Başbakan Erdoğan'ın ilginç kaldırım teftişi

Ak Parti İstanbul Milletvekili Harun Karaca, Haber 7'nin konuğu oldu. Çözüm süreci ile ilgili tespitlerde bulunan Karaca, yeni Anayasa çalışmalarını değerlendirirken, Başbakan ile ilgili çok özel anılarını da paylaştı.

Başbakan Erdoğan'ın ilginç kaldırım teftişi
Başbakan Erdoğan'ın ilginç kaldırım teftişi
GİRİŞ 22.04.2013 13:00 GÜNCELLEME 24.04.2013 10:11
Bu Habere 3 Yorum Yapılmış

Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Erdoğan, Yayın Koordinatörü Osman Ateşli ve Haber 7 Editörü Ömer Süt'ün sorularını cevaplayan Karaca, gündemdeki konularla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Özellikle çözüm süreci ile ilgili önemli tespitlerde bulunan Karaca, yeni Anayasa konusunda çalışmaları da değerlendirdi.

Karaca, uzun yıllar birlikte çalıştığı Başbakan Erdoğan ile ilgili çok özel anılarını da paylaştı. 

İşte Karaca'nın Haber 7'ye özel değerlendirmeleri:

HALKIN ÇÖZÜM SÜRECİNE BAKIŞI

Ak Parti'nin Bağcılar'dan sorumlu milletvekilisiniz. Kozmopolit diyebileceğimiz bir ilçe... Halkın çözüm sürecine bakışını nasıl buluyorsunuz?

- Ben halkımızın bu işin çözüme kavuşması için süreci desteklediğini görüyorum. Bunu karşılaştığım örneklerle anlatmak isterim. Geçen hafta Pazar sabahı Adıyaman Gerger'li arkadaşlarla buluştuk oradan çıkıp Elazığlı arkadaşlarla buluştum oradan Hatay'lıların bir programına gittim. Vatandaşlarımızla sürekli bir araya geliyoruz. Adıyaman Gerger'li olan arkadaşlarımda çok büyük ümit vardı. Elazığ Şenkayalılar ile Hataylılarda da aynı şekilde. Akil insanlar Anadolu'da büyük tepkilerle karşılaşıyor gibi bir hava yaratılmaya çalışılıyor. Halbuki her hafta milletvekilleri bölgelerinde çalışmalar yapıyor ve her hangi bir olumsuzluk görmedik. Aksine halkımızın büyük desteğini gördük. Yeter ki bu kan dursun diyor milletimiz. Yeter ki bu iş bir son bulsun diyor.

Doğu ve Güneydoğu'da zaten büyük bir sevinç var. Ülke olarak 30-40 bin insanı toprağa vermişsiniz, ekonomik boyutuna değinmek bile istemiyorum. Farklı bir boyutu daha var. Bütün gayrimeşru işler terör üzerinden gidiyor. İnsan kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı, kaçakçılık vs... Bu da pek çok hizmetin aksamasına ve bölgenin güvensiz bir görüntü vermesine sebep oluyor. Ak Parti gelene kadar da bu durumu çok fazla dert eden olmamış. Bir bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak için her şeyi ortaya koyduk. Milletimizin de desteği ile bu meseleden kurtulacağız. Ben buna inanıyorum.

2000'li yılların başında Bitlis'te bulunmuştum. Orada kadınlarla ilgili bir program yaptık bize kadınlar gelmez dediler ama salon küçük geldi. Hanımlarda bir tanesi göremediği için masanın üzerine çıkmış düşüp ayağını kırdı. O dönem ambulans bulmak zor olduğu için arabayla hastaneye götürdük. Hastanede uzman doktor yok. En yakın hastane 160 kilometre uzakta... Böyle olunca kadın "beni hastaneye götürmeyin, sınıkçıya götürün" diye yalvarıyor.

Şimdi bakıyorsunuz hemen hemen her ilçede hastane var, her branşın doktoru var. Eskisi gibi dağlar yollara geçit vermez değil. O dağlar tünellerle, geçitlerle yol olmuş vaziyette... Şimdi Bitlis eğitimde de Türkiye'nin önde gelen illerinden birisi haline geldi. Vatandaşın o zaman öncelikleri farklıydı şimdi çok daha farklı... Anlıyoruz ki bu çözüm sürecinin başarıya ulaşmasından sonra öncelikler daha da değişecek. Doğu yeni bir kapı olacak. Devletimiz gibi, işadamlarımız da oraya ciddi yatırımlar yapılıyor. Özellikle şunu vurgulamak istiyorum. Bu meseleyi hayırlısıyla çözersek ben hedeflerimizin 2023'den çok daha önce tutturulacağını düşünüyorum.

TÜRKİYE'Yİ ÇÖZÜME GÖTÜREN SÜREÇ

- Çözüme yönelik ortak bir inisiyatif ortaya çıkmasındaki en büyük etken nedir sizce?

- Burada en önemli mesele milletimizin desteğini alan Sayın Başbakanımızın bu konudaki kararlılığıdır. Çok kararlı davrandı. Basına yansıyan tarafından konuşursak; Leyla Zana, Sırrı Sakık çıkıp "bu işi siz çözebilirsiniz" diyebiliyor. Bir konsensüs var. Başbakan ekranın önünde farklı, arkasında farklı değil. Gönlünde ne varsa ekranda da onu paylaşıyor. Durum böyle olunca vatandaşta güven duyuyor. Neticede siz böyle kritik bir konuyu çözecekseniz kararlı olmak zorundasınız. 2002'den önce kendi iktidarları döneminde Devlet Bahçeli'nin verdiği bir röportajı var. Açıklamaları bugünkü söylediklerinden çok farklı... Dün öyle bugün böyle olmak doğru bir durum değil.

Yaptığımız şeyin bir karşılığı var. İnsanları bir beklentiye sokuyorsanız, istediklerini yerine getirmek durumundasınız. Başbakanımız göreve geldiği günden bu güne hep samimi davranmıştır. Kürtçenin serbest bırakılması, fail-i meçhullerin aydınlatılması, bireylerin özlük haklarının iyileştirilmesi, hayat standartlarının yükseltilmesi... Bugün baktığımızda Ahmet Kaya'nın Türkiye'den nasıl gitmek zorunda bırakıldığını anlamakta güçlük çekiyoruz. Herkesin hafızası çok taze... Kürtçe şarkı söylediği için Ahmet Kaya'nın gönderilmesine ön ayak olanların bugün Kürtçe şarkı söylediğini görebiliyoruz. Bu da Türkiye'nin yaşadığı ciddi dönüşümü çok net ortaya koyuyor. O zaman yasaktı, bir çok insan rağbet ediyordu. Şimdi serbest eskisi kadar konu edilmiyor. Özgürlük toplumu rahatlatıyor, kimse kimseye baskı yapmıyor.

Ben özellikle çözüm sürecinde gerek İç Anadolu'da gerek Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da problem olduğunu düşünmüyorum. Akil insanların çalışmalarını da çok önemsiyoruz. Bu göreve seçilen insanlar da samimiyetle bir şeylere katkı sağlıyorlar.

ÇÖZÜM SÜRECİ AK PARTİ'YE OY KAYBETTİRİR Mİ?

Çözüm süreci ile ilgili çalışmalar partinize oy kaybettirir mi?

AK Parti'ye verilen destek her geçen gün artıyor. Kamuoyu araştırmaları bunu açıkça ortaya koyuyor. Partimiz icraatlarıyla takdir görmeye devam ediyor. Çözüm sürecinde de dimdik ayaktayız... Milletin güvenini kazanmak çok önemli. Biz bunu başardık Allah'ın izniyle... Bir de çözüme destek vermeyen partilerin tabanlarında ciddi rahatsızlıklar olduğunu hatrlatmakta yarar var. CHP'de 30 küsür milletvekili genel merkeze bu yöndeki talebini iletti. Bu konuda ayak direyen CHP'de istifa edenleri görüyoruz. Buna rağmen çözüm sürecini desteklemeyenlere de Başbakanımız aynı şekilde davranıyor. Neticede herkes destekleme ya da desteklememe hakkına sahip. Kazanımlarına iyi bakmak lazım. 3-4 aydır cenaze gelmiyor. bu Türkiye için iyi bir şey değil mi? Hiç bir şey verildiği yok. Diyelim PKK sözünde durmadı. Operasyonlara kaldığı yerden devam ederiz.

99 sürecinde aynı şeyler yaşandı. Güven sarsılması oldu ve bu yüzden başarısızlıklar oldu. Ben bu kez bu meslenin aşılacağına inanıyor. PKK'lıların silahlarını bırakacakıp ülkeden çıkacaklarına inanıyorum. Bu gerçekleşirse, Doğunun çocukları bundan sonra dağda nasıl direniriz değil, özgürce nasıl gezerizi, nasıl okuruzu düşünmeye başlayacaklar.

- Biz insanları dayatmalarla her şeyden soğutmuşuz. Zorla sevdirmeye çalışarak Türk Bayrağından soğutmuşuz mesela... Gereksiz suçlamalar yöneltmişiz. Kendimizi de muhakeme etmemiz lazım... Ben, Türk bayrağı ile ilgili kimsenin bir sorunu olduğunu düşünmüyorum. Biz birbirimizle kardeşiz diyoruz. Bugüne kadar bu edebiyat olarak yapıldı. Biz bunu gerçek manada gönül bağıyla kurabilirsek bütün meseleleri çözeriz. Cumhurbaşkanımızın Muş gezisi sırasında gördük. Bir genç pankart açmıştı. Sevdiğim Türk kızı ile evlebilecek miyim diye... Vatandaşın derdi istikbali... Problemi evlenebilmek, hayatını devam ettirebilmek, geleceğini görebilmek.

- Herkesin endişesi ya bu iş başarıya ulaşmazsa... Ama endişenin üzerine bina ettiğiniz an da bir şeye başlayamazsınız. Recep Tayyip Erdoğan olmanın farkı da burada başlıyor. "Siyaset risk alma sanatı" diyor o riski alıyor, o riski aldıktan sonra adımlarına devam ediyor. Bu endişe şimdi daha çok umuda dönüştü. Zaman zaman sorgulanıyor: Bu provokasyonlar bizi yolumuzdan çevirebilir mi? Biz bunlara papuç bırakmıyoruz. Biz gücümüzü milletimizden alıyoruz. Onun talepleri doğrultusunda adımlar atıyoruz. Biz vatandaşımızın yansımalarıyız.

Neticede siyasetçi bunu istese de istemese de gidip vatandaşla hesaplaşacağı bir zaman var. Biz de gün gelecek hesabımızı vereceğiz. CHP'de hesap verecek. CHP tabanına bu meseleye niçin karşı çıktığını anlatmakta çok zorlanacak. Günü geldiğinde CHP seçmeni partisine çözüm sürecini neden desteklemediniz diye hesap soracak. 

"ÇÖZÜM SÜRECİNDE HEDEFLEDİĞİMİZ TAKVİMİN ÖNÜNDEYİZ"

Çözüm süreci ile ilgili çalışmalara başlandığından beri yol alabildiğinizi düşünüyor musunuz? Hedeflediğiniz noktada mısınız?

Kesinlikle önündeyiz. Yola çıkarken herkesin kafasında çok daha fazla soru işaretleri vardı. Şimdi herşey daha net... Ve halkın desteği çok yüksek. Kamuoyu araştırmalarında da bunun yansımalarını görüyoruz. Biz bunu bir oyun için filan yapmıyoruz. Vatandaşın Başbakanımızla kurduğu gönül bağı ile bunu başaracağız. Türkiye bu meselede başarılı olmak zorundadır.

Birde şu var; Bilseler ki AKk Parti iktidarı bu açılımı yaptığı için şu veya bu şekilde yıkılacak kesinlikle şu an karşı çıan isimler destek verir. Başarıyı yakalayacağımızı tahmin ettikleri için daha fazla güçlenmeyelim diye bu işin çözülmesine karşı çıkıyorlar. Ulusalcı bir düşünce var. Artık marjinal kalmaya başladılar. Türkiye'de marjinal kalınca da milletin kendisini istemiyorlar. Ona rağmen iş yapıyorlar... Onun için de milletin desteğini alamıyorlar.

AK Parti ise kalıcı siyaset yapıyor. Milletin teveccühünü dikkate alıyor. Bunun yanı sıra kurumları kalıcı hale dönüştürmek için uğraşıyor. Siyasetçi siyasetini yapmalı, asker askerliğini yapmalı, herkes kendi işini yapmalı... Kimse kimsenin yetkisini gasp etmeye kalkışmamalı... Demokles'in kılıcı gibi tepesinin üstünde sallanmamalı... Biz hizmete dönük siyaseti ortaya çıkarttık. Türkiye'de bundan sonra gelecek olan partiler de bunu devam edecekler. Muhalefetin en büyük problemi vizyon ortaya koyamıyorlar, proje üretemiyorlar.

SİYASETTE AK PARTİ'NİN FARKI

Ak Parti'nin farkı nedir bu noktada?

- Allah Başbakanımıza iki şeyi nasip etti. Bunlardan biri bugün ve görevi bıraktıktan sonra ismiyle anılacak pek çok devasa projeyi yapmayı nasip etti. Mesela İstanbul'a yeni yapılacak olan havaalanı 3 tane Küçükçekmece Görü büyüklüğünde... Doksan milyon metre kare büyüklüğünde bir yüzölçümünde olacak. Marmaray adıyla anılan boğazdaki tüp geçit bu dönemde yapılıyor. Kanal İstanbul zaten çok devasa bir proje... 3. Boğaz köprüsünde inşaat çalışması başladı. Körfez geçişi ile İzmir 3,5 saate düşecek. Onun çalışmaları devam ediyor. Avrupa'nın ve dünyanın en büyük adliye saraylarını yaptık. Şehir hastaneleri yapıyoruz onlarca şehrimize... Başakşehir'de ve Anadolu yakasında iki büyük hastane yapıyoruz. 3000'er bin yatak sayısında olacak bu hastaneler... 

Belediyelerimizin vatandaşın yaşam kalitesini yükseltmek için yaptığı çalışmalar var bir de... Başbakanımız İstanbul'u çok seviyor. İstanbul'la ilgili yapılan ve yapılacak olan yatırımları, projeleri anlatırken haz duyuyor, gözlerinin içi gülüyor.

Bu hizmetlerimiz sadece İstanbul'la da sınırlı değil... Anadolu'nun pek çok yerine yol, götürmüşüz. Devasa tüneller yapıyoruz. Dağları aşmak için gecemizi gündüzümüze katıyoruz. Sırf milletimize ulaşmak için. Şimdi hızlı tren yolları yapılıyor. İlleri birbirine bağlıyoruz. Şimdi geçmişte saatlerce gidilemeyen zorlu yolların yerinde duble yollar var.

Hizmet siyasetini orta koyduğumuz zaman vatandaş karşılığını veriyor. Vatandaşımızı kimse balık hafızalı yerine koymasın. Geçmişte bir şey yapmayan, bir eser ortaya koymayan iktidarlardan bu millet çok çekti. İki anahtar vaat ettiler... 15-20 yıldır bekliyoruz hala o 2 anahtarı ne zaman verecekler diye... Bu vaatlerde bulunanlar artık yok ama vatandaş hâlâ var. Eksiklerimiz olabilir zaman zaman hatalar yapabiliriz... Biz mükemmeliz demiyoruz. Mesela sağlık sisteminde büyük iyileştirmeler yaptık. Vatandaşlar artık hastane kapılarında beklemiyor. Hastanelerde rehin kalmıyor. İlaçlarını istedikleri eczanelerden alabiliyor. Ekonomik olarak geçmişle kıyaslanamayacak derecede iyi durumda. Biz bunları çok kısa sayılabilecek bir zamada başardık. Ve daha yapmamız gereken bir çok hizmette var diyoruz. Bunların da hakkını vermek lazım.

Gaziantep'te mesela şuan 7 tane organize sanayi bölgesi var. Bunlar hep bu dönemde oluştu. Ülkemizin her yanı bir çekim merkezine dönüşüyor. 153 milyar dolar ihracattan bahsediyoruz. İstikrarla beraber insanların kendisine güveni geldi. Türk halkı artık dış dünyayla irtibat kuruyor. Türkiye'de üretim sürekli artıyor. Belli bir şeyden sonra ithalatımız ihracatımızı sollayacak. Özel sektörün yatırımı 40-50 milyardan 319 milyarı bulmuş. Bir taraftan bankacılık sağlam zemine oturdu. Dünyaya örnek bir model oluştu. Dünya medyası Türkiye'ye yatırıma geliyor.

YENİ ANAYASA BEKLENTİSİ

Ülkedeki kalkınmayı ve gelişimi anlattınız. Bir de vatandaşın yeni Anayasa beklentisi var. Bu Meclis anayasa yapabilecek mi?

Yeni Anayasa tüm partilerimizin vatandaşa sözüydü. Son seçimlerde vatandaşa böyle bir söz verildi. Şu anda gerçekten Anayasa yapımı için ideal sayılabilecek bir Meclis aritmetiği var. Kesinlikle bu meclis kendi başına anayasa yapabilir. Biz illa darbelerden sonra anayasa yapan bir anlayıştan çıkmamız lazım. Sivil idarenin anayasa yapmasını çok önemsiyoruz. Bunu başarmak için de burada anayasayla ilgili komisyon kurulurken dayatmalarda bulunmadık. Bütün siyasi partilere komisyonda eşit oranda üye verdik, söz hakkı verdik. Yeterki yeni Anayasa yapılsın dedik. Toplumun tüm kesimlerinin sahipleneceği bir ortak metin olsun istedik. Bunu çok önemsiyoruz. Çalışmalar yaklaşık 2 yılını doldurmak üzere... Bu 2 yıllık süreçte muhalefet tabir-i caizse biraz ayak sürüdü... Başbakanımız da en son tarihler verdi. Olmazsa ne olur? Biz millete güveniyoruz.

Burada bir görüşümü paylaşmak istiyorum. Bütün partiler bir anayasa metni sunsun. Onların desteklediği veya ön gördüğü anayasa teklifi ile bizim öngördüğümüz anayasa teklifini Meclis'ten çıkartalım, referanduma sunalım. Hem fikir olduğumuz maddeler var. Bunları çıkaralım. Kalanını milletin oyuna sunalım. Milletimiz hangi paketi uygun görüyorsa o olsun. Diyelim bunların hiçbirisi olmadı biz bize destek verecek olan milletvekilleriyle beraber 333 sayısını aştığımız anda hayati değişikliği ile ilgili referanduma gideriz. Vatandaşımız hangi anayasa değişikliğine evet derse uygularız ,evet demiyorsa da başımızın üzerinde yeri vardır.

Türkiye yeni bir anayasa ile çok daha iyi seviyelere gelebilir diye düşünüyoruz. Türkiye'de sistemin kendi içerisinde sibopları var. Sistem öyle bir noktaya getiriyor ki koalisyonlara mahkum ediyor sizi... Koalisyonların olduğu yerde aynı sıkıntılar yaşanır. Millet 11 yıldır Ak Parti getirdi tek başına İktidar yaptı. Ama bu şansı her zaman yakalayamayabiliriz. Yönetilemez bir Türkiye haline gelineceği zamanlar olabilir.Bu olduğu zaman da geçmişte olduğu gibi bu sefer darbecilere gün doğar. 90 öncesi 80 öncesi olanların hepsi yönetilemez bir Türkiye algısı ile yaşandı. Cumhurbaşkanı seçemezsin diye dayatmaları gördük. Halbuki siyaset mutlaka siyasetle çözümü yakalamalı. Onun içinde diyoruz ki Türkiye bu girdaplara girmemeli ve yeni anayasa mutlaka yapılmalı... Hakem millet biz de siyaset kurumu olarak milletin sağ duyusuna inanıyoruz.

MİLLETVEKİLLERİ ÖZGÜR İRADESİNE BIRAKILSA BİZİ DESTEKLERLER

Diğer partilerden bu süreçte size destek verecekler olacağını düşünüyor musunuz?

- Diğer siyasi partilerden milletvekilleri kendi öz iradelerine bırakılarak Meclis'e girdikleri takdirde kesinlikle anayasa değişikliğine oy verecek olan bir çok milletvekili olacağına inanıyorum. Yeter ki milletvekillerini özgür iradelerine bıraksınlar. Yüzde 52.4 diyoruz. Ben inanıyorum ki şuan da tekrar bir anket yapılsa Yüzde 55'i aşar.

Muhalefete yönelik ciddi eleştiriler var. Türkiye'de muhalefet olmadığından bahsediliyor...

Güçlü bir muhalefet vizyonu olan bir muhalefet bizi çok mutlu eder. Günü birlik politikalar yerine kalıcı politikalar üretilmeli... Kalıcı olmak isteyen partiler buna dikkat etmeli... Bir de şu var: Vatandaşın ne düşündüğünü biraz hissetmek lazım. Biz şuna inanıyoruz; Allah'ın yardımına bir defa son derece inanıyoruz. İkincisi sürekli Başbakanımızın gerek milletvekillerine gerek teşkilatımıza tüm kademlere talimatı şu: "Vatandaştan kopmayın." Biz her hafta milletvekili olarak vatandaşın ayağındayız. Sadece hayır dua almak ve vatandaşımıza daha yakın olmak için... Onların mutlu günlerinde ve acılı günlerinde yanlarında oluyoruz. Bir şikayetleri bir arzuları varsa onları dinliyoruz.

Siyaset sadece sahada dolaşmak değildir. Aklınızın ucundan geçmediği bir çok hizmet alanı vardır siyasette. Bir kısmı siyasetin bir cephesinde, diğer kısmı başka cephesinde... Bir tarafta olduğunuz zaman diğer tarafta olma şansınız olmuyor. Ankara'ya hapsolanlar milletin ne düşündüğünü bilemezler, göremezler...

Mesela, son 3-4 ay içerisinde İstanbul'da 1 milyon 177 bin kişi ziyaret edilmiş. Yatan bir teşkilat, yatan bir milletvekili, yatan bir Başbakan olsaydı bu başarılamazdı. İnsanının ayağına gidiyorsunuz, onlara dokunuyorsunuz, düşüncelerini alıyorsunuz, o düşünceleri değerlendiriyorsunuz. Bu istişareleri yaparak karar aldığınız zaman isabetli karar verme ihtimaliniz yükseliyor.

BAŞBAKAN'IN ÇALIŞMA TARZI İLE İLGİLİ ÇOK ÖZEL ANILAR

Başbakan Erdoğan'ın yakın çalışma arkadaşlarından birisiniz ve uzun zamandır birlikte çalışıyorsunuz. Bize birazda Başbakan Erdoğan'ın çalışma tarzından bahsedebilir misiniz?

- Başbakanımızı biraz tarz olarak özetlemeye çalışayım... İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kazandıktan sonra iki önemli koordinasyon sistemi kurduk ki hâlâ devam ediyor. O kademelerden birtanesi belediyenin üst düzey bürokratlarından oluşuyordu. Genel müdür pozisyonundaki 12-13 üst düzey bürokrat her hafta toplantı yapardı. Çarşamba günleri... Belediye, İSKİ, İGDAŞ, İETT gibi genel müdürler, danışmanları ve yardımcıları 12-13 kişi her hafta belediyeyi masaya yatırıyorduk. Yatırımların nereden nereye geldiği ile ilgili kendi içinde bir değerlendirme yapılıyordu. Ondan 1 gün önce icranın başındaki arkadaşlar Başbakanımız olmadan minik bir toplantı yapıyordu. 5-6 kişinin katıldığı o toplantıda da karar verilmesi gereken projelerin gidişatı ile ilgili bir nevi üst komisyona hazırlık toplantısı oluyordu. O da salı günü sabahları yapılıyordu erkenden... Bir de aylık olarak komple daha geniş kapsamlı teşkilatların da katıldığı bir genel yönetimler tolantısı yapılıyordu.

Başbakanımız belediye başkanıyken de sık sık araziye çıkardı. Gider bizzat yerinde incelerdi. Sonra kanaatleri dinlerdi. Misal herhangi bir yol yapılacaksa oraya gider incelerdi. Toplantıya da gelirken o şantiyeleri yöneten bürokrat arkadaşlar kadar konu ile ilgili bilgi sahibi olurdu. Durum böyle olunca bürokratta tabi o hıza ayak uydurmak zorunda kalıyordu.

Her şeyi detaylarına kadar takip ederdi. Zaman zaman toplantıda sorduğu sorularla herkesi şaşırttığı olurdu. Mesela, Siyavuş Paşa Caddesi'nde sokağının bilmem neresindeki çukuru niye kapatmadınız diye sorular sorduğunu hatırlıyorum. Vatandaşın derdini hissediyorsunuz, bürokratı çalıştırıyorsunuz Bürokrat size inanıyor siz bürokrata güveniyorsunuz. Bu da sizi başarıya götürüyor.

Yanlış hatırlamıyorsam biz ilk defa İplikçi Kavşağını yapmıştık İstanbul'da... O kavşağı yaptığımız zaman o kavşağı yapabilecek müeahhit bile çok azdı Türkiye'de... Şimdi bakın İstanbul'da Kadir Bey döneminde 250-300 tane kavşak yapıldı. Başbakanımızın döneminde 36-40 civarında kavşak yapmıştık. O kavşaklar ile İstanbul'a 45 dk kazandırmıştık. İstanbul hızlı büyüyen bir şehir... Büyüyen şehire hızlı çözüm üretmek zorundasınız. Bunun yanında kalıcı çözümler üretmek zorundasınız. Onun için şimdi kavşaklardan ziyade raylı sisteme ağırlık veriyoruz. O zaman için çözüm kavşaklardı. O kavşaklar yapılmamış olsaydı, İstanbul trafiğinde adım atılamazdı.

Başbakanımız bir yerden bir yere gidiyor mesela... Ansızın arabayı durdurur. Kaldırım kenarını inceler. Diplerinde çamur birikiyor mu diye... Eğer toz varsa kalıntı varsa ilgili müdürü hemen arattırır. Gecenin kaçı olursa olsun burayı niye temzilemediniz diye sorar. Belediye başkanlığı dönemiydi. Başbakanımız sırf bu yüzden kaldırımın kenarında tozlar çamur olmasın diye 40-50 tane özel temizlik araçları aldırmıştı.

Başbakanımız hem çalışıyor. hem çalıştırıyor anlayacağınız. herşeyle kendisi sürekli yakından ilgilendiği için etrafındakilerde şevkle çalışıyor.

Sizi böyle ansızın aradığı oldu mu mesela... Beklemediğiniz bir andan Başbakan'dan aldığınız bir telefon görüşmesini paylaşabilir misiniz?

- Aradı. Mesela Başbakan seçildiği ilk gündü. Aradı "ne yapıyorsun" dedi. Önce sesi alamadım. Bilinmeyen numaradan aramıştı. "İyiyim" dedim. "Tanımadın mı" dedi. Sesi alınca "Tanıdım Sayın Başbakanım" dedim. "Yoğunsunuzdur. Rahatsız etmemek için gelmemiştim" dedim. "İstanbul'dayım, yarın gelirsin" dedi. Oluyor zaman zaman böyle.

KAYNAK: HABER7
YORUMLAR 3
  • Cafer UÇA 10 yıl önce Şikayet Et
    ahmet akpınar kardeşim. Bazı olaylar vardır kişinin açıklanmasını istemediği durumları açıklamak zorunda kalmasına neden olur.. Bu durrum yeniden o günlerin hatırlanmasına pisikolojik tavmalara neden olur, o kadar da basit değildir. Ben ne işiler biliyorum ama hiç birisi anllatmak bir tarafa hatırlamak bile istemiyor. Allah insamları bu Allahsızlardan korusun.
    Cevapla
  • ahmet akpinar 10 yıl önce Şikayet Et
    Harun karaca. Harun karacayı eski tanırım,adil serdar saçan tarafından ağır işkencelere zülüm'lere maruz kalmış bir ağabeyimizdir! fakat olayın enterasan tarafı şikayetçi olmamıştır ilginç..
    Cevapla
  • Ahmet Ahmetoglu 10 yıl önce Şikayet Et
    sn başbakanım samsuna bir geliversen. samsunda yol, kaldırım faciası var .görüntü kirliliği had safhada,başbakanımız gelip şehir içerisinde bitur atsada halimizi bi görse.ziyarete gelip şöyle bir tu atacağım dese yeter..........
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Abdülkadir Selvi'den ilginç iddia! Özel'in Erdoğan'a teklifi bu olacak
110 Liralık kurabiye satan işletmeci "Şu an maliyetine satıyoruz, zam yapıcaz" dedi