Kocaeli

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın:

17:26 19 Mayıs 2017
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın:

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, "Türkiye, kendi ulusal çıkarları söz konusu olduğunda, bizim milli menfaatlerimize ve sınırlarımıza yönelik bir tehdit söz konusu olduğunda, bunun gereğini de hiç tereddütsüz yapar. Bunu yapmak için de kimseden izin almak zorunda değildir. Çünkü ülkemizin sınırlarını korumak, vatandaşlarımızı korumak, her şeyden önce bizim sorumluluğumuzdadır." dedi.

Kalın, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 9'uncusu düzenlenen ve Anadolu Ajansı'nın (AA) global iletişim ortağı olduğu fuarda "Ben, Öteki ve Ötesi" konulu söyleşiye katıldı.

Kalın, burada yaptığı konuşmada, Ortaçağ'da İslam'ın "kılıç dinidir" algısının modern döneme kadar yaşadığını söyledi.

Bunun bir tesadüf olmadığını ve bu algının 9., 10. yüzyıllardan itibaren inşa edildiğini, Ortaçağ'dan bugüne kadar taşındığını ifade eden Kalın, bugün de dünyada "terör" deyince insanların akıllarında İslam topraklarında yaşanan terör eylemlerinin geldiğini kaydetti.

Kalın, Müslüman olduğunu iddia eden, terörist eylemler yapan insanların akıllara geldiğini dile getirerek, şöyle konuştu:

"Halbuki objektif olarak rakamlara baktığınızda örneğin Amerika'da yerel şiddet denen, yerel şiddet olaylarından Amerikalılar'ın birbirlerine yaptıkları şiddet olaylarında ölen insanların sayısı, bu terör olaylarında ölen insanların sayısından kat kat fazla ama buradan bir Amerikalı terörist, bir Hristiyan terörist, bir Yahudi terörist yahut Budist terörist imajı ya da hikayesi çıkmıyor ama İslam söz konusu olduğunda ısrarla İslam'ı şiddetle anan ve ikisini irtibatlandırmaya çalışan çok sinsi, çok kapsamlı, sistematik bir çabanın, çalışmanın olduğunu görüyoruz."

- "Terörle mücadelede ayrım yaptığınızda yenilgiye uğrarsınız"

Bu sistematik çalışmanın sinema, edebiyat gibi birçok alanda karşılarına çıktığını anlatan Kalın, terörizmin küresel bir sorun olduğunu bildirdi.

Kalın, herkesin terörle mücadele etmesi gerektiğini aktararak, "Bu iyi teröristtir, bu kötü teröristtir, bu falanca dinin teröristidir gibi ayrımlar yapmaya başladığınızda, aslında terörle mücadelede daha baştan bir yenilgiye uğramışsınız demektir. Adı Hristiyan olup, kendince Hristiyanlık adına terör eylemleri yaptığını söyleyen insanlar yok mu? Elbette var. Amerika'dan, Avrupa'dan bunun onlarca örneğini verebiliriz." ifadesini kullandı.

Bu konuda örnekler veren Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ama buradan bir Hristiyan terörizmi ya da teröristi söylemi çıkmıyor. Çıkmasına da izin vermiyorlar. Aynı şekilde ismi, cismi, kendisi Yahudi olan, Yahudilik adına terör eylemi yaptığını söyleyen insanlar yok mu? Elbette var. Filistin'de her gün yaşanan hadiseleri biliyorsunuz. El-Halil Camisi'nde Goldstien'ın girip sabah namazında orada namaz kılan Müslümanlar'ı katlettiği olayları da hatırlıyoruz ama bunların hiçbirisi bir Yahudi terörizmi, bir Musevi terörizmi gibi söyleme dönüşmüyor. Belki doğru olan da bu. Elbette ayrıştırmak zorundayız. Hristiyanlar'la terörizmi, Yahudiler'le terörizmi... Ama aynı şey neden İslam söz konusu olduğunda yapılmıyor? Bu soruyu da sormak bizim en doğal hakkımız. Dolayısıyla bugün İslam'la ilişkilendirilmeye çalışılan şiddet söyleminin tarihi köklerini İslam'ın ilk yayıldığı 8., 9. yüzyıllara kadar geri götürmek mümkün."

- "Kadın bedeninin metalaştırılması, yaşadığımız çağın garabetlerinden bir tanesi"

Cinsellik konusunun modern tüketim kültürünün en fazla kullandığı tahrikkar unsurlarından birisi olduğunu belirten Kalın, şunları kaydetti:

"Allah'ın insana bahşettiği ve mahremiyeti içerisinde helal olan bir şeyin böyle metalaştırılması, materyalize edilmesi aslında insanlık onuruna aykırı bir şey fakat bunun giderek modern toplumun en rutin, doğal, normal unsurlarından birisi haline getirilmesi, kastettiğim cinsellik, özellikle kadın bedeninin kullanılması, metalaştırılması, kapitalizmin bir satış unsuru olarak kullanılması, maalesef yaşadığımız çağın garabetlerinden bir tanesi. İlginç olan bu cinsel fantezilerin İslam toplumları üzerinden inşa edilmeye çalışılması. Mesela harem tipolojileri üzerinden bu kimliğin inşa edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Bunların da köklerini bu ilişkilerin uzun tarihinde görmek mümkün."

- "Bölge siyasetini dizayn etmeye çalışanlar var"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, daha sonra soruları cevapladı.

Suriye'de yaşanan olaylarla ilgili düşüncelerinin sorulması üzerine Kalın, Suriye'nin de parçası olduğu kadim Mezopotamya coğrafyasının, Orta Doğu coğrafyasının aslında bin yıl boyunca kültürün, sanatın, refahın, barışın, huzurun merkezi olduğunu belirterek, buralardan yetişen binlence alimin, düşünürün dünyayı aydınlattığını bildirdi.

Bugün ise yaklaşık 100 yıldır büyük bir travma yaşandığını aktaran Kalın, şöyle devam etti:

"Bu bölgede büyük acılar yaşandı, yaşanmaya devam ediyor. Bir kere bu makus talihi bir şekilde tersine çevirmek zorundayız. Bu coğrafyaların, bu ülkelerin tekrar düşüncenin, sanatın, yaratıcılığın, üretkenliğin merkezleri haline gelmesi gerekiyor. Bunun için de tabii acımasız vekalet savaşlarının bir an önce sona ermesi gerekiyor. Şu anda Suriye'de yaşananlar bundan farksız değil aslında. 'Terörle mücadele ediyoruz' başlığı altında ya da bahanesiyle bölge siyasetini dizayn etmeye çalışanlar var. DEAŞ terörünün nasıl palazlandırıldığını, bu noktalara nasıl geldiğini ve bu terör söylemi ya da terörle mücadele yöntemleri üzerinden ne tür ilişkilerin kurulup, ne tür oyunların oynandığını hepimiz gördük, görüyoruz."

- "Çatışmaların durması için yoğun bir çaba sarf ediyoruz"

Kalın, Türkiye olarak özellikle hem Cenevre hem Astana süreçleriyle bu savaşın bir an önce sona ermesi için ellerinden gelen gayreti sarf ettiklerini, bundan sonra da sarf etmeyi sürdüreceklerini vurguladı.

Suriye'de binlerce masum insanın hayatını kaybettiğine değinen Kalın, şunları söyledi:

"Ama daha fazla göz yummak mümkün değil. Bir tarafta küresel, evrensel birtakım insani değerlerden bahsedilirken demokrasi gibi, insan hakları gibi, yaşam hakkı gibi, özgürlük gibi Suriye'de yaşanan bu trajediye özellikle gelişmiş, kalkınmış ülkelerin ilgisizliği, duyarsızlığı aslında bu konuda nasıl bir çifte standardın, hatta bir ikiyüzlülüğün olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla Suriye meselesini uzun bir tarihi perspektiften ele aldığınızda, sonuçları itibarıyla da bu muhasebeyi yapmak durumundayız.

Elbette Suriye savaşının sonlandırılması için herkesin katkı sunması gerekiyor. Türkiye'sinden Amerika'sına, İran'ından Rusya'sına, Körfez ülkelerinden Irak'ına kadar... Aslında bunun bir yolu var. DEAŞ'ı yenmek imkansız değil. Cumhurbaşkanımız bunu defaatle söylediler, Yani bu kadar ülke bir araya gelecek, bu kadar elimizde güç olacak, bu kadar askeri imkan olacak ama hala 10 bin, 20 bin, 30 bin (her neyse sayısı) kişilik bir terör örgütünü ortadan kaldırmak mümkün olmayacak. Burada başka bir şey var demek. Bir irade ortaya konduğu zaman, bir netice almak, DEAŞ terörünü de sona erdirmek, rejim sorununu da çözmek elbette mümkündür. Bölgenin kalkınması için de mutlaka artık bu savaşın sona ermesi gerekiyor. O yüzden Biz Astana ve Cenevre süreçlerini yoğun bir şekilde bildiğiniz gibi takip ettik, bunların bir parçası olduk. Astana süreçlerini Rusya ile biz başlattık. Şu anda kurulan çatışmasızlık bölgesiyle diğer ülkelerin de vereceği katkılarla en azından çatışmaların durması için yoğun bir çaba sarf ediyoruz. Tabii burada bildiğiniz gibi hepiniz de takip ettiniz."

- "'Eğer YPG varsa biz Rakka operasyonunda yokuz'"

İbrahim Kalın, iki gün önce Amerika Birleşik Devletleri'nden Beyaz Saray'da terörle mücadele bağlamında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında birtakım görüşmeler yaptıklarını hatırlatarak, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bizim orada baştan beri söylediğimiz, 'bir terör örgütünü bir başka terör örgütüyle bertaraf edemezsiniz' tezini biz ifade ettik ve bizim bu pozisyonumuzda bir değişiklik söz konusu değil. Bunun sonuçlarını aslında Sayın Cumhurbaşkanımız çok güzel özetledi. 'Bir gün Suriye konusunda yine kapımızı çalacaksınız.' Biz o politikanın yanlış olduğunu ifade ettik. Bundan sonra da etmeye devam edeceğiz. Amerika Birleşik Devletleri böyle bir karar vermiş olabilir YPG'ye destek vermek suretiyle Rakka operasyonunu yapabilir. Daha önce Sayın Cumhurbaşkanımız birçok kez ifade etti. 'Eğer YPG varsa biz Rakka operasyonunda yokuz.' Dolayısıyla bizim bulunduğumuz yer aynı, o pozisyonumuzda bir değişiklik yok ama Türkiye kendi ulusal çıkarları söz konusu olduğunda bizim milli menfaatlerimize ve sınırlarımıza yönelik bir tehdit söz konusu olduğunda bunun gereğini de hiç tereddütsüz yapar. Bunu yapmak için de kimseden izin almak zorunda değildir. Çünkü ülkemizin sınırlarını korumak, vatandaşlarımızı korumak her şeyden önce bizim sorumluluğumuzdadır.

Bu aynı zamanda uluslararası hukukun bize tanıdığı bir haktır. Dolayısıyla bir tarafta kendi sınırlarımızın güvenliğini sağlarken, öbür tarafta Suriye'de yanan ateşin sönmesi, Irak ve diğer bölgelerde yaşanan mezhep çatışmalarının sonlandırılması, bölgesel bir barış ve huzurun sağlanması için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz ama bunun için bizim kendi içimizde birlik ve beraberlik içinde olmamız lazım. Güçlü bir siyasi liderliğin ve vizyonun olması lazım. Bu ikisini sağlayamazsak, dışarıdan müdahalelere açık hale geliriz. Bir yaranız varsa birileri gelir onu kaşır ve kanatır, Önce o yaraları iyileştireceğiz, başkalarının da müdahale etmesine imkan vermeyecek ortamlar, ilişkiler, dinamikler dengeler yaratacağız ki başkaları gelip dışarıdan buraları daha fazla kana, gözyaşına bulaştırmasın. Ben, bölgenin son tahlilde geleceğinin aydınlık olduğuna inanıyorum. Bütün çabamız ve gayretimiz bunu bir an önce hayata geçirmek."

Kalın, bir vatandaşın "Bu kadar yoğunlukta kitap yazmaya nasıl vakit buluyorsunuz?" sorusunu da şöyle cevapladı:

"Bu kitabın yaklaşık üçte biri uçakta, otelde, seyahatlerde yazıldı. Bir miktarı hafta sonlarında yazıldı. Şöyle söyleyeyim özellikle belki genç arkadaşlarımızın duymasında fayda olur diye düşünüyorum, zamanı disiplinli kullanmak. Aslında isteyene Cenab-ı Hak bol vakit veriyor. Hep derler ya meşgul insanın iş yapması daha kolaydır. Boş olmak daha zordur. Yani meşgul insanla daha kolay iş yaparsınız çünkü vaktinizi planlamak zorundasınız, verimli kullanmak zorundasınız. Böyle bir disiplin insan hayatını kolaylaştırıyor aslında. Yaptığımız işe de olumlu katkı sağlıyor. O yüzden benim genç arkadaşlara özellikle tavsiyem, diğer büyüklerimize vakti disiplinli kullanırsanız onunu bereketi artar. Bereketi arttırmak için biraz gayret sarf etmek lazım."

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, daha sonra kitabını imzaladı.


YORUMLAR

ETİKETLER
Haber7.com Yerel Haberler bölümünde yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haber kaynağı olan ajanslardır.