İslam felsefesi yeniden hayat buldu

VII. yüzyılın başlarında kadim medeniyet havzalarında canlılığını neredeyse kaybetmiş olan felsefe, yaklaşık iki yüzyıl sonra Bağdat'ta başlayan ve Helenistik dünyada oluşan felsefî birikimin Arapça'ya aktarılmasını sağlayan tercüme hareketi sayesinde tekrar hayat buldu.

İslam felsefesi yeniden hayat buldu
İslam felsefesi yeniden hayat buldu
GİRİŞ 21.11.2013 03:05 GÜNCELLEME 21.11.2013 03:05

Tercüme edilen eserler, inşa edilmekte olan çok dinli, çok ırklı ve çok kültürlü İslâm medeniyetinin farklı entelektüel ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda müslümanlar tarafından yeniden ele alındı.

Bu da dünya felsefe tarihinin felsefî geleneklerinden biri olan İslâm felsefesini tarih sahnesine çıkardı. 

Türkiye'de İslâm felsefesi alanında ciddi bir seviyeye ulaşan akademik birikimi bir araya getirmeyi hedefleyen bu kitap, İslâm felsefesinin klasik dönemini (VIII-XII. yüzyıllar) tarihî ve problematik açılardan incelemektedir.

Kitabın tarihî bölümlerinde klasik dönemin öne çıkan on bir filozofu ile klasik sonrası döneme yön veren dört büyük düşünür ele alınmakta; tematik bölümlerde ise felsefenin temel alanları (mantık, psikoloji/epistemoloji, metafizik, ahlâk ve siyaset), İslâm felsefesine intikal eden literatür ve problemleri ile İslâm filozoflarının bu disiplinlere yaklaşım tarzları açısından ayrıntılı bir şekilde irdelenmektedir.

Türkiye'de İslâm felsefesi alanında yoğunlaşan ve ciddi bir seviyeye ulaşan akademik birikimi bir araya getirerek, bu alanda eksikliği uzun yıllardır hissedilen telif bir başvuru eseri ortaya koymak amacıyla hazırlanan bu kitap, İslâm felsefesinin klasik dönemini (VIII.-XII. yüzyıllar), tarihî ve problematik açılardan ele almak üzere tasarlanmıştır.

Yirmi bir bölümden oluşan kitabın İslâm felsefesinin mahiyeti meselesini ele alan giriş bölümünün ardından ilk olarak İslâm felsefesinin Antik ve Helenistik dünyadan tevârüs ettiği felsefî birikim değerlendirilerek bu birikimin İslâm medeniyetine nasıl aktarıldığı incelenmiştir.

Bu bölümün devamında ise klasik dönemin öne çıkan on bir filozofu (Kindî, Ebû Bekir er-Râzî, Fârâbî, İhvân-ı Safâ, İbn Miskeveyh, İbn Sînâ, Gazzâlî, İbn Bâcce ve İbn Tufeyl, İbn Rüşd, Sühreverdî) müstakil bölümlerde irdelenmiş, klasik sonrası dönemde (XIII.-XIX. yüzyıllar) felsefenin geçirdiği serüvenin mahiyeti hakkında ise Fahreddin er-Râzî ve Nasîruddin et-Tûsî ile İbnü'l-Arabî ve Sadreddin Konevî'ye dair bölümler aracılığıyla okuyucuya genel bir çerçeve sunulmaya çalışılmıştır. 

Kitabın "tarihî" kısmını oluşturan bu bölümlerde, filozofların hayatları ve eserleri hakkında ana hatlarıyla bilgi verilmiş, her filozofun öne çıkan felsefî görüşleri üzerinde yoğunlaşılmıştır.

Felsefenin temel alanlarının (mantık, psikoloji, metafizik, ahlâk ve siyaset) incelendiği, kitabın geri kalan bölümlerinde ise her bir alanın, İslâm felsefesine intikal eden literatürü ve problemleri hakkında bilgi verildikten sonra bu meselelerin İslâm filozofları tarafından ele alınış şekilleri ayrıntılı bir şekilde ortaya konulmuştur.

Dikkatli okuyucunun hemen farkedeceği üzere, klasik dönemde felsefenin kapsamında yer alan tabiat ve matematik bilimleri kitapta ele alınmamaktadır. Bu durum kitap açısından bir eksiklik olsa da Türkiye'deki İslâm felsefesi çalışmalarının yoğunlaştığı ve dolayısıyla ihmal ettiği alanları göstermesi bakımından da manidardır.

Kitabın son bölümü ise felsefenin İslâm medeniyetinde hangi yollarla öğrenildiği ve öğretildiği konusuna tahsis edilmiş olup, klasik sonrası dönemde felsefenin farklı entelektüel gelenekler üzerindeki etkisini görmek açısından önemli veriler sunmaktadır.

Ek bölümlerde ilk olarak, tercüme hareketi yoluyla Arapça'ya tercüme edilen Yunanca felsefî eserlere dair bir listeye, ardından da kitapta müstakil olarak ele alınan İslâm filozoflarının Türkiye'de neşir ve tercüme edilen eserlerine dair bibliyografik bir çalışmaya yer verilmiştir. 

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Ukrayna, Kırım'daki Rus S-400 sistemlerini vurdu
Keskin nişancı Gazze'de işgalci İsrail askerini böyle öldürdü