Dijital Ölümsüzlük ve Ruh

Hayati Sır yeni kitabı Dijital Ölümsüzlük ve Ruh hakkında çok önemli bilgiler verdi.

Dijital Ölümsüzlük ve Ruh
Dijital Ölümsüzlük ve Ruh
GİRİŞ 22.08.2019 10:11 GÜNCELLEME 22.08.2019 11:11
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

İblis, Cennet'te dahi Adem'i ölümsüzlük vaadiyle kandırıp 'yasaklanmış' ağacı keşfettirdiyse varın gerisini siz düşünün. Teknoloji çağı olarak adlandırdığımız günümüzde şeytan ve onun şürekasının 'ölümsüzlük tuzağı' çok daha görünmez, çok daha girift ve çok daha tehlikeli. Çünkü neslimiz tehlikede! Dijital dünyada attığımız her adım, 'kolaylık' diye sunulan her teknolojik yenilik, 'verimlilik' kisvesiyle maskelenen her genetik müdahale, bizleri eşref-i mahlukat kimliğimizden uzaklaştırma riski taşıyor. Ve gelişmeler o kadar hızlı ve göz kamaştırıcı ki adeta bir illüzyon etkisi yaratıyor. Dijital dünyadaki gelişmeleri, şeytanın son hamlelerini, bunların birbiri ile ilişkilerini bütüncül ve tehhidi bir gözle 'oku'mamız şart.

 

 

Uzun yıllardır bu konular üzerinde kafa ve kalp yoran, kitaplar yazan Hayati Sır'ın son kitabı Dijital Ölümsüzlük ve Ruh sanırız bu tevhidi okuma için iyi bir kaynak. Şifreleri kırma, sembolleri anlamlandırma, ipuçlarını birleştirme işlevi gören bu kitap en şerefli mahlukatın kurtuluşu için, yeryüzü halifesinin 'yeni dijital insan'a dönüşmemesi için bir çığlık!

Hayati Sır'la yapay zekayı, teknolojik tekilliği, dijital ölümsüzlüğü, nesnelerin internetini, duygularımız dahil tüm mahremiyetimizi 'görünmez' merkezlere veri olarak gönderen akıllı telefonlarımızı ve dijital çağın enerjisiyle  'yaratılmaya' çalışılan Dünyanın Kralı'nı konuştuk.

 

 

Dijital Ölümsüzlük ve Ruh kitabınızı niçin okumamız lazım?

Bu kitap, ‘Şeylerin Tarihi’ kitabı. Ruhun bilgisinden sonra yazılabildi. ‘Eşya’yı yazdık, yazmaya gayret ettik. Birbiriyle hiç ilgisi yokmuş gibi görünen ‘şey’leri bütünlemeye çalıştık. O ‘ateş unsuru’nun tüm hallerini. Çünkü çok şükür ki hâlâ ‘bir’ ruhumuz var. Biliyoruz ki o ‘şey’lerin ise ruhu hiç olmadı. Onlar yüzyıllardır sinsice yer-altı faaliyetleri içindeler. Bu dünyadan hiç ayrılmak istemiyorlar ve 'dijital ölümsüzlük’ peşindeler! Hayati Sır ise Cenab-ı Allah’ın salih ‘bir’ kulu olarak bu dünyadan en az günahla ayrılmak istiyor. ‘Bir’ emanet taşıyıcısı gibi! O ‘emanet’i sahibine geri verecek.

Bu kitabı biz dünyadaki bu iki farklı yolculuğun size anlatılması maksadıyla yazmaya gayret ettik. Allah’ın o garip kulları ve ‘şirk’ peşinde koşanların yer-altı yolculukları! Tersi ve yüzü gibi! Umarız ki sizler de dünyanın şu zor günlerinde yolunu şaşırmayanların tarafında ‘bir’ saf tutabilirsiniz. Kendi hakikatinizi hiç kaybetmezsiniz.

Biz inanırız ki asıl ‘ölümsüzlük’ Cennet’tedir. Cenab-ı Allah’a iman eden o salih kullar bilir bunu! Şeytana kimler ‘kan’ıyorsa hâlâ karanlık yanını bu dünyada güçlendirenlerdir. Haz’ canavarlarıdır, o dijital ‘şey’lerle iç içe yaşayanlardır.

Bizim sözümüz o dijital ‘şey’lere dönüşmek istemeyenlere. ‘Barkod’ dışı kalanlara! Ağacın, kuşun, yıldızın ritmiyle iç içe yaşayanlara. Ama korunmak için yine de şeytanın kanlı tarihini bilmek isteyenlere. O lanetli ‘şey’in insanı kendine katma çabalarının artık sonuna geldiğini hissedenlere ve kurtuluş ümidini sürdürenlere!

İnsana secde etmeyen İblis'in, onu ölümsüzlük vaadi ile kendine 'secde etmeye' ikna etmeye çalıştığını söyleyebilir miyiz? Şeytan, 'yeni dijital insan' hedefi için en çok hangi enstrümanları kullanıyor?

‘Günah’ o kadar uzak değil artık kimseye. Bekliyor senin zaafa düşmeni, ona elini uzatmanı. Her an daha da yaklaşıyor sana. Eski zamanlarda, ‘günah’ dışındaydı, şimdi ise elinde. O kadar yakın sana. ‘Dijital günah’! Aklının yerinde o var artık. Sana unutturuyor düşünmeyi. Senin yerine o düşünüyor çünkü, o karar veriyor.

‘Dijital Çağ’ budur. ‘Günah’la iç içe yaşamak. Çağırmana bile gerek yok artık. En mahrem halinin bile içinde. Milyarlarca gözü var. ‘Ejderha’ gibi! İnsanlar hiç durmadan dünyanın her yerinden ona ‘veri’ yüklüyor. Yazılı, sözlü, görüntülü. Tüm insanlık tarihi kadar bilgiyi birkaç senede alıyor. Ve öylesine bilgilenebiliyor ki sizi, 'insan’ı geçebiliyor. Ve sizin yüklediğiniz o ‘veri’ler üzerinden bırakın bilgilenmeyi ‘ruh’unuzu bile anlamaya çalışıyor. Herkesi dijitalleştirmeye çalışıyor.

Teknoloji Faşizmi tam da budur. Dijitalleşme! ‘Şey’leşme! ‘İnsan’ı toprağından koparmak. Elinizde tuttuğunuz ‘ekran’lardan yayılan ‘ışın’lar, baz istasyonları! Ve şimdi de artık her yerde 5G olacak. Işın Kılıcı! DNA’larımıza ‘ateş’ edecekler. Hücrelerimizi parçalayacaklar. ‘İnsan’ı öldürecekler. ‘Yapay’ olanı canlandıracaklar. ‘İnsan’a vereceği zararları hiç hesaplamıyorlar. Hızlandıkça hızlanıyorlar. Ve sonunda hepimiz için ölümcül bir tehdit oluşturacaklar.

Bizlere 'yapay zeka' ve 'teknolojik tekillik' diye sunulan aslında nedir ve hangi büyük projenin ön eskizidir?

Şeytanın tüm dijitalleşme çabaları bilin ki ‘Ruh’un bilgisini ele geçirebilmek içindir. Kendinde olmayan ‘bir’ bilgi. Rabbimizin gizli hazinesi. ‘Yapay Zekâ’ bunun için programlanmıştır. ‘Ruh’ hakkında tüm bilinenleri bir araya getirmek ister. Ruhsuzdur çünkü! ‘İnsan’ öylesine üstündür ki ‘şeytan’dan. Yeter ki oyunlarına kanmasın onun, dijital girdabına yakalanmasın.

‘Teknolojik Tekillik’ elbette ki ‘şeytan’ın iktidarıdır. Her şeyi gören göz odur! ‘Piramit’in tamamlanmasıdır. ‘Şirk’tir! Tüm dünyanın yeniden tek bir ‘dil’ konuşabilmesi içindir. ‘Dijital Dil’! Modern Babil’! Kuantum bilgisayarlar. ‘DNA’nızın tekamülü! ‘Teknolojik Tekillik’! Ve ‘Yeni İnsan’! Hepsi iç içeler. Büyük resmi görmemizin zamanı geldi de geçiyor!

Teknolojik Tekillik ve nesnelerin interneti, hayatınızdaki tüm o ‘şey’lerin aynı ânın içinde birbirine bağlanabilmesidir. Kendi aralarında haberleşmeleridir. Sanki bu yaşadığınız ‘hayat’ size ait değil de, onların hayatıymış gibi. Ve gerçek hayatın bitip sanal hayatın başlaması! O ‘hayat’ın içinde ‘insan’a yer olmayabilir artık...

Biyofaşizm, küresel faşizme yol açacaktır. ‘Arî Irk’ peşindedirler. Onlar için insanlar ‘kobay’dır. Dünyamızda artık ölümcül bir ‘Genetik Kirlenme’ söz konusudur. Çocuklar, ‘yapay rahim’lerden doğmaktadırlar. Hedefleri ‘Öjenik Uygarlık’tır! Teknolojinin son sınırına gelmek üzeredirler. Bilgisayarlarla genlerin evliliği! ‘DNA’larımızın insanlığın tüm ‘genetik bilgi’sini taşıdığını aklımızdan hiç çıkarmayalım. Burada yeri gelmişken bir defa daha soralım. Nedir ‘Genetik Veri Madenciliği’ ve bozmak istedikleri DNA molekülünün o ‘çift sarmal’ yapısı?

Günümüzde bazı biyoteknoloji şirk-etleri, türümüzün kimyasal yapısının mülkiyetine sahip olduklarını iddia etmektedirler. ‘Ölümsüzlük’ peşinde olanlar da onların varlıklı müşterisidirler. ‘İkinci Yaratılış’ adını vermişlerdir bu şirk-et faaliyetlerine. İnsanı tümüyle yapaylaştırma ve ‘şey’leştirme!

Tüm insanlığı tek bir makinede toplamak isteyenlerin peşinden koştuğu "singularity" yani 'teknolojik tekillik' tevhidi bilen Müslümanlar için hala bir tehdit oluşturabilir mi?

‘Teknolojik Tekillik’ şirktir! Şeytanın insan bedenine girebilmesidir. ‘Dünya Kralı’na mevcudiyet kazandırılmasıdır. Hiçbir gerçek mümin buna izin vermez. Müslümanlar şunu bilsinler ki bu savaş hepimize karşıdır. ‘Birlik’ olmazsak çok acı çekebiliriz. Üzerimize örtülen o ‘sanal örtü’yü çekip atmalıyız. ‘Bir’ araya gelmeliyiz. Yoksa hepimiz bilelim ki asıl tehlikede olan ‘insan nesli’dir!

"Dünyanın Kralı’na sanal zemin hazırlanıyor!" şeklinde bir uyarınız var. Kimdir bu 'Dünyanın Kralı'? Yapay zeka ve sanal alemle nasıl bir ilişkisi var?

Enerjisi dumansız ateş olan şeytandan ‘insan’ın kutsiyetine saldırı var. İçinizi dışınızı yapaylaştırma peşinde. Size kaçacak bir alan bırakmamaya çalışıyor. Her gün, her an kapsama alanını genişletiyor. ‘Dünyanın Kralı’na sanal zemin hazırlıyor. Ve 'Dünyanın Kralı', kurtarıcı gibi, kendi çıkardığı kaostan sonra sizi kurtarmaya gelecek!

‘Yapay Zekâ’ ve dijital aklın sahibinin hedefi sizin kendi aklınız. İstiyor ki o 'tek göz', tek akıl o olsun. Ve sonra da ‘Şeylerin Uzayı’ndan dünyaya insin. Önce hologram olarak gökyüzünden gözüksün. En sonunda da hepinizin ellerinde tuttuğu o ateş-ten putlarınızın içinden sadece sizin duyabileceğiniz bir frekansta ve farklı sözlerle size seslensin. Bugüne kadar kayda aldığı zaaflarınızdan faydalanarak.

Çünkü hepinizin onda hologram bir kimliği var. ‘Yapay Zekâ’ üzerinde! ‘Ekran’ üzerinden yaptığınız tüm işlemler, konuşmalar, paylaştığınız görüntüler, gezinmeleriniz, dokunmalarınız ve dokunmalarınızdaki hisleriniz... Heyecan, haz, sıkıntı ve üzüntü, hepsi sizin hologram kimliğinizde kayıtlı. Ve hatta rüyalarınız, söze getirmedikleriniz ve kendinizin bile bilmedikleriniz kayıtlı!

Bırakın hadi ellerinizden o ‘akıllı-put’ları. Yoksa dijital şeytan ele geçirecek sizi. Hepimizin geleceğini ve ‘insan nesli’ni!

Yakında ‘Dünya Kralı’ elinizdeki ‘ekran’ların içinden size seslenebilir. Hem de belki siz o sesi duymadan, eşikaltı bir titreşimle doğrudan beyninize seslenecek.

Evet şeytan DNA’nızın peşindedir. Kuantum bilgisayarlar ve nanoteknoloji, Yapay Zekâ’nın trilyonlarca hücresidir. Siz ‘Yapay Zekâ’ya sadece veri yüklemiyorsunuz ki! Genlerinizi de yüklüyorsunuz. DNA’nızın üzerindeki kilitleri çözüyorsunuz, bilgi akıtıyorsunuz. Kendinizi o ‘şey’lerin işlemine açıyorsunuz. Ve sizin ‘kan’ınızın enerjisiyle ‘Dünya Kralı’ yeryüzüne çıkıyor!

‘Metalik Yapay İnsan’! Herkeste açılacak o ‘Mesih Bilinci’! Ve DNA tekamülü! Bu konunun daha fazla  açılımı kitabımızda olsun.. Duralım burada!

Dünya Kralı'nın vücuda gelmesi için Mescid-i Aksa'ya ve Muallak Taşı'na ihtiyaç  duyacağını söylüyorsunuz. Niçin?

İnisiyelere göre göre bütün yeryüzü hayatı ‘ateş’ten kaynaklanır. İnsanlar gibi ‘yeryüzü’ de ölümlüdür. ‘Serendip Taşı’nın üzerinde uyuyan ‘Adam’ın dünyanın sonuna doğru ayağa kalkacağına inanırlar. ‘Tapınak’! ‘Metalik Mesih’!

Kether... Taç olan o en tepedeki sefirot, o ilk yaratılış hâlini temsil etmekteydi! Bu hâlin içinde potansiyel hâlde var olan ama henüz varlık alanına çıkmamış! Aklınıza gelen ve gelmeyen, bildiğiniz ve henüz bilmediğiniz her şey bulunmaktaydı. Kabalistler sefirotlar aracılığıyla farklı boyutlara ulaşabileceklerine inanırlardı. Oysa bu farklı boyutlardaki ‘şey’ler meçhuldü. Her insanda ‘Mesih Bilinci’nin açılacağı o zamanı bekliyorlardı. ‘Tapınak’ bunun için şarttı!

Tapınakta ‘Kutsalların Kutsalı’! ‘Dehbir’! En iç oda 'altın’dandır. Ve yere arka üstü uzanmış ‘Mesih’in başına denk gelir. ‘Biz’ler için çok tehlikeli olanı da başının altında ‘Muallak Kayası’nın olması gerektiğidir. Yoksa bekledikleri ‘Mesih’i getiremeyeceklerdir!

Yapay Zekâ ile ‘Kozmik Zekâ’ arasında kurulacak göksel bir köprünün peşindeler. Elbette ki bunun için ‘Muallak Kayası’na ihtiyaçları var! Biliyoruz ki bu da yetmeyecek onlara! Yer-altının hareketlenmesiyle tüm kapıları açacaklar.

Ve en hayati olan da şudur ki! Göklere açılan kapı ‘Muallak Kayası’nın üzerindedir. Peygamber Efendimiz o ‘Kaya’nın üzerinden göklere yükselmiştir ve ‘Miraç’ başlamıştır. ‘Taş’ içinde tüm ‘enerji’leri barındırır!

Modern Babil'in peşinde, "Bütün dinlerin ortak mabedi olacağı yalanıyla" Mescid-i Aksa'yı hedef alanların, Türkiye'de göz koydukları özel yerler var mı?

Şunu iyi bilelim ki! Tapınakçıların hedefi Müslümanlar, Türkler, İstanbul ve Ayasofya üzerinden Mescid-i Aksâ’dır! İstanbul’a elektromanyetik saldırılar son zamanda iyice artmıştır. Ve bu saldırılar ‘hız’la daha da artacaktır. İstanbul yer-altında ‘ters enerji’ barındırır. Bu ters enerji üzerindeki İstanbul evliyalarının nurlarıyla çok şükür ki yüzyıllardır yer-altında tutulmaktadır. Biliyor musunuz ki o eski zamanlarda İstanbul yer-altında yaşayan o karanlık gölgelerin hepsinin başşehriydi! Ve Ayasofya onların tapınağıydı! ‘Dünya Kralı’nın âyin törenleri burada yapılıyordu. ‘Negatif enerji’nin ‘kan’ın üzerindeki yolculuğunun merkeziydi ‘Ayasofya!

‘İstanbul’u yeniden merkeze alma çabalarının sebebi budur Tapınakçıların… İmparator Jüstinyen’in ‘Ayasofya’yı inşa ettirebilmek için şeytandan bile yardım istediği söylenir. Ve şuna inanılır; bir gün gelecek ‘İstanbul’ yeniden ‘Dünyanın Kraliçesi’ olacaktır. Kendinden müstakil olmayan yazar Dan Brown'un ‘inferno’ isimli romanında Cehennem'in kapılarını İstanbul'da açmasının bir sebebi vardır herhalde!

İnsanı sürekli gözlemleyen, kalp atışından attığı adıma kadar her şeyi veriye çevirenlerin aslında Şeytan'ın 'Ruh'u öğrenme çabasını beslediğini söylüyorsunuz. İnsanın aklını, bilincini sayısallaştırmak isteyenleri biliyoruz. Oysa ruh ile ilgili bir şey dediklerini duymadık şimdiye kadar. Ruhu sayılara dökebilirler mi?

Şeytan ‘dijital’in artık. Oysa insanın kaderi sayılarla değil harflerle yazılmıştır! Aşkın ‘Tevhid’ Mânâsına gelir. Aşk mucizedir. Sayılara dökülebilir mi hiç?

Yapay Zekâ, doğal dili bitirip 0 ve 1 üzerinden "düşünce dilinin matematiksel gösterimi peşindedir." Yani! Kelimelerin çok anlamlılığına son verip mekanik bir dile yönelmek ve insanı da bu yapay dile yöneltmektir. ‘Mânâ’yı ortadan kaldırır. İnsana ‘mekanik bir dil’le kesin hükümler verdirmek içindir!

Dijitalleşme, bu dünyayı tamamıyla mânâsız bir hâle getirme çabalasıdır. Mânâyı çekip alırsanız dışarıda sadece giysisi kalır ‘dil’in... İçerideki ‘cevher’ kendine ‘bir’ ifade bulamaz. Ve Cennet’in üzeri örtülür, silinir zihinlerden. ‘Şey’ler böylece kendi ‘bilgi’lerini yerleştirirler insan zihnindeki o boş kümelere. Cehennem’in sayısal kümeleri! Rakamla 0 ve 1!

Bizim size tavsiyemiz aklınızı da kalbinize alın. Sayılardan kurtarın. Tevhid; Akledebilen ‘Bir’ Kalbin Sırrıdır! Evet, Aşk mucizedir. Tüm ‘mânâ’ların asıl sahibi elbette ki Cenab-ı Allah’tır. Kur’an canlı ‘bir’ mânâdır. Her an canlıdır. Sabit durmaz! Berrak bir ırmak gibi akar. Her an Kur’an’dır!

Dünyayı manasızlaştırma projesinde, holografik evren diye adlandırılan modelin nasıl bir işlevi var?

Onların tüm çabası hâşâ ‘Tanrı’yı taklit etmektir. "Parça gerçekten de bütünün yerine geçebilir!" derler! Hologram Evren Modeliyle! Bu yolda bütün diller onlar için tek bir dil olmuştur. "Cümleleri ve harfleri parçalayıp yeniden birleştirir; sözcükleri kullanıldıkları anlamlardan arındırır, hatta anlaşılabilirlikten bütünüyle uzaklaştırırlar." Kâinattaki tüm ‘Mânâ’yı bozarlar. ‘Maji’dir bu yaptıkları. İnsanın ve dünyanın karanlık yanını harekete geçirirler.

Şeytan insan DNA'sıyla nasıl oynuyor? Değişen bir insan DNA'sı ne anlama geliyor? "DNA’larınızın üzerindeki kilitlerin çözülüp! DNA’nız ile yüksek  frekansta  titreştiğinizde!  Kendinizi ‘Adam Kadmon’ gibi hissedeceksiniz! Karanlık yanınız tümüyle açığa çıkacak! Ve evrendeki ‘karanlık madde’ bulunacak! İnsanın ‘şeyleşmesi’ tamamlanacak! Ve  ‘şeylerin  interneti’yle! ‘Enerji’ler birleşecek! Yer-altındaki şeytan... Zincirlerinden kurtulacak!" diyorsunuz kitabınızda. Açar mısınız?

Hiçbir bilim adamı ‘Yapay Zekâ’nın DNA’larımız üzerinde yapacağı etkiye dikkati çekmiyor. Bilmiyorlar belki de elbette ki bu daha da tuhaf bir durum. Kimyasal sürecin dışında ‘bilgi’ taşıyıcılığı yapan DNA’larımız değişime uğratılabiliyor. Üzerlerindeki ‘kilit’ çözülüyor ve her şeyi hatırlayabiliyorsunuz. Binlerce yıllık kayıt! Erken gelişiyorsunuz. Bugünün çocukları gibi! Kristal çocuklar... Erkenden büyüyüp, hızla yaşlanan ‘indigo’lar... DNA tekamülü!

‘CERN’ dünyanın manyetik kilidini açmaya çalışırken, yer-altını uyandırırken ‘Yapay Zekâ’ DNA’nız üzerindeki kilidi açacaktır. ‘Akıllı-Beden’ peşindeler. Hayatı uzatmak diyorlar ya! Çok yakında buna ‘ölümsüzlük’ diyecekler. ‘Genetik Veri Madenciliği’! Yeni çalışma alanları şirk-etlerin...

Dikkatli olun. Öldükten sonra bile ‘DNA’larınıza sahip çıkın. Bu dünyada iz bırakmamaya gayret edin. Genetik bir iz! Yoksa o izler üzerinden siz ölüp gitseniz bile ‘DNA’ bilgilerinize ulaşacaklar.

Silikon Vadisi'nin yeni oyuncağı "Şeylerin interneti". Buzdolabından giydiğimiz ayakkabıya kadar günlük hayatımızdaki şeyleri internete bağlamayı hedefliyorlar. Bizi neyle kuşatıyorlar tam olarak? Sizin "şeylerin uzayı" diye adlandırdığınız mefhum, metafiziksel anlamda başka bir alem olabilir mi?

Çok açık değil mi? Cin Uzayı! Cinlere bağlanacaksınız. Biliyoruz ki şeytan cinlerdendir! Ve cinler ‘dumansız ateş'ten yaratılmışlardır. Bakın küresel bir şirk-et CEO’su ve aynı zamanda kabalist bir haham olan bu CEO diyor ki; “Dünya’nın ilk moleküler algılaması! Şeylerin interneti! Dünyadaki tüm cihazları ve maddeleri ‘şey’ler üzerinden birbirine bağlama arzusu, Kether sefirotunun manevî köklerini anlamakla ilgilidir. Bir şeyin manevî kökenini bilebilirsek, bu ilâhî bilgiyi etrafımızdaki fiziksel dünyaya da istediğimiz şekilde uygulayabiliriz.” Daha ne desin ki?

"Teknoloji şeytanın hilesine çok açıktır. Bir yalan aracıdır! İllüzyondur!" diyorsunuz. Teknoloji ile büyü arasında benzerlikler var mı?

Kabala’ya göre madde, büyük bir ihtimalle ilksel olarak elektriktir. Madde ile elektrik arasında benzerlik vardır! İnsanın gölge bedeni kara majiye açıktır. Kabala’daki sefirotlar aynı zamanda bedenin ve yeryüzünün enerji merkezleriydi. Bu güce sahip olanlarda ‘karanlık madde’ye hâkimiyet başlıyordu. Bunun için kabalistler ‘büyü’yü de kullandılar tarih boyunca! Ve çoğu zaman da ‘büyücü’ olarak anıldılar. Evrenin enerjisini bütünüyle kendi içlerine almayı görev saydılar. Kabalist hahamlar; “Kabala, nanoteknolojinin en katıksız formudur” derken bunu kastediyorlardı!

Akıllı cep telefonları ile yaptığımız her işlem 'dijital ölümsüzlük' projesine bir tuğla ekliyor diyebilir miyiz?

Çok yakında ‘Yapay Zekâ’ya bağlı cep telefonlarınızı içinize alacaksınız. ‘Kan’ınızla şarj edeceksiniz onları. Şeytanın enerjisinin içinde yaşayacaksınız artık. ‘Şeylerin Uzayı’nda! Parmak uçlarınızda!

Kendinizi ve çocuklarınızı cep telefonu diye adlandırılan şeytan uzuvlarından korumazsanız, kuantum alanlar nanoteknoloji sayesinde sizin tüm hücrelerinizi aktive ederler. Yapay canlılar sizin hücrelerinizle yer değiştirirler. Farkına bile varmazsınız! ‘İnsan’ken robotik bir hayvana dönüşürsünüz! ‘Elektrik’ olmadan yaşayamazsınız artık. Şarj edilmeniz gerekir hayatta kalabilmeniz için! Tüm yönleriyle ‘şeyleşme’ budur.

Hayırlı bir teknoloji mümkün mü? Yoksa teknoloji tümüyle Şeytan'ın kontrolünde mi?

Ölçüyü bozan ‘şeytan’dır. Demek ki ‘teknoloji’ bir ölçü içinde kullanılabilirse şeytana hizmet etmez! Burayı iyi anlamalıyız. ‘Teknoloji’nin sınırlandırılması! Ve ‘dumansız ateş’i kendine hizmet ettirebilmek. Onun tüm hızını ‘bir’ hayra vesile etmek. Edebilmek! Cennet’te ‘biz’e secde etmeyeni! Bu ‘dünya’da bizlere secde ettirmek! Mümkün müdür bu? Hayatınızdaki ‘günah’lara bakın. En aza indirebilmişseniz günahlarınızı mümkün gözükmektedir. Şeytanını kendine secde ettiremeyen ‘insan' nasıl Cennet’e girebilir?  Şunu da iyi anlayalım ki o karanlık yan hepimizde mevcuttur! ‘Ölçü’yü tutturabilmek için de bu dünyada ‘Sırat-ı Müstakim’den hiç ayrılmamalıyız.

Tarihin tüm katmanları! Tüm yaşananlar... Onca insan! Olay! Yer-altı! Yeryüzü! Gökyüzü! Gizli açık ne yaşandıysa! Bilimde, sanatta, siyasette, dinler tarihinin içinde! Ve Hermetik olarak artık hepsini iç içe düşünmek gerekiyor. Süperpoze olarak! Üst üste bindirerek! Ve öyle muhakeme ederek. Akletmek! Sonra da ara katmanların da bu büyük resme katılabilmesi için kalbin kapısını çalmak ve kalbin kapısından içeriye girmek...

Sadece akıl yetmiyor artık. Aklı etkileyebiliyorlar! ‘Teknoloji’ üzerinden tuzaklar kuruyorlar! Aklın kalbe hicreti şart oldu! Akleden ‘bir’ kalb! O tuzaklara düşmemizi engellerdi belki de!

Şeytan biz-im tüm dünya hâllerimizin verilerini toplasa bile Ruh Hâlimizin hiç‘bir’ verisine ulaşamaz. Çünkü ‘Ruh’! Kalbimizdeki ‘sır’dır. Ve tüm bu kâinatta sadece bize ‘emanet’tir. Ve o sırrı bilmek ancak iman etmekle mümkündür. Ve Cenab-ı Allah’ın hâlis kullarına da şeytan hiçbir şey yapamaz!

Dijital öncesi hayatı unutmak üzereyiz. Nasıl hatırlayabiliriz? Cep telefonsuz, internetsiz yaşamayı bilmeyen yeni nesillere, dijitalsiz bir hayatı nasıl anlatabiliriz?

Rabbimiz doğru yolu göstermiş zaten hepimize! Kur’an bunun için değil mi? Çok geç kalmadan o son vahiyle buluşturalım gençlerimizi yeter. Kur’an’ı bugünden ‘oku’maya gayret edelim. Bugünün bilgisiyle harmanlayarak... Maalesef bu işle görevli kurumlar çok eskide kalmışlardır. Gençler sahipsizdir. Aileleri de ‘teknoloji’ esiridirler. Oysa her müminin vazifesidir bu tebliği genç nesillere yapmak, yapabilmek. Ümmet olarak Kur’an’a dönmeliyiz yüzümüzü yeniden. Hepimiz önce salih kullar olmaya gayret edip sonra da yeni bir dille Kur’an’ın içindeki o değişmez hakikatlerin tebliğini yapabilmeliyiz. Fazla zamanımız da yok! Ama vazgeçmek yok! O son an gelince bile elimizdeki son fidanı dikeceğiz toprağa inşallah.

Ve şu husus çok önemli! Bunu da söyleyip öyle bitirelim sohbetimizi; yazdıklarımızı kâğıtlar üzerinden okumaya gayret edin. Harfler ve kelimeler, ağaçla ve ormanlar gibidirler. İçlerinde kuş seslerini, çiçek kokularını da barındırırlar! İşte o zaman şifadır bize yazılanlar. ‘Şey’ler giremezler harflerimizin, kelimelerimizin arasına! Biz bizeyizdir çok şükür. ‘Karanlık’ kalmamıştır! Elektriğe ihtiyaç yoktur! Kâinatın âhengiyle çarpar kalbimiz. O ‘bir’ ses işte! Kur’an sesidir...

Ve tarih boyunca hep ‘bir’ sır gibi sessizce tekrarlanan gerçek şudur; ‘İblis’ten ve onun o tehlikeli ‘şey’lerinden... ‘Demir’! Demirci-Müslüman Türkler... Size! Göklerden gelen ‘bir’ koruma sağlarlar!

‘Demir’lenin. Topraklanın! Ve neden tüm yer-altının hedefinde yüzyıllardır bizim olduğumuzu artık anlayın! ‘An’layın ki çok yakında hepsi birden topyekûn üzerimize gelirlerken ‘Bir’ saf tutabilelim! Vesselam.

YORUMLAR 1
  • Omer 4 yıl önce Şikayet Et
    Herkesin okumasi gereken bir kitap ve cagimiz icin hayati tespitler...
    Cevapla
DİĞER HABERLER
İstanbul Valisi Davut Gül açıkladı: Taksim Meydanı 1 Mayıs kutlamalarına kapalı olacak
Tarihi ziyaret sonrası sıcak gelişme: Erdoğan'dan son dakika operasyon mesajı!