AK Parti'li Sözen: Medya kaybediyor

Türkiye’de medya, siyaset ilişkisini demokrasi ve basın özgürlüğü çerçevesinde ele alan Ak Parti İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Edibe Sözen’e göre, geleneksel Türk medyası son 10 yılın kaybedenler listesinde yer alıyor.

AK Parti'li Sözen: Medya kaybediyor
AK Parti'li Sözen: Medya kaybediyor
GİRİŞ 03.03.2011 15:12 GÜNCELLEME 03.03.2011 15:12
Bu Habere 5 Yorum Yapılmış

Ersin Çelik'in röportajı

Uzun zamandan beri medya üzerine söyleşi yapmak istediğim Prof. Dr. Sözen’le nihayetinde geçen hafta görüşebildik.

Sosyologluğunun yanı sıra iletişim bilimci de olan Sözen’in siyasetçi kimliğini de ortaya koyarak medya üzerine çarpıcı değerlendirmeler yapacağı kanısındaydım. Öyle de yaptı zaten.

Son dönemlerin ciddi tartışma konularından olan medyanın, özgürlük talebi, gözaltılar ve “yandaş”  ve “candaş” diye tasnif edilmesini konuşmak için buluştuğum Ak Parti İstanbul Milletvekili Edibe Sözen’le sohbet ederken, röportaja hazırlandığımın dışında bir formatla başladık.

Sözen, Türkiye’deki medyanın demokrasiyi tam anlamıyla savunmadığını ile sürünce röportaja da bu konuyla giriş yaptık…

kullanMedya demokrasi için özel bir sorumluluğa sahiptir… Siz ise Türkiye’deki medyanın demokrasiyi savunmada yetersiz kaldığını söylüyorsunuz… Size göre nedeni nedir?
Savunamıyor. Çünkü siyasetle kendisini ilişkilendiriyor. Türkiye’deki medyayı belirleyen sermayeye baktığımızda çoğu iletişim dünyasına daha sonradan dahil olmuş yapılar olarak karşımıza çıkıyor.

Peki, siyaset-medya ilişkilerinde problem yok mu?
Tabi burada da ciddi problem var. 80’lerden önce mesafeli bir ilişki vardı. Herkes birbirine uzaktan bakar ve kendi alanlarını korurlardı. Fakat daha sonra bu ilişki kaçınılmaz bir şekilde siyasetçi-gazeteci veya gazeteci-siyasetçi ilişkisi şeklinde çok yakınlaşmaya başladı. Bu tabi biraz da simbiyotik -tamamlayıcı- bir ilişki. Gazeteci, siyasiden birebir haber aldığında iyi bir haber yaptığını düşünüyor, siyasetçi gazeteciye bilgi verdiğinde kendi haberinin çıkacağından memnun oluyor. Belki çok doğru bir ilişki değil ama gereklide görülüyor. Medyanın demokrasi talebi az olduğu zaman bunun yerini siyaset dolduruyor.

Tespitlerinize dayanarak sormak gerekirse, demokrasi talep etmeyen medya, demokrasiyi kendi menfaati için mi kullanıyor yani?
Siyaset kendilerine bekledikleri cevabı vermeyince medyanın demokrasiyi kavram olarak kullandığını düşünüyorum. Demokrasi zaten siyaset olmadan ortaya koyabileceğin bir şey değil. Biz siyasiler olarak şunu biliyoruz ki; demokrasi siyasi iradeler tarafından yönetilebilen rejim, yönetilebilen halk iktidarı, yönetilebilen millet iradesi ama iyi yönetimlerce belirlenmesi gereken bir farklılıklar rejimi. Bu farklılıkların taleplerini aynı zamanda karşılayabilme ve başarabilme çabası... Şimdi 2002’den bu yana demokrasi sadece içi boş, anlamlandırılmayan bir rejim olarak, farklılıklar sistemi ve millet iradesi olarak kullanılmıyor. Biz demokrasi aynı zamanda yönetim olarak da kullanıyoruz.

Sizce medyanın benimsediği demokrasinin tanımı nedir?
Bilinenin dışında bir demokrasi. Ak Parti milletin iradesiyse, sandıklardan çıkan oy Ak Parti’yi gösteriyorsa, demokrasi milletin iradesini temsil demekse ve bunu yönetmeye talipse o zaman bir sorun yok. O zaman sorun, demokrasinin “Demokles’in Kılıcı” olarak kullanılmasıdır. Siyaset demokrasiye karşı bir söylem geliştiriyorsa, medya demokrasi adına eleştirilerini yapmak durumundadır, ama siyasetin demokrasi çabasına ve demokrasi yönetimine rağmen, medya siyaset ile uğraşıyorsa o zaman bir paradoks var, demektir. Medya, demokrasinin gelişiminin ve ilerlemesinin temel kaynağıdır. Siyaset demokrasiye karşı bir söylem geliştiriyorsa, medya demokrasi adına eleştirilerini yapmak durumundadır, ama siyasetin demokrasi çabasına ve demokrasi yönetimine rağmen, medya siyaset ile uğraşıyorsa o zaman bir paradoks var, demektir. Medya, demokrasinin gelişiminin ve ilerlemesinin temel kaynağıdır.

Son dönemde iktidar tarafından medyaya baskı yapıldığı yönünde ciddi tepkiler var. Çeşitli davaların operasyonları ve gözaltılar da sürüyor. Siz medyayı yakından tanıyan, bilen, zaman zaman da içinde olan bir siyasetçisiniz. Nedir değerlendirmeniz?
Bakın ben her şeyden önce, bir insansın suçu ispat edilinceye kadar suçsuz olduğuna inanmanın bir temel önem olarak kabul edilmesini savunuyorum. Savcıların soruşturma yapması, gözaltı ve tutuklamalar yargının işi. Yargıya ilişkin haberlerin yüzde 66'da ön bilgiye gereksinim duymayarak haber yapılıyor. Bu adil habercilik olmuyor. Ne yapıyorsunuz siz, daha suçu ispat edilmeden kişiyi suçlayabiliyorsunuz. Bu, haberdeki adaleti yok eden bir süreçtir. Hele söz konusu da yargıya ilişkin haber olunca, çok fazla kişiye zarar veriliyor. Aslına bakarsanız bugün bütün dünya ülkelerinde canla başla tartışılan en sıcak konulardan biri basın özgürlüğü. Geçenlerde şöyle bir kabaca tarama ile ülkelerin basın özgürlüğüne ilişkin karikatürlere baktım, milyonlarca var. Tamamı farklı ülkelerdeki basın özgürlüğüne odaklanmış. Küresel değerlendirmelere göre basın özgürlüğünü belirleyen kriterlerin başında gazetecilerin dava edilmesi, tutuklanması ve öldürülmesi geliyor.

Basın özgürlüğü konusunda da sersenişler var…
Google’a “ülkelerin basın özgürlüğü” diye girdiğinizde, karşınıza 400 binin üzerinde, “Türkiye” olarak girdiğinizde ise 200 binin üzerinde sayfa açılıyor. Basın özgürlüğü, tüm dünyada neredeyse ortak ilgi alanı… Ünlü sosyologlardan Baumann “özgürlük kendi hakkında karar verebilmektir” der. Daha felsefi bir tanım ise şöyle: ”Hayat hakkında kafa yormaktır, özgürlük”. Basın özgürlüğü, Türkiye demokrasisine katkıda bulunmak ve insan hakları paradigmasını benimsemektir ve bu konuda kararlı olmaktır bence. Türkiye, demokrasi ve insan haklarını merkeze alarak nasıl değişti ve dönüştüyse şimdi, medyalar da bu paradigmaya göre değişip dönüşmek durumundalar. Özgürlük kriterlerini demokrasi ve insan hakları sarmalında şekillendirmek durumundalar.

Nasıl bir şekillenmedir bu?
Bakın geleneksel medyalar için dezavantajlı bir durum var ortada. Dünya ölçeğinde medyalar adına ölçümler yapılıyor, ortaya da çok farklı ve çarpıcı sonuçları çıkıyor. Her on yılda bir farklı alanlarda küresel değerlendirmeler yapılıyor. Geçtiğimiz on yılın "kazananları" ve "kaybedenleri" belirleniyor. 2000-2010 yılları arasına baktığımızda, demokrasinin, toplumların ve disiplinli çalışan insanların, girişimci kişiliklerin, kreatif hizmet sunanların (müzisyenler,komedyenler) ve üretilen mal ve hizmetler açısından insani mesaj taşıyanların "kazananlar" listesinin başında olduğunu görüyoruz.

Ya kaybedenler…
"Kaybedenler" listesinin başında gazeteler başta olmak üzere televizyonlar, dergiler vs… geleneksel medya araçları geliyor. Kendilerini yenileyenler olduğunu da hatırlatalım bu arada.

Nereden çıktı "kazananlar" ve "kaybedenler" listesi?
Bunları, ekonomistler, sosyal dünyayı ve yeni medyayı inceleyenler belirliyor. Küresel muhasebe sonuçları diyelim. Bu sonuçlar muhakemeye götürüyor… Yeni mücadele alanları belirleniyor. Yeni yatırım alanları, yeni uzmanlık alanlarına gidiliyor. Dönüşüm trendleri ortaya konuyor.  Geçtiğimiz haftalarda biliyorsunuz huffingtonpost.com internet gazetesi Amerikan Online(AOL) tarafından 300 milyon dolara satın alındı. Öncesinde de birçok önemli gazetenin artık internet gazetesine dönüşme zamanının geldiği dillendiriliyordu. Ben de inanıyorum ki Türkiye'de de geleneksel basın internet gazetelerine dönüşecek. Daha güncel, daha görsel, daha gerçek, daha güvenilir ve daha fazla sorumluluk her medya kuruluşunun temel kriteri olacak. Yani 4G artı S formülü geçerli olacak… Yapısal olarak böyle, içerik olarak da değişecek…

Nedir içerik olarak değişecek olan?
İçerik olarak daha az köşe yazarı, daha çok haber ve tabii ki habercilikteki değişim…Habercilik hem özgür hem de adil olacak. Haber rekabeti buna göre olacak…yeni dünyanın yeni medyasının yeni habercilik anlayışı bu: “fair and free”

En büyük etken ne?
Okur talebi ve insan hakları tabii ki. Haklar kimi haberlerde ihlal edilebiliyor. Kültürel değerler çiğnenebiliyor. Malum olduğu üzere, gazeteler ve televizyonlar okurlar ve izlerler olduğu için vardır. İnsanlar daha hızlı, daha adil, güvenilir, şeffaf, çarçabuk ulaşabilecekleri enformasyonu elde etmek istiyorlar. Evde iken, seyahat ederken, arabada, vs. Yani hayatın her anında bilgiye ulaşmak istiyorlar. Yeni tüketici ve yeni insan tipi bu hasletler içerisinde.

kullan

FARKLILIK YAZARLA DEĞİL HABERLE OLMALI

Peki, “yandaş medya” veya “Candaş basın” tanımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Genelde basın ortak iyiyi ve kamusal yararı gözetir ve dünyada olduğu gibi medya sağ, sol, liberal, popüler vs şeklinde tasnif edilir… Özellikle 1980’lerden itibaren medya dünyamızda çeşitlenme olduysa da farklılaşma sağlanamadı. Yandaş medya ya da bir kısım medya gibi tanımlar farklılaşamamış medya dünyasının zayıf söz dağarcığından üretildi. Şunu ısrarla vurguluyorum; gazetelerin farklılığı habercilik anlayışı üzerinden olmalı, köşe yazarlığı üzerinden olmamalıdır. Söylediğim gibi habercilik anlayışı önemli… Zira köşe yazarlarına göre ayrışmaya gittiğinizde genel bir değerlendirme yapamazsınız.  Ayrıca, bir gazetede farklı dünya görüşlerine sahip yazarlar yer alabilir.

Demokrasiyi hep medya için kullandınız, peki siyaset ve demokrasi için ne diyeceksiniz?
Biz demokrasiyi daha da ileri götürmek isteyen bu konuda mücadele veren bir partinin; AK Parti’nin mensuplarıyız. Şunu biliyoruz ki; demokrasi siyasi irade tarafından yönetilen bir rejim, halk iktidarı ve millet iradesi. Siyasetin görevi demokrasiyi yönetmektir, diyelim daha doğru bir deyişle. 1975’li yıllarda stratejik entelektüeller “demokrasi krizi” raporu yayınlamışlardı. Rapora göre, demokrasinin yönetilebilir bir sistem, yönetilebilir bir rejim olması gerektiği sonucuna varmışlardı. AB ülkelerinde demokrasi, müzakereci demokrasi olarak yeniden tanımlandı. Ülkemizde de 1950’lerden bu yana verilen mücadele, içinde bulunduğumuz yıllarda gerçekleştirilen reformlarla “demokrasi ve insan hakları”nın birlikte düşünüldüğü ve Başbakanımız tarafından tanımlandığı üzere “ileri demokrasi” şeklinde tanımlanmış bir sürece tanıklık etmektedir.

BİZİ ANLAMAYANLARI ANLAMAYA ÇALIŞIYORUZ

AK Parti’nin 8 yıllık süreci anlatılırken, Türkiye'nin geldiği noktaya dikkat çekiliyor ve geçmişle kıyaslamalar yapılıyor. Fakat diğer taraftan da partinizi ciddi anlamda eleştiren, hiç bir icraata imza atmamış sayan geniş bir kitle var. Bunun nedeni nedir sizce? Hiç irdelediniz mi?
İdeolojik farklılıkları bir yana koyacak olursak, eleştirilerin temel kaynağı toplumumuzdaki değişimi tam anlamıyla görememek. Türkiye’de ciddi anlamda bir dönüşüm yaşanmakta: Kentsel alanın genişlemesi, üniversitelerdeki artış, ekonomik alanın genişlemesi, bireysel taleplerin artışı, vs. bütün bunlar modern toplumun icap ve gereklerine uygun.  Modernleşen ve farklılaşan toplumlar iki duyguyu da güçlendirir: Risk ve güven. Modernite her ikisini de birlikte görmeyi gerekli kılıyor. Bizdeki durum, bu iki hali görmekten çok, tek boyuta inmiş hali görme biçimi. Bu anlamda eleştiriler icraat-merkezli olmaktan çok, değişim sağlayıcı “aktör”lere yönelik bir itiraz şeklinde okunabilir. Değişimin yeni“aktörler” tarafından gerçekleştiriliyor olması da bir farklılık...

Dönüşüme rağmen itirazları duymak sizleri üzmüyor mu?
Bizler anlamaya çalışıyoruz. Anlamak için diyalog gerek. Diyalog kapısını açık tutmak gerek. Yani karşılıklılık ilkesi esas diyalogda… Bu sağlandığında her şey daha şeffaf hale geliyor, güven artıyor…

Haber 7

YORUMLAR 5
  • baskın bora 13 yıl önce Şikayet Et
    Ağzınızaa sağlık Edibe Hanım. Ağzınıza sağlık Edibe Hanım. Her köşe yazısı yazan kendini gazeteci&yazar diye sunuyor. Bu işler bu kadar kolay mı. Edibe Hanıma sonu kadar katılıyorum
    Cevapla
  • noter tasdikli yorumcu 13 yıl önce Şikayet Et
    türkiye değişti. ama iktidar ne yaparsa yapsın, muhalefet adeta her gün batağa batıyormuşuz gibi okuyor her gelişmeyi. kendilerince haklılar her artı hükümetin hanesine yazılıyor. onlar türkiyenin ilerlemesine bakmıyorlar ki. bence düşmanlık yemini etmiş bir iki gazeteci dışında, medya muhalefetten bin kat iyidir.
    Cevapla
  • süleyman 13 yıl önce Şikayet Et
    Raşid Gannuşi. erbakan hocanın arkadaşı tunuslu raşid gannuşi yi neden hiçbir kamera cenaze töreninde çekmedi? ekranlarda gazetelerde kısacası medyada gannuşinin törene katıldığı orda olduğu söylenmedi, yazılmadıı ? doğrusu merak ediyorum
    Cevapla
  • volkan 13 yıl önce Şikayet Et
    Sayın vekilimiz doğru söylemiş. Sonuna kadar her kelimesine kadar katılıyorum
    Cevapla
  • mahlasım 13 yıl önce Şikayet Et
    la fyk. medya kaybediyo diye adam o zaman davasından vazgeçsin aman ha medyayla ters düşmeyelim dye onların himayesinemi girsin bundan önceki liderler gibi başbakana laf yokkkk
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Premier Lig ekibi gözünü kararttı! Galatasaray'a Barış Alper Yılmaz piyangosu
Mısır: Arap dünyasında Filistin için hareketlilik var