Ferhat Yılmaz: Erzincan Film Festivali çok ses getirecek

Sinema ve tiyatro oyuncusu Ferhat Yılmaz ile Ekim ayında gerçekleşecek Erzincan Film Festivali kapsamında bir röportaj gerçekleştirdi. Yılmaz, Türkiye'deki yeteneklerin dünyanın hiçbir yerinde olmadığını sadece bütçe konusunda devletin adım atması durumunda Türkiye'de sinema noktasında büyük işlerin çıkacağını söyledi.

Bir festival bir şehre ne kazandırır? Festivallerin sinema açısından önemi nedir? Türkiye’de Avrupa’daki gibi bir festival kültürü gelişti mi? 

Festvialle ilgili öncelikle yapan organizatör çok önemli Oradan o kadar çok kol var ki. Devlet kolu var, sivil toplum kolu var, sanatçılar var, halk var. O kadar çok şey bir araya geliyor ki . O yüzden bu işi organize eden adamın çok iyi planlaması lazım. Bir de uluslararası ayağı var bun işin. Biz Bingöl 1. Uluslararası film festivali yaptık, orada yurt dışından daha çok katılımcı olabilirdi. Çünkü sinema evrensel bir ey . Derslerimde sınıflarım çok değişik oluyor, İranlı, Suriyeli, İngiliz arkadaşlarımız var. Çocuklara öğrettiğim şeyleri karma yapıp birbirini anlayamayacağı dilde oynatıyorum ama herkes anlıyor. Çünkü duygu değişmiyor. Festivaller de böyle olmalı. Duygu değişmemeli ayrı diller konuşulsa da herkes ortak noktada buluşabilmeli. Burada ne olursa olsun sinemanın da bizim de en büyük derdimiz şu; bütçe. Neler yapmak istiyoruz oysa. Baran inanılmaz başarılı. Baran Mayda'nın yaptığı organizasyonlarda festivallerde gidenin dili damağında kalıyor, sıfır hata, güzel ağırlanıyorlar, kendimizi iyi hissediyoruz. Sanatçı olduğumuz için ilgi alaka da severiz bilirsiniz. Ben inanılmaz yetenekli arkadaşların olduğunu görüyorum. Batı’daki festivaller ile aradaki tek fark bütçe. Ödül rakamları çok az. Bir ön eleme yapılmalı, Sinopsis’i okuyoruz, kurul ön eleme yaptıktan sonra demeli ki o ekibe biz size 100 bin lira veriyoruz. Çocuk festivale sıfır bütçe ile bin bir zorlukla çekip geliyor. Bu sebepten bir ön kurul kurulmalı. Bir yere yüklenilmez, Kültür Bakanlığından biraz oradan buradan derken bu toparlanabilir. Tabi biz jüride de olduğumuz zamanda da biliyorsun bir sürü ödül var; kurgu, yönetmenlik, duygu... Her şey bütçe ile doğru orantılı. Senaryo varsa bütçe de bellidir. Böyle olduğu zaman ne olacak, daha kaliteli hal alacak. Ben biliyorum, festivale senaryo yazmış, müthiş ama bütçe yok. Ne oluyor, revize ediyorlar, niteliği değişiyor. Çocukların yurtdışı ile yarışabilmesi için bütçe lazım. Yurtdışındaki kısa ve uzun metraj festival filmlerini izliyoruz. Bingöl'de de gittiğimizde, çocuklar sinema kulübü kurmuşlar, imkanları sınırlı. Onun için bunların hepsinin gelmiş olduğu nokta, sanat da yapıyor olsak alt yapıyı oluşturabilmek için bütçe gerekiyor. Bütçesiz bu işler olmaz. 

Önümüzde iki festival var; Siirt ve Erzincan. Öncelikle buralarda neler yapacaksınız, ne beklentileriniz var? Bu işe heves eden genç sinemacılara neler söylemek istersiniz? 

Genç arkadaşların psikolojisini ben anlayabiliyorum. Bin bir heyecanla filmlerini çekiyorlar, montaj yapıyorlar tekrar tekrar düzenliyorlar. Yoğunluktan dolayı ertelendi o bile hoşlarına gitmiştir, ek sahne çekeriz, bütçe buluruz diye düşünüyorlardır. Çok önemli bir şey var. Devlet dedi ki, sponsor olduğunuz zaman filmlere ben Mart yanında sizin vergilerinizden %100 düşüyorum dedi. Sonra bu kalktı. O kadar değerli ki bu. Erzincan’da bunun ilkini yapıyoruz, çok iyi bir organizasyon olacak. Azer Şelte ve Baran Mayda buraya müthiş bir kadro getirecek. Bizim orada genç arkadaşlarımız sonuçta gerçekçi olmak lazım, onlara bir sürü şey önereceğim ama boş konuşmak da istemiyorum. Ne önerirsem önereyim ben sonu bütçelerine dayanacak. Bu ciddi bir kafa karışıklığına yol açabilir. Benim buradan Erzincanlı iş adamlarına bir çağrım var, ticaret odasına, il özel idare ve valiliklerine, bu çocuklara destek olsunlar. Senaryoları okunsun, bütçe ayırsınlar, önümüze sağlam filmler koysunlar. Bizim Şener Sonurşen diye bir yönetmen arkadaşımız var. Bosch firmasının CEO’su sizinle görüşecek, filmin nasıl olduğunu anlatıyor. Şener’e bir film gösteriyorlar, böyle istiyorum diyorlar, meğer o filmi Şener çekmiş. Biz hikayenin başladığı yerdeyiz, Batı bize yetişemez. Çoğu arkadaşımız hayal gücünü durduramıyor. Ben bir filme 50 milyon dolar harcayamıyorum, çünkü karşılayacak ve uluslararası pazarlayabileceğim kitle yok. En büyükler diyor ki 12 milyon harcarım, onun da 2/3’si sponsordan geliyor. En çok kendini harcayan Faruk Aksoy, Fatih Sultan Mehmet idi, o da kendini kurtardı. Yurtdışında olunca bu iş ne oldu, bitti. Gerçekçi olmak lazım. Bazı abilerimiz sanat anlatıyorlar ama finalde parayı anlatmayı unutuyorlar. Onları bizde biliyoruz, bizde anlatıyoruz. Yahu bu saydığın her şey para. Kopya sayısı, festival filmi çektim 50 kopya istesem, 850 dolar kopyanın bir tanesi. Onun için bu çocuklara ön kurul kurulmalı, senaryolar okunmalı değerli gördüklerine para verilme. O çocuklar yokluktan geldikleri için o parayı düzgün kullanıyorlar zaten. Belki o çocuk daha iyi işler başarır. İkincisi yurtdışından buraya iyi isimler davet edilmiyor. “Uluslararası” deme o zaman. Mesela biz Avrupa’dan film getirip Türkiye’deki filmlerle mi çalışıyor? Oraya iki ünlü yönetmen gelse çocuklara bir şey anlatsa ne kadar güzel olur. Belki bizden daha güzel şeyler anlatacak. Biz Erzincan’a Siirt’e gidecek onlara anlatacağız.  

Baran Mayda çok güzel işler yapıyor. O kadar ünlü isim gelecek oraya, şehre katkı sağlayacak. O kadar adamı toplayamazlar, herkes para ister. Kişisel ilişkiler ile gidiyor bunlar. Burada da Baran bu faktör. Baran düzenliyorsa gidilir diyorlar. O yüzden onun elinin ekonomik olarak güçlendirilmesi lazım. 

Son projeleriniz neler?  

TRT 1’de Kalk Gidelim var, dakikalıklarında hiç fena değil. Proje ismini söyleyemem ama ciddi bir eğitimdeyim. Ağustos’un sonu gibi belli olacak. Çok büyük bir iş olacak bu. Ne eğitimi aldığımı söylemeyeyim yoksa anlarlar