Sinemada neden ezan yok polemiği

Yılmaz Erdoğan, aylık sinema dergisi Film Arası’na verdiği röportajla ‘sinemada ezan’ tartışması başlattı.

Sinemada neden ezan yok polemiği
Sinemada neden ezan yok polemiği
GİRİŞ 09.05.2012 08:17 GÜNCELLEME 09.05.2012 09:15
Bu Habere 24 Yorum Yapılmış

ÜNLÜ oyuncu, yapımcı ve yönetmen Yılmaz Erdoğan, Film Arası dergisine verdiği röportajla sanat dünyasını karıştırdı. Erdoğan’ın “Türkiye’deki bir sette günde beş kez ezan için durursun, ‘Aziz Allah’ dersin, beklersin, çay içersin ama filmde duyulmaz o ezan. Bir yabancı buraya geldiğinde mutlaka bir İstanbul sabahı uyanıp ezanı çeker. Sen de Batıcı kafalı biri isen ‘bunlar da bizi böyle gösteriyor’ dersin” sözlerine destek verenler kadar tepki gösterenler de oldu. Ümit Ünal, Reha Erdem’in yönettiği ‘Beş Vakit’ dahil birkaç örnek göstererek “Yılmaz Erdoğan sanırım ‘Beş Vakit’ adında bir filmi, ‘Ses’ ve ‘Ara’daki ezan sahnelerini bilmiyor. Ya da sadece popüler sinemayı kastediyor” dedi.

Tarık Akan (Oyuncu)

Amacı iktidarla bağını güçlendirmek

Yılmaz Erdoğan’ın düşüncelerinin hiçbirine katılmıyorum. Tamamen yersiz bir açıklama, bunun böyle olmadığını herkes biliyor. Bence kendisi iktidarla olan ekonomik bağını geliştirip güçlendirmek için bu konuşmaları yapıyor.

Tunca Arslan (Sinema Yazarları Derneği Başkanı)

Kafası karışık

Devrimlerin sanata darbe vurduğunu söylemek, en hafif deyimle, tarih ve özel olarak da sanat tarihi bilmemektir. Yılmaz Erdoğan, devrim nedir, karşı-devrim nedir, önce onları öğrenmeli. “Filmlerde ezana yer verilmez” gibisinden lafları ise açıkça bugünkü iktidara şirin görünme çabası olarak değerlendiriyorum. Türk sinemasının değişik dönemlerinden en az 500 film sayabilirim ezan sesi duyulan ve cami sahnesi bulunan. Röportajını okuduğum kadarıyla Yılmaz Erdoğan’ın kafası karman çorman, kavramları birbirine karıştırmış durumda.

Ümit Ünal (Senarist-Yönetmen)

30 yıl önce söylenmesi gereken sözler

Yılmaz Erdoğan, bu sözleri steril bir kültürel iklimde yaşadığımız 25-30 yıl önce dile getirseydi çok doğru bulabilirdim. Yer yer doğru ama hayli gecikmiş tespitler yapıyor. Bugün ülkemizin yaşadığı kültürel kopuşu dert edinen ve işlerinde yansıtmaya çalışan çok sayıda sinemacı var. Dine, din adamlarına önyargıyla yaklaşmayan, ezan ya da dini öğeler barındıran çok sayıda film var. İlk aklıma gelenler ‘Beş Vakit’, ‘Polis’, ‘Takva’, ‘Uzak İhtimal’... Kendi çektiğim, yazdığım birçok filmde de ezan sesine yer verdim. Kastettiği sadece popüler sinema ya da TV dizileri ise bilemem.

Twitter’dan cevap verdi

KIZGINLIĞIN HİÇBİR TÜRÜ SÜKUNET GETİRMEZ

Yılmaz Erdoğan, sözlerinden dolayı kendisini eleştirenlere Twitter’dan yanıt verdi: “Barıştırmak için söylenen küstürmek için kullanılmaz. Manşetlerle meramı sertleştirmek iyi niyetlilik olmaz. Beş sayfalık röportajın üç cümlesiyle kanaat geliştirilmez. Kızgınlığın hiçbir türü sükunet getirmez. Düşünce özgürlüğü uygulanır, sadece
talep edilmez.”

Ertuğrul Özkök: Yılmaz, sana asıl şimdi ihtiyacımız var (sayfa 2'de)


Geçenlerde Ata Demirer’in düğününde Yılmaz Erdoğan’a rastladığımda bir şeyi fark ettim.

Artık eskisi gibi mizah yapmıyor.
Açıkça söyleyeyim, “Mutfak” beni kesmiyor.
Mükremin Abi’yi özledim.
“Organize İşler”in küçük mahalli mafyalarını, mahalle üçkâğıtçılarını hasretle arıyorum.
Demet Akbağ’la birlikte, herkesi, hepimizi, hepimizin küçük cinsel fingirdeşmelerini kurcalayan skeçlerini fellik fellik arıyorum.
O ise Nuri Bilge Ceylan filmlerinde oynuyor.
Sanki hayatı çok fazla ciddiye alıyormuş gibi yaşamaya başladı.
Bir de, meditasyon, karın egzersizi meselelerine fena halde takılınca, geriye, insanın bütün yumuşak dokularını ve dokunuşlarını tarumar etmiş, kaslı bir bünye kalıyor.

AMAN DİKKAT MİZAH YAPARSAN KELLEN GİDER

Perde Arası dergisine mülakat vermiş. Dikkatle okudum.
Çünkü bu ülkede duruşunu, zekâsını, mizahını en sevdiğim insanlardan biri.
Belli ki şu günlerde mizah konusunda kafası çok karışık. Ne içindeyim, ne dışında tarzı bir havası var.
Bakın ne diyor:
- “Bence farkındalığın en üst katmanı mizah. Nitelikli bir mizahtan bahsediyorum tabii. Mizah severlikten, şaka severlikten bahsetmiyorum. Çünkü o zaman da çok tehlikeli bir şeydir. Kellen de gider Allah muhafaza.
- İnandığın bir şey için gidiyorsa yine gam yemezsin de keleğe de gelebilirsin.
- Mizahtan özellikle kaçınmak da sahte bir davranış.
- Ne kadar üstüne gidip para toplamak hastalıklı bir davranışsa özellikle kaçınmak, yok saymak da doğru değil.”
Bundan hemen önce şunları söylüyor:
- “Sizden hep bir şeyler beklerler. Beklenti çok acayip bir şeydir. O beklentiyi hep ters köşeye yatırmak zorundasın ve her seferinde riske girmek zorundasın.”
- Bu oyun böyle oynanıyor. Beklentiyi karşıladığında da ‘hep aynı şeyi yapıyor’ diyorlar.”

YILMAZ ERDOĞAN BİR ŞEYDEN Mİ KORKUYOR

Bunları alt alta yazdığımda, ortaya şu sonuç çıkıyor:
Yılmaz Erdoğan da korkmaya başlamış.
- BİR: Şu ana kadar gösterdiği performansı tekrarlayamamaktan korkuyor.
- İKİ: İçinden geldiği solcu mahallenin “Para için her şeyi yapar” suçlamasından çekiniyor.
- ÜÇ: Mizah yapmaktan korkuyor. (Bak işte bu sonuncusunu çok iyi anlıyorum. Haklı da.)
Oysa Cumhuriyet tarihinde mizaha en çok ihtiyacımız olan dönemi yaşıyoruz.
Günlük psikolojilerimiz için, sesimizi duyurabilmek için, itirazımızı dile getirmek için;
Yani demokrasi için.
Ama Yılmaz da çıkıp, “Arkadaş, arkasından ‘Bravo Kapitano” diye bağırabileceğin bir fedai arıyorsan, buyur sen öne geç” derse;
Evet o böyle derse; geçmem tabii, sadece şunu söylerim:
“İyi ki vardın Yılmaz.”
Ama ona haksızlık etmem. Aynı şeyi dönüp, kendime de söylerdim.
Sonra ikimiz birden Leman ve Penguen’cilere dönüp, “Arkadaş; iyi ki varsınız” deriz.
Ne de olsa vardiya onlarda.
Ama Yılmazcığım sen ayrılma, seninle işimiz henüz bitmedi.

Svahili dilinde şiir okusan gülmez mi

MÜLAKATI okurken, şöyle bir duyguya kapıldım.
Şimdi muhafazakârlık moda ya, acaba Yılmaz Erdoğan da mı mahalleye ayak uydurdu?
Neden mi böyle düşünüyorum? Bakın şöyle diyor:
- “İran sineması kimlik oluşturdu. Bizse bunu başaramadık.
- Çünkü onlar bir tarihte toplanıp sözlüklerinin tamamını değiştirmedi.
- “Divan şiirini madara ettik, Farsçayı, Arapçayı madara ettik. İngilizceyi, Fransızcayı, Batı kültürünü, Amerika’yı kendi kafamızda yücelttik. Şimdi Farsça bir şiir okuduğumda bir lise öğrencisi seninle alay eder.”
Geriye bir tek, “Neden Necip Fazıl senaryosundan film çekmiyorsunuz” demediği kalmış.

YANİ ŞİMDİ İRAN FİLMLERİ BİZİMKİLERDEN DAHA MI GÜZEL

O böyle deyince, ben de şunları düşünüyorum:
- Osmanlıca denilen dil dün sokakta konuşuluyordu da, bugün mü vazgeçtik?
- Türk sinemasının kimliği yok diyoruz da bugün Türk dizilerinin başarısını neyle açıklayacağız?
Yani şimdi İran filmleri bizimkilerden daha mı güzel? Yapma Allah aşkına... Sen ki “Vizontele”, “Organize İşler” gibi benim defalarca seyrettiğim harika filmleri yapan insansın, bunu bari sen söyleme...
- Türk çocuğuna Farsça şiir okumaya kalkarsan elbette güler. Svahili dilinde okursan da güler. Ama anlayacağı Türkçe ile Fars şiiri okursan gülmez.  

ORGANİZE İŞLER’E EZAN SESİ KOYDUN DA İTİRAZ MI ETTİK
En renklisini de sona bırakıyorum.
Soruyor Yılmaz Erdoğan:
“Türkiye’deki bir sette günde beş kez ezan için durursun, aziz Allah dersin, beklersin, çay içersin ama filmde duyulmaz o ezan. Neden?”
Sevgili Yılmaz;
Bunu niye bize söylüyorsun ki.
İzmir’de Yeni Doğan Mahallesi’nde Organize İşler’i çekerken, ezan sesi koydun da itiraz eden mi oldu?
Her İtalyan filminde çan sesi duymuyoruz.
Ezan sesi duyduğumuz, camide namaz seyrettiğimiz dünya kadar Türk filmi var.
Kimsenin de böyle bir kompleksi yok.
O nedenle, durup dururken, Türk filmlerinin jeneriğine ezan sesini monte etmeyi ben anlamadım.
80 bin camimizden günde beş vakit ezan sesi geliyor.
İsteyen yaptığı filmde fona ezan sesi koyar, isteyen de koymaz.
Ama mahalle istedi diye filmlere ezan kotası koymaya kalkmak bana doğru görünmedi.
YORUMLAR 24
  • serkan 11 yıl önce Şikayet Et
    kendi filmlerine baksın o zaman. filmlerinde müslümanlara dokundurmadan geçmeyen arkadaşımız, bir anda hidayete erdi(!) sırf filmlerine ve programlarını bu yüzden izlemiyorum. hidayete mi erdi, yoksa tunca arslan (sinema yazarları derneği başkanı)'ın yorumu mu doğru.
    Cevapla
  • serkan 11 yıl önce Şikayet Et
    mayk..... bunlar reklam kokan hareketler
    Cevapla
  • HalitBinVelit 11 yıl önce Şikayet Et
    doğru söze ne gerek?. ... işte bu türk sineması ve tv dizilerinin nasıl bir zihniyetlerin elinde olduğunun açık göstergesidir.
    Cevapla
  • zeynep yıldız 11 yıl önce Şikayet Et
    organize suçlar.... filmi için kültür bakanlığından 500 milyar almış yılmaz bey, haliyle aldığı paranın hakkını vermesi lazım! madem filmlerde ezan olmamasından şikayetçiymiş, kendi niye şimdiye kadar filmlerinde buna dikkat etmemiş!?
    Cevapla
  • Burak YILMAZ 11 yıl önce Şikayet Et
    yılmaz erdoğan önce kendine baksın. çok güzel hareketleri çocuğuyla izleyebilen aile varmıdır acaba. biz izleyemiyoruz.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Muharrem İnce'den Özgür Özel'e çok sert tepki! Flaş İzmir uyarısı!
Turgut Altınok, Antalya'da 600 dairesi olduğu iddialarına resmi belgelerle cevap verdi