'Aile Medeniyetinin Sonu' aileler için yayında

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Sayın Prof. Dr. Saffet Köse’nin kaleme aldığı kitap ücretsiz dağıtılıyor...

'Aile Medeniyetinin Sonu' aileler için yayında
'Aile Medeniyetinin Sonu' aileler için yayında
GİRİŞ 06.10.2015 00:33 GÜNCELLEME 06.10.2015 00:34

Din, ilim ve düşünce hayatımıza kazandırdığı birbirinden değerli kitaplarla tanıdığımız Gençleri Evlendirme ve Mehir Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Sayın Prof. Dr. Saffet Köse’nin kaleme aldığı Genetiğiyle Oynanmış Kavramlar ve Aile Medeniyetinin Sonu isimli kitabı, zengin bir akademik literatür taranarak yazılmış olup, alanında yayınlanan önemli eserlerin başında gelmektedir. Bu bağlamda eser, gerçekten önemli bir boşluğu doldurduğu gibi, 4. baskısını da yaparak birçok olumlu tepkilere de vesile olmuştur.

Kitabın yazarı, kitabın yazılma gerekçesini şöyle açıklamaktadır: “Modern dünyada, aileyi kuran ve yaşatan değerler bütününde, onu çerçeveleyen normlarda, kültürel kodlarda, ilişkiler ağında kısaca aileyi kuşatan zihniyet dünyasında farklılaşma dikkat çekici boyutlara ulaşmıştır. Bunun gelişme ya da bozulma olarak yorumlanması insanların baktığı açıya göre değişebilir. Ancak bir gerçek var ki sadece Müslüman dünyada değil bütün toplumlarda bu değişimden belli ölçüde rahatsızlık duyulmakta ve arayışlar sürmektedir.

Görebildiğimiz kadarıyla geleneksel aileyi değiştiren, bir başka ifadeyle modern aileye dönüştüren iki öge öne çıkmaktadır. Büyük ölçüde diğerleri bu ikisine bağlı olarak gelişmektedir. Birincisi dinin alanını oldukça daraltan ve dini belirleyici kurum olmaktan çıkaran seküler yaşam biçimi, ikincisi de kadın figürünün yeniden inşası ve bu yolla toplumsal kodların değiştirilmesidir. 

Sekülerizm dünyanın kutsanması ve hazların tanrılaşmasına zemin hazırlamış, kadının yeniden inşasıyla da rollerde karmaşa doğmuştur. Yeni kadının merkezinde olduğu modern hayat, aile kurumunu bambaşka bir şekle sokmuştur. Bu değişmeden Müslüman dünyanın da etkilendiği ve çeşitli yapısal sorunlar yaşadığı bilinmektedir.

İslam Tarihi’nde, gelenek içinde oluşan ancak dinin özünden kaynaklanmayan kültürel formlar olabileceği gibi dinin temel ilkelerinin modern dünyanın bazı kabulleriyle uzlaşabileceği noktalar da elbette mevcuttur. Tutarlı bir yöntem ve içeriden bir bakışla bu noktaların tespiti ile fıtrat gerçekliğine dayalı ortak insani değerlerin yön verdiği uygulamaların yaşatılması, uygun olmayanların ise ayıklanması elbette mümkündür. Modern değerleri merkeze alarak din ile moderniteyi uzlaştırmak ve onu din üzerinden meşrulaştırmaya çalışmak birçok açıdan sorun doğurmaktadır. Dini gönderen ve insanı yaratan Allah olduğuna göre din ve insan arasında bir uyumsuzluk beklenemez. Bugün insanlık, bir kriz içinde ise ya bu bağlantının kopmasından ya da sağlıklı kurulamayışındandır.

Kur’ân-ı Kerîm’in aileyi düzenleyen hükümler konusunda ayrıntıya girmesi kendilerindeki maslahatın sabit oluşu sebebiyledir. Onların zamana ve mekâna göre değişmemesinin sebebi budur. Evrensellik ve süreklilik özelliği arz eden bu hükümlerle modern değerler arasında bir çatışma çıktığında bizim açımızdan esas sorun, modernliğin zihinler üzerinde kurduğu tahakküm ve onun aşındırıcı etkisiyle ayetleri ya farklı bir yöntemle -mesela tarihselcilikle- devre dışı bırakmak ya da ilgisiz yorumlarla başka anlamlar yükleyip sü-i te’vilde bulunmak; modern değerlerle örtüşmeyen hadisleri de rivayet tekniği üzerinden geçersiz hâle getirecek bütün imkânları kullanmak, bu yaklaşımlarla da Allah ile irtibatı kurulamayan hiçbir çözüm ve talebe sıcak bakmayan insanımız için modernliğin meşruiyet zeminini oluşturmaktır. Oysa insanlığın düştüğü sıkıntıya karşı fıtrat değerleri doğrultusunda çözüm önerilerinin geliştirilmesi ve usulüne uygun şekilde sunulması en azından zihinsel anlamda selim fıtrat ve akıl sahipleri nezdinde olumlu karşılık bulacaktır. Bir varoluş mücadelesi bilinci ve içeriden bir bakışla, özden bir seslenişle modernliğin meydan okumasına karşı onunla yüzleşme, sağlam ayaklar üzerinde durabilme, insanlığın vahşileştiği bir dönemde insani özü gösteren bir ışık yakma hamlesi olacaktır.

Hz. Peygamberimizin (s.a.v.) “Bir keler deliğinden girseler siz de gireceksiniz” (Buhârî, “Enbiyâ’”, 50, “İ‘tisâm”, 14; Müslim, “İlim”, 6; İbn Mâce, “Fiten”, 17; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 325, 327, 336, 337, 450, 511, 527; III, 84, 89, 94) dediği seküler dünyayı sıkı sıkıya takip eden Müslümanlar onların yaşadığı sorunlarla çok hızlı şekilde tanışmıştır. Bunun doğurduğu problemler gitgide derinleşmektedir. Esas felaket, çok kısa süre sonra Batı’nın şu anda yaşadığı kronik sorunlarla İslam dünyasının karşılaşacak oluşudur. Bu sonuç, mevcut gidişattan bellidir. Her gün beş vakit namazın her bir rekâtında Allah’ın tekrar ettirdiği Fâtiha Sûresinde, bu insanların yolundan gitmeyeceğimize dair verdiğimiz sözün ya da yine namazlarda sık sık okuduğumuz Kâfirûn Sûresindeki “ben sizin yaşam biçiminize ve inancınıza uymam”, “sizin yaşam biçiminiz size, benimki bana”  ifadelerinin bilince dönüştüğünü söylemeye imkân var mıdır? Bunun cevabını herkesin kendisine sorması gerekir. Eğer bu bilinç olsaydı bugün özgürlük, eşitlik, hazcılık (hedonizm), benmerkezcilik (egoizm), kadınlık ve erkeklik normları, eşyaya bakış, dünyaya ya da dine yaklaşım tarzı vb. kavramlar, tutumlar ya da davranış kalıplarının dayattığı hayat yerine “benim yaşam biçimim bana”  ayetinin davranışa dönüştüğü görüntüler daha berrak olurdu ve her namazda duasını ettiğimiz “sırat-ı müstakîm” üzere sabit kalma çabası daha sağlam bir zemin bulurdu. Oysa Müslüman dünyanın zihni modernliğin işgali altındadır ve bu yüzden sağlıklı düşünme yetisi hasar görmüştür. Bu noktada Kur’ân-ı Kerîm’in Muhammed ümmetine yüklediği iki vazifeye sahip çıkmak gerekecektir: Birincisi; iyiliği hâkim kılan ve kötülüğü engelleyen yapısıyla insanlar için en hayırlı ümmet olmak. İkincisi; orta yolu benimseyerek insanlığın modeli olmak. Müslüman dünyaya düşen vazife, “Allah-insan, insan-insan, insan-âlem, din-dünya, dünya-ahiret, madde-mana, kadın-erkek…” arasında dengeyi koruyan, ifrat ve tefritten uzak, orta yolu tutan “vasat ümmet” olarak diğer ümmetlere model olma görevinin bilinciyle hareket etmek, bunu yaparken de yüksek ahlakî değerlerin beşer formundaki ifadesi olan Hz. Peygamber’i model almaktır.  

Modernitenin ailemize ruh veren değerleri, kendine özgü mistisizmi ile itici hâle getirdiği ya da değiştirdiği bilinmektedir.  Bu değerlerin içeriden bir bakışla yeniden ele alınıp aktif hâle getirilmesine ihtiyaç vardır. İşte bu kitap, on yıl boyunca bu amaçla yurt içi ve yurt dışında verilen konferanslar, ulusal ve uluslararası sempozyumlarda bildiri olarak sunulan fikirlerden oluşmaktadır. Bunlardan birçoğu basılmıştır. Yoğun talep üzerine bir kitapta toplanma ihtiyacı hissedilmiş ve yeni ilavelerle bu kitap vücuda getirilmiştir. Dolayısıyla kitabın asıl amacı ailemizin sorunlarını fark ettirmek, bu kurumu ilgilendiren şer‘î kavramlardaki yitik özün izini sürmek ve kaybolan anlamlarını, zenginliğini, derinliğini keşif çabalarına bir nefes üflemektir. Modern kültürün derinden etkilediği, olumsuz sonuçlarının çok güçlü ve derin olduğu, sorun olarak ortaya çıkan uygulamaların çözüm zannedildiği bir dünyada bu hususun büyük önem kazandığını belirtmeliyiz. Özellikle modern dünya ile İslâm âleminin ortaklaşa kullandığı kavramlardaki karmaşaya dikkat çekmektir. Aradaki ortaklık sebebiyle kavramlarımıza eklemlenen parazitleri ayıklama, en azından fark ettirme temel hedeftir. Bu bağlamda kadın-erkek eşitliği ve ilişkileri, haklar ve özgürlükler, tüketim, roller, mahremiyet, cinsellik, hazcılık, mahalle baskısı gibi aile kurumunu özünden ilgilendiren kavramlar ele alınmaya çalışılmaktadır. Bu sebeple kitaba Genetiğiyle Oynanmış Kavramlar ve Aile Medeniyetinin Çöküşü adı verilmiştir.”

Kitap, giriş, üç bölümden ve sonuç kısmından meydana gelmektedir. 
Girişte, modernlik ve sorunları başlığı altında modernitenin karakteristikleri analiz edilerek Müslüman zihni üzerindeki etkilerine yer verilmekte, bununla ileriki bölümlerde işlenen modernitenin aileye olan etkisi konusuna bir zemin hazırlanmaktadır.

Birinci bölümde, kendisini din karşıtlığı üzerine konumlandıran modernitenin dinin sahasını iyice daraltması, ailenin ise dinin geniş şekilde düzenlediği alan olmasının getirdiği gerilimin aileye olan olumsuz etkileri  irdelenmektedir. 

İkinci bölümde, Kur’ân ve Sünnetin ailenin mutluluk ve kalıcılık esası üzerine kurulmasını öngören ilke ve tedbirleri ele alınmaktadır. 

Üçüncü bölümde, aile içinde kaçınılmaz olarak ortaya çıkan uyuşmazlıkları yönetebilme becerisi ve çözüm önerileri Kur’ân-Sünnet perspektifinden incelenmektedir.
Sonuç kısmında ise giriş ve diğer bölümlerde varılan sonuçlara ve bazı tekliflere yer verilmektedir. En önemlisi Batı’da üretilen çözümlerin Müslüman toplumlarla doku uyuşmazlığı bulunduğu ve çözümün içeriden bir bakışla, öze dönüşte olduğuna vurgu yapılmaktadır.

Yayın dünyamıza bu çok değerli eseri kazandıran Prof. Dr. Saffet Köse Hocamızı tebrik eder; ilim, düşünce ve kültür hayatımıza katkıları yolunda başarılarının devamını dilerim.

Ayrıca bu çok kıymetli kitabın basılmasına vesile olan Gençleri Evlendirme ve Mehir Vakfı’na ve Vakfın Genel Başkanı Sayın Mustafa Özdemir’e teşekkürü bir borç bilir, çalışmalarında başarılar dilerim.

Kitap, Mehir Vakfı Yayınlarının bilgi@mehir.org bilgi@gencmehir.org adreslerinden “ücretsiz” temin edilebilir.

Mehir Vakfı Yayınları: Musalla Bağları Mah. Sarnıç Sok. No: 2, Selçuklu/Konya
Tel: 0332 236 146

KİTAP TANITIMI 

Mehmet DERİ (Editör, Araştırmacı-Yazar)
Kitabın Yazarı: Prof. Dr. Saffet Köse      
Kitabın Adı: Genetiğiyle Oynanmış Kavramlar ve Aile Medeniyetinin Sonu
Yayınevi, Basım Yeri ve Yılı, Sayfası: Mehir Vakfı Yayınları, 4. Baskı, Konya 2015, 434 sayfa.

KAYNAK: HABER7
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Japon deprem uzmanından yeni uyarı! 'Asıl fay daha kırılmadı'
Binlerce kişinin emekliliği iptal ediliyor! Faiziyle geri ödeyecekler