet sayılabilecek bazı görüşleri dile getirdiler. Herkes görüyor ki bu büyük bir kriz potansiyeli taşıyor. Dikkatle, teenniyle inşallah bu işin sonlandırılmasını ümit ederiz.”

İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanlığı dolayısıyla da Türkiye’nin ayrı bir sorumluluğunun bulunduğunu kaydeden Kurtulmuş, Türkiye olarak bu sorumluluğun da farkında olduklarını bildirdi.

"Görüşlerimizi dile getirerek, aradaki farklılıkların bir an evvel diplomasi yoluyla çözülmesi, sorunun geride bırakılması için çaba sarf ediyoruz, sonuç almayı da ümit ediyoruz." diyen Kurtulmuş, ambargoların, Körfez İşbirliği ülkelerinin genel standardına da aykırı olduğunu ifade etti.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, bölge halkları tarafından yakından tanınan bazı din adamlarının, bazı yardım ve hayır kuruluşlarının da terörist listesine dahil edilmesini de çok anlamsız bir çaba olarak gördüklerini bildirdi.

UYUŞTURUCUYLA MÜCADELE

Uyuşturucu ile Mücadele Yüksek Kurulu Başkanlığı görevini de yürüten Kurtulmuş, uyuşturucuyla mücadele için medyadan destek beklediklerini belirtti.

Uyuşturucu konusunda son zamanlarda çok kötü tablolarla karşılaşıldığını ifade eden Kurtulmuş, “Burada toplumsal duyarlılığın artırılması, iş dünyasının, basının, spor dünyasının, sanat camiasının bu işin içerisine girmesi ve çok samimi bir kampanya yapılması gerekiyor. Buna karşı hep beraber mücadele edelim.” dedi.

"BURADA TARAF OLMAYACAĞIMIZI GÖRÜYORUM"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, konuşmasının sonunda gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

Bir gazetecinin, “Türkiye’nin Katar’ın yanında hızlıca yer almasıyla karşı blokta yer alan Körfez ülkelerinin Türkiye’ye karşı çok öfkeli oldukları anlaşılıyor. Türkiye’nin aleyhinde bazı oluşumlara destek verebilirler mi?” sorusuna karşılık Kurtulmuş, şunları söyledi:

“Ben bu krizin çok aşırı noktalara uzanmadan bir türlü dengeleneceğini düşünüyorum. Türkiye’nin tavrı ise son derece normaldir. Sadece Katar ile olan ilişkilerimizin iyi olması dolayısıyla değil. Ama birisinin de bunu söylemesi lazımdı. Burada taraf olmayacağımızı görüyorum. Suudi Arabistan için Türkiye önemli, Türkiye için Suudi Arabistan önemli. Bu krizin müşterek ortadan kaldırılabilmesi için Suudi Arabistan ile de gerekli görüşmeler yapılmıştır, gerekli fikirler müzakere edilmiştir.”

"ARABULUCULUK MESELESİ ŞU ANDA GELDİĞİMİZ BİR NOKTA DEĞİL"

Kurtulmuş, “Türkiye, girişimlerde bulunuyor ama bunun adını bir arabuluculuk noktasında koyabileceğimiz bir şey, bir bağlamı olacak mı?” sorusuna da “İleride bir arabulucuya ihtiyaç olacaksa zannediyorum, bölgede en kuvvetli arabulucu adayı Türkiye’dir. Hem taşıdığı potansiyel dolayısıyla hem bütün bölge ülkeleriyle şimdiye kadar geliştirdiği güçlü ilişkiler dolayısıyla..." diye yanıt verdi.

Özellikle son dönemde Suudi Arabistan ile olan ilişkilerin çok olumlu bir eksende seyrettiği düşünüldüğünde psikolojik bir rahatlık bulunduğunu, Türkiye'nin İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Dönem Başkanı olduğunu anımsatan Kurtulmuş, "Arabuluculuk meselesi şu anda geldiğimiz bir nokta değil, ama ilerde şartlar ortaya çıkarsa, Türkiye buna aday olan ülkelerin başında gelir.” ifadesini kullandı.

"ERDOĞAN HER AN KATAR'I ZİYARET EDEBİLİR ANCAK..."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Katar’a bir ziyaretinin beklenip beklenmediği sorusu üzerine Kurtulmuş, her an Katar’ın ziyaret edilebileceğini ancak bunun şartlarının, zamanlamasının siyasi gelişmelere göre değerlendirileceğini kaydetti.

KATAR'DA ASKERİ ÜS KURULMASI

Türkiye’nin Katar'da askeri üs kurmasına ilişkin bir soru üzerine de Kurtulmuş, Katar’daki üs meselesinin yeni olmadığını, 2014’te belli bir noktaya getirildiğini ve 2016’da anlaşmaya varıldığını, son olarak TBMM’de bu sürecin tamamlandığını bildirdi.

Üs kurma meselesinin Katar krizine denk gelmesinin tesadüf olduğunu anlatan Kurtulmuş, şunları söyledi:

“Türkiye’nin oradaki askeri üssü, Katar için tek taraflı bir savunma üssü değildir. Katar’daki üssün oraya konulmasının temel amacı Körfez ülkelerinin topyekün körfezin savunma kabiliyetinin artırılması için varılmış olan bir anlaşmadır. Tabii ki birinci derece Katar’ın sınırları içerisinde olduğu için dolayısıyla bunu bir bölgesel savunma üssü olarak görmek daha doğrudur. Şimdi bizim tercihimiz bölgeye daha fazla asker yığarak değil, daha fazla siyaset üreterek, sorunları çözmek.”

SOSYAL MEDYADA KATAR KRİZİ SONRASI SÖYLEMLER

Sosyal medyada bazı kullanıcıların Suudi Arabistan düşmanlığı ve Arap düşmanlığına dönüşen söylemlerde bulunduğu hatırlatarak, bir uyarısı olup olmadığının sorulması üzerine, Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

“Bunların hiçbirisinin Türkiye’ye faydası yoktur. Türkiye’ye zarar veren sözlerdir, laflardır. Yani bu bölgede Türkiye olarak diğer bütün ülkelerin ürettiği siyasetten ayrıldığımız nokta şurası,herkesle aynı zamanda ilişkilerimizi sürdürebiliyoruz, yani bizim için Suudi Arabistan’daki Müslüman'la, İran’daki Müslüman arasında hiçbir fark yoktur. Bizim için Endonezya’daki Müslüman'la Cezayir’deki Müslüman arasında bir fark yoktur. Biz bu mahareti ortaya koyabildiğimiz için çok şükür son 20-25 yıldır bu mezhep, meşrep meseleleri çok fazla derinleştirilemedi. Bunlar son derece yanlış şeyler. Ortada yanlış bir politika var, bu eleştirilebilir ama yanlış politika üzerinden dost ve kardeş Suudi Arabistan’a ne yönetim düzeyinde, ne de Suudi Arabistan halkıyla Türkiye halkının arasındaki bu gönül bağlarını koparacak yanlışlıklar yapılabilir, bunlara dikkat edilmesi lazım. Laf söylemek kolay herkes bu söylediği lafın ne kadar çok milletimizin geniş anlamda bölge halklarının Müslüman ümmetin lehine olduğunu düşünmesi lazım.”

FETÖ DAVASINDAKİ BAZI TAHLİYELER

FETÖ davaları kapsamındaki bazı tahliyelere ilişkin tartışmaların hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, FETÖ ile mücadele edilirken, “Kontrollü darbe” ifadesinin çok yaralayıcı bir söz olduğunu, bunun kabul edilmeyeceğini bildirdi.

“Ortada bu kadar şehidimizin olduğu, bu kadar yaralımızın olduğu insanların üzerinden tanklarla geçildiği, arabaların iş yerlerinin bombalandığı milyonlarca insanın ciddi risk altında bulunduğu bir darbe teşebbüsünden sonra bunu söylemek millete haksızlıktır, insafsızlıktır.” diyen Kurtulmuş, yargılama süreçlerinin devam ettiğini kaydetti.

Söz konusu kişiler tahliye edilmiş olsalar da yargılamalarının devam ettiğine işaret eden Kurtulmuş, “Mahkemelerin objektif bir şekilde sonuçlandırılarak, karar almalarını temenni ederiz.” dedi.

DARBENİN SİYASİ AYAĞI TARTIŞMALARI

“Darbenin siyasi ayağı” tartışmaları konusunda da değerlendirmede bulunan Kurtulmuş, şu görüşlerini paylaştı:

“Ben ilk günden itibaren, 17 Temmuz'dan itibaren söylemiş birisi olarak konuşuyorum, bu kadar hazırlanmış bir darbe teşebbüsünün mutlaka çok farklı yerlerde ayaklarının olması muhtemeldir. Yargıda, emniyette, üniversitelerde, şurada, burada onun gibi siyasetin içerisinde de bunların olması muhtemeldir. Biz üzerimize düşen şimdi kamuoyunun da bu hassasiyetlerini dikkate alarak üzerimize düşen 15 Temmuz’daki o darbe teşebbüsünün arkasındaki bütün unsurların ortaya çıkarılmasına gayret etmektir. Burada iktidar da muhalefet de ümit ederim ki millete, ‘Tamam bu mücadele yapıldı, bu mücadele sonucunda gerçekten suçlular ortaya çıkarıldı’ diyecek bir çaba ortaya koyabilir. Bu mahkemeler ve diğer bütün mahkemelerin hepsini kamuoyu yakından izliyor. Amacımız sulandırılmadan, niteliği değiştirilmeden, özellikle çatı davalarının sulandırılmadan sonuçlandırılması sonuç alınabilmesidir.”

Kamuoyunun, FETÖ konusundaki bütün davaları yakından izlediğini bildiren Kurtulmuş, “Amacımız, sulandırılmadan, niteliği değiştirilmeden özellikle çatı davalarının, Akıncı davasının, diğer davaların ve saire, bunların sulandırılmadan sonuçlandırılması, sonuç alınabilmesidir.” diye konuştu.

FETÖ SORUŞTURMALARI

OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu'nun üzerinde çok ağır yükün olduğu belirtilerek, "Bir yandan da alttan alttan bir muhalif kitlenin bir şekilde örgütlendiği söyleniyor. Yani bir takım kişilerin mağduriyet algısını artırmak için. Bu komisyon bunun altından kalkabilecek mi? Bu komisyon inceleyip sağlıklı kararlar verecek, mağdur etmeyecek ama FETÖ'cüleri de kurtarmayacak bir şey tutturabilecek mi" sorusu yöneltilen Kurtulmuş, ortada bazen kendilerine de gelen tek tek "yani bu olmaz artık" dedikleri örneklerin bulunduğuna işaret etti.

"Yani hiç olmayan adamı FETÖ'cü diye alıp işte onların adamını da bir türlü görmemek ya da onu bir şekilde kenara koymak." ifadelerini kullanan Kurtulmuş, "Bu tür şeyler var ama geçen son rakam, yani devletten bir şekilde devlet memuru olarak ihraç edilen, hakkında soruşturma başlatılan vesaire toplam devlet memurlarının yüzde 2,4'ü. Rakam olarak sanıldığı kadar çok büyük kabarık bir liste ile karşı karşıya değiliz." diye konuştu.

Toplam devlet memurları içerisinde hakkında işlem yapılan memur sayısının 115 bin dolayında olduğunu ifade eden Kurtulmuş, şu değerlendirmede bulundu:

"Ama bunun içinde bir kısmı memuriyetten atılmış bir kısmı açığa alınmış, bir kısmı hakkında soruşturma başlatılmış, hakkında bir türlü işlem yapılanların sayısı. Bunların çok kuvvetle muhtemel ki kahir ekseriyeti hakikaten bu örgütün mensubu. Rakam vermeyeyim, öyle bir rakam elimde yok ama yani diyelim yüzde 90-95'i zaten örgüt mensubu. Geri kalan mağduriyet dediğimiz kısım bu 2,4'ün çok az bir kısmı ile ilgilidir. Bunu söylemek için bu rakamı verdim."

"OHAL KOMİSYONU DOĞRU BİR ADIM"

Kurtulmuş, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu'nun kurulmasının doğru bir adım olduğunun altını çizdi. Bu komisyonun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitmeden evvel bir ara hukuk kademesi oluşturduğunu dile getiren Kurtulmuş, komisyonun hızla dosya üzerinden çalışacağı için çok sayıda hukukçu aldığını aktardı.

Numan Kurtulmuş, "Dosyalar incelenecek, tek tek her dosya hakkında karar verilecek. Yönetmeliği hazırlanıyor, nasıl çalışacağına ilişkin yönetmelik hazırlanıyor. Hangi kriterler üzerinden kişilerin başvurularının değerlendirileceği." diye konuştu.

Komisyonun çalışmaları için başlangıçta iki yıl süre öngörüldüğünü hatırlatan Kurtulmuş, "Ama eğer gerekirse bitmezse bu başvurular sonlandırılana kadar bu süre devam edecek." dedi.

OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu ile kimsenin hukuki bakımdan hakkını kaybetmemesini, herkesin mutlaka başvurabileceği bir merci olması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi öncesinde bir ara hukuk kademesi olmasını amaçladıklarını anlatan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Son Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin vermiş olduğu karar, bu çerçevede doğrudur. Yani o kararla da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi oluşturulan bu komisyonun ara bir hukuk kademesi olduğuna karar vermiş, belli bir içtihat ortaya koymuştur. Dolayısıyla süreç zor, Allah kolaylık versin. Tek tek her dosya ayıklanacak. Ama şimdi daha net bir süreç işleyecek. Nasıl işlem yapacaklarının yönetmeliği ortada olacak, hangi maddeler çerçevesinde insanların bu örgütle irtibatlı olduğu ortaya konulacak ve inşallah hızlı bir şeklide karar verilecektir diye ümit ediyorum."

Kurtulmuş, bir soru üzerine komisyonun büyük ihtimalle temmuz başından itibaren çalışmalarına başlayacağını, müracaatları alacağını dosyaları incelemeye başlayacağını bildirdi. Kriterler üzerinde çalışıldığını aktaran Kurtulmuş, 15 Temmuz'un hemen akabinden başlayan mücadeleyle ilgili bir birikimin oluştuğunu, mahkeme kararları, sorgulamalar, bakanlıkların uygulamaları, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın, emniyet istihbaratının kriterleri gibi çok sayıda uygulama olduğunu hatırlattı.

Kurtulmuş, "Bunlardan herhalde bu komisyon kendisine bir şablon oluşturacak. O şablona göre, en objektif ölçüler içerisinde kim nasıl FETÖ'cü kabul edilebilir, onu ortaya koyacak." ifadesini kullandı.

Bu kriterlerin kamuoyu ile paylaşılıp paylaşılmayacağına ilişkin soruya Kurtulmuş, "Tabi belli olacak zaten bunlar." yanıtını verdi.

"KATAR'DA TÜRK ASKERİ BULUNACAK"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Katar'a gönderilecek asker sayısına ilişkin bir soru üzerine, "Şu anda biz de bilmiyoruz, karar verilecek." dedi.

Türkiye'nin daha önce de Afganistan, Somali, Bosna Hersek, Kuzey Irak, Kosova gibi ülkelerde de yurt dışında askeri varlığının olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, "İhtiyaca göre, zamanın şartlarına göre orada Türk askeri bulunacak. Bu karşılıklı mutabakatla yani oranın yerel yetkilileri ile varılacak mutabakatla bizim Genelkurmay da o şartlar içerisinde kaç kişinin gitmesini uygun görecek, ona göre gidecek." açıklamasını yaptı.

"Katar krizinin Türkiye'ye bir yansıması olur mu? Bu konuda bir endişeniz var mı" şeklindeki soruya Kurtulmuş, "Hiçbir endişem yok. Yani bu yorumları yapanlar da Ortadoğu siyasetini kusura bakmayın çok fazla bilmiyorlar." karşılığını verdi.

Türkiye'deki siyasi tecrübe ile İhvani Müslimi'nin siyasi tecrübesi arasında hiçbir benzerlik olmadığının altını çizen Kurtulmuş, Türkiye'de siyasi mücadelenin demokratik, çok partili siyasi hayatın başladığı 1946'dan bu yana hep demokratik çerçevede kaldığını, darbeler olmasına rağmen, darbelerden sonra ortaya sandık geldiği için halkın karar verdiğini anlattı.

"Maalesef Mısır halkına böyle bir imkan bırakılmadı." diyen Kurtulmuş, Mısır halkının ilk demokratik seçimini Mursi'nin Cumhurbaşkanı seçiminde yaptığına işaret etti.

Türkiye'nin darbelere rağmen, başbakanları idam edilmesine rağmen, başbakanların altından zorla koltukları alınmasına rağmen demokratik teamüllerini yerleştirmiş bir ülke olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, Mısır ve İhvani Müslimi'nin genişleme alanındaki ülkelere bakıldığında, bunların tamamının ağır diktatörlüklerle yönetilmiş ülkeler olduğunu dile getirdi.

"İHVAN'I DOĞRU OKUSUNLAR"

Türkiye'de ise demokratik tecrübe içinden gelen bir siyasi gelenek bulunduğunu belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Demokrat Parti'den başlamak üzere. Dolayısıyla bunların ikisini birbirine benzetmemek lazım. Bölgedeki diğer aşırı formlardaki siyasi oluşumlara baktığınız zaman İhvan, bu aşırı formlar içinde demokrasiye çabuk geçebilme yeteneğine sahip neredeyse tek harekettir. Böyle bir imkanı vardı, bunu Mısır'da gösterdi, gösteremedi. Suriye'de, Irak'ta, diğer Libya'da Tunus'ta. Tunus'ta kısmen biraz daha başarılı oldu.

Bunların hiçbirisinin demokratik forma dönüşmesine müsaade edilen siyasi ortam olmadı. Burada İhvan'ı göstererek bölge ülkelerinden herhangi birisini şunu ya da bunu terörize etmenin doğru olmadığı kanaatindeyim. İhvan'ı doğru okusunlar. Keşke önlerine yıllar evvel siyaset yapma imkanları verilseydi. En azından son dönemde Tunus, Mısır, Cezayir başta olmak üzere bu mücadeleye katılma potansiyeli olan ülkelere bu imkan verilseydi. Bu söylediklerimiz kitlesel hareketler. Arkalarında milyonlarca halklarının büyük çoğunluğu olan gruplar. Kendilerini tekfirci ve aşırı selefici hareketler başta olmak üzere onlardan tecrit ederek kendilerini korumaya gayret ediyorlar.

Böyle bir ortamda akıl, bunların demokratik süreçlere katılmasını temin etmekten geçiyor. Siz El Cezire'yi teröre destek veren bir radyo televizyon kurumu haline getirirseniz bu, tam tersi amaca hizmet eder. Üç beş hayır kurumuna terör örgütü listesinde derseniz tam tersine şey yapar. Ben hiçbir şekilde İhvan hareketinin şartları, çıkışı, gelişmesi ile Türkiye'deki siyasi zeminin hiçbir benzerliği olmadığını biliyorum. Söylemesi ayıp biraz da iyi bilen biri olarak, bu benzetme doğru değildir. Birileri bu amaçlarla Türkiye'ye aba altından sopa göstermeye çalışıyorsa biraz Türkiye'yi çalışsınlar yani. Onlara diyecek başka bir şey yok."

"ŞARK GELENEĞİ, KONUŞ KONUŞ, DAĞIL"

"İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) dönem başkanıyız ama 'din adamları' diyebileceğiniz insanlar, terör listesine dahil ediliyor. Haremeyni şerifin hizmetkarı olması gereken yöneticiler yine Müslümanların yaşadığı topraklara gıda ambargosuna varan ambargolar uyguluyor. Böyle bir süreçte İİT başkanı olmak Türkiye'ye bir şey kazandırıyor mu? Bu teşkilat fiiliyatta bir işe yarıyor mu, coğrafyamıza bir faydası var mı?" sorusu üzerine, Kurtulmuş şöyle konuştu:

"Şimdi 'faydası yok' deyip bir kenara atamayız. Ortada böyle bir kuruluş var. Yeterince fonksiyonel mi? Değil. Eyvallah, onu biliyoruz. Ben de bazı toplantılarına katılmış biri olarak söylüyorum. Biraz da maalesef şark geleneği, konuş konuş, dağıl. Maalesef İslam ülkelerinin temel problemlerinden birisi ortak siyasi irade yoksunluğu. Her şey var ama ortak siyasi irade yok. İİT, etkin değil ama hiç yoktan iyidir. Bu teşkilat güçlendirilebilir, fonksiyonel hale getirilebilir, en azından Müslüman ülkelerin bir araya gelerek ortak meselelerini tartışabileceği bir zemin olarak kullanılabilir. Yeterince fonksiyonel değil diyebiliriz ama faydasız diyemeyiz."

"ÜMİT EDERİM Kİ BÖYLE BİR ADIM ATILMAZ"

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) bağımsızlık referandumu açıklaması ve terörle mücadeleye ilişkin bir soru üzerine Kurtulmuş, IKBY ile her alanda fevkalade iyi ilişkilere sahip olunduğunu dile getirdi.

Birçok konuda da karşılıklı istişare mekanizmalarını kullanarak ilişkilerde bugünlere gelindiğinin altını çizen Numan Kurtulmuş, şunları söyledi:

"Bu referandum meselesi sürekli kullanılıyordu ama bu süreçte Kuzey Irak yönetimi Türkiye ile danışmadan bir adım atacağını ortaya koyuyor. Bizim şu aşamada söyleyeceğimiz, Türkiye'nin, Irak'ın toprak bütünlüğü konusundaki tavrı açıktır. Irak'ın toprak bütünlüğü sadece Irak'ın toprak bütünlüğü değil aynı zamanda bölgenin daha fazla bölünmemesi için önemli bir tezdir. Burada bu kadar değişkenin, anlaşmazlığın olduğu dönemde yeni bir referandumla başka bir anlaşmazlık kapısının açılmasını doğru bulmadığımızı, bunun bölge barışına ve Irak'taki mikro ölçekteki sorunların bile çözülmesine katkıda bulunmayacağını ifade ediyoruz. Irak merkezi hükümeti ile Kuzey Irak yönetimi arasındaki sorunları, başta petrol olmak üzere, bütün bunlarda zaman zaman Türkiye devreye girmiştir. Merkezi hükümet ile Kuzey Irak yönetiminin iyi bir anayasal çerçevede, ilişkilerini olgunlaştırarak pratikten kaynaklanan sorunlarını da çözerek bölgede daha fazla istikrarsızlık unsuru olacak adım atılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Ümit ederim ki böyle bir adım atılmaz."

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, son dönemde terörle mücadelede, üç alanda çok ciddi bir çalışma yapıldığı için belli bir sonuç alındığını, bu üç alanın şehirler, Irak ve Suriye'den kaynaklanan terör faaliyetleri ve kırsal alandaki faaliyetler olduğunu aktardı.

Öncelik sıralamasına göre, bu alanlarda mücadele sürdürüldüğünü ancak sonraki dönemde eş zamanlı olarak hepsiyle mücadele edildiğine dikkati çeken Kurtulmuş, ilk önce hendeklerin kaldırıldığını ve arkasından her alanda bu mücadelenin sürdürüldüğünü kaydetti.

"AMERİKALILAR HALA BİR TEREDDÜT HALİNDE"

"Türkiye için şu andaki en önemli şey, PKK'nın bir daha hareket edemez hale getirilmesidir. Bunun için de bütün gücümüzle mücadele ediyoruz." diyen Kurtulmuş, şu değerlendirmede bulundu:

"Irak'ın kuzey bölgelerinde ise yeni bir durum ortaya çıkıyor. Türkiye'yi terör bakımından istikrarsızlaştırma potansiyeli taşıyan. O da PYD ve YPG'ye verilen destektir. Şimdi, Ortadoğu'da bu kadar çok silah bir yere gidecek. Şimdiye kadar 'PYD, YPG' dediğimiz, nihayetinde Ortadoğu'daki terör örgütlerinden birisiydi ama son zamanlarda verilen bu açık fiili askeri desteklerle neredeyse küçük bir ordu niteliği kazanmaya başlamıştır. Bu, Türkiye için tehlikeli bir durumdur. Hiç kimse bu silahların Rakka'da DEAŞ ile mücadelede kullanılacağını garanti edemez. Bırakın o silahları, şimdiden Türkiye'nin doğu ve güneydoğuda yaptığı operasyonlarda çok farklı ülkelerin sadece kendi ordularının envanterinde bulunan silahlarla karşı karşıya kalmıştır. Dolayısıyla bu Türkiye tarafından kabul edilemez bir durumdur. Müttefiklik ilişkisine sığmaz. Defaatle bunlar kendilerine söylenmiştir. DEAŞ'ı başka bir terör örgütü ile bertaraf etmek Amerikalılara da bir fayda sağlamaz. Son derece sakıncalı, yanlış olduğunu söylüyoruz. Amerikalılar hala bir tereddüt halinde. Tamam bu işi yapıyorlar ama buradan nasıl bir sonuç alacaklar ve bölgede daha fazla karışıklığa sebep olmadan DEAŞ'ı nasıl bitirecekler? Dolayısıyla Türkiye'nin bu noktada son derece hassas olması normaldir."

Kurtulmuş, hem Kuzey Irak hükümetinin atacağı adımı hem de bölgedeki diğer gelişmeleri yakından takip ettiklerini, bunların Türkiye'nin güvenliğiyle ilgili gelişmeler olduğunu belirtti.

"DEVLET ADIM ATINCA BÖLGE HALKI İKİ ADIM ATIYOR"

Bölgedeki Kürt meselesinin 4 ülkeyi de ilgilendirdiğini vurgulayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Suriye, Irak, İran ve Türkiye. Bu bölgedeki Kürt nüfusunun yaşadığı en fazla ülke ise Türkiye'dir. Bizim PKK'yı tamamen bitirip, eş zamanlı olarak, eşit hak ve özgürlükler temelinde bir çok şey yapıldı son 13-14 yıl içerisinde. Son seçim bunu gösteriyor. Biraz devlet adım atınca bölge halkı iki adım atıyor. Bölge halkını, 'bu devlet benim devletim, bu ülke benim vatanım' diyebileceği bir atmosfere getirmek, kurulmuş olan köprülerin kalıcı bir gönül köprüsü haline dönmesini temin etmek. Bu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da da tam bir şekilde devlet millet kaynaşmasını sağlamaktan geçiyor."

İÇ TÜZÜK KONUSU

İçtüzükte değişiklik yapılmasına ilişkin bir soru üzerine Kurtulmuş, "İçtüzük gördük, muhalefete de bir şey sağlamıyor. Zaman zaman İçtüzükteki zorluklardan kaynaklı Meclis tıkanıyor. Bir günde çıkaracağınız şey bir hafta, 10 günde çıkmıyor. Dolayısıyla İçtüzüğün bir an evvel değişmesi lazım." diye konuştu.

İçtüzük değişikliğinin yıllardır konuşulduğunu ama yapılamadığını anımsatan Kurtulmuş, "Uyum yasaları zaten mecburen yapılacak. Bunların çıkması gerekiyor çünkü eğer bu hızla giderse 2019 dediğimiz şey geldi, çok uzak bir tarih değil 2019. Dolayısıyla bunların süratle yapılması lazım." ifadelerini kullandı.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, 65. Hükümet'in bir reform, atılım hükümeti olduğunu ve çok şey yapıldığını belirterek, şöyle konuştu:

"Ekonomik rakamlar bunun da bir sonucu, bunların sürdürülmesi lazım. Esas mesele mikro başarılar. Belli şirketler, küresel rekabette önünü açtığımız şirketler, belli bölgeler, belli şehirler, belli sektörler üzerinden çok sayıda başarı öyküsü ortaya koymamız gerekir. Bu istikamette yürüdüğümüzü görüyorum. İnşallah işler doğru gider, bu adımları da atar, mikro başarıları takip edersek, orta direği güçlendirecek daha fazla adım atarsak inşallah devamı gelir."

KABİNE DEĞİŞİKLİĞİ

"Kabine değişikliği ne zaman yapılacak?" sorusu üzerine Kurtulmuş, Türkiye'de şimdiye kadar çok sayıda kabine değişikliği olduğunu anımsattı.

"Zamanı geldiği zaman, gerekli görüldüğünde kabine değişikliği yapılır." diyen Kurtulmuş, sözlerine şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanı, Başbakan oturur, konuşur, bu değişiklikler yapılır. Toplantılarda bu gündeme gelmedi. Aksine Cumhurbaşkanı ve Başbakan 180 günlük çalışma takviminin hazırlanmasını ve Temmuz başı gibi uygulanmaya konulmasını bakanlardan talep ettiler. Siyasi irade kiminle nasıl çalışacağını ortaya koyar. Bakanlar Kurulu bazen büyük revizyonlar bazen de ufak değişiklerle yoluna devam eder."

"6 aylık eylem planı kabine revizyonuyla alakalı mı?" sorusuna ise Kurtulmuş, "Hükümet programı olarak bir takım önceliklerimiz var. Tarımda, ulaşımda, sağlıkta şunu yapacağız gibi. Ayrıca her bakanlığın kendisiyle ilgili bir uygulama programı var. Dolayısıyla hem bakanlıklar nezdinde hem kurumlar bazında neler yapılacağı ve 6 aylık plan ve uygulamaların neler olacağını bakan arkadaşlarımız bunları rapor halinde verecekler." yanıtını verdi.

"EKONOMİK VE SİYASİ ALANDA BİR ATILIM RUHUNA İHTİYAÇ VAR"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, AK Parti'nin il ve ilçe teşkilatlarındaki değişikliğe yönelik soruya karşılık da şu değerlendirmeyi yaptı:

"Her zaman her dönem yenilenmeye ihtiyaç var. Yeni bir ruha yani 2023 diyoruz ama o 2023 hedeflerini de belki yeniden gözden geçirerek yeni bir yol hikayesine... AK Parti'nin siyasi tecrübesi de Türkiye'nin siyasi tecrübesi de bir şeyi gösteriyor, partilerin güçlü bir şekilde ileriye gidebilmesi ekonomik ve siyasi reformları eş zamanlı olarak gerçekleştirme mecburiyeti var."

AK Parti olarak geçmişten bu yana anayasa, siyasi partiler yasası, seçim yasası gibi konularda değişikliğe ihtiyaç olduğunu gündeme getirdiklerini anımsatan Kurtulmuş, "Bunların bir kısmı yapıldı, yapılamayanlar, önümüzde olanlar da var. Türkiye'nin ihtiyaçları da belli. Çok hızlı bir şekilde bir reform perspektifiyle ekonomik ve siyasi alanda bir atılım ruhuna ihtiyaç var." ifadesini kullandı.

Bir basın mensubunun, "Bedelli askerlik konusunda insanların zihninin karışık olduğu"na ilişkin değerlendirmesi üzerine Kurtulmuş, "Bu aşamada böyle bir çalışma yok." karşılığını verdi ve bedelli askerliğin gündemde olmadığını kaydetti.

"KAFA KARIŞIKLIKLARI DEVAM EDİYOR"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "ABD Başkanı Donald Trump iş başına geldiği dönemde özellikle AK Parti siyaseti açısından Obama dönemiyle karşılaştırma yapıldığı için daha umutlu bir bekleyiş vardı. Ancak zaman içerisinde özellikle YPG'ye ağır silah yardımı, Rakka operasyonu, en son Katar krizinde perde arkasında rolü gibi baktığınız zaman, o dönemdeki yaklaşımın biraz iyimser kaldığını düşünüyor musunuz?" sorusuna karşılık, buna iyimserlikten ziyade "iyi niyet" denilmesi gerektiğini bildirdi.

Obama döneminde gerçekten belli konularda çok ciddi görüş ayrılıkları ortaya çıktığının ve Türkiye'nin bütün çabasına rağmen, belli bir noktaya gelinemediğine işaret eden Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, şunları söyledi:

"İki konuda iyi niyetli yaklaşıyorduk, birisi Feto'nun iadesi birisi de bu PYD/YPG meselesi ama bunu söylerken de hep temkinli söylüyorduk, 'Bunun böyle olacağını ümit ediyoruz ama görelim, bakalım yeni yönetim nasıl yapacak.' Ben özellikle Ortadoğu ve çok özelde de Suriye'nin, Irak'ın nasıl çözüleceğine ilişkin Amerika Birleşik Devletleri'nin yönetiminde kafa karışıklığının devam ettiğini görüyorum. Bunu da çok açık söylemekte beis görmüyorum. Kafa karışıklıkları devam ediyor.

Yani eski dengenin sürmeyeceğini biliyorlar ama yeni denge nasıl olacak, bununla ilgili çok net, kesin, 'Bundan sonra Amerikan siyaseti böyle olur, şöyle devam eder' diyeceğimiz bir noktada olmadıklarını görüyorum. Bir kafa karışıklıkları var. Kaldı ki yani Trump'un bundan sonra Amerikan iç siyasetinde de zorlanacağı, işte bu son yargı süreçleri vesaire, Avrupa ile Amerika arasındaki gerilimin bir müddet daha devam edeceği, özellikle Ortadoğu politikalarında Avrupa ile Amerika'nın çok fazla ortak noktada hareket edemeyeceği gibi şeyler de yeni denklemin dengeleri olarak duruyor."

"MASA BAŞINDA SAVAŞ OYUNU YAPMAYA BENZEMİYOR"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, esas meselenin bu kafa karışıklığı olduğunu vurgulayarak, şu görüşlerini paylaştı:

"Mesela Türkiye ile olan ilişkilerinde de görüyoruz. Türkiye'yi uzun dönemli, kalıcı bir müttefik olarak gözden çıkarma ihtimalleri olmadığını görüyoruz ama aynı zamanda YPG/PYD'yi de kendi tabirleriyle 'Bunu bir taktik aracı olarak görüyoruz' diyerek yumuşatıyorlar. Bir taktik aracı olarak görüyoruz, neyin taktiği? Bu sorunun cevabı onlar için de yok. Sadece siyaseten bize veremiyor değiller bu cevabı. Bunun cevabı yok. Yani siz terör örgütleri üzerinden bir Ortadoğu yapılandırması yapacaksınız, bu çok net bir şekilde dünyanın bütün her bölgesinde terörün devam etmesi demektir. Bu kafa karışıklığı Amerika için iyi bir şey değil. Ne yapacaklarını çok bilemiyorlar. Şunun rahatlığı belki var, 'Uzakta bir kavga. Bizim şimdilik de çok stratejik hedeflerimizi şey yapmıyor'. Ama kusura bakmasınlar, Afganistan'a girdikten sonra, Afganistan'a girmek kolay da çıkmak zor. Ortadoğu labirentlerinde söz söylemek öyle masa başında savaş oyunu yapmaya benzemiyor. "

KAYNAK: AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
31 Mart öncesi Ahmed Arif'in şiiriyle Kılıçdaroğlu'ndan manidar gönderme
CHP'li anketçi açıkladı! CHP kendi adayının kuyusunu kazıyor! O ilçe adayına çekil baskısı