Terör makalesi yazdığına pişman ettiler

DHKP-C’ye destek yayınlarına tepki gösterince üste çıkmaya çalışanlar var ama her fırsatta örnek verdikleri Avrupa’da bir terör yazısına 5 gazete baskın yiyor, 17 gazeteciye soruşturma açıyorlar.

  • GİRİŞ13.04.2015 08:24
  • GÜNCELLEME15.04.2015 08:58

Bir terör saldırısında, teröre karşı duranların safına gelmeyenler oldu bu ülkede. Hatta direk teröristin safında duranları gördük.

Adliye baskınında terör örgütü propagandası yapan yayın organları oldu, hatta teröristlerle röportaj yapanlar, onları savunanlar oldu.

Daha yakın zamanda Çarli Hebdo saldırısına sadece Fransızlar değil tüm Avrupa ortak tepki gösterdi. Üstelik Çarli Hebdo katliamının içeriğinde şaibeli unsurlar vardı, o teröristler nasıl o binaya girdi, içeriden bilgi mi sızdırıldı, güvenlik ve istihbarat zafiyeti mi yoksa bilinçli bir göz yumma mı vardı? Bu sorular cevapsız kaldı.

Muhalefet liderlerimiz Şehit Savcımızın cenazesine gelmedi, oysa Çarli Hebdo’ya ilk koşan Sarkozy olmuştu, sağcı Sarkozy solcu Hollande’la aynı karedeydi.

Nitekim Çarli Hebdo’ya karşı ortak tavır alan Avrupa, Çarli Hebdo sonrası terörle suçladığı Müslümanlara daha fazla baskı yapmaya başladı.

Bir de işin yayın yoluyla teröre ve teröriste destek çıkma yönü var. Adliye baskını sırasında da sonrasında da bunları gördük.

Bunu yapanlar Türkiye’de iktidarı yok yerden eleştirme adına hep Avrupa’dan emsaller gösterir ama her seferinde de baltayı taşa vururlar.

Mesela iç güvenlik yasası Meclis’te tartışılırken “Avrupa’da bu işler nasıl oluyor biliyor musunuz…” diye başlayan cümlelerle akılları sıra bizi küçültmeye Batı’yı yüceltmeye çalışırlar.

Sonra gerçek ortaya çıkar çünkü Avrupa’nın da Amerika’nın da iç güvenlik yasaları, herkesinkinden daha ağırdır, polis orada güvenliği tehdit eden kimseye göz açtırmaz.

Örgüt bağlantısı suçlamasıyla bir TV yöneticisi göz altına alındığında, Batı’nın basın özgürlüğünden dem vururlar, Türkiye’yi ABD’ye şikayet etmeye kalkarlar.

Ama sonra yine gerçek ortaya çıkar çünkü Batı dedikleri ABD ve Avrupa’da basın özgürlüğü diye bir şey yoktur. Çünkü ABD polisi, polis katliamını haber yapan gazetecileri içeri atar, Avrupalılar ise gazetenin kapısına komple kilit vurur.

Yayın yoluyla teröre destek konusu da öyle. DHKP-C’nin propaganda fotoğraflarını yayınlayanlar, her fırsatta örnek verdikleri Avrupa’da bu işin nasıl bir suç olduğunu biliyorlar mı acaba?

Bilmiyorlarsa bir örnekle izah edelim. 30 Ekim 2005 tarihinde Almanya’da yayınlanan Cicero dergisinde Bruno Schirra imzalı bir makaleye yer verildi. Yazının başlığı, “Dünyanın en tehlikeli adamı”ydı.

Yazan, Bruno Schirra’ydı, dünyanın en tehlikeli adamından kastı ise El Kaide liderlerinden Ebu Musab Zerkavi’ydi.

Zerkavi hakkında yazılan o makale Alman istihbaratını, emniyetini harekete geçirdi. Dönemin İçişleri Bakanı Otto Schily’nin bizzat verdiği emirle,  o makaleyi yazan Bruno Schirra’nın evi basıldı, Cicero dergisinin binasına baskın yapıldı, Schirra göz altına alındı, yetmedi Schirra ile bağlantılı olduğu iddia edilen 16 gazeteci daha soruşturma kapmasına alındı.

O dava tam 2 yıl sürdü, Almanya’daki sol görüşlü gruplar 2 yıl boyunca “demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü, vs” diye bas bas bağırdı ama kimse onlara dönük bakmadı bile.

Yorumlar3

  • ayşe 8 yıl önce Şikayet Et
    ''Medeniyyet! dediğin tek dişi kalmış canavar '' demiş Mehmet Akif Ersoy..Bunlar da medeniyetin altında oyun çevirenler..
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • yusuf 8 yıl önce Şikayet Et
    Kendisine Avrupa kriterlerini gaye edinmiş Hükumet mensuplarının da bu makaleyi okumalarını tavsiye ediyorum.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • aydın 8 yıl önce Şikayet Et
    bu makaleyi aslında bilbord lara asacaksın at gözlüğü takmakta inat eden bir (avuc kalan)insanlarımızın azıcık gözü açılsın
    Cevapla Toplam 6 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat