Türküler- Bozlaklar- Ağıtlar öksüz

Hasretlik duygusu Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş'ın sanatına olumlu etki yaparak, memleketin taşına, toprağına, insanına hasret ve özlemle dolu pek çok türkünün doğmasına sebep oldu. Neşet Ertaş'ın yaşam öyküsü olan türküleri:

Türküler- Bozlaklar- Ağıtlar öksüz
Türküler- Bozlaklar- Ağıtlar öksüz
GİRİŞ 25.09.2012 12:00 GÜNCELLEME 25.09.2012 18:30

Ana vatanımsın, baba yurdumsun,

Ozanlar diyarı şirin Kırşehir,

Uzak kaldım gurbet elde derdimsin,

Hasretin bağrımda derin Kırşehir.

 

Feleğin yazdığı kara yazıynan

Çok yürüdüm bağrımdaki sızıynan

Kara kaşlarıynan, kara gözüynen

Aşık etti beni birin Kırşehir

Gerçekten de "gönül" kelimesinin Ertaş'ın şahsi lügatinde çok özel bir yeri var. O adeta, tıpkı Yunus gibi, Hacı Bektaş-i veli gibi kendisini"gönüller yapmaya" adamış biri... "gönül"ün geçmediği türküsü yok dense yeri...

Şu garip halimden bilen işveli nazlım

Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen

Tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm

Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen

Bir başka türküsünde:

Küstürdüm gönlümü güldüremedim

Baharım güz oldu yazım kış oldu

Gönüle yarini bulduramadım

Baharım güz oldu, yazım kış oldu

Diye dert yanar. Bir türküsünde babası Muharrem Ertaş'ı "gönül delisi" olarak niteler:

Sazını çalarken kendinden geçen

Gönülden gönüle kapılar açan

Aşkın dolusunu nefessiz içen

Gönül delisini neyledin dünya

Muharrem Babaya ağıt

Uzak yoldan geldim hasretim için

Hani nerde babam Muharrem nerde

Yaralı bülbülüm ses vermez niçin

Yüreği yanığım o kerem nerde

O garip gönüllüm, dertli bakışlım

Feleğin elinde sinesi taşlım

Yüreği yaralım, gözleri yaşlım

Gönül evi yıkık, viranım nerde

Fetholurdu feryadını dinleyen

Feryadı içinde derdin anlayan

Kuşlar gibi viranede ünleyen

Ecinnice deli boranım nerde

Okula gidemedim bu dert benimdi

Hemi benim derdim, hem babamındı

Hemi babam, hemi öğretmenimdi

Garibim dersimi verenim nerde

NEŞET ERTAŞ NEYLEDİN DÜNYA

Ay dost deyince yeri göğü inleten

Muharrem ustaydı bunu dinleten

Gönül kırmazıdı bilerekten, bilmeden

İnsan velisini neyledin dünya

Sazını çalarken kendinden geçen

Gönülden gönüle kapılar açan

Aşkın dolusunu nefessiz içen

Gönül delisini neyledin dünya

Garibim babamdı Muharrem Usta

Bilirim aşıktı sevdiği dosta "sazımın emaneti..." diyen en son nefeste

Sazın ulusunu neyledin dünya,

İşte Usta'nın unutulmaz türküleri;

BAĞLAMAYLA İLKOKULDA TANIŞTI

Bağlama ve türkü deyince akla ilk gelen isimlerden Neşet Ertaş, 1938'de Kırşehir'de doğdu.

Çocukluğu Kırtıllar köyünde geçen Ertaş, müzikle babası saz ustası Muharrem Ertaş sayesinde ilkokul yıllarında tanıştı.

Önce keman, ardından bağlama çalmayı öğrendi. Babasıyla birlikte yörenin düğünlerinde saz çalıp türkü söylemeye başladı.

Profesyonel müzik hayatına 1950'li yılların sonunda İstanbul'a gidişiyle başladı.

İlk plağı "Neden Garip Ötersin Bülbül"ü işte bu yıllarda kaydetti. Çok sevilen plağın ardından yenileri geldi, konserler başladı.

Halk ozanı bir süre sonra yeniden İç Anadolu'ya döndü ve Ankara'ya yerleşti.

23 YIL SONRA TÜRKİYE'YE DÖNDÜ

Sağlık sorunları nedeniyle kardeşinin yanına, Almanya'ya giden Ertaş'ın 23 yıllık vatan hasreti de başlamış oldu. 2000 yılında İstanbul'da verdiği konserle yeniden ülkesinde sahneye döndü.

Gurbet yıllarında kendisine Erdoğan Atakar tarafından takılan "Bozkırın Tezenesi" lakabı halk ozanıyla adeta bütünleşti.

Süleyman Demirel zamanında kendisine sunulan 'devlet sanatçılığı' unvanını; "Halkın sanatçısı olarak kalmak, benim için en büyük mutluluk" diyerek geri çevirdi.

UNESCO tarafından "yaşayan insan hazinesi" kabul edilen Ertaş, İTÜ Devlet Konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görüldü.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
AK Partili Bölük, AKPM'de parlamenterlerin yüzüne söyledi: Seyirci mi kalacağız?
Dışişleri Bakanlığı'ndan son dakika 1915 mesajı!