ABD ve Suud medyasından İhvan karşıtı kampanya

SETA Vakfı Başkanı Özhan, Mısır'da devrimin 2'inci yıl dönümünde yaşanan olaylar ve ülkedeki siyasi krizi AA muhabirine değerlendirdi.

Mısır'daki ''devrimin'' doğru anlaşılması gerektiğini, devrimin bir yönüyle apolitik olduğunu söyleyen Özhan, ''Mısır'daki rejim Mübarek'in iktidarı bırakmasını bir devrim ya da rejimin yıkılışı olarak görmedi. Mübarek sahneden çekilmişti, rejim belli modifikasyonlarla yoluna devam edecekti. Hatta ilk seçimler yapıldığında Hürriyet ve Adalet Partisi (HAP) ve Nur Partisi'nin seçimlerde ezici çoğunluk sağlamaları bile rejimi çok fazla telaşlandırmadı, çünkü bir vesayet seçimiyle Türkiye'de olduğu gibi işleri götüreceklerini düşünüyorlardı'' diye konuştu.

Mısır'da yargı, askeri ve sivil bürokrasinin büyük ölçüde Mursi'ye karşı 'defacto grev hali'nin halen devam ettiğini belirten Özhan, ''Bir devletin sahip olması gereken aparatların tamamının kendisine karşı yönelmiş olduğu bir cumhurbaşkanınından bahsediyoruz. Mısır'da parlamento seçilmeden de sağlıklı bir tartışmanın önü açılmayacak. Mısır rejiminin dönüşmesi belki de yıllar sürecek'' dedi.

''Mısır vesayet rejimi ve müesses nizamı asıl gerilimi Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşadı'' diyen Özhan, Mısır'da halihazırda yaşanan gelişmelerin, partiler veya gruplar arasındaki gerilimden ziyade Mısır vesayet rejimi ile yeni Mısır arasındaki mücadele olduğunu kaydetti.

Mısır'da yaşanan son olaylara ilişkin Özhan şu değerlendirmelerde bulundu:

''Mısır'da sokakları arkana almakla sokaklardan siyaset yapmak henüz birbirinden ayırt edilmiş değil. Mısır'da parlamento olmadığından dolayı, sokaklara inen kitlelerin sesini meşru bir şekilde resmi makamlara duyurabilecek siyasal kanallar mevcut değil. Parlamento olmayınca da her itiraz sokaktan yapılmaya başlanıyor, bu bir kriz hali.''

 Muhalefetin samimiyet sınavı

Mısır'da ekonomi ve güvenliğin çöküşün eşiğine geldiğini, buna parlamentonun eksikliği de eklenince en sıradan olayların bile krize dönüştüğünü ifade eden Özhan, ''Sokaklarda demokrasi talebinde bulunduğunu söyleyen İhvan dışındaki liberaller, solcular ve laikler, 14 Temmuz günü Meclis feshedildiğinde hep beraber alkışladılar. Dolayısıyla lider düzeyinde de elitler düzeyinde de yaşanan bir samimiyetsizlik ve iktidar kavgası var ancak bunu sokaklarda ifade ettikleri için çok meşru taleplermiş gibi gözüküyor.''

Özhan, ''Mısır'da yaşanan olaylarda dış güçlerin etkisi var mıdır?'' sorusuna, ''Amerikan ve Suudi Arabistan medyası özellikle son bir aydır açık bir şekilde İhvan karşıtı kampanyanın patronlarına dönüşmüş durumda. Gördüğümüz, delillendirebileceğimiz tek şey bundan ibaret'' cevabını verdi.

İhvan'ın kurduğu siyasi partiyle mi yoksa ikircikli yapısıyla mı siyasetin içinde var olmaya devam edeceği konusunda bir karar vermesi gerektiğini vurgulayan Özhan, ''İhvan ve HAP Partisi'nin Mısır siyasetini belirleme gücü aynı anda at başı gidecekse bu sadece Mısır açısından değil, İhvan açısından da yönetmesi gereken büyük bir kriz olur'' diye konuştu.

İhvan'ın güçlü dar bir gruba yaslanmak ya da toplumun bütün kesimlerini kucaklayacak bir söylem geliştirmek konusunda tercihte bulunması gerektiğini belirten Özhan, mevcut şartlarda İhvan'ın muhtemelen ikinci yolu seçeceğini ancak 80 yıllık bir hareketten hızlı bir değişim beklemenin gerçekçi olmadığını kaydetti.

Özhan, liberal, sol ve laik muhalefeti çatısı altında toplayan Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC) ile Abdulmunim Ebu'l-Futuh liderliğindeki Güçlü Mısır Partisi'nin gösterileri göz önüne alındığında, isteklerinin hayata dokunan gerçekçi talepler olmadığını savundu.

Mısır'da halen katı bir vesayet rejiminin devam ettiğine, yargı oligarşisinin ve ekonomik krizin bulunduğuna dikkati çeken Özhan, ''Bütün bunlar yokmuş gibi, Mısır'ı Mısır'dan koparıp İsviçre şartlarında olgunlaşmış bir demokrasinin yaşadığı sorunlardan bahseder gibi tartışırsak sadece kendimizi kandırmış oluruz'' dedi.