'İçtiği şarabı yazanlara isyan ediyorum'

Akşam Gazetesi'nin çiçeği burnunda Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya, hedeflerini, Akşam'ı, Serdar Turgut'u, Oray Eğin'i anlattı.

'İçtiği şarabı yazanlara isyan ediyorum'
'İçtiği şarabı yazanlara isyan ediyorum'
GİRİŞ 27.11.2008 17:40 GÜNCELLEME 27.11.2008 17:40
Akşam Gazetesi'nin yeni Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya, Habertürk.com'dan Gülin Yıldıdırımkaya'ya konuştu.

"Çukurova medyadan asla çekilmeyecek"
Gülin Yıldırımkaya: Öncelikle hoş geldiniz İstanbul’a. Ben şahsen Ankara’dan sizi tanıyorum pek çok Ankaralı meslektaşımız da gayet iyi bilir, tanır ama İstanbul medyası sizi pek bilmiyor. Kimdir bu genç yaşında Akşam Gazetesi’nin başına geçen İsmail Küçükkaya?
İsmail Küçükkaya: Ben 1972 doğumluyum, Gazi Üniversitesi’nin Gazetecilik bölümünden mezunum.1991’de Hürriyet Gazetesi’nin Ankara ilavesinde Serdar Turgut ilaveyi yönetirken muhabir olarak mesleğe başladım. Fatih Çekirge Hürriyet’in Ankara temsilcisiydi  ve o genç yaşımda beni keşfetti. Gazetecilik refleksimin oluşmasında Fatih Çekirge bir rol model olarak etkili olmuştur. Hürriyet’ten Sabah’a transfer olunca oraya bir ekip götürdü, iki yıllık bir muhabir olmama rağmen beni de o ekibin içine dahil etti. Aynı şekilde Star gazetesi kurulurken de Fatih Çekirge ekibin içerisine beni dahil etti ve önemli bir misyon yükledi orada bana. Fakat daha sonra Akşam Gazetesi’nde Ankara’da bir yapılanma arayışı vardı, Mehmet Emin Karamehmet’i o günlerden tanırım. Beni Akşam’ın o günlerdeki yapılandırılması içerisinde göreve davet ettiler, 2000 yılında Akşam’a geçtim köşe yazmaya başladım ama ben muhabirimdir, köşe yazarken bile hep muhabirliğimi sürdürdüm. Akşam’da yazarken SKY TURK televizyonunun temsilciliğini yaptım fakat Akşam Gazetesi’nde 4 yıl önce Ankara temsilciliği görevi boşalınca beni Ankara Temsilciliği’ne getirdiler. 4 yıl da orada yine muhabir odaklı, iyi haber kaynaklı gazetecilik anlayışını sürdürdük. Onun da başarılı olduğu anlaşılınca gazetemizin yeni bir değişikliğe ihtiyacı hasıl olunca bizi böyle bir görevlendirmeyle buraya getirdiler.Yani benim asıl gazetecilik hikayem 1991’de Hürriyet gazetesinde başlamıştır, şimdi Akşam gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni olarak devam ediyor
Gazetede değişiklik hasıl olunca buraya görevlendirdiler dediniz, neden bir değişiklik hasıl oldu ? Neyi değiştireceksiniz Akşam’da?
Şimdi tabii her dönemin kendine özgü dinamikleri vardır, siyaseti de etkiler, ekonomiyi de etkiler, iş dünyasını da etkiler, medyayı da etkiler o değişiklikler. Türkiye’de büyük bir tıkanma yaşanıyor, her kademede kriz ve kaotik bir ortam söz konusu şu anda. Türkiye’de siyaset büyük bir gerilim altında yapılıyor. Siyasi kriz AK Parti iktidara geldiği günden beri devletin tepesinde adı konmuş ya da konmamış, gizli veya açık büyük ve derin bir mücadele yaşanıyor. Yani sonuçta iktidara büyük bir kuşkuyla bakıyor devletin kimi kuruluşları ama onlar da halktan yüksek oranlarda oy alıyorlar. Bu aslında ciddi bir krizdir yani ama krizlerin yönetilmesi gerekir, değişim süreçlerinin de yönetilmesi gerekir. Bu süreçler çok kendine özgü bir takım tercihlerin yapılmasını zorunlu kılar. Serdar Turgut’un Genel Yayın Yönetmenliği döneminde gazete kendine özgü bir kimlik ve kişilik arayışındaydı, bu gazetenin yayın politikasına da yansıyordu ama ülkenin genel durumuyla da ilgili olarak bakıldığı zaman başka bir yayın politikasını zorunlu kılıyordu. Çünkü toplumsal kutuplaşma yüksek, medyada kutuplaşma yüksek, insanlar yeni bir mecra arıyorlar. Yani Doğan Grubu medyasıyla hükümete yakın ‘yandaş medya’ denilen medya arasında insanlar sıkışmış durumdalar ve gazeteye güven duymuyor vatandaşlar. Gazetecilik güven işidir, gazeteye güven duymayınca gazeteciliğe dair ciddi bir darbe iniyor. Dolayısıyla bence benim Ankara’da uygulamaya çalıştığım gazetecilik anlayışının bu krizi aşma konusunda bir umut ışığı olduğunu değerlendirdiler. Gazeteci olduğum için de yani ruhum ve kişiliğim benim gazetecidir, ben gazeteci doğmuşum, bizim yönetim bunu değerlendirmek istedi ve bundan böyle Akşam’ın yayın politikası haber ağırlıklı, muhabir ağırlıklı, Türkiye’nin bütün toplumsal kesimlerine yönelik yayın yapan, her kuruma yakın ama her kurumada mesafeli, her kurumun yaptıklarının iyi taraflarını destekleyen aynı zamanda yanlışlarını da belli bir üslup ile eleştiren bir gazete olacak. Ben kendimi adeta üslup mühendisi olarak görürüm, her şeyi yaparım ama üslubuma dikkat ederim. Üslup çok önemlidir, en sevdiğim kurumlarla ilgili bile çok ağır haberlere imza attım ama üslubuma o kadar dikkat ettim ki kimse orada bir art niyet aramadı,  iyi niyetimi gördüler. Akşam’da şimdi bu dönemi getiriyoruz. Herkes ile ilgili olumlu haber de yapılabilir olumsuz haber de yapılabilir ama hiç kimseye hakaret edilmez, yalan yazılmaz, aileler ile ilgili haber yapılmaz, kurumları eleştiririz ama yıpratılmasına karşıyızdır, kurumların kalıcı olduğunu biliriz, kişileri eleştiririz ama hiçbir meseleyi de kişiselleştirmeyiz. Budur benim yapmaya çalıştığım gazetecilik anlayışı.
ÇUKUROVA MEDYADAN ASLA ÇEKİLMEYECEK, MEDYADA BÜYÜMEK İSTİYORUZ
Ciddi bir tenkisat yapıldı Akşam’da ve sürekli Akşam gazetesi satılacak, pazarlık yapılıyor görüşülüyor gibi şeyler konuşuluyor. Siz de patronaja yakın bir isim olarak gazetenin başına gelince, acaba Akşam’ın satışı mı hızlandırılıyor, İsmail Küçükkaya satış öncesi bir toparlama mı yapacak diye düşündüm.
Çukurova Grubu medyadan asla çekilmeyecek, her zaman medyada güçlü olacak ve aksine medyada büyümek istiyor, medyaya yatırım yapmak istiyoruz. Aslında benim buraya getirilmem de zor bir karardır çünkü ben grubun Ankara Temsilcisi’ydim ve uzun yıllardır bu görevi yapıyordum. Ankara temsilciliğini de iyi yapardım, ben kendimi çok başarılı bulurdum genelde de böyle değerlendirmeler vardır. Benim buraya getirilmem bence grubun medyaya verdiği önemini gösterir, grubun medyaya verdiği desteği ispatlayan bir gelişmedir diye düşünüyorum. Şu olmuştur; grubumuz Turkcell gibi, Digitürk gibi Superonline gibi çok değerli varlıkları yaratmıştır, çok girişimci bir gruptur Çukurova Grubu. Medyaya da daha fazla kaynak koyma arayışına uzun zamandır girmişlerdir fakat burada yabancı ortak arayışı vardı yani şunu anlatmak istiyorum bu medyaya daha fazla kaynak aktarma arayışıydı, medyayı elden çıkarma değil. Yine Mehmet Emin Karamehmet’in patronluğunda yabancı sermayenin de katılımıyla medyanın sermaye yapısını güçlendirmek için bir arayıştır bunu net olarak ifade edebilirim ki yönetimden aldığım ifadeler önümüzdeki süreçte medyaya ciddi yatırımlar yapmaya çalışıyor grup.
Mehmet Emin Karamehmet sizin için manevi oğlum diyormuş, nereden geliyor bu yakınlığınız?
Vallahi bilmiyorum dokuz yıldır onunla birlikte çalışıyorum, yakın çalışanıyım ama tanışıklığımız ondan da öncesine dayanır. Mehmet Emin bey çok özel bir insan gerçekten yani kamuoyu önüne çıkmayı sevmeyen çok mütevazı yaşayan yani bu toplumun temel değerleriyle çok örtüşen bir kişiliğe sahip. Şunu söylemeliyim çok önemli dikkat edin Mehmet Emin Bey’in yakın kurmayları onun yanında uzun yıllar çalışırlar. Bülent Ergin,  Osman Berkmen, Serdar Çaloğlu, Mehmet Demirpençe..  Bu Mehmet Emin Bey’den de kaynaklanıyor, vefalı bir insan Mehmet Emin Bey. Meselelere insani ilişkiler açısından bakar ve bence patron olarak da çok ilgi çekici bulduğum özelliği yöneticilerine çok güvenir, işlerine karışmaz. Birine zor güvenir Mehmet Emin bey kolay kolay yakın çevresine almaz, çok testlerden geçirir, siz onu fark etmeden yaşarsınız. Güvenlik testleridir bunlar, onu yaptıktan sonra da Mehmet Emin bey bırakır sizi onun şirketini siz yönetirsiniz karışmaz ondan sonra. Bu bence çok önemli bir meziyettir.
SERDAR TURGUT “ELİMDEKİ EN İYİ DEĞER İSMAİL KÜÇÜKKAYA” DERDİ SÜREKLİ
Tanıdığım herkes sizi çok seviyor, çok olumlu şeyler yazıldı hep hakkınızda. Nasıl başardınız böyle herkesin sevdiği adam olmayı?
Şöyle söylemeye çalışayım ben rol yapmam hiçbir zaman öğrendiğim ilk şey şudur yıllar önce kendin ol , sen kendin olursan herkes senin samimiyetini anlar ona göre davranır dolayısıyla ben gazeteciliğimde de bunu uyguladım. Biraz önce de ifade ettiğim gibi üslup mühendisiyimdir ben, hayatta en iyi yaptığım şey üslubumdur. Ben kavgamı da belli bir üslup içinde yaparım, mücadelemi de belli bir üslup içinde yaparım, birini öveceksem onu da belli bir üslup içinde yaparım. Türkiye’deki temel sorun budur Gülin hanım. Bütün meslek dallarında üslupsuzluk, seviyesizlik, kalitesizlik hakim olmaya başladı. Onun için de övdüğünüz zaman yerine ulaşmıyor, eleştirdiğiniz zaman da yerine ulaşmıyor.
Halef-selef arasında bir alkışlama durumuna alışık değiliz mesela. Yerine geçtiğiniz Serdar Turgut bile sizi övdü, hatta gurur duyduğunu söyledi sizinle. Serdar Bey haber vermiş hatta değil mi, yeni görevinizi?
Bu ikimizin arasındaki ilişkiyle ilgili bence. Tabii çok eskiye dayalı söylediğim gibi 1991’de mesleğe başladığımdan beri söylüyor. Ama Serdar Turgut her platformda mesela birkaç kere bizim üst yönetimimizle yaptığı konuşmalarda ‘Benim elimdeki en önemli değer İsmail Küçükkaya’ derdi sürekli. Yani bunu sağolsun hep takdir etmiştir, söylemiştir. Ve görevi ondan duydum buraya getirildiğimi de.
SERDAR TURGUT BENİM YAPTIĞIM GAZETEDE DAHA FAZLA OKUNUP SEVİLECEK
Serdar Turgut farklı bakabilen bir isim, önemli bir marka. Türkiye’nin en iyi yazarlarından biri şüphesiz. Turgut’un yayın yönetmenliği dönemi ne kazandırdı Akşam’a? Ne getirdi, ne götürdü?
Şimdi Serdar Turgut büyük bir yazar. Onu ben değerlendirmemeliyim. Ama şunu söyleyebilirim. Türkiye’de iki büyük mizah yazarı var. Bir tanesi Serdar Turgut bir tanesi de Selahattin Duman. Oysa Türkiye’de yüzlerce siyaset yazarı var. Serdar Turgut’un Genel Yayın Yönetmenliği ile bence gazeteye bir şeyler getirdiği bir şeyler götürdüğü olabilir. Bilmiyorum. Daha doğrusu o konuda yorumda bulunmak doğru değildir. Her dönemin bir gereği vardı. O dönem yapıldı ve bitti. O dönemin de rasyonalitesi vardır. Çok eminim. Sonuçta Türkiye’nin çok saygın bir kalemi burayı yönetti uzunca bir zaman. Fakat o serüven daha fazla sürseydi, Serdar Turgut’un yazarlığına bence sıkıntı yaratabilirdi. Çünkü ağır bir sorumluluk, siyaseten bir duruş ortaya koyması gerekiyor. Ama böyle yaratıcı bir kalem. Ben şu açıdan seviniyorum doğrusu. Şimdi benim yaptığım bu gazetede Serdar Turgut’un yazıları çok daha fazla okunacak. Çok daha fazla görünecek. Çok daha fazla sevilecek. Şimdi biz o dönemi yaşayacağız. Serdar Turgut mesela AKP’nin gelişine dair ilk sağlam gerçekçi analizleri ve kavramsallaştırmaları yapan yazardır. O zamanki Hürriyet içerisinde özgür bir anlayışla yaptığı için. İdarecilik ise daha farklı bir takım zorluklarla sizi kıskaca alıyor. Gönlünüzdeki her şeyi idareci olarak belki yazamayabilirsiniz. Çünkü bambaşka bir dünyadır orası. Serdar Turgut önümüzdeki süreçte benim yaptığım gazetede çok daha fazla okunacak ve sevilecek diye düşünüyorum.
ORAY EĞİN İYİ BİR YAZAR. ÜSLUBUNDAN ZAMAN ZAMAN RAHATSIZ OLMUŞUMDUR AMA BEN GELDİĞİMDEN BERİ ÇOK HOŞ YAZILAR YAZIYOR
Oray Eğin’i ve ona yönelik eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Oray benim de yazılarını eskiden beri dikkatle takip ettiğim, dilini sevdiğim bir kalem. Zaman zaman üslubundan rahatsız olmuşumdur, Genel Yayın Yönetmeni olmadan önce. Ben hakaret yaptırtmam hiç kimseye, her şeyin bir üslubu bir mekanizması vardır. Ben geldiğimden beri Oray Eğin hakikaten çok hoş yazılar yazıyor. Oray Eğin iyi bir yazar. O bir yazar ve yazar özgürdür. Yazabilir. Ben ama elbette şunu söyleyeyim size, bütün gazetemdeki her sayfadaki haberi mutlaka okurum. Hele şimdi yönettiğim gazetede bütün yazarları da okuyorum. Kendimin dışında ekibime de okutuyorum. Elbette yani hakaret olmaz. Ama şunu da söylemek durumundayım; ben kurumsal yapılara çok inanırım. Yani yıldızlara inanırım ama pek çok yıldıza inanırım. Yani hiçbir kurumun hiç kimseye aşırı bağımlılığına izin vermem ben. Kendi kişiliğim buna uygun değildir. Ben Akşam Gazetesi’nin bana bile bağımlı olmasını sağlamam. Kurumsallaşmaya inanırım. Onun için muhabirleri çıkarıyorum öne, benim başarım önemli değil Akşam’ın başarısı önemli. Ben buraya gelirken ertesi gün burayı bırakabilme özgüveni ve kararlılığıyla geldim. Ben evimi bile taşımayacağım. 6 ay otelde kalacağım. Yapmak istediklerim var. Onları yapmaya çalışacağım. Ama şunu söyleyeyim. Oray’ı çok seviyorum. Onunla devam etmek istiyorum. Ama ben hiçbir zaman hiçbir kimseye hiçbir kurumun çok aşırı bağımlı olmasını istemem. Ama bunu istememekle kalmam. Bunun gereğini yerine getiririm. Öyle bir zenginlik yaratırsınız ki herkes o zenginlik içerisinde daha zengin olur. Öyle bir resim ortaya koyarsınız ki herkesin rengi o tablo içerisinde çok daha güzel görünür. Onun dışında profesyonel yaşamdır. Çok sorulduğu için söylüyorum. Türkiye’de inanılmaz büyük kalemler var çok gizli kalmış büyük bakın bizim yazarlarımız şimdi başlıyor başlayacak. Muhabirlerimizin gözlem izlenimleri yazıyor falan. İstediğim gazetenin kurulu yapısıyla devam etmek. Serdar Turgut sağolsun devam ediyor. Oray Eğin’in burada katkısının önemli olduğunu düşünüyorum. Böyle bir şey istiyorum. Bu yapı daha da güçlü halde devam edecek. Ama profesyonel yaşam çok da esnek bir yaşamdır. İşveren de  gazeteler de aynı zamanda işletmelerdir. İşveren de her türlü senaryoya karşı alternatif oyun planlarını hazır tutmak zorundadır. Her türlü senaryoya Gülin Hanım, her türlü olumlu ve olumsuz senaryoya karşı B değil ve B ve C seçenekleri hazır bulundurmalıdır. Başka türlü yaşayamam ben. Şunu da bir ifade edeyim, Serdar Turgut’a söylediğim gibi öyle zannediyorum ki Oray Eğin’in yazdıklarının bu kadar sevilmesi daha fazla okunması daha fazla etkili olması için benim yaptığım Akşam gazetesinden daha iyi bir mecra olamaz yani mümkün değil.

Yeni yazarlar alacak mısınız?

Arjantin Felsefe Grubu’nun kurucularından Nihal Kemaloğlu İtiraz isimli bir köşe yazacak. Kurulu yapıdaki her şeye itiraz edecek Toplumun kendisine yönelik eleştirileri ve sorgusunu yapacak sorgulamasını yapacak. Bu tabi bu olmadan ortak gelecek kuramayız. İtiraz bize kendimize görmezliğe geldiğimiz ne varsa onun için itiraz edecek. Yani insanlar onu okudukları zaman konuşabilseniz bir sesiniz olsa sesinizi bastırmasanız siz de bunu söylerdiniz. Yani bu duyguyu vermek istiyorum. Yapmaya çalıştığım şey bu. Sizin aracılığınızla söyleyeyim. Çok sevileceğine inandığım Prof. Dr. Ahmet İnan bizde yazılar yazacak. Onu özellikle kadınlar çok sevecek. Hayat üzerine, toplumsal sorunlarımızın aslında arka planını hiç irdelemiyoruz. Sağlıklı analizler yapılmıyor Türkiye’de yaşananlara dair. Atılgan Bayar üçüncü sayfada derin analizler yapacak. Bir de başyazarımız siyaset yazacak. Ben de siyaset yazıları yazacağım. Ana omurgamız bu şekilde. İki sürprizim daha var. Ama onları konuşuyoruz. Halen devam ediyor. İki büyük sürpriz, Türkiye’de herkesin tanıdığı televizyona çıktığı zaman tanıyorum dediği ve çok güvendiği iki isim daha var. Onlar ama sürprizim olacak benim. Yani ben değişimleri aynı zamanda hem radikal ve güçlü hem de aynı zamanda birazcık kontrollü olması gerektiğine inanırım. Değişimin hızı önemlidir. O bir yönetim ister. Onu yapacağım.

GAZETEMİZİN EKSİKLİĞİ ANKARA DEĞİL, İSTANBUL’DAKİ YAPILANMAYA AĞIRLIK VERİYORUM

Ankara çok önemli Ankara temsilciliğini neden bekletiyorsunuz?
Şu anda bizim gazetemizin ciddi arayışları var ben tabii gazeteye kendi damgamı vurmak istiyorum işe hızlı girmek istiyorum. Biz Ankara’da güçlüyüz zaten. Gücümüz de tek bir muhabirden kaynaklanmaz, ekip çalışmasının çok başarılı bir uygulamasından kaynaklanır. Bizim gazetemizin eksikliği Ankara değildir. Siyasette çok güçlüyüz bundan sonra Akşam gazetesi siyasetin en güçlü gazetesi olacaktır. Bizim arayışımız İstanbul’da ki yapılanmaydı ağırlığımı oraya verdim. Yanıma da Nergis Bozkurt’u getirdim, büyük fedakarlıkta bulundu kurulu bir düzeni vardı eşini ve çocuğunu bırakıp geldi, çocuğu üniversiteye hazırlanıyor. Çok büyük bir güç katacak bana. Ankara’da da Ersin Bal çok önemli bir gazetecidir siz de bilirsiniz, onu haber müdürü yaptık Dilek Gedik de çok iyi bir gazetecidir onu da yardımcısı yaptık. Orada şimdi bir sorun yok Ankara temsilciliğini de zaman içinde önceliğimiz değil yani şu anda ama kafamda birkaç oyun planı var acilliği olan bir konu değil önce İstanbul bizim meselemiz yazı işleriyle ilgili birkaç takviye yapıyoruz.

İsimler belli mi?

Şimdi mesela yazı işlerinde iki numara önemlidir, ben genel yayın koordinatörü olarak Nergis Bozkurt’u getirdim. Mehveş Evin çok sevdiğim bir gazetecidir, bizim internet sayfamız zayıftı şimdi Mehveş Evin oraya odaklanıyor. Bütün gücünü ve enerjisini oraya verecek bu bir tür değişim aslında internet sayfamız güzel olacak, internet sayfasının ne kadar güçlü ve önemli olduğunu HABERTURK.COM’dan biliyoruz. Dolayısıyla bu büyük bir değişimdir. Onun dışında yazı işlerine bir takviyem daha olacak o da dış haberler ile ilgili bir takviyedir. Burada çok başarılı bir arkadaşım var ama onun biraz desteğe ihtiyacı var. Artık Akşam’da bir baş yazarlık tesis etmek istiyorum kamuoyu çok sevecek onu, şöyle bir ihtiyacımız vardı televizyonlara çıktığı zaman Akşam’ı da temsil eden Akşam’ın görüşlerini de yansıtan bir takım kalemler arayışından bahsediyorum. Baş yazarımız böyle bir isimdir yani televizyona çıktığı zaman herkesin böyle büyük bir saygıyla adeta hayranlıkla izleyeceği biri olacaktır dili ve Türkçesi muhteşem. Gazetede yapmak istediğim en önemli şey gazetenin dilini ve Türkçesini sadeleştirmek. Dil çok önemli benim için, Türkçemizi çok önemsiyorum ve çok hassasım bu konuda Sedat Ergin böyle bir çalışma yaptı Milliyet’te. Ben bunu biraz daha ileriye taşımak istiyorum.

LÜKS RESTORANLARDA NE YİYİP HANGİ ŞARABI İÇTİKLERİNİ YAZANLARA İSYAN EDİYORUM, ARTIK BÖYLE BİR DÖNEMDE YAŞAMIYORUZ

Genel Yayın Yönetmeni olduktan sonraki ilk yazınızda biraz Obamavari, Erdoğanvari bir hava vardı. Taşrada doğdum, kendi imkanlarımla İngilizce öğrendim gibi. ‘Beyaz Türkler’in hegomonyasına meydan mı okuyorsunuz ne demek istediniz o yazıda?
Bir kontr-kimlik koymaya çalıştım, buraya gelişimi kendi adıma değil ama medya açısından önemli buluyorum yani Akşam gazetesi gibi Türkiye’nin en büyük beş gazetesinden birinin Genel Yayın Yönetmenliğine benim gelmem ülkemin fırsat eşitliğini göstermesi bakımından önemlidir. Benim herhangi bir kişi, herhangi bir kurum, herhangi bir mezhep herhangi bir kulüp, herhangi bir iş dünyası bağlantısına en ufak bir yakınlığım, organik inorganik hiçbir şekilde bağlantım yok. Tek başına gelmiş gazetecilik kariyeri boyunca büyük gazetecilerin sevgisini takdirini çalışkanlığıyla kazanmış biriyim. Şimdi ben size bir örnek vereyim bakın, geçtiğimiz 29 Ekim resepsiyonunda daha ben buraya atanmamıştım, Çankaya Köşkü’ndeki resepsiyonda beni pek çok gazeteci arkadaşımın yanında Ertuğrul Özkök Aydın Doğan’ la tanıştırdı. Aydın Doğan’a dedi ki şimdi düşünün bakın bu iki grup arasındaki sürtüşmeyi de biliyorsunuz. Aslında ben bu sürtüşmeye de karşıyım medya kavgalarının medyanın itibarına büyük darbeler indirdiğini düşünüyorum ve ben gazetemi bu tür kavgalara bir mecra haline getirmek istemiyorum bunu da söyleyeyim. Ben kavgaya hazırımdır. Ama kavga şövalye gibi yapılır gerektiği zaman yapılır, gerektiği şiddette yapılır. Orada Ertuğrul Özkök Aydın bey girince salona bizim yanımıza doğru geldi, sizi çok özel ve çok başarılı bir gazeteciyle tanıştırmak istiyorum dedi Akşam’ın Ankara temsilcisiyim dedi. Aydın Bey de evet seni takip ediyorum dedi. Şimdi bu şunu gösteriyor. Ben demin ifade ettiğim gibi hiçbir kimseyle hiçbir kurumla özel bağlantısı olmadan sadece gazetecilik yaparak bu göreve gelmiş ve mesleğinin en tepesindeki isimlerin de takdirini kazanmış bir gazeteciyim. Göreve geldim Türkiye’de beni bizzat sesini duymadığım yani arayıp herhalde bir Cumhurbaşkanı kalmıştır. Onun da genel sekreteri aradı. Onun dışında Türkiye’de vatandaşlarımızdan onbinin üzerinde mesaj geldi. Üç bin iki yüz şimdi not aldım telefon hepsine döneceğim. Bu bana şunu gösteriyor. Arkadaş doğru yoldasın, doğru işi yapıyorsun. Devam et, başladın pes etme zor bir süreç ama bunu yaparken en çok sevindiğim de ne biliyor musun, bütün muhabir arkadaşlarım aradı beni içlerinden birinin, muhabir ruhlu bir arkadaşlarının Genel Yayın Yönetmeni olmasını çok önemli saydılar. Şimdi ben burada başarılı olmak zorundayım. Ve başarılı olacağım. Ben başarılı olursam arkamdan başkaları gelecek, muhabir arkadaşlarım gelecek arkadan. Bunun için bu yazıyı samimiyetle yazmak istedim. Pek çok insana umut vermek istedim Ama şuna isyanım vardır Gülin hanım onu da söyleyeyim. Son zamanlarda yaygınlaşan gazetecilik eğilimine sitem ediyorum. Pek çok gazetede aynı gün üç dört yazar bir gün önce hangi lüks restorana giderek ne yemek yediklerini ne kadar pahalı şarap içtiklerini yazıyor. Bunlara isyan ediyorum. Artık böyle bir dönemde yaşamıyoruz. Bundan sonra bürokratların, gazetecilerin çok lüks restoranlara giderek böyle lüks yaşamlar sürmeleri dönemi geride kalacaktır. İnsanlar kaliteli yaşayabilirler. Bu kaliteli yaşamın kaynağı da önemlidir. Para harcamak bir kalite işidir. Şimdi para kazanmak ayrıdır ve beceri ister ama parayı harcamak kalite gerektirir. Gazetecinin de böylesine devasa sorunlarla boğuşan bir ülkede yaşam tarzına elbette ki dikkat etmesi gerekir. Herkes istediği gibi yaşayabilir. Hayatın bütün zevklerini, renklerini yaşamak tatmak isteyebilir. Ama bunu herkes kendi imkanıyla yapar ve insanlara önce toplumsal sorunları yansıtır yoksa ben magazine de çok önem veriyorum. Mesela Tuğçe Tatari ile buluştum. Kaliteli magazin yazıları yazacağına çok inanıyorum. Çünkü onun büyük bir potansiyeli var. Daha fazla bu tür şeyleri değerlendireceğim yani magazine karşı değilim. Tam tersine magazin hayatın büyük bir rengidir, süsüdür. O da olacaktır. Kaliteli magazin çok önemlidir. Sevim Gözay mesela bence aslında büyük bir potansiyeli var. Biraz  böyle ilişkileri yazmasını istiyorum. Onun kendisiyle özel bir görüşme rica edeceğim. Böyle bir çeşitlilik arayışı benim ifade ettiğim şey.
KÖŞE YAZARLARI GAZETENİN RENGİDİR AMA ANA UNSURU DEĞİLDİR. KÖŞE YAZARLARI GİTTİĞİNDE TİRAJ DEĞİŞMEZ, BÜTÜN MEDYA TARİHİNİ İNCELEDİM

Tiraj hedefiniz kaç?

Tirajdan önce gazetenin bir kişilik bir kimlik saptaması yapıyorum. Gazetenin bir kimliğe sahip olmasını çok önemsiyorum. Onun için haberi kaynağından alan muhabirden alan muhabire yansıyan anlayışı sergileyeceğim. Görüyorsunuz her gün birinci sayfada muhabirlerimiz var. Köşe yazarları önemli ama köşe yazarları gazetenin asli unsurları olmanın yanı sıra aslında renkleridir, zenginliğidir, süsüdür. Mesela bakarsınız herhangi bir köşe yazarı gazeteden gittiğine tiraj değişmez. Bu gibi çok önemli örnekleri bütün medyada tarihinde inceledim. Hiç böyle bir şey de yok yani. Gazeteler derinlik katar fakat bundan sonra şunu yapmaya çalışıyoruz. Başladık ona, yazarlarımız ve gazetenin kendi oluşturacağı gündemle birlikte devam edecekler yola hani o zenginliği onu da şöyle sağlayacağız yazı işleri toplantılarına davet ediyorum onları yada atacağımız manşetlerde yazarlarımızı arıyorum. Manşetimiz şu olacak diyorum. Eğer ilgilerini çekerse onlar da bir yazı yazıyorlar. Bu da böyle devam edecek.

HÜRRİYET DURAKLAMA DÖNEMİNDE, MARKA DEĞERİYLE İŞ GÖTÜRÜYOR

Öncelikle yapmak istediğimiz şeyin ana felsefesi kısa vadede gazetemizin 250 bin tiraja oturacağını düşünüyorum.Biz Ankara’da zaten Vatan ve Milliyet’in çok üstündeydik habercilik anlayışı olarak. Gerçekçi olmak gerekir. Hürriyet gazetesi Türk basının amiral gemisidir. Ama ivme kaybediyor. Bunu gözlemliyorum. Çok çeşitli kaynaklardan bilim adamlarına uzaktan baktırdım. Daha önceden yayınlanmış geçmiş raporları da okutturdum. Hürriyet gazetesi duraklıyor şu anda. Hız kaybediyor, ivme kaybediyor. Bu medya kavgaları onlara da büyük darbe indirdi. Dolayısıyla onlarında çok ciddi imaj problemi var. Hürriyet gibi dev yapılar transatlantiktir. Transatlantik bir anda durmaz. Mesela motoru durdurduğu anda bile o gider. Hürriyet öyle bir süreçte. Ama duraklama dönemine girdi. Eğer müdahale etmezlerse çok ciddi ivme kaybedebilir. Sabah Gazetesi zaten çok büyük bir darbe aldı. Sabah gazetesi Türkiye’nin toplumsal muhalefetinin sözcüsüydü. Çok büyük gazetecilik refleksinin misyonunun ötesinde tarihsel bir sorumluluğu vardı. Sabah’a yazık ettiler. Bunun toparlanmasını istiyorum ama oarda çok ciddi endişelerim ve üzüntülerim var onu da size söyleyeyim. Burada medyadaki çeşitlenmeyi çok önemli sayıyorum. Büyük bir medya grubu da farklı farklı patronların ama hükümete çok yakın pozisyon alıyorlar ve hükümeti hiç eleştirmiyorlar, hükümete kötülük yapıyorlar aslında. Biz burada alternatif bir mecrayız. Sevindiğim bir gelişme Ciner Grubu’nun gazetesi, onu gerçekten heyecanla bekliyorum. Bir an önce çıkmasını istiyorum gazetenin. Ciner Grubu’nun gazetesinin de hem çeşitlilik hem bu gazeteci arkadaşlarıma iş kapısı olması anlamında daha da önemlisi demokrasimizin sağlılığı bakımından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’deki ilan pastası en çok Doğan Grubu tarafında. Bu sağlıklı bir gelişme değil. Çünkü bunun yansımaları çok farklı. Hükümeti uyarmıyorlar yani medya çeşitlenmesi sağlanınca, Ciner Grubu’nun gazetesi gelince Akşam’da kendini böyle pozisyonlayınca başkaları da girmek isteyeceklerdir bu yarışa. Dolayısıyla o medyanın çeşitliliğini de arttıracaktır. İlan pazarını da bence orta ve uzun vadede değiştirecektir. Bence Akşam kısa vadede 250 bin ile 3 numara olur. 250 bin tirajla ama etkinlikte falan bu bariz bir şekilde hissedilir. Ondan sonraki süreçte kaynak aktarma dönemi zorunlu gelir. Şuna inanıyorum Mehmet Emin Bey bir yapının başarılı olduğunu görünce para aktarır oraya. Yani bu gazetenin toplumsal olarak bu kadar önemli bir misyon üstlendiğine ve bunu başarıyla yaptığını görünce parada aktaracaktır. İkinci kademede para aktararak biz Sabah’ın üstüne çıkarız. Bu arada tabi habercilikte Hürriyet’le yarışır bir gazete olmamız gerekiyor. Aslında Hürriyet gazetesi uzunca bir zamandır haberciliği de unuttu. Hürriyet bir marka değeri ile iş götürüyor ve yazarlarıyla politik duruşuyla zaman zaman değişiyor oynak ama işi onunla götürüyor. Bu çok uzun süre gitmez böyle. Dolayısıyla habercilik yarışı başlayacak şimdi. Benim gördüğüm dinamik haber yarışı Hürriyet, Akşam ve Ciner’in çıkaracağı gazete arasında yaşanır.
 
KAYNAK: HABERTÜRK
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Uzmanından bomba iddia! Türkiye petrol üretiminde Orta Doğu ülkelerine ortak olacak
Meral Akşener'den, İmamoğlu ve Yavaş'a hain suçlaması