Yüreğiyle haykıran bir suskun Cahit Koytak

Herkesin gönlüne değecek kelimeleri kainatın uçsuz bucaksız zenginliğinden seçen şairlerden biridir Cahit Koytak.

Yüreğiyle haykıran bir suskun Cahit Koytak
Yüreğiyle haykıran bir suskun Cahit Koytak
GİRİŞ 24.02.2017 15:51 GÜNCELLEME 24.02.2017 15:51

Kültür Bakanlığı Kültür ve Sanat Özel Ödülü’nü alan şair “En büyük vasfım yazdığım şiirlerdir” diyor

"Aşık olduğumla kalırım sanıyordum Fazladan bir de şair oldum Bir hançerin ucu değil, çünkü, Bir kanadın ucu çizdi yüreğimi" Sımsıkı saran bir düş çemberi içerisinde, kelimeleri kendinden büyük laflar söyleyerek öne çıkmaya çalışan hırslı gözlerin arasında sadece gönül sesini işitenlerin duyabileceği kimseler vardır. Sözleri slogan gibi duvarlara, pankartlara yazılmasa da gönüllerin en saf ve hakiki köşelerinde saklı durur. İnsan yığınlarıyla dolu koskoca dünya içinde kendini yapayalnız hissedenlerin hiç söylenmeyen çığlıklarını işitir, coşkulu çağlayanlara yön veren minik taşlar gibi dingin kelimelerle gönüllerin derinliğine ses verir. Herkesin gönlüne değecek kelimeleri kainatın uçsuz bucaksız zenginliğinden seçen şairlerden biridir Cahit Koytak...

OK GİBİ KELİMELER

Günlük sözlerle konuşarak değil şiirlerinden dizeler okuyarak kendini anlatması bu yüzdendir. İnsanların arasında kendini kainatın bir okuyucusu olarak görerek, göremediklerimizi bize göstermek için mahcup ve münzevi köşesinden şefkatli birer ok gibi fırlattığı dizelerle seslenir...

Soğuk ve karlı günde Erzurum'da yedi çocuklu bir ailenin ferdi olarak başladığı mütevazı yaşamının izlerini ömrü boyunca üzerinde taşıyan Cahit Koytak, babasının anlattığı halk hikayelerindeki kahramanlar arasında ufuklara yelken açıyordu. Küçük bir kardeş olarak evdeki büyüklerin biriktirdiklerini kendisine yaşam sermayesi yapan şair, büyüklerinin kitaplarından öğrendikleriyle hayatın yollarını adımlamaya başladı. Anadolu'da yetişen her çocuk gibi bir yandan, büyüdüğünde kimsenin yardımı olmadan yaşayacağı yılların hayalini kurarken, diğer yandan yoksunlukla geçip giden günlerin çentiklerini de yüreğine kazıyordu. Siyah önlüklü günlerinde sınıfından tanıdığı arkadaşlarıyla Erzurum'un kekik kokan havasında koşturduğu sırada yüreğinde tutuşan kıvılcımları kelimelere döktüğü günlerde başlamıştı ilk şiirleri...

Hayatı boyunca mahcup bir yaşam sürdüren o gizli yüreğin hiç söylenmemiş sözlerle gizli saklı kalmasını, yanlış anlaşılmamak için bilindik kelimelerle değil, şiirle konuşmasıyla ifade etmiştir.

"En mühim vasfım yazdığım şiirlerdir. Dünyadan, olan bitenlerden bahsetmek bana göre şiirle okur arasına girmek gibidir. Bu sebeple topluluklar içine çıkmaktan imtina ettim ve münzevi bir hayatı tercih ettim.

Bu durum biraz da münzeviliği seven tabiatımdan olsa gerek. Lütfen beni anlayınız!
Bir şairi en iyi anlatan şiirleridir.

Zaten şairin tüm dünyası şiirlerine yansımıştır " Eğitimini tamamlamak için İstanbul'a doğru yola çıktığında, hayalleri kendinden önce şehrin sokaklarına varmıştı bile... 22 yaşında Sezai Karakoç'un Diriliş dergisinde şiirinin yayımlanmasıyla birlikte hafızalarda yerini aldı. İstanbul Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'ni okurken aynı zamanda şair kimliğiyle de adını duyurdu.

1973'te okulu bitirip meslek hayatına atıldığında da aslında ekmeğin değil hayallerinin kavgasına girişmişti. Mühendislik mesleğini bir süre yaptıktan sonra ticaret yapmaya başadı. Çok iyi derecede İngilizce ve Fransızca bildiği için çeviri eserlerde ismi öne çıktı. 1988 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından Yılın Mütercimi seçildi.

KAİNATIN HAYATIN SESİNİ İŞİTMEK

Cahit Koytak, üzerine giydiği elbiseler ne olursa olsun, Erzurum'dan yola çıkarken bavuluna koyduğu hayalleri gibi mütevazı ve mahcup çizgisinden hiç kopmadı. 1990 yılında şiirlerini topladığı ilk kitabı İlk Atlas yayımlandığında usta şair olarak kitlelerle buluştu.

Yeryüzünü ve nimetlerini sunan yaratıcının sesini işitmek için gönlünü bir başka açan Cahit Koytak, şiirlerinde de hep bu üslubu kullandı. Kelimelerindeki sadelik, onun saf ve temiz dünyasının izlerini yansıtan bir işaret gibiydi. Onun için başkaları gibi olmak yerine kendi gibi olmayı tercih etti.

Sosyal ve siyasi olaylara karşı duyarlılığını da hiç yitirmeyen Koytak'ın şiirlerini tarihleriyle okuduğunuzda, bir duygu almanağıyla karşılaşırsınız.
Şiirinde Gazze'yi, Afrika'yı, 28 Şubat'ı, Hrant'ı, ezilmişliği ve direnişi bir asi üslubuyla anlatan Koytak, aslında uzun ve meşakkatli bir yolculukla ayak bastığı metropolde, kaybedecek bir şeyi olmadığını da dile getirmektedir. Çünkü o, sözleriyle, yaşamıyla ve kazandıklarıyla bir bütün olarak hayata karşı dik durmayı baştan tercih etmiştir.
Kültür Bakanlığı Kültür ve Sanat Özel Ödülü verilen usta şair Cahit Koytak, kendisine yapılan tüm röportaj ve söyleşi taleplerini her zamanki gibi mahcup bir şekilde geri çevirirken, "Beni yazmak istiyorsanız şiirlerimi okumanız yeter" demişti. Sadece şiiriyle kendisini anlatabileceğine inanmasının ardında da çocukluğundan beri kendisini var eden o sessiz çığlığı işitmek için dilinden kaleminden dökülen mısralarının gücü yatıyordu.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Muhittin Böcek'in tek kozu CHP seçmenini bile irite ediyor
Manipülasyonun havada uçuştuğu günlerde hatırlamak ve unutmamak kadar değerli ne olabilir