Şenol: Bu oyunu daha önce görmemiştik

Algı Yönetimi Uzmanı Engin Şenol, Gezi olaylarını algı yönetimi açısından değerlendirdi. "Gezi Parkı bir darbe senaryosudur" diyen Şenol, olayların geçmişte yaşanan darbe girişimlerinden neden ayrıldığını şöyle açıkladı:

Şenol: Bu oyunu daha önce görmemiştik
Şenol: Bu oyunu daha önce görmemiştik
GİRİŞ 19.06.2013 10:45 GÜNCELLEME 19.06.2013 15:13
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

TÜRKİYE'NİN YUMUŞAK KARNI Y KUŞAĞI

Şu an tüm kesimlerin ağzında kuşak tanımlamaları var. Bu  hakkında bilgi verir misiniz?

Her 100 yüzyılda  kuşaklar kendini yeniler. Sosyal bilimcilerin,  belli bir yıl aralığında doğmuş olup, aynı kültürel özellikleri paylaşan - ve kendilerinden önce ve sonra doğanlardan belirgin bir şekilde ayrılan - nüfus dilimlerine farklı kuşak tanımlamaları yaparlar.  Bu kuşaklar, demografik yapıda belirgin değişikliklerin olduğu dönemlerde de tanımlanır. 1927-1945 yani sessiz kuşak dediğimiz babaanne-dedelerimiz.  1946-1964 X kuşağı yani kuralcı, şu an en çok konuştuğumuz Y kuşağının anne-babaları.  1965-1979 arası  Rekabetçi kuşağı oluşturuyor.1980-1999 arasındakiler ki bunların yaşları 15-32 arasında değişiyor ve Türkiye'nin yüzde 35'ini oluşturuyorlar. İşte Y kuşağı bu aralıktakiler.  2000 sonrasında doğanlar. Bunlarla ilgili de derin duygusallık temel özellikleri ve kristal çocuklar diye tanımlanıyor ve bunlar gelecek Türkiye'sini yönetecek kuşak. Palyatif geçişler var ama Türkiye'ye modellenebilir tanım. Fakat sosyal bilimcilerin Türkiye'nin Y kuşağı ile ilgili tanımlarına itirazım var.

DARBECİLER BU KEZ Y KUŞAĞINA OYNADILAR

Peki nedir bu  Y kuşağının özellikleri? Kimler Y kuşağı?

Kuşak araştırmaları konusunda güzel çalışmalara imza  atmış Evrim Kuran, Y kuşağı ile ilgili ilginç değerlendirmeler yapıyor. Yıllarca yaptığı çalışmada Y kuşağı ile ilgili tek bir olumsuz özellik yakıştırıyor: İleri ergenler. Yani anne-babadan kopmamış, onlarla beraber yaşayan, kopmayan bir kuşak. Bize göre Y kuşağını ileri ergenlikten başka handikapları var. Evrim Kuran'a göre adalet duygusu yüzünden kim olursa olsun makam kaygısı duymadan diklenen, kafasına uymayana karşı çıkan, sonuç odaklı olmayıp, süreç odaklı hareket eden, yüksek motivasyonlu, "Nasıl Yani?" diye her şeyi sorguladıkları için "Why" kuşağı deniliyor. Gezi Parkı olayları bu kuşağı göz önüne taşıdı. Darbeciler başlangıçta Y kuşağına oynadılar ve bir ölçüde başarılı oldular. Bir anlamda  sonuçlardan biride bunun ortaya çıkması. Yani ders almasını bilirseniz Gezi Parkı'dan hayır da doğar. Nitekim hayırlı sayabileceğimiz sonuçlar da çıktı.

 Y KUŞAĞI NASIL DÜŞÜNÜYOR?

Bunlarla iletişim kurmak zor

Kısaya Y kuşağı yani. Bunlarla eski yöntemlerle iletişim kurmak zor. Farklılaşmak temel dürtüleri. Sahicilikleri, girişimcilikleri, takım oyunu, sanal dünyada örgütlenebilmeleri, ortak akılla hareket edebilmeleri, komünite özellikleriyle farklı dil konuşan Y kuşağı karşımızda. Bu kuşağın bir önceki kuşaktan farkı -Herkesi sevmek zorunda değilsin ama herkese saygı duymak zorundasın- düsturu, - Sana saygı duyabilmem için önce seni sevmem gerekiyor- şeklinde düşünmeleri. Yeni Türkiye'nin en önemli aktörleri. Fakat esas belirleyici olacaklar Z kuşağı. X kuşağı sonuç odaklılığı ve çözümleriyle, Y kuşağı süreç odaklılığı ve toplu hareket edebilmesiyle, Z kuşağı da içselliği ve maneviyatı ile  dünyanın ve ülkemizin  geleceğini oluşturacaklar. Y ve Z kuşağının dünyadaki yönetimi, ekonomik, politik, inanç vb. kandırmalardan haberi var mı diye sorarsanız - malesef pek değil- cevabını vermem gerekiyor.

SOSYAL AĞLAR YENİ GÜÇ ALANI

Malesef Twitter, Tumbir, Instagram ve Pınterast gibi sosyal ağlar, ordaki etkili olan akımlar, çok da geçmişi, tarihi, ülke sorumluluklarını, vicdanı, ahlaklı olmayı sağlamıyor. Ülkenin en güçlü enerjisini sağlayan ve gelecekte Türkiye'yi yönetecek  gençlik malesef bu sosyal ağlardan besleniyor. Bu ağlar, dünyanın gelecekteki güç mücadelesinin birer argümanları.  Bilgisayar oyunlarında ise daha vahim bir durum var. Dünya akımları çocuklarımızı malesef sürüklüyor.

Y KUŞAĞI TÜRKİYE ALGISINA BÜYÜK ZARAR VERDİ 

Gezi parkı olaylarında Türkiye'de ki Y kuşağının etkisi nedir?

Y kuşağı başlangıçta başroldeydiler ve Gezi Parkı olayını tetiklediler. Burada kullanılan argümanlar, daha fazla özgürlük, nasıl yaşayacağıma ben karar veririm, içkime karışma gibi masum istekler. Fakat bu başrolleri Örtülü karşıtlık. İstekler masum ve bu hareketin sonuçları kime yarıyor?Taksim'deki Gezi Parkı Algısının oluşturulmasında Y kuşağı çok önemli ağırlıklıdır ama günahkâr masumiyet söz konusudur. Y kuşağının  samimiyeti var ama sonuçlarıyla tamamen Türkiye algısına büyük zarar veren bir eylemin içinde oldular.

YİNE SOKAĞA DÜKÜLEBİLİRLER!

Siz ülkeye zarar verdiniz dediğinizde şu konumlarında ve şu an  itibarıyla ikna etmeniz mümkün değil. 'Ölümüne kanka' duygusu içindeler ve kendilerin motivasyonu çok yüksek. Hiç tartışmasız adaletli olduklarına inanıyorlar.  Gezi Parkı olayları  tüm iletişim tekniklerinin, en yüksek düzeyde kullanıldığı, çok organize, tüm ayrıntıların düşünülüp algı yönetimi açısından üzerinde  çok iyi çalışılan bir hareket. Gezi Parkı'nda olmasaydı başka bir bahane ile bu yine denenecekti. Bundan sonra da uygun psikolojik ortam bulunduğunda yine sokağa dökülecekler.

BU BİR DARBE SENARYOSU, HEDEF BAŞBAKAN ERDOĞAN

Gezi parkı olaylarında başka çok gruplar devreye girdi. Yabancı güç odakları bizzat yer aldılar.  Ortak paydaları Başbakana karşı birleşmeleri. Ak Parti iktidarını devirmek. Bunun altyapısında da kuzu postuna bürünmüş dünya baronları, Türkiye'deki uzantıları. Kemal Kılıçtaroğlu, dünyadaki fiili askeri işgaller, ABD onaylı askeri cunta darbeleri, post modern darbeler ve dördüncü nesil darbelerde kullanılan temel söylem olan diktatörlük ifadesini kullanmaya başladı. Bu bilinci bir söylem. Tesadüfi değil.Bir anlamda CHP bu nefret söyleminde başat özellikte. Gezi Parkı olaylarında gizlenmiş bir hedef var. Fakat   Batı toplumuna ve Türkiye'nin önem belli kesimine göre Y kuşağı masum. İletişim sistematiği açısından bakıldığında sosyal paydaşından alın, kitle farklılığı, imaj ve algılama, ilişki açısından sıkıntılı bir durum. Hem parti hem de Y kuşağı açısından kanallar tıkalı. Bu kanalları açmamak için de şer güçler elinden geleni yapıyor. Hatta nefret söylemini katılaştırmak için bütün araçları kullanıyorlar. Aslında son bir yıldır bu hakarete varan söylemler bilinçli bir şekilde arttırıldı. Y kuşağı için psikolojik altyapı hazırlandı. Bu satırlardan umutsuzluk yüklemek niyetinden değilim. Y kuşağından umudu da kesmiş değilim. Aksine  Y ve Z kuşağının enerjisinden bu ülke çok güzellikler çıkarır, büyük adımlar atar. İşte bu yolun ne olduğunu keşfetmek ve hemen icraata geçmek çok önemli.   Y kuşağı ile ilgili iletişimde yeni bir yol belirlenmesi lazım. Bu mümkün. Hatta devlet, bu kuşağı uluslararası güç odaklarına yem etmemek için özel birimler kurmalı, acilen uygulamaya geçmeli.

Gezi Parkı olaylarında Y kuşağı'nın dışında kimse yok muydu?

Fotoğrafın tüm tramları ile görmek lazım. Tabi ki tüm sürecin merkezinde Y kuşağını görüp, sorumluluğu tümüyle bunlara yüklemek doğru değil. Çok farklı kesimler vardı. Fakat, tüm iletişim kanallarını kapamış, duygu, hüzün, sevinç, paylaşma gibi tüm insani duygulara hayır diyen ve tüm geleceğini kavgaya yöneltmiş insanlardan söz etmiyorum.  Y kuşağına geçmişte yaşananları, tarihimizi, ülkelerin bize karşı geliştirdikleri oyunları, hileleri, provakosyonları, iletişim kandırmacılarını, algı yönetimindeki argümanları, sömürüyü, günahkâr masumiyetleri, ekonomik yalanlarını, sömürü yollarını iyi anlatamazsanız Y kuşağını birileri kullanacaktır. Bambaşka bir dünya ve farklı bir nesil ile karşıyayız. Unutulmamalı ki bilgisayarda ki oyun yaşı 2,5'lara indi. Ülkemizdeki 6.2 milyon çocuk internete ulaşıyor. Evlerin yüzde 74.4'ünde bilgisayar var. Gençler 5,5 saatini bilgisayarın başında geçiriyor. Bu gençlerin dünyası farklı ve tamamen kendi iletişim kanallarını kullanıyorlar. Y kuşağının tepkilerinde bilgiden ziyade inançlarından kaynaklanan bir tepkileri var. Gezi Parkı olaylarında ki rollerini masum görmek lazım.

GEZİ PARKI OLAYLARI KİME YARADI İYİ ANLATILMALI

Fakat bu masumiyetin nasıl kullanıldığı yönünde bilgilendirilmemiş olmaları tamamen bizim suçumuz. Olayın yönelimindeki derinlikleri anlatamadık. İşte temel problem bu. Gezi Parkı olayları kime yaradı? Kim nasıl faydalandı? Ekonomik sonuçları ne? Bu süreci tetikleyen, finanse eden, canlı tutan, ajansların rolü, reklam silahını kullanan bir anlamda örtülü karşıtlığın mimarları kimler? İşte Y kuşağına bunu anlatmak lazım. Bu soruların cevabına ilgi duymuyorlarsa suç onların değil. Suç bizim. Bu soruların cevabını bilmeden bir gelecek oluşturacaklarsa daha vahim. Ki malesef Z kuşağının da anne babaları böyle düşünüyorlar.

Gündemin peşinde sürüklenen değil gündem oluşturan Türkiye

 İşte Türkiye'nin şu an ve gelecekteki en büyük problemi kendi değerleri üzerine oluşturamayacağı bir Algı yönetimi. Ya koyduğunuz hedeflere paralel geliştireceğiniz bir milli Algı yönetimi şart. Bakın çok ilginç bir örnek var. Olayları önceden planlandığını bilen yabancı yayın kuruluşları Türkiye'de hizmet veren kuruluşlardan canlı yayın araçlarını kiralıyorlar. Türkiye adınıza planlanmış olayların icra edildiği ve sizinde  peşinde koştuğunuz  bir gündemle sürükleniyoruz. Sürüklenen değil peşinden gelinen ülke olmakla  2023 hedeflerine ulaşabiliriz. Gezi Parkı olayı darbecilerin rüzgar gücü olarak planladıkları bir hareketti. Bu olay bir milad olarak düşünülmeli  ve bundan sonra Türkiye'yi zora sokup yanlış rotaya yöneltmek için veya mevcut rotasından çıkarmak için  şişirilmeye çalışılan yelkenler acilen söndürülmeli.

Y kuşağına dönük ne yapılmalı?

 Gezi parkı olayları şunu gösterdi. Nesiller arası bir uçurum oluşmuş ve gittikçe de açılıyor. Bu handikapı gerek yurt içinde ve dışında da  birileri iyi kullandı. Özellikle 20 yaş  grubu gençleri  daha iyi tanımamız gerekiyor. 2,5 milyar insanın birbiriyle bağlı olduğu bir dünyada bizim kendi insanımızla, bu genç insanlarla yeni bir iletişim dili geliştirmemiz lazım. Fotoğrafı iyi okumak ve bu fotoğrafı onun diline indirgeyip konuşmak gerekiyor.Türkiye ortak paydasındaki oranı ne kadar yükseltirse o kadar avantajlı duruma geçer. "Gerekirse ülke parçalansın ama bunlar iktidardan gitsin. Gerekirse savaşalım ama bunları indirelim. Gerekirse iflas edelim ama...." yaklaşımları tehlikeli ve üzerinde düşünülmesi gereken büyük risk.  

 Okunması gereken fotoğraf ne?

Hedeflerini belirlemiş, değerleri ile yükselişe geçmiş, dünya liginde oynamaya karar vermiş, Yeni Türkiye tanımına uygun hareket eden bir ülke var. Makro düzeyde Türkiye tanımı bu. Bu sürecin lideri de Recep Tayyip Erdoğan. Dünya paylaşımında Türkiye'nin böyle bir rol üstlenmesini istenmiyor. ABD, İsrail, Rusya, Fransa özellikle İngiltere ve Almanya, bu rol isteğine karşı ciddi çaba içine girdiler.

ALMANYA'YA DİKKAT!

Almanya'nın 7 B olarak tanımlanan dünya imparatorluğu hedefinde şu an en büyük engel Türkiye. Bu engeli kaldırmak için her türlü yolu deniyor. Türkiye'nin başbakanı için BİLD'in manşeti, Merkel'in kullandığı ifadeler Almanya'nın bu olayların neresinde olduğunu gösteriyor. Dünya denkleminde Türkiye diye bir ülkenin güçlenmesini, ekonomik, politik bağımsızlığıyla İslam ülkeleri liderliğini almasını, küresel dengeleri bozacak güce ulaşmasına izin vermemek noktasında ilk ciddi ataklarını yaptılar. Burada dünyada ki benzerlerinden farklı olarak temelde aynı figüranlaşmış rolleri farklılaştırılmış bir altyapı oluşturdular. Psikolojik zemin bulundu. Senaryo oluşturuldu. Düğmeye basıldı. Fakat Türkiye'nin farklı dengeleri devreye girdi ve istedikleri sonucu alamadılar. Fakat yeni ataklar için psikolojik zeminlerin fırsatını kollayacaklar. Yeni Türkiye algısına zarar verecek her türlü oyunu oynayacaklar. Hiç şüpheniz olmasın

Dostluk Gezi Parkı'nda kaldı

Türkiye'ye karşı son derece karmaşıklaştırılıp iletişimin saliseleştirildiği bir ortamda son derece organize bir hareketle yani  Gezi Parkı olaylarıyla bir mesaj verildi. Sarsılmaya çalışıldı. Dost denilen ülkelerin Gezi Parkı yüzü iyi okunmalı. Gerçek niyetleri ortaya çıktı. Bu biliniyordu zaten ama bu olaylar Türkiye'nin ne zorlu bir yolculuk yaptığını bir kez daha ortaya koydu. Fakat Kazlıçeşme mitingi gibi Türkiye'nin çok güçlü bir taban mesajları işlerini zorlaştıracak. Türkiye bu türlü uluslararası oyunlar, yerli işbirlikçileri noktasında açık, net, yerleştirici çok özel iletişim atakları planlanmalı.

Peki bunu Y kuşağına nasıl anlatacağız?

Y kuşağı bu olaylarda masum bir istekle ortaya çıktı  ve bunu da giderilebilir körlük çerçevesinde tahlil etmeye çabalayabiliriz. Fakat Y kuşağını kullanacaklar. Bu kesin. Bütün hedef gerçekleri bu gençlere anlatabilmek.  İşte bu nasıl olacak? Bu sorunun cevabı belli. Onun dünyasına yolculuk yapıp, onun anlayacağı dille gerçekleri anlatmak. Kimin gerçeklerini? Tabi ki yaşadığımız coğrafyanın, kültürümüzün, değerlerimizin, bayrağımızın, gelecek yönelimlerimizin ve bütün bunların da evrensel değerlerle nasıl uyuştuğuna ikna ederek. Gezi Parkı olayları Yeni Türkiye  Algı yönetimi açısından çok zarar verdi ama gelecek planlaması açısından müthiş argümanlarda sağladı.  Fakat en önemlisi  Gezi parkı eylemine verilen iç ve dış  tepkiler, ülkelerin yaklaşımları, Gezi Parkı'nda ki olaylar yatışmasın diye İsrail'de  dua eden bakanlar, yeni Osmanlı yaklaşımının söndürüldüğünü düşünen Rus politikacıların sevinçlerini iyi okumak lazım. Y kuşağına da bunu iyi anlatmalıyız, Y ve Z kuşağının diliyle  konuşabilmek  Türkiye'nin  gelecekte en  önemli bir devlet politikası olmalıdır. İletişimsizlik girdabı büyük risk.

Gezi Parkı olaylarından Algı yönetimi açısından Ak Parti hangi dersleri çıkarmalı?

Gezi Parkı olayları gelecek yönelimleri açısından müthiş bir milad. Neden? Avrupa Birliği üyesi bazı ülkeler, ABD, İsrail, örtülü de olsa Rusya, İran gibi ülkelerin en önemlisi yurt içinde gizlenmiş güçlerin afişe olması açısından çok faydası oldu. Hangi  argümanları, nasıl kullanacakları hakkında fikir sahibi olduk.  Ak Parti bundan sonraki her adımında bu sonucu mutlaka hesaba katmalı. Özellikle genç nüfusu çok ama çok iyi tahlil edip, politikalar geliştirmeli. Onlarla bir yol bulup mutlaka dinlemeli ve kendini ifade edecek iletişim dili geliştirmeli.

Çok ağır kırılganlıklar da yaşandı ama...

Çok yaralayıcı yaklaşımlar, ağır hakaretler, küfürler, ölüm merkezli kin söylemleri, kendini sınıflandırıp iktidarı rahatlıkla düşman diye niteleyen sesler yankılandı iletişim süreçlerinde. Bunu da açık ifade etmekten çekinmeyen kitle, kişi, kurumlar Gezi Parkı'nı kendine göre bahanelerle arzı endam ettiler. Çatışanlar oldu. Türkiye'nin gelecek algısında önemli ayrıntılar karelendi. Bunu düşman-dost şeklinde tasniften ziyade ortak payda oluşturma, çıtayı yükseğe çıkarma, daha gür birliktelik ve hedef belirleme hedefinde kullanabiliriz. İsterseniz çok belirleyici dersler çıkarırsınız. Argüman, rakam, tepki, eylem, içerik, söylemler gelecek projeksiyonu için önemli. Grift faydalar bu ayrıntılarda gizli. Tek hedef belirlemede bu doneler hayati önem taşıyor.

YEŞİLE SAHİP ÇIKMA BAHANE BU OLAYLAR SİYASİ BİR HINÇ VE KİN DUYGUSU BÜYÜTÜLDÜ

Eylemci profilleri ile ilgili yapılan araştırmadan nasıl bir sonuç çıkarabiliriz?

GENAR'ın yaptığı anket kuşak tanımlamaları ile yukarıda yaptığımız değerlendirmelere uyum gösteriyor. Fakat Gezi Parkı olaylarının yeşilin yok olmasından ziyade siyasi bir hınç ve  kin duygusuyla büyüdüğünü gösteriyor. Özgürlüğün tehlikede olduğuna inanıp, direniş duygusuyla hareket etmek temel sebepler. Özgürlüğü sembolleştirdikleri isim ve sağlayıcı olarak Mustafa Kemal Atatürk'ü görüyorlar. Fakat Abdullah Öcalan ve Deniz Gezmiş  gibi isimleri de dünyada en çok sevdikleri isimler olarak sayıyorlar. Bu eylemcilerin aile bağlılıkları çok yüksek.

Özgürlük ikinci sırada İdeolojik olarak kendilerini yerleştirdikleri yer belli. İdeolojileri varsa Atatürkçü, Özgürlükçü, sosyalist, sosyal demokrat, laik, devrimci diye bir sıralama ortaya çıkmış. Türkiye'nin en önemli sorunu olarak özgürlüğün olmaması, ayrımcılık- eşitsizlik-adalet, eğitim, işsizlik, ekonomi görülüyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı sorun olarak görenlerin oranı yüzde 8. Ekonomik değil ama kültürle ayrılmış ve gittikçe derinleşen bir gidiş var.  İşte bu duyguyu besleyen unsurlar neler? Y kuşağında ki bu birikimin kaynağı nedir? Sosyo- psikolojik temelli değerlendirmeleri kim yaptı? Sınırsız ve sorumsuz bir kitlenin varlığımı söz konusu? Bunlar önemli sorular? Hedef ve amaç konusunda Y kitlesi ile ilgili ciddi kaygılarım var. Toplum için değil de kendi egosu için her şeyi yapabilecek bir gençlik ile karşı karşıyayız. Bireysellik ön planda, bencilleşmiş bir yapı var. Gizli odakların oyunlarının etkisinde bu kadar kolay kalabilen gençlerle konuşabilmek için yeni bir dil geliştirmek gerekiyor.

BU KADAR YALANLARLA DOLU BİR HABERCİLİĞİ İLK KEZ YAŞADIM

Aslında bu da Türkiye'nin sosyolojik gerçekleri ve onyıllarca Türkiye'nin Algı yönetimini yönetenlerin bu olayda nasıl rol aldıkları ortaya çıktı. Saatlerce canlı yayın yaptılar. Bayram yaparak haberler geçtiler. Eski bir Haber Daire Başkanı olarak itiraf ediyorum. Böylesine konuyu saptırarak, amaçlı, gerçek hedefi gizlenmiş, yalanlarla dolu bir saptırma haberciliği ilk defa yaşadım. Bir haber spikeri - keşke bir kaç kişi ölse- diyebilecek kadar konuşabiliyor. CNN gibi bir televizyonun akıl almaz yanlı yayını, Kazlıçeşme fotoğrafını Ak Parti'ye karşı düzenlenen fotoğraf gibi sunması. Bunlar medyanın bu olay karşısındaki duruşları ve niyetlerini gösteriyor.

BAŞBAKANI İTİBARSIZLAŞTIRMA TEZGAHININ İÇİNDELER

Fakat kesin bir kanım şu ki Gezi Parkı olayları Başbakan'a karşı tam bir itibarsızlaşma merkezinde yürütüldüğü. Ağaç sevgisi bahanesiyle başlatıldı ve bir darbe girişimine dönüştü. Bunun senaryosunda kesinlikle CHP var ve önceden de haberdar olduğu anlaşılıyor. Fakat işadamları, bankalar, elindeki  gücünü kullanarak bu güne kadar medya kuruluşlarını hizaya getiren  reklam  kuruluşları bu tezgahın içinde.

REKLAMVERENLER MEDYAYI HİZAYA SOKMA FONU OLARAK KULLANILIYOR

Tam 25-30 yıldan bu yana medyayı hizaya sokan güç Taksim Gezi Parkı olayında deşifre oldu. Sanatçı kesiminden tam destek var olgusu gerçek değil. Tam 6 milyar dolar'lık bir reklam pastasının büyük bölümünü ülkemizdeki global reklam ajansları yönlendiriyor. Bunlar ulusal firmalar ve uluslararası firmaların Türkiye'de faaliyet gösteren birimleri. Açık pozisyon almaları, kesin olarak hükümeti göndereceklerini inanmış olmalarıdır.İlginçtir NYT'ye verdikleri  ilanda bir Afrika ülkesi fotoğrafı çizmekten çekinmediler. Artık Türkiye şu gerçeği seslendirmeli. Reklamveren bu kuruluşlar, dış güçler ile bağlandılı ve medyayı hizaya sokma fonu olarak kullanılıyor.  Eğer elinizde reklam kuruluşları varsa sanatçı kesiminden çok taraftar bulmanız zor değil. Bu arada oyunun farkında olup sağduyu merkezinde açıklamalar yapan sanatçılarımızı tebrik etmek lazım.  

Gezi olaylarının  dış güçler bağlantısı konusunda düşünceleriniz nedir?

Biz konuya biz  Algı yönetimi açısından cevap verebiliriz. Gezi Parkı olayının Ukrayna, Gürcistan,  Sirbistan, Mısır gibi ülkelerde ki hareketlerle irtibatlandırılması bilinçli bir Algı yönetimi atağı. Özellikle Sirbistan Diktatörü Slobadan Miloseviç'in devrilmesinde organize olan ve Soros'un fonlarından destek aldığı kesinleşen Otpar/ Direniş adlı sosya medya organizasyonu taktikleri Taksim Gezi Parkı olaylarında bire bir kullanıldı. Deuche Welle'nin yaptığı program, bir anlamda konunun ne kadar ince ayrıntılı işlediğini de gösteriyor. Almanya'ya dikkat.

Organizasyon merkezi sosyal medya

Özellikle sosyal medyanın bir anda hareketlenmesi, göstericilerin sosyal medya üzerinden organize olup sokağa dökülmeleri(yüzde 69) Facebook ve Twitter'da ki kışkırtıcıların Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a karşı geliştirdikleri çirkin dil, dalga geçme ve itibarsızlaştırma örnekleri  bu ülkelerde ki hareketlerdeki uygulamalarla benzerlik taşıyor. Fakat unuttukları bir nokta var: Anadolu Feraseti. Tam zamanında ve yerinde davranmayı bilen ve bu topraklarda yaşayanlara özgü gönül duruşu. İşte Türkiye'yi farklılaştıran da bu. Batı, Gezi Parkına fazla heyecanlanarak atladı ama olaylar istediği gibi gelişmedi, gelişmeyecekte. Yeşili istemek güzel ama metod tahrip etmek.  Karşımıza almadan  Y- Z kuşağına duygularını ifade edecek kanalları açmak kısa vadede tek çözüm. İletişir olursanız sonuç alırsınız. Bu temel kural.

BAŞBAKAN'A HALK DESTEĞİ KARŞISINDA ÇARESİZLER

Kazlıçeşme Mitingi süreci nasıl etkiler sizce?

Hedef artık belli. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Algı yönetimi açısından Başbakan'ın halk tabanındaki gücü dış güçler ve iç uzantılarının işini güçleşdirecek. Türkiye'nin ortak ruhi şekillenmesinde payda payı ne kadar artarsa bu oyunlara direnme gücü artar. Bu açıdan Ankara'daki karşılamalar, Kazlıçeşme taban açısından, Türkiye'nin gücünü kırmak yönünden isteyenlere güçlü mesajlar. Fakat şer güçlerin planlarını sadece erteler.  Eğer dış güçlerin Türkiye planları burada taban diye kabul ettikleri veya aday bireylere iyi anlatılırsa başarısız olacaklardır. Zira Algı yönetimi açısından onların istekleri gerçek Türkiye insanının değerlerine uymuyor. Kültürel değerlerine saygıları yok. Kafaları karıştırdılar ama yeterli destek bulamadılar.

YİĞİT KALEMLERİ SUSTURAMADILAR

Yiğit kalemler çoğaldı, medyada yeni  dengeleri kuruldu

Çünkü medyamız, iletişim kanalları  20 yıl öncesinin medyası değil. Sonuca odaklı hareket ettiler ve insanımız oyunlarını bozdu. Bir de Türkiye artık bu tür atakların taraftarları, potansiyellerini ölçebiliyor. Tabi malesef bu oyunların artık Türkiye gerçeklerine dayanmadığı da çıktı meydana. Birde farklılıkları yönetme tecrübesi var artık. Duygular ön planda ve insanımız bilinçlendikçe istediklerini Türkiye'de yapmaları daha zor hale gelecek. Bir de onlara karşı direnen yiğit kalemleri susturamadılar. Onların kirli oyunlarına deşifre eden isimler var artık. Bu yürekli kalemlerin, kanaat önderlerinin, toplum liderlerinin sayısı çoğalmalı.  

YORUMLAR 1
  • siyahnur 10 yıl önce Şikayet Et
    hocam söylediklerinizin çoğuna katılmakla beraber. bir de m kuşağı var. Onları gözardı ediyorsunuz. Müslüman gençlik, müslüman gençler de eskisi gibi pasif değiller. Allah'ın izniyle bu çapulcu gençliğin önünde bu memleketin idaresine talipler. Ve daha elyaklar. Rabbim sayılarını artırsın...
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Bakan Yerlikaya duyurdu! Diyarbakır ve Mardin belediyelerine müfettiş görevlendirildi
MÜSİAD Başkanı Asmalı'dan İsrail iddialarına sert tepki: 'Manipülasyon yapılıyor'