İstanbul

Başbakan Binali Yıldırım, Youtube programına katıldı

04:28 16 Haziran 2018
Başbakan Binali Yıldırım, Youtube programına katıldı

Başbakan Binali Yıldırım, ABD ile Türkiye arasında mutabakata varılan Münbiç yol haritasına ilişkin, "Şu anda 90 günlük bir anlaşma yaptık. Bu anlaşma ne? 90 gün içerisinde belirli bir takvime göre buradan PKK uzantısı PYD, YPG, bu unsurlar çıkartılacak. Oradaki yönetim yerel yönetime devredilecek. Bu Türkiye'nin ısrarlı gayretleri sonucu bu noktaya geldi." dedi.

Başbakan Yıldırım, Youtube kanalı Babala TV'de Oğuzhan Uğur'un sunduğu "Mevzular Erken Seçim" özel programına katıldı.

"Çok güçlüsünüz diye sizi destekleyenler var mı? Bunları ayırt edebiliyor musunuz? İnsanlar bunu güç için kullanıyorlar mıdır?" şeklindeki soruya, Yıldırım, şu yanıtı verdi:

"Bunları ölçmek kolay değil, görevi bıraktığınızda belli olur. Açık ve samimiyetle söyleyeyim, nüfus kullananlar var ama biz bu konuda çok titiziz. Birisi gitmiş, 'Başbakan gönderdi, filan yere müdür yap şeklinde talimatı var', adam da yapmış. Afedersin aptallık bu, kardeşim araştırdın mı, soruşturdun mu, doğru söylüyor mu? Ondan sonra da gördüğü yerde, 'efendim talimatınızı yerinize getirdik' diyor. 'Hangi talimatı kardeşim? İyi halt etmişsin' dedim. Bunlar hoş şeyler değil, kamu vicdanını yaralayan şeyler. Torpil yapıyorsun. Başka hak eden biri var, sen onu bırakıyorsun, orada ilgisiz bir adamı getirip o göreve koyuyorsun. Adam bizim adımızı kullanarak yapıyor. Siyasette belirli bir görevde olanların böyle bir derdi var ama bu konudaki yaklaşım önemli. Burada net durursanız, kararlı durursanız çok fazla yaygın yapılamıyor."

Övülmekten hoşlanmadığını, övüldüğünde işkence çekiyor gibi olduğunu belirten Yıldırım, bir insanı yüzüne karşı övmeyi onu kör testereyle kesmeye benzetti, kendisini de kimsenin övmemesini istedi.

Başbakan Yıldırım, "Altı boş haberlerin fazla yapıldığını düşünmüyor musunuz?" soruya ilişkin, "Bizim haberleri izleme, değerlendirme fırsatımız olmuyor. Önemli olan sizin ne haber yaptığınız değil, sizi izleyenlerin zihninde bıraktığı izdir. İletişim budur. Her türlüsünü duyacaksınız, sonra kendi zihninizde mukayesesini yaparak kararını vereceksiniz. Bence her şey konuşulsun. Abartılı haber yapan da yapsın, olumsuz haber yapan da yapsın. Her şeyi konuşalım. Konuşmamak en büyük tehlikedir. Konuşacağız ama bir şeyi akıldan çıkarmayacağız, birbirimiz rencide etmeyeceğiz, hakaret etmeyeceğiz, suç işlemeyeceğiz. Bunları yapmadığımız sürece her şeyi konuşalım." ifadesini kullandı.

- "Kendimi parçalıyorsam bu ülkemiz için iyi bir şey"

Konuşmasında, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne de değinen Yıldırım, anayasa değişikliği, başbakanlık sürecinde başladığını, MHP ile değişikliği meclise getirdiklerini, meclisinde görüşüp kabul ettiğini bildirdi.

Yıldırım, şöyle devam etti:

"O zamanlar da ben bu sistem değişikliğinin önemini anlatırken insanlar bana 'bu ne biçim adam' diyorlardı. Hakikaten çok yadırgıyorlardı. Ben de onlara dedim ki başbakanlık onurlu bir görev. Tabi ki bu benim için gurur vesilesi ama 1 Temmuz'da ben bu sistemin değişmesi gerektiğine inandım. Çünkü çift başlılık var. İrade de paylaşmak olmaz. İradeyi millet verir, milletin verdiği iradeyle idare yapılır. Aksi halde 28 Şubatları yaşarsınız, 80 darbesini yaşarsınız, 71 muhtırasını yaşarsınız. Siz sadece 15 Temmuz'u gördünüz. 15 Temmuz'a gelinceye kadar Türkiye en az beş darbe yaşadı. Burada anlatmak istediğim şey şu; vatandaşlarıma o gün de aynı şeyi söyledim, bugün de aynı yerdeyim. Eğer bu sistemin değişmesi için kendi koltuğumu yok etmek için kendimi parçalıyorsam demek ki bu ülkemiz için iyi bir şey. Geleceğimiz için iyi bir şey. Bu ülke için, bu bayrak için bir Ali değil, Binali feda olsun."

Aday olmamasına rağmen meydanlarda olmasını ekip işi ve yol arkadaşlığına bağlayan Yıldırım, "İlla aday olunca mı meydanlara çıkmak lazım. Biz bir ekibiz, yol arkadaşıyız. Yol arkadaşlığı pazara kadar değil, mezara kadar." dedi.

Başbakan Yıldırım, "FETÖ terör örgütünün yaptığı şeyler hakkında cumhurbaşkanımızın şöyle bir açıklaması var; 'Biz kandırıldık diyor.' Peki, lisede okuyan çocuklar kandırılmış olamaz mı? Ne düşünüyorsunuz?" şeklindeki bir soruyu, şu şekilde yanıtladı:

"Bu bir özeleştiridir. Cumhurbaşkanımız o da bir insan, özeleştiri yapmıştır. Ama örgüt olmadan önceki bu cemaatin durumuyla örgüt olduktan sonraki durumun birbirinden ayırt etmemiz lazım. Doğru, gençler de kandırılmış olabilir. Kaldırıldığı zaten aşikar, belli ama onları kandırmak için özel araçlar kullandılar. Yani gençlerin beklentisi nedir? İyi bir öğrenim yapmak, parlak bir geleceğe kendini hazırlamak. Bütün bu gizli gündemlerini anlatmadılar, bunlara anlattılar. Arka planda asıl hedeflerinin ne olduğunu gençler anladığı zaman hemen zaten yollarını ayırdılar."

- "Keşke yargı daha hızlı çalışsa"

"Hapistekilere gelecek olursak büyük bir felaketin eşiğinden döndük. Ülke o gece (15 Temmuz) gidebilirdi, işgal edilebilirdi. Çünkü bu darbeyi yapan FETÖ ekibi değil, onu azmettiren emperyal güçler var." diyen Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu:

"FETÖ sadece sahnede gözüken bir kısmı. Dolayısıyla o darbe girişiminde sayın cumhurbaşkanımızın meydanlara insanları davet etmesi onların bütün planlarını bozdu. Ben o güne kadar bir şeyde yanıldığımı anladım. Gençler apolitik, gençler ülke meseleleriyle ilgilenmiyor diye düşünürdüm ama o gece meydanın üçte biri gençlerle doluydu. İnsanların yarısı kadındı. O manzarayı görünce ülkemle, ülkem insanıyla, gençleriyle bir kez daha gurur duydum. Mahkemeler nasıl yargılama yapıyor? Bir şeyin bilinmesi lazım. Gönlümüz hiçbir suçsuz insanın ceza çekmesi değildir. Suçsuzsa ceza çekmemeli, bir yanlışa kurban gitmemeli. Bu bir ilke, yaşla kuru birbirinden ayrılmalı. Ancak yargı matematik gibi değil, iki kere iki dört değil. Yargıda veya hukukta iki kere iki üçle beş arasında bir sayı. Niye? Birisini alıyorsunuz, onunla ilgili bir iddia üzerine alıyorsunuz zaten, bir suçlama var. Sizin o suçlamayı çürütmeniz için büyük bir mücadele vermeniz lazım, bu da mağduriyet oluşturuyor. Öbür taraf, suçlayan taraf iddiasında ısrarlı oluyor, bu yüzden de zaman geçiyor. Sonunda belki masum olduğunuz anlaşılıyor ama yaşadığınız o üzüntü, o mağduriyet yanınıza kar kalıyor. Keşke yargı daha hızlı çalışsa, bütün delilleri, bütün bilgileri daha çabuk derlese bu davaları bir an önce sonuçlandırsa toplumsal huzur ve barış da olacak. Bizim onlara talimat verme, yönetme gibi bir hakkımız yok. Erkler ayrılığı var. Yürütme, yasama, yargı. Yargı kendi kuralları içerisinde, kanunlar içerisinde işini yapıyor. Bizim görevimiz yargıya yardımcı olmak. Mesela diyorlar ki şu adamı tutun getirin, biz onu yapacağız. Niye götürüyoruz deme hakkımız yok. Dosya onlarda, bilgi onlarda."

- "Tedbirli olmamızda fayda var"

ABD ile Türkiye arasında mutabakata varılan Münbiç yol haritasına ilişkin Yıldırım, "Şu anda 90 günlük bir anlaşma yaptık. Bu anlaşma ne? 90 gün içerisinde belirli bir takvime göre buradan PKK uzantısı PYD, YPG, bu unsurlar çıkartılacak. Oradaki yönetim yerel yönetime devredilecek. Bu Türkiye'nin ısrarlı gayretleri sonucu bu noktaya geldi. Biz ne dedik? Bugün El Bab'dayız, yarın Afrin'deyiz, öbür gün de gerekirse Münbiç'te oluruz. Terörle mücadelenin Fırat'ın doğusu batısı diye bir şey yok. Tehdit Türkiye'ye, bayrağımıza, ülkemize, milletimize, insanımıza nereden gelirse gelsin biz oradayız. Geçmişte yaşadığımız tecrübelere bakarsak tedbirli olmamızda fayda var. Obama yönetiminde de bunlar oradan çıkarılacaklardı. Bize verilen söz var ama çıkarmadılar. Şimdi bunu yazılı hale getirdik. Söz uçar yazı kalır. İmzalar atıldı, uygulamazlarsa bu onların ayıbı. Ne yapalım canım uygulamadılar, Amerika büyük devlet onunla mı uğraşalım diyecek halimiz yok. Hak ve menfaatlerimiz neyi gerektiriyorsa onu yaparız." dedi.

- "Komşumuza karşı savaşta..."

Başbakan Yıldırım, "Amerika Birleşik Devletleri derse ki ben İran'ı vuracağım, İncirlik'i kullanacağım derse izin verecek miyiz?" şeklindeki soruya karşılık, İncirlik'in sadece terörle mücadele amaçlı kullanımına izin verildiğini anımsattı.

Yıldırım, "Biz İncirlik'i sadece terörle mücadele amaçlı kullanımına izin verdik. Herhangi bir ülkeyi vurmak için asla ve asla bizim üstlerimizi kullanamaz. Irak'ı işgalinde Amerika Türkiye'yi kullanabildi mi? 1 Mart tezkeresini hatırlayın. 1 Mart tezkeresi, Amerika'nın üstleri ve Türk topraklarını kullanarak yapacağı bir operasyondu biz reddettik. Onun dışında İran bizim 600 asırlık, Kasr-ı Şirin Antlaşması'ndan beri herhangi bir şekilde savaş yapmadığımız komşumuz. Bir komşumuza karşı savaşta bizim onlara destek sağlamamız asla düşünülemez." ifadesini kullandı.

- "İsrail'e yaptırımların en fazlasını biz yaptık"

Türkiye-İsrail ilişkilerine değinen Yıldırım, İsrail'e en fazla yaptırımı kendilerinin uyguladığına dikkati çekti. Elle tutulur yaptırımların olduğunu aktaran Yıldırım, büyükelçiyi çektiklerini, diplomatik ilişkileri dondurduklarını en önemlisi de Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun toplanmasını sağladıklarını bildirdi.

Başbakan Yıldırım, 6 ülke dışında 128 ülkenin tamamının, İsrail'in Kudüs'ü başkent ilan etmesini ve Amerika'nın büyükelçilik açmasını reddettiğini, kınadığını anımsattı.

Yıldırım, "Bunu yaptıran, önayak olan Türkiye. Bunanla yetinmedik, iki sefer İslam İşbirliği Teşkilatını topladık, orada Kudüs'ün statüsü dahil, Filistin Devleti'nin nasıl kurulacağı ve başkentinin Kudüs olduğunu 50 civarındaki İslam ülkesi dünyaya İstanbul deklarasyonuyla ilan etti. Yani bir yerde Amerika var, diğer yanda da dünyanın diğer ülkeleri var. Amerika böyle bir inatlaşma içerisinde. Sadece orada mı? G7 toplantısı oldu, orada Kanada'da dayanamadı isyan etti, toplantıyı yarıda bıraktılar, imza da atmadılar hepsi dağıldı gitti. Dünyada bir şeyler oluyor. Küresel anlamda çok kötü şeyler oluyor. O yüzden biz bölgemizde sağlam durmalıyız." diye konuştu.

24 Haziran'da yapılacak seçimlerin "beka meselesi" olduğuna işaret eden Yıldırım, şunları kaydetti:

"Bu seçimler beka meselesidir, emperyal güçler bir uydu terör örgütü kurarak Türkiye'yi terbiye etmeye çalışıyorlar. Adayları görüyoruz, ben terörle mücadele konusuna bir şey duymadım, diğer adaylardan. Muharrem İnce'nin ilk işi Edirne'ye gidip Selahattin Demirtaş'ı ziyaret etmek mi olmalıydı? Bu Selahattin Demirtaş, askerlerimizi şehit eden PKK'ların cenazelerine giden milletvekilleri sorulduğunda, 'nasıl karşılıyorsunuz, bunlara ceza verecek misiniz?' diye sorulduğunda ne söyledi? ' Ne demek, onlar bizim kahramanlarımız. Gitmeselerdi ceza verirdim' dedi. Bu ülkeyi kimse bölemez. Yolları böleriz ama Türkiye'yi böldürtmeyiz."

(Sürecek)

YORUMLAR

ETİKETLER
Haber7.com Yerel Haberler bölümünde yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haber kaynağı olan ajanslardır.