Kadir Topbaş'ın gözyaşları içinde kaldığı an!

Dünya'nın neresinde bir ihtiyaç sahibi varsa koşa koşa gittiklerini söylüyor İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Danışmanı İsmail Hakkı Turunç. Özellikle siyahın ülkesinde beyazın hüküm sürdüğü coğrafyalarda yaşananları iç geçirerek anlatıyor. Kadir Topbaş'ın gözyaşları içinde kaldığı anı da anlatan Turunç, tarihin sorumluluğunu yerine getirerek nerede mazlum varsa Türkiye'nin orada olduğunu söylüyor.

Kadir Topbaş'ın gözyaşları içinde kaldığı an!
Kadir Topbaş'ın gözyaşları içinde kaldığı an!
GİRİŞ 28.05.2013 10:42 GÜNCELLEME 28.05.2013 18:28
Bu Habere 9 Yorum Yapılmış

Osman Ateşli ve Samet Tunçer'in röportajı

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın danışmanı ve özellikle yurt dışında yardıma muhtaç olan ülkelere yardımla görevlendirilen İsmail Hakkı Turunç Haber7.com'a Afrika'dan Asya'ya uzanan yardım köprüsünü anlattı. Tüm zorluklara rağmen tarihin Türkiye'ye yüklediği sorumluluklarla hareket edildiğini söyleyen Kızılay ile birlikte 20'den fazla yardım kuruluşunun içinde olan Turunç, Afrika'da özellikle yardımların dış güçler tarafından engellendiğini, yardımlara saldırıların olduğunu vurguladı. Binlerce insanın ticaret yapmak, safari yapmak için çekinmeden o ülkelere gittiğini görünce yaptıkları yardımları daha anlamlı bulan Turunç, ne bindikleri bozuk uçakların düşmesinden ne de o bölgelerde uğrayacakları saldırılardan artık hiç korkmadıklarını söylüyor.

İstanbul büyükşehir belediyesinin yurt dışında yürütmüş olduğu çalışmaların başında bulunuyorsunuz. Ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Hangi bölgelerde çalışmalar yoğun olarak yürütülüyor?

FELAKETLER ART ARDA; ENDONEZYA'DAN PAKİSTAN'A...

İlk görevimiz Endonezya ile başladı. Bölgede yaşanan Tsunami sonrası ekibi kurduk ve oraya gittik. Buraya çok ciddi yardım malzemeleri ve iş makineleri kamyonlar çöp arabaları götürdük. Devletin üst kademesindeki insanlarla görüşerek acil yapılması gereken işler konusunda bir planlama yaptık ve o planlama doğrultusunda yaklaşık iki yıla yakın Endonezya'da kaldık. Konutlarla birlikte çadır kentler, yetimhaneler, aşevleri, temizlik, alt yapı gibi hizmetler yaptık. Ardından 2005'te Pakistan Keşmir bölgesinde bir deprem oldu. Yine Sayın başkan oraya gitmemizin talimatını verdi. Pakistan'da da 82 bin kişi hayatını kaybetmişti. Önce 3 arkadaşımızla felaketin olduğunun üçüncü günü bölgeye gittik ve ön izleme ve tespit çalışması yaptık. 140 tonluk kargo uçağını önce Bakü, İslamabat ve oradan da Keşmir'e gönderdik. Sağlık hizmeti verdik, gıda yardımında bulunduk ve Keşmir'de kalıcı olarak 2 tane okul yaptık.

AYNI DEĞERLERİ TAŞIYAN BİR ÜLKE

Pakistan halkı bizimle aynı değerleri yaşayan bir devlet. Konuşmalarında Türkiye'ye ve başbakana teşekkür ediyorlardı. Bizde onlara son derece kibar ve nazik olduklarını bağımsızlığımızda Pakistan halkının çok büyük bir payının olduğunu söyledik. Yani o gönül bağının aynı olmasından kaynaklanan bir karşılıktı ve mantık örtüşmesiydi. Dolayısıyla birbirimizi çok iyi anladık. Oradaki çalışmalarımızda hiç zorluk görmedik. Keşmir'in en uç noktalarına bile gittik. Dünyanın en büyük dağları Keşmir'de. Dağların o dik yamaklarına birleşik devletlerin helikopterlerle yiyecek dağıttığı yerde biz ciplerle çıktık ve götürdük. Hatta ilk gittiğimizde ciplerin ulaşamadığı insanların gidemediği yerlerde biz katır aldık ve o katırlarla yardım malzemeleri taşıdık. Böyle bir çalışma oldu.

NEREDE BİR İHTİYAÇ OLSA TÜRKİYE KOŞUYOR

Pakistan'dan dönmemizin üzerinden 6 ay kadar bir zaman geçti ki Etiyopya'da su problemi olduğunu duyduk. Kadir Topbaş'ın talimatıyla Etiyopya'ya su kuyuları açtık. Gittiğimizde ilginç bir manzarayla karşılaştık. Etiyopya'nın kuzeyinde Eritre sınırlı 80 km mesafede Necaş adlı bir köy var. Bu köy hicrette ilk 12 hicret eden sahabenin ve Hz. Necasi'nin kabrinin olduğu bir köydü. Zaten köy ismini oradan alıyor. Gittiğimizde sahabe kabirlerinin son derece bakımsız olduğunu gördük ve çok duygulandık. Döndüğümüzde başkanımıza raporumuzu teslim ettik. Hemen sondaj makinesi alınması ve gidilmesi gerektiğini cami içinde gereğinin yapılmasını söyledi. Çok zor şartlar içerisinde 4 ayda zor ulaştırdık yardımları. 246 metreden su kuyusunu açtık ve günde 170 ton su çıkıyor. Sonrası için bu Etiyopya'nın Necaş dışında diğer bölgelerden su kuyuları açılması konusunda talepler geldi. 42 tane su kuyusu açtık.

BİR TARAFTA KURUMSAL, BİR TARAFTA İSE İNSANİ KİMLİĞİMİZ

Afrika'daki yardımlarımız devam ederken Japonya'da tsunami oldu ve oraya gittik. Ardından Haiti'de deprem oldu, gittik. Yani nerede bir sıkıntı bir problem varsa insan olarak gidiyoruz. Bir tarafta kurumsal kimliğimiz bir tarafta insani kimliğimiz bunun sonucunun insanı olarak yapılan her şeyin yapan insandan bu konuda bizi teşvik eden insanların da gönül dünyasında farklı bir memnuniyet olduğunu biliyoruz dolayısıyla yapılacak iş insani bir projenin yeri zamanı mekanı hangi ülke etnik kimliği dini dili örf ve adeti geleneği ona bakmıyoruz. İnsan mağdur mu ona bakıyoruz. O anlayış içerisinde gidiyoruz bu da bir takdir oluşturuyor. Yani Türkiye adına oluşturuyor yani o anlayış içerisinde birçok proje ele aldık. 12 yıldır Somali'deyiz.

TÜRK KARDEŞLERİNİZİN YARDIMIDIR

Somali'ye Türkiye'den size Türk kardeşlerinizin bağışıdır diye 49 tane iş makinesi götürdük. Bunları 'alın kullanın' diyebilirdik ama bunları kullanacak insanları yok. Bu araçlar çok özellikli araçlar. 2012 model bir iş makinası çoğu bilgisayar donanımlı makinalar bunların günlük bakımı var. 1 ay kadar önce tamamlandı ve 68 kişilik teknik ekibimizi büyükşehirdeki teknik arkadaşlarımızı her departmanda yatakhane sorumlusu sosyal tesisler sorumlusu makine ikmal sorumlusu çevre mühendisleri makine operatörlerimiz, kamyon şoförlerimiz gibi bütün tecrübeli arkadaşlarımızı aldık götürdük çalışmalara başladık.

PROJELER EMPERYALİST GÜÇLERİ RAHATSIZ ETTİ

Somalili insanlar bizi seviyor ve takdir ediyor. Ama Somali'nin üzerinde hesap yapan dünyadaki emperyalist güçler maalesef bundan çok rahatsız oluyorlar. 49 tane iş makinasının İstanbul büyükşehir belediyesi milli bayrağımız ve belediyemizin logosuyla, Kızılay'ın logosuyla çok görkemli bir şekilde oradayız. Şehirde bu konuyla alakalı yakinen ilgilenen devlet yöneticileri bu projenin son derece güzel bir proje olduğunu çok yerinde bir proje olduğunu ifade ediyorlardı. Ama halkın büyük bir kesiminin haberi yoktu. Dolayısıyla çalışmaya başlayınca sıkıntılar başladı. Maalesef biz gitmeden gelmeyelim anlamında bir rehber kızımızı evden çıkarken katlettiler. Arkasından yine Kızılay'ın aracı şehrin içerisinde ilerlerken hemen yanında başkasına yönelik saldırı olmasına rağmen bir şoförümüz öldürüldü. 3 tane Kızılaycı arkadaşımız yaralandı. 22 yıldır çöp dökülen sıfır noktasında çalışırken geçtiğimiz yerin üzerinde 10 dakika sonra içişleri bakanına yönelik bir intihar saldırısı olmuş. Sonrasında ise bizim araçlara ateş açıldı.

VERMEYE GİTTİK ALMAYA DEĞİL

Avrupa'nın birçok ülkesi Afrika'ya vermeye değil almaya gitmiş. Biz beyazları görünce Afrika insanı tereddüt ile bakıyor. Onlar merhaba diyerek geliyorlardı şimdi ise selamun aleykum sözünü kullanarak mı geldiler diyorlar. Ama sonra bizi tanıdıkça almaya değil vermeye gittiğimizi görünce iyi niyetlisiniz diyerek bütün gönül kapılarını açtılar. Başbakanımız mazlum halklara milletimizi temsilen gitti. Türk milleti olarak bu yardımlar bizim karakteristik özelliğimiz. Bizim Afrika'ya gitmemizde hiçbir insanların duasını ve gönlünü almaktan başka hiçbir çıkarımız yok. Bu Japonya'ya giderken de böyleydi, Hindistan'a giderken de böyleydi. Somali'de şuanda yardımlarımız devam ediyor. Hep veren tarafız.

Çok çeşitli eksikliklerin ve mağdur bölgelerin olduğunu söylediniz. Yapılan yardımlar yeterli mi, merhem olabildik mi oralara?

ARTIK BEBEK ÖLÜMLERİ YOK

Kenya'da 750 bin civarında insanın yaşadığı kampta her saatte 5-6 bebek açlıktan ölüyordu. Türkiye'nin yaptığı yardımlarla artık Kenya ve Somali'de artık hiçbir bebek açlıktan ölmüyor. Türkiye bunu en aza indirmek için dünyanın neresinde olursa olsun yardıma koşuyor.

Türkiye'den çok daha zengin Müslüman olan petrol ülkeleri var. Onlar yardım yapıyor mu?

Ortadoğu'daki Müslüman ülkeler kurum bazında o ülkelerde olmasa da şahıs bazında servet sahibi insanların yardım ettiğini biliyoruz. Miktarı nedir bilmiyoruz. Bizler yardım yapıyor ve aynı zaman bunlarla balık tutmayı öğretiyoruz. Türkiye'nin diğer yardım eden ülkelerden farkı burada. Biz nakit yardımı yapmıyoruz. O ülkenin neye ihtiyacı varsa onu yapıyoruz. Bizim Türk milleti olarak organizasyon yeteneğimiz var. Bize nereye gitsek bu işi nasıl yapıyorsunuz diye soruyorlar. Bizde daha çok para var ama organize yapamıyoruz diyorlar.

Birçok drama tanıklık ettiniz, mazlumların yaşamlarına tanıklık ettiniz. Sizi en çok ne etkiledi?

Açe'deki tusunami felaketi sonrası tüm mezarların dışarı çıktığını gördüm. Ayrıca 8 yaşındaki çocukların ailelerinden daha küçük olmalarına rağmen nasıl palmiye ağaçlarına çıkarak sağ kaldıkları beni çok şaşırttı. Okyanustaki büyük gemilerin nasıl o güçle 4-5 kilometre boyunca sürüklenerek mahalle aralarına girdikleri gerçekten hayret vericiydi. Keşmir depremi ramazan ayında olmuştu. Ailesiyle sahura kalkan 9 yaşındaki çocuk depremde tam 6 gün enkazın altında kalmış. Günler sonra baygın vaziyette uyanan çocuğa su uzattıklarında çocuk sanki sahuru yapıp yatmış ve iftara kalkıyor gibi iftar oldu mu diye sordu. Bu işte milletin asaletinin göstergesidir.

O ANLAYIYIŞI KAVRAYINCA HİÇBİR ŞEYDEN KORKMUYORSUNUZ

Gittiğimiz her yerde her kesim bizden yardım bekliyor. Onun için dünyadaki mazlumların elinden tutmamız gerekiyor. Birileri uçaklara binip bizim yardım götürdüğümüz yerlere para kazanmak, ticaret yapmak için giderken biz hizmet için gidiyoruz. Bu anlayışı kavrayınca aklınıza bombalanmak, kurşunlanmak hiçbir şey gelmiyor. Yani hizmet etme anlayışını yakaladığınız zaman korkmuyorsunuz. Ara uçuşlarda yanınızdaki koltuğu bakıyorsunuz Afrika'ya safari yapmaya gelmişler. Bu adam dünyalık işler için rahat rahat otururken ben niye korkayım ki dünyamız ve ahiretimizi adına güzel şeyler olurken...

KURU KURU PROPAGANDA OLMAZ

Batılılar yüz yıllarca misyonerlik faaliyetlerini yerine getirmişler. Bizim böyle bir amacımız var mı?

Biz bir resmi kurumuz. Elbette değerlerimiz var ve bu değerlerimiz bizi bağlar. Kurumumuzun da kırmızı çizgileri var. Ben bir şeyi anlatmak yerine onu yaşamanın daha yerinde olacağını düşünüyorum. Dünyada yılda 6 milyon çocuk açlıktan ölürken, her 8 dakikada bir çocuk susuzluktan ölüyor. Şimdi böyle bir tablo varken, dininiz adına propaganda yapmak çok doğru değildir. Siz hizmetinizi elbette yapın ama susuzluktan ölen çocukların köyüne bir su kuyusu açıyorsanız en güzel hizmet ve tebliğ budur. Kuru kuru propaganda olmaz. Afrikalıların söylediği gibi 'Yüz yıl önce onlar geldiğinde bizde elmas onlarda İncil vardı. Şimdi elmasları aldılar bizde İncil kaldı' gibi biz töhmet altında kalırız. Yer altı zenginlikleri Allah'ın onlara bahşettiği bir lütuftur. O topraklara bir ikramdır.

KADİR TOPBAŞ'IN GÖZYAŞLARI İÇİNDE KALDIĞI AN!

Etiyopya'da su kuyularını açtırdığımız dönemde yıl 2006 idi. İstanbul'da da malum medya tarafından Terkos Gölü'nde 37 günlük su kaldığını yazılıyordu. Bizde İstanbul'da böyle bir şey yaşanırken bizim Etiyopya'da su kuyuları açmamız anormal karşılanır diye kimseye duyurmadık. Basın bir sonraki gün 36, 35 gün kaldı derken. Etiyopya'da suya ulaştık ve o suyun fışkırma görüntüleri İstanbul'a gönderildi. Kadir Topbaş ile paylaştım. Bir kuyumuzdan daha suya ulaştık dedim. İkimizin de gözlerinden yaşlar aktı. Sayın başkan da bana, 'Bu insanların duası İstanbul'da bizi susuz bırakmayacak' dedi. 6-7 ay sonra bir yağmur yağdı ki baraj kapaklarını açmak zorunda kaldık. Dualara inanıyorum ve o insanların da duaları geri çevrilmedi.

SURİYE'DEN GELENLERE BİZ MİSAFİR GÖZÜYLE BAKIYORUZ

Suriye halkına yardımlar devam ediyor ve kamplara sık sık yardımların gönderiyoruz. Ürdün ve Lübnan'daki kamplar çok kötü. Yardım konusunda dünyanın en mükemmelini yapıyoruz. Geçtiğimiz aylarda dünyanın birçok yerinden belediye başkanları ve valiler geldi. Ayrıca Birleşmiş Milletler yetkilisi bize bu işi nasıl yapıyorsunuz diye sorduklarında. Tek mantık fark var diyoruz. Biz Suriyelileri misafir olarak görüyoruz, siz ise onları mülteci ve yük olarak görüyorsunuz. Bizim kültürümüze ait bir yaşam tarzımız var. Bir musibet gibi görünse de yapacağımız yardımlarla bunu Allah'ın bir lütfu olarak görmeliyiz. Avrupa'nın bugün hiç üretmese 25 yıllık tere yağ stoku var. Yardım yok hümanist bir yaklaşım var. Bu nasıl ikilem?

BAŞBAKAN'A SEÇİM KAZANDIRDIK

Lahor'da yaptığınız projeler sonrası ilginç bir gelişme de olmuş. Hayata geçirilen projelerin Şahbaz Şerif'e seçim kazandırdığı doğru mu?

Pakistan'a sel yardımı için gitmiştik. Orada Pencap Eyaleti Başbakanı Şahbaz Şerif ile bir samimiyetimiz oluştu. Ayrıca Lahor'un da tarihi bir şehir olduğunu ama belediyeciliğin eksik olduğunu söyledim. Bundan önce Korelilerle çalışmışlar ve çok astronomik danışmanlık ücretleri vermiler. Koreliler çözüm değil tek birşey yapmışlar o da toplu taşıma ile ilgili sorun çıktığında tek yaptıkları şey kendi ülkelerinden araç sipariş vermek olmuş. Şahbaz Şerif heyetiyle İstanbul'a geldiler ve tesislere, projelere hayran kaldılar. Bir yıllık proje ve danışmanlık desteği verdik. Teknik aletlerle ile Pakistan'a gittik. Belediyemize ait Ulaşım A.Ş ile orada metrobüs yolu kurduk. Çalışmalardan sonra seçimlerde yüzde 10'luk artışla birinci parti çıkmışlar ve hükümeti kurmuşlar. Daha sonra Karaçi ve İslamabat ile kardeşlik projeleri imzaladık ve çeşitli uygulamalar yaptık. 

MEKKE TEMİZLİK PROJESİ

4 ay önce Suudi Arabistan ile protokol imzaladık. Kâbe'nin beş bölgesinde değişiklik hissedilecek. Mekke şu anda mükemmel temiz. Ancak 4 milyon insan aynı anda gelince insanların dolaştığı ve çevreyi kirlettiği alanlarda çöp makineleri giremiyor. Bununla birlikte çevre kirliliği artıyor. Mekke'de uygulayacağımız proje ile çevreye atılan çöplerin hacmi küçülecek ve öğütecek makineler konuşlandıracağız. Caddelerdeki çöp kutularına atılan çöpler vakumlama sistemi ile 2 kilometre öteden çekip alarak boş bir alanda toplanıyor daha sonra da kamyonlarla o hacmi küçülen çöpler taşınıyor. Sistemin kurulumu ile hac vazifeleri daha temiz ve güzel olacak. Ayrıca Kahire'nin de temizliğini biz yapacağız. Önceleri İslam ülkeleriyle iyi diyalog kuramamışız. Hep Avrupa ülkeleriyle ilişki kurmuşlar. Dün biz olsaydık bizimle irtibat kurulurdu. Arkadaşlarımız Mekke'nin temizliğinde görev almak istiyor ama ben 'Mekke'nin vizesi Somali'den geçer' diyorum.

 

osman.atesli@haber7.com

samet.tuncer@haber7.com

KAYNAK: HABER7
YORUMLAR 9
  • marem er 10 yıl önce Şikayet Et
    Mekke'nin vizesi Somali'den geçer. bu bir ilke olsun çok isabetli
    Cevapla
  • busra gülhan 10 yıl önce Şikayet Et
    İzmir'den selam ve dua ile... GİGİ.... Her zaman masumun ve mazlumun yanında olan, bütün samimiyetiyle gece gündüz demeden tüm gücüyle insanlık adına önemli hizmetler gerçekleştiren yüreği büyük gönül dostları, dualarımız her daim Sizlerle... Rabbim Yar ve Yardımcınız olsun...
    Cevapla
  • ahmet mardini 10 yıl önce Şikayet Et
    Yanılıyor olabilirim ama.... Şahsen politikacıların,siyasetçilerin gözyaşlarını çok samimi bulamıyorum.Mehmet ali birandın bir anısında 'Yaser arafatla çekim yaparken bir konuyu konuştuğumuz esnada hıçkırıklara boğuldu diyor,sonra çekimi yapan kemaraman o sahneyi çekemediğini söylüyor.Yaser arafat da kaydı yapılamayan o kısmı tekrar çekelim diyor.Tekrar aynı konuya gelince yine hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyor.' diye anlatmıştı ben de arafatın bu samimiyetsizliğini duyunca çok şaşırmıştım.
    Cevapla
  • Abdul Kadir 10 yıl önce Şikayet Et
    Emeği geçen herkezden Allah razı olsun.... Şuan yaklaşık 60 gündür Somali'deyim ve İmail beyin ekibinde görev yapmaktayım. İsmail beyi burada tanımak kısmet oldu. Burada yapılanlar gerçekten tarihin yazacağı sadece insanlık adına yapılmış büyük hizmetlerdir. Hayır sahiplerinin hiç şüphesi olmasın gerçek ihtiyaç sahiplerinin yanındayız.
    Cevapla
  • north army 10 yıl önce Şikayet Et
    müthiş bir şey... cok buyuk bır savasdan galıp gelerek ayrılsam...bukadar gurur duymazdımmm...bukadar mutlu olmazdım..
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Turgut Altınok, Antalya'da 600 dairesi olduğu iddialarına resmi belgelerle cevap verdi
EYT düzenlemesinden en çok faydalananlar SSK’lı çalışanlar