Kayseri

Mavi Marmara saldırısının izlerini hafızalarından silemiyorlar

12:56 30 Mayıs 2016
Mavi Marmara saldırısının izlerini hafızalarından silemiyorlar

ESMA KÜÇÜKŞAHİN - Gazze'ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail askerlerince yapılan saldırıda yaralanan Kayserili gönüllüler, o gecenin izlerini hala hafızalarında ve vücutlarında taşıyor.

Gazze'ye gidecekleri uğurlamak için evden çıkan, son anda Antalya'dan gemiye katılan ve saldırıda 3 kurşunla yaralanan 36 yaşındaki Ahmet Aydan Bekar, kafasında saldırıdan kalma şarapnel parçasıyla hayatına devam ediyor.

Ciğerine isabet eden kurşun nedeniyle uzun süre nefes almakta zorlanan ve konuşamayan Bekar, hayatta kalmasını Allah'ın lütfu olarak değerlendiriyor.

İHH gönüllüsü Bekar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 6 yıl önce Kayseri'den Mavi Marmara ile Gazze'ye gidecekleri uğurlamak için evinden uğurlamanın yapılacağı Cami Kebir'e gittiğini söyledi.

Antalya'da da uğurlama töreni olduğunu öğrenince buraya da gitmeye karar verdiğini ifade eden Bekar, şunları anlattı:

"Evden 'camiye gidiyorum' diye çıkmıştım. Annemi aradım, 'Antalya'ya gidiyorum, yolcuları uğurlamaya' dedim. Gemiyi Antalya'da limanda görünce büyülendim. 'Ben bu gemiye bir şekilde binmeliyim' dedim. Yetkili birkaç kişiye söyledim. 'Kayıtlar doldu' dediler. Sonunda birileriyle görüştüm. 'Tamam gidiyorsun' dendi. Sevindim, şaşırdım. Anneme telefon açtım, 'Gazze'ye gidiyorum' diye. Annem şaşırdı, 'Evden cami diye çıktın, Antalya dedin, şimdi Gazze diyorsun' dedi. Annemden telefonda helallik aldım, gemiye bindim."

Bekar, gemide her dine mensup insanlar bulunduğunu hatırlatarak, "Biz kardeşlerimize yardıma gidiyorduk. Bütün insanların gözünde bir yardım sevinci vardı. Kudüs'e girmesi yasak olan başpiskopos da gemideydi. Topluca namazlar kıldığımızda o da kendi ibadetini yapıyordu. İmamlarımız hep farklı milletlerdendi. Saldırıdan önceki ortam çok güzeldi. Hiç tanımadığınız insanlarla arkadaşlık kuruyorsunuz, hayatımda yaşadığım en güzel günlerdi." dedi.

Ahmet Aydan Bekar, 30 Mayıs akşamı bir hareketlilik olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Gemide basın odası vardı. İsrail'in saldıracağına dair söylentiler geliyordu. Gazze'de doğal olmayan bir afet var, zulüm var. Çocuklara mama bulunamaması, hastalara ilaç bulunamaması, ev yapmak için inşaat malzemesi olmaması gibi durumlar söz konusuydu. Bizim hayatımızda ne varsa onlarda yoktu. Biz de bu ambargonun kalkması için yola çıktık ve bu davadan vazgeçmeyecektik. Saldırı olması halinde neler yapılacağına dair herkese görevler verildi. Kimi doktorluk kimi hemşirelik yapacaktı. Meşru müdafaa yapıp Yahudileri gemiye almayacaktık."

- Saldırı gecesi

Bekar, saldırının her anını hala hatırladığını aktararak, şöyle devam etti:

"İsrail'in gece 02.00'de saldıracağı söyleniyordu. Biz geminin üst katındaydık. Gece 02.00'de saldırı olmadı ama herkes tedirgindi. Bizlere can yeleği, gaz maskesi dağıtılmıştı. Sabah 04.00'te abdest almaya gittiğimde insanlar bağrışmaya başladı, silah sesleri duyuldu. İsrail askerleri gemiye çıkmaya çalışıyordu, ateş ediyorlardı. Arkadaşlar ellerindeki soda şişesi, patates, soğan ile askerleri püskürtmüşlerdi. Helikopterlerle ses, sis, ışık bombası attılar ilk önce. Birkaç arkadaşımızın vurulduğunu görünce geminin üst katından aşağı indim. Bir siyonist askerle boğuşurken silahı elime geçti ancak biz söz vermiştik silah kullanmamaya. Silahı bıraktım, fiziksel olarak boğuştuk. O sırada silah sesi duydum, ilk kurşunu hissetmedim. İkinci kurşun koltuk altımdan girmişti, bunu hissettim. Askeri kendime siper ettim o sırada başka bir İsrail askeri tarafından vuruldu. Bir kurşun daha yedim sol omzumdan. Yerde yatarken bir kurşun sektiği için şarapneller kafama saplandı. Bir asker geldi, yerde yatanların başına, vücudunu basıyor, başka biri yerdekileri tekmeliyordu. Her yer kan kokuyordu, yerde 2 saat filan yattım. Kurşunlardan biri akciğeri patlatmıştı, biri kalbi sıyırmış, biri ciğere saplanmıştı. 3 kurşundan 2'si çıkmış, biri kalmıştı. Ellerim kelepçeli yerde yatarken nefes alamıyordum. 'Ahmet buraya kadarmış' dedim çünkü canımın çekildiğini hissediyordum. 'Allah'ım şehitlerden eyle' diye dua ettim."

Gün ağarırken helikopterden inen birinin kendisine müdahale ettiğini anlatan Bekar, "Bu kişi elbiselerimi kesti, beni evirdi çevirdi. İki iğne saplayıp, neşterle göğüs kafesimin altından kesti. Kurşun girip çıktığında canım acımadı, canlı canlı kesince canım yandı. Parmakları içeride bir şey arıyordu. Kurşunu çıkarmış o an. Tel Aviv'de bir hastaneye götürdüler. Burada kendimi kaybetmişim. O doktorun yaptığı kurşunu çıkarma amaçlı değil kanıtı çıkarmak içinmiş. Kullandıkları kurşunun standartlardan farklı olduğu, deneme amaçlı olduğu zaten sonradan ortaya çıkmıştı." ifadelerini kullandı.

Bekar, 5 gün İsrail'deki hastanede, 15 gün de Ankara'da tedavi gördüğünü, bu sürede makineye bağlı olarak nefes aldığını ve serumla beslendiğini belirtti.

Yaşadığı o günün beynine kazındığını dile getiren Bekar, "Allah'ın hikmeti, çabuk iyileştim. Kafamdaki şarapnellerden birisi içeride duruyor. Şehitlerin neden acı çekmediğini orada anladım. Şehadetin tadını ağzımıza sürdü. Ailem bir süre haber alamamış benden. Bir ara adım şehitler arasında geçmiş. Aileme sürekli farklı haberler geliyormuş. Büyükelçi, hastanede ziyarete geldiğinde, kağıda babamın telefonunu ve yaşadığımı söylemelerini yazdım, ailem böyle haberdar oldu yaşadığımdan. Mavi Marmara saldırısının ardından ümmette bir diriliş, kendine gelme gerçekleşti. Gazze'nin adını duymayan Afrika'daki insanlar bile duymuş oldu." şeklinde konuştu.

- "İsrail, milyar dolarlar teklif ediyor"

Kayseri İHH'nın yönetiminde yer alan ve Mavi Marmara saldırısında hafif yaralananlar arasında yer alan 50 yaşındaki Ali Tokluman da 6 yıl önce bir aile babası olarak insancıl duygularla bu yürüyüşe katıldığını ancak bir savaş ortamının içinde kendini bulduğunu dile getirdi.

Olayın üzerinden yıllar geçmesine rağmen etkilerinin kendisinde sürdüğünü ifade eden Tokluman, şöyle konuştu:

"Uzun süre kelepçeli kaldığımız için elimin iki baş parmağı da duyarlılığını kaybetti. İnsan olarak yaşadığım bir travma var, ruhsal etkileri üzerimde. Son nefesimi verene kadar da bu sürecek. Mavi Marmara hala seyahatine devam ediyor. Hukuki mücadelemiz sürüyor. Eğer insani bir yürüyüş için söz vermeseydik bize silahla saldıranları bertaraf edecek kabiliyetteydik ancak verdiğimiz bir söz vardı. Mavi Marmara'dan sonra bu insanların fiziksel şartları daha kötüye gitmiş olabilir. Bir şeyi yaralı bırakırsanız daha çok acı çeker. Bunu yarım bırakmak dünyadaki güç sahibi yöneticilerin utancı olsun. Dokunulmaz, laf söylenemez diyen siyonistlere karşı hukuki mücadelemizi başlattık, sürüyor."

Tokluman, "Mahkum etmeden bize dünyaları verseler hukuki olarak geri adım atmayacağız. Onların suç işlediklerini kabul etmeleri gerekiyor." dedi.

YORUMLAR

ETİKETLER
Haber7.com Yerel Haberler bölümünde yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haber kaynağı olan ajanslardır.