Kur'an tefsirinde sıradışı bir yorum!

Tevhit Mesajı adlı Kur'an tefsiriyle dikkatleri üzerine çeken Prof. Hasan Elik'ten Kur'an-ı Kerim yorumunda milat olacak değerlendirmeler:

Kur'an tefsirinde sıradışı bir yorum!
Kur'an tefsirinde sıradışı bir yorum!
GİRİŞ 23.07.2014 11:00 GÜNCELLEME 23.07.2014 12:11
Bu Habere 13 Yorum Yapılmış

Prof. Dr. Hasan Elik ve Muhammed Coşkun, Tevhit Mesajı adında tek ciltlik bir özlü Kur'an tefsiri hazırladı. Fikir Yayıncılık'tan çıkan tefsir, Kur'a-ı Kerim'i daha iyi anlamak isteyenlerin başvurabileceği önemli bir eser.

Kur’an’ın her sûresinin ana konusu olan tevhit mesajını esas alarak yapılan çalışma, ilahi mesajın daha iyi anlaşılabilmesi imkanı sunuyor. Tefsirin temel mantığı, Kur’ân-ı Kerim’in nüzûl ortamında ifade ettiği anlamı, klasik tefsirlerden de istifade ederek okuyucuya özlü bir şekilde sunulmak istenmiş olması...

PROF. ELİK'İN ÖZLÜ KUR'AN TEFSİRİ İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRMELERİ

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Elik ve Araştırma Görevlisi Muhammed Coşkun, "Tevhit Mesajı: Özlü Kur'ân Tefsiri" adıyla neşrettikleri ve bazı İlahiyat profesörleri tarafından milat olarak nitelendirilen çalışmalarında; lafzî çeviri ile yapılan Kur'ân meallerinin okunmasının ve tavsiye edilmesinin doğru olmadığını, bunun yerine nüzul ortamını dikkate alarak hazırlanan tefsir tarzında kısa çevirilerin okunmasının gerekli olduğunu, lafzî çevirinin hangi dilde olursa olsun manayı tam olarak vermesinin mümkün olmadığını söylüyorlar.

İşte Prof. Dr. Hasan Elik'in değerlendirmeleri:

Çalışmanızın isminde “meal” kelimesi yer almıyor. Siz meallerin Kur'ân'ın mesajını anlatma konusunda yeterli olmadığını öne sürüyorsunuz. Bize bu konuda kısa bir değerlendirmede bulunur musunuz? 

Ülkemizde Kur'an'ın anlaşılması istikametinde oldukça verimli çalışmalar yapılmış, özellikle Osmanlı döneminde klasik tefsir literatürüne dâhil edilebilecek ilmî eserler üretilmiştir. Ancak Cumhuriyet döneminin başlarından itibaren, İslâm dünyasının genelinde hâkim olan Batılılaşma rüzgârının da etkisiyle, klasik tefsir geleneğini göz ardı edip doğrudan Kur'an'a müracaat etme ve Kur'an'ı Türkçe 'ye tercüme edip halkın istifadesine sunma eğilimi ön plana çıkmış ve bu çerçevede Kur'an mealleri telif edilmeye başlanmıştır.

MEALDE NUZÜL DÖNEMİ DE MUTLAKA DİKKATE ALINMALIDIR

Bugüne kadar 200 civarında meal inceledim ve gördüm ki hepsinde Kuran'ın lafzî yani sözlük manası esas alınarak çeviri yapılmış. Oysa Kur'ân bu şekilde bir çeviriyle anlaşılamaz. O, ancak nüzul ortamı dikkate alınarak yapılan tefsirlerle anlaşılır. Bu ortamı yansıtan malumata sahip olmadan, sadece lafızların okunması ile anlaşılması mümkün değil.

Diğer taraftan Kur'ân'ın dili, edebî / lirik bir özellik taşıyor. Soğuk, monoton, akademik bir dil kullanmıyor. Yaşanan hayatın içerisinde Hz. Peygamber'in tevhit mücadelesine eşlik ediyor, yeri geliyor ona ve mü'minlere manevî destek veriyor, onları müjdeliyor, yeri geliyor müşrikleri tehdit ediyor, onlara dünyevî ve uhrevî uyarılarda bulunuyor. Bu yüzden Kur'ân, olayların birebir anlatımını değil, tevhit mücadelesinde Hz. Peygamber ve ashabına destek olacak türden değerlendirmesini yapıyor. O halde Kur'ân metninin, etrafını çepeçevre kuşatan bu ortamdan soyutlanması, onun anlamının büyük oranda budanması anlamına gelecektir. İşte meallerin (en başarılı olanlarının bile) kaçınılmaz olarak karşı karşıya oldukları temel sorun budur. Yoksa mesele, meal yazarlarının kusuru değildir. Bu alanda oldukça başarılı ilmî eserler vermiş nice donanımlı şahsiyetler (örneğin; Mehmet Âkif ve Elmalılı) dahi, meal yaptıkları zaman aynı sonucu üretmekten kaçınamamışlardır. Bu durum, meal mantığının zorunlu sonucudur. Zira meal yazarı; nüzul dönemini anlatan cahiliye edebiyatı, tarih ve siyer bilgisinden yararlanamamaktadır. Elmalılı merhumun tefsirindeki başarısı ile mealini karşılaştırdığımızda bu apaçık görülecektir. Aynı şey, Mehmet Akif'in Kuran'ın kısmen edebi tefsiri mahiyetindeki muhteşem eseri Safahat'ı ile ona isnat edilen ve kısa bir zaman önce neşredilen meali için de mevzu bahistir.

MEAL KUR'AN-I KERİM'İN MANASINI OKUMAK DEMEK DEĞİLDİR

Peki, siz meal okunmasına karşı mısınız?

Öncelikle şunu ifade edelim ki;  mesele incelendiğinde, İslam tarihi boyunca Kuran'ı anlama disiplini olarak bugünkü şekliyle meal diye bir yöntemin söz konusu olmadığı, Kuran'ın muhtasar (özlü) veya mufassal (geniş) tefsirleri olduğu görülür. Sayısız çalışmalardan oluşan tefsir külliyatı bunun kanıtıdır. Kuran kelimelerinin lügat manalarını açıklayan ve Kur'an'ın tefsirini anlamaya yardımcı olacak türden çalışmalar, (Şerh-u kelimat'il - Kuran) bugünkü meallere referans teşkil etmez. İşaret ettiğimiz üzere meallerde âyetlerin sadece lafızlarının çevirisi yapıldığı ve Kur'an'ın nüzûlüne eşlik eden sîret-i nebevî ( Hz.Peygamberin hayatı) hiç dikkate alınmadığı için, ilâhî kelâmın mâna ve maksadı ortaya konamamakta, ifadeler türlü yorumlara açık muğlaklıkta kalmaktadır. Bütün bunlardan dolayı meal okumak Kur'ân'ın manasını okumak değildir. Kur'ân'ın manasını okumak ancak tefsirlerle mümkündür.

Ayrıca mealler, “doğrudan Kur'ân'la baş başa kalmak” ve oradan hareketle bir dinî düşünce üretmek şeklinde bir yaklaşımı da yansıtıyor ki bu, Kur'an'ı; birçok düşüncenin referansı yapma tehlikesini içermektedir. Nüzûl döneminde yaşayan insanlar için son derece kolay anlaşılır ve açık olan bu kitap, bugünün okuyucusu için son derece karmaşık hale gelmiştir. Bu karmaşıklığın nedeni, kitabın kendisi değil, aradan uzun bir zamanın geçmiş olması ve o şartların bütünüyle unutulmuş veya göz ardı edilmiş olmasıdır. O halde,  bugün Kur'ân'ı anlamak birtakım teknik bilgilere sahip olmayı, konunun usûlünü, kaynaklarını ve tarihi sürecini dikkate almayı gerektirir. Meal okuyucusuna, bütün bunlar olmadan doğrudan Kur'ân'ı anlamak gibi imkânsız bir vaatte bulunuluyor. 50 sene önce yayımlanmış bir kanun metnini bugün anlamak için birçok teknik bilgiye, dönemin şartlarına dair malumata ihtiyaç varken,  meallerden Kur'ân'ı anlamayı vaat etmek doğru değildir. Aksine, oradan anlaşılan şeyin çoğunlukla Kur'ân'ın mesajına aykırılığı dahi söz konusudur.

KURAN'IN ÖZELLİĞİ LAFZİ ÇEVİRİYİ İMKANSIZLAŞTIRMAKTADIR

Siz Kur'ân'ın "meali" değil muhtasar yani "özlü tefsiri" olur diyorsunuz. Bunu biraz daha açar mısınız?

 Şöyle ki ayetlerin nüzûlüne sebep teşkil eden olaylar ve genel olarak Hz. Peygamber'in sîreti,  anlamı tayin edici rol oynamaktadır. Nitekim âyetlerin Mekke'de veya Medine'de nâzil olmasının üzerinde durulmasından maksat budur. Âyetler açıklanırken bu husus dikkate alınmazsa, “Mekke'de” veya “Medine'de” nâzil olmuştur gibi ifadeler, içerikten yoksun, kelimelerden öte bir anlam ifade etmez. Buradan hareketle diyebiliriz ki âyetlerin, bir ikâme ettiği (olumlanan), bir de nefyettiği (olumsuzlanan/reddedilen) anlamları vardır. İkame edilen anlam metnin içindeyken, nefyedilen anlam  çoğunlukla siyerdedir; Hudeybiye'de, Bedir'de, Uhud'da, Hicret'tedir. İşte, Kur'an'ın bu özelliği, lafzî çeviriyi imkânsızlaştırmaktadır.

Yeni yayınlanan "Tevhit mesajı: Özlü Kuran Tefsiri" çalışmanız var. Bu çalışmanın diğer tefsir çalışmalarından farklı ne gibi özellikleri var?

Bu çalışmada; tefsir ilminin temel kaynaklarını teşkil eden klasik tefsirlerde yer alan ve "ilk anlamı" ortaya koymaya çalışan rivayet ve yorumları esas aldık. Bu yorumların dışında bir kanaate ulaşmış isek bunu sebepleri ile ortaya koyduk.  Kendi düşüncemizin yeterli ölçüde müdellel olduğunu düşündüğümüz yerlerde, görüşümüzü metinde verip dipnotlarda açıklamalar yaptık. Kanaatimizi yeterince müdellel kılamadığımız yerlerde ise, metinde klasik görüşü yazıp, dipnotta kendi kanaatimizi bir vecih olarak okuyucunun takdirine sunduk.

Hiçbir sonuca varamadığımız, anlayamadığımız âyetler de oldu, bunları anlamış gibi davranmadık, metinde klasik yorumlardan birini verdik ve dipnotta o âyeti anlamadığımızı, bununla beraber klasik yorumlara katılmadığımızı sebepleriyle birlikte belirttik ve kendimizin de bir başka anlama ulaşamadığımızı açıkça ifade ettik.

Daha genel anlamda, bütün âyetlerin anlamlarını içerecek şekilde söylemek gerekirse, çalışmalarımız neticesinde ulaştığımız kanaatlerin insanî zaaflarla mâlûl olabileceğini, bütün dikkatimize rağmen yanılabileceğimizi, içerisinde yetişip yaşamakta olduğumuz kültürel ortamın belirleyiciliğinden kaynaklanan sübjektif yorumlara meyletmekten kurtulamadığımız hususlar olabileceğini, bizi “biz” yapan “sınırlı ve kusurlu” oluşumuzu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmadık. Kanaatlerimizden en emin olduğumuz durumlarda bile kendimizi şaşmaz-yanılmaz görmedik, doğrusunu daima Allah'ın bildiğini (gelişigüzel bir söz olarak değil, içtenlikle ve inanarak) sık sık tekrarladık. Bütün bu zaaflara karşı bizi mâzur kılacağına inandığımız şey emeğimiz ve niyetimizdir.

 Bu çalışma okuyucusuyla buluştuğunda inşallah maksat hâsıl olacaktır.

KİTABIN KÜNYESİ

Eserin adı: Tevhit Mesajı

Yazarları: Prof. Dr. Hasan Elik - Muhammed Coşkun,

Yayın tarihi: 2013

Sayfa sayısı: 1407 sayfa

Yayınevi: Fikir Yayıncılık

ISBN: 6056413308

Dili: Türkçe

KAYNAK: HABER7
YORUMLAR 13
  • Murat BÖÇKÜN 9 yıl önce Şikayet Et
    fİYATI PAHALI. İNTERNETTEN BAKTIM 75 TL.. OLURMU YANİ.. tamam yazarın hakkı ödenmez 1 milyarda verilse yeridir ama 75 tl verip bir kitap alacak türkiyede 10.000 kişi yoktur.. 75 milyonluk bir ülkede 10 bin çıkar geriye kalan 74 milyon 990.000 kişi alamaz..
    Cevapla
  • Hacı Ahmet ALAGÖZ 9 yıl önce Şikayet Et
    siyerli tefsir.... Din eğitimi siyerli meal ile başlamalı. Yani Kuran nüzul sırasına göre Peygamberimiz(sav)'in hayatı ile beraber hazırlanmalı
    Cevapla
  • Kadim Kültür 9 yıl önce Şikayet Et
    mustafa islamoğlu na şii diye iftira atan zat. hesap gününe inansan böyle ucuz ve kolay konuşmazsın. imanınızı sokakta mı buldunuz
    Cevapla
  • Mehmet 1 yıl önce Şikayet Et
    İslamoğlu şii mi bilmem ama sakat olduğu kesin.. ister şüphe et ister etme?
    Cevapla
  • veysi21 9 yıl önce Şikayet Et
    HAYIRLI OLSUN. Kur'an'ın anlaşılması için emek harcayanlardan Allah razı olsun.Gerçekten Ayetlerin nüzul sebebini bilmek anlamayı kolaylaştırır. Eski tefsirlerden Taberi Tefsiri,yenilerden Mevdudi'nin tefsiri...
    Cevapla
  • mustafa yavuz 9 yıl önce Şikayet Et
    Kur'anı Peygamberimiz nasıl anlamışsa, O'nun sohbet arkadaşları yani talebeleri. nasıl anlamış ve uygulamışsa, sahabenin arasında büyüyen Tabiun Kur'anı nasıl anlamışsa ve uygulamışsa bizim için bağlayıcı olan odur. günümüzde meal yazanların büyük çoğunluğu ya üç kuruş para kazanmak veya kendi heva ve heveslerine Kur'anı uydurmak istiyorlar.1400 senelik kazanımları (müktesabatı) yok sayıyorlar. bütün bunlar bir projenin yansımalarıdır.bizi Kur'anla vurmak isteyenlerin projesi. İçin Hz. Muhammedin (sav) olmadığı, imanına ve dindarlığına Allah Tealanın Kur'anda şehadet ettiği sahabenin ve uygulamalarının olmadığı,tabiinin ve tebeu tabiinin olmadığı bir din anlayışı üretmek istiyorlar.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Sırrı Sakık TBMM bahçesinde PKK terörünü kutsadı! Önder Aksakal'dan efsane yanıt
Bakan Tekin: Öğretmen atama rakamında uzlaştık