Gündüz Gece'nin Kürşat'ından samimi açıklamalar

Kanal 7'de yayınlanan gezi programının sevilen sunucusu Kürşat Anadolu sevgisini ortaya koyarak samimi açıklamalarda bulundu.

Gündüz Gece'nin Kürşat'ından samimi açıklamalar
Gündüz Gece'nin Kürşat'ından samimi açıklamalar
GİRİŞ 25.02.2015 14:56 GÜNCELLEME 25.02.2015 17:13
Bu Habere 16 Yorum Yapılmış

Kanal 7’de ‘‘Gündüz Gece’’ isimli gezi programıyla Anadolu’yu karış karış gezerek türkülerini, manilerini, oyunlarını, yemekleri, düğünlerini ekrana taşıyan Kürşat yaşadıklarını anlattı.

Kürşat, ‘‘Gündüz Gece’’ programı çekimlerinde köylerde çok ilginç insanlarla tanıştığını, Anadolu’da samimiyetin halen devam ettiğini söyledi. Nişantaşı’nda yoluna kırmızı halılar da serseler, köyde daha mutlu olduğunu belirten Kürşat, ‘‘ülkelerin Madonna’sı olmaktansa, köylerin Kara Oğlan’ı olmayı yeğlerim’’ dedi. Kürşat, bir ay sonra çıkacak yeni albümün tanıtımını da köylerde yapacak.

İlk TV programınız ‘Gündüz Gece’ hayatınızı nasıl etkiledi?

Gündüz Gece programı iki yıldır devam ediyor. Programda hayatımı buldum.  Gündüz Gece’den önce hiç programım olmadı. Bundan önce birçok programa konuk oldum. Misafirlik ne kötü bir şeymiş.  Ben konuk olduğum programlarda hep oynamışım. Hep sanatçı, türkücü imajı varmış gibi kasmışım yıllarca kendimi. O yüzden Gündüz Gece programında artık kendimi buldum.

İlkokula kolejde başladım. Sonra annemle babam ayrılınca beni babaannem yanına aldı. Ben köyde babaannemin yanında büyüdüm. Bana diyorlar ki; ‘Gündüz Gece programında teyzelerin hep kucağına yatıyorsun, çok sarılıyorsun’. Diyorum ki, hepsi babaannem gibi, hepsi anam gibi kokuyor. Ben orda onların hepsini anam gibi hissediyorum.

Köyde büyüdüğünüzü söylüyorsunuz. Biz ise sizi daha elit ortamlardan tanıyoruz. Hayatınızdan biraz bahseder misiniz?

Aslında hayatım köyde başladı. Köyde büyüdüm. Sonra İTÜ’de (İstanbul Teknik Üniversitesi) Konservatuarı kazandım. Sonra geldim Nişantaşı’na. Allah’ım hiçbir şeyin bende arası olmaz mı? Ya köydeyim. Damın içinde, keçilerle birlikteyim. Traktör sürüyordum, eşek biniyorduk, inek güdüyorduk, koyunların peşinden koşuyorduk…  Liseden sonra geldik Nişantaşı’na. Ama ‘elma’ demeyi de ‘alma’ demeyi de Allah’tan biliyoruz.

Türkücülük macerası nasıl başladı? Genelde hep birileri gelir ve keşfeder. Sizi kim keşfetti?

Türküleri profesyonel olmadan önce köyde söylüyordum. Babaannem söylüyor ben de eşlik ediyordum. Orada başladı. Sesimin güzel olduğunu, babaannem ahırda inek sağarken ben de türkü söylerdim, orada anladım. Sonra lisede okumaya başladım. Kürşat; sınıfta türkü söyler, 19 Mayıs’ta söyler, 23 Nisan’da söyler… Herkes biliyordu.

 ‘‘Ben köylerin starı olmak istiyorum’’

Evet ben köylerin starı olmak istiyorum. Ben şehrin adamı değilim. Şehri çok seviyorum ama ruhumun mutlu olduğu yer köyler. Nişantaşı’nda Etiler’de en elit restorana da gitsek, kırmızı halılar da serseler, köyde damı akan bir evde yer sofrasında sofra bezini üstüme çekip yemek bana hepsinden daha kıymetli geliyor. Niye? Çünkü samimiyet var. Çünkü orada bir beklenti yok.

Gündüz Gece programında köy köy geziyorsunuz. Anlaşılan bu köye sevdası işinize de yansımış…

Gittiğimiz köylerde bizden para istenmiyor.  Gittiğimiz köylerde bize, adamın üç tane oğlağı varsa bir tanesini kesmek için hamle yapıyor. ‘Hayır kesme’ diye biz zor tutuyoruz. Gittiğimiz köylerde yediğin lokmalar sayılmıyor.

Anadolu insanı çok vefakâr çok da cefakâr. Gittiğimiz yerlerde onların belli masrafları oluyor. Yemek yapıyorlar, ekmek yapıyorlar, içine et koyuyorlar. Biz de onlara yük olmamak adına zorla para vermeye çalışıyoruz. Asla almayız diyorlar, kabul etmiyorlar. Artık zorla hediye falan veriyoruz.

Program sayesinde hem geziyorsunuz, yiyip içiyorsunuz, hem de üstüne para alıyorsunuz. Buna ne diyorsunuz?

(Gülüyor) Allah’a binlerce kez hamdolsun istediğim bir iş yapıyorum, çok mutluyum. Unutmadan programda özen gösterdiğimiz şey; yemekleri izleyicilerin karşısında yapıyoruz ama yemiyoruz. Sadece tadımlık alıyoruz. Çünkü hamilesi olur, alanı olur, alamayanı olur o yüzden buna çok dikkat ediyoruz. Bizim program tamamen Anadolu magazin. Anadolu kültürünü orada halkla hafif esprili şekilde anlatıyoruz.

Neredeyse gitmediğiniz köy kalmadı. Köylerde neler oluyor? Nelerle karşılaşıyorsunuz?

Programda Anadolu’yu gezerken çok ilginç şeylerle karşılaşıyoruz. Mesela; tiyatro ekibi kuran köylü kadınlara rastladık. Ekibin başındaki kadın ‘geçen ay İtalya’daydım, önceki ay Cannes’teydim’ diyor, şaşırıyorum. Neler görüyoruz neler… Köylerde ilkokul okumamış teyzeler tarımla ilgili devlet teşviklerine başvurduklarını, projeler yaptıklarını söylüyorlar. Avrupa’da yapılan tarım çalışmalarını araştırdıklarını anlatıyorlar. Biz bakakalıyoruz. Köylerde kendi elektriğini üreten, tamamen orijinal fikirleri olan, kendi arabasını yapan insanlar var. Bunlarla karşılaştığımız zaman yönetmenimizle göz göze geliyoruz. Diyoruz ki; ‘biz ne yapıyoruz, biz o kadar imkânlar içinde hiç böyle girişimlerimiz olmuyor. İnsanlar burada mutlu ve bir şeyler üretebiliyorlar.’ Şehirdeki insanlardan daha başarılı işler yapıyorlar. Enteresan şeylerle karşılaşıyoruz. Teyze ‘oğlum şu wirelessi açın’ diyor. Vay be diyorum… Elinde i-pad olan teyze gördüm.

Herhalde organik mevzusundan dolayı artık insanlar sahil kenarlarına değil de köylere gitmeye başladılar. Giresun’da başka yerlerde köy turizmi başlamış. Gidiyorlar 20 liraya 30 liraya köyde bir evde kalıyorlar. Köy hayatını yaşayabiliyorlar. Japonya’dan Amerika’dan insanlar görüyorum bazı gittiğim köylerde. Buralara para verip çalışmaya geliyorlar. Köy hayatını yaşayacak, tezek atacak, inek güdecek, bağ bahçeyle uğraşacak, karşılığında da aylık 300 dolar para verecek. Düşüne biliyor musun? Hem para veriyorlar hem de köydeki işleri yapıyorlar. İnsanlar köylere hasret.

‘‘Erişteyi anlatsan yetmiş tane spagettiye takla attırır’’

El âlem İtalyan makarnası yapıyor kıymetli oluyor, bizim eriştenin kıymeti yok. Erişte gibisi var mı? Erişteyi anlatsan yetmiş tane spagettiye takla attırır. Köylerin enteresan tatları, yüzlerce binlerce yemekleri var. Her yerin ayrı bir lezzeti var. Kültürlerimiz inşallah kaybolmasın.

‘‘Ülkelerin Madonna’sı olmaktansa, köylerin Kara Oğlan’ı olmayı yeğlerim’’

Benim şehirde işim yok. Mesela Malatya’ya gittiysem merkezinde işim yok. Şehirlerin, ülkelerin Madonna’sı olmaktansa, köylerin türkücüsü olmayı yeğlerim. Oraların kara oğlanı olmayı yeğlerim. Köylerde bana ‘Kara Oğlan’ diyorlar…

‘‘Albüm tanıtımını köylerde yapacağım’’

Önümüzdeki günlerde yeni albümüm çıkacak. Türkü ve fantezi ağırlıklı olacak albüm için çalışmalarım devam ediyor. Farklı bir şekilde albüm tanıtımını köylerde yapacağım. Önce köylülere tanıtacağım. Sanırım bu da bir ilk olacak.

KAYNAK: HABER7
YORUMLAR 16
  • Nurhan 3 yıl önce Şikayet Et
    Türkü söylemezseniz daha iyi olur gecenin o saatinde çok güzel olacak
    Cevapla
  • Kezban 6 yıl önce Şikayet Et
    valla kürsat bey doğal oluşunz ve samımı ıcten davranısınz yapmacık olmamanz cok guzel.prgrmınzn dvmnı dılıyrm.adapazarından selamlar
    Cevapla
  • Kezban 6 yıl önce Şikayet Et
    valla kürsat bey doğal oluşunz ve samımı ıcten davranısınz yapmacık olmamanz cok guzel.prgrmınzn dvmnı dılıyrm.adapazarından selamlar
    Cevapla
  • Mehmet 7 yıl önce Şikayet Et
    Sarayosna'da çekilen programınıza bayıldık.oralar çok güzelmiş.izlerken çok keyif aldık.devam...
    Cevapla
  • veda 7 yıl önce Şikayet Et
    Kürsat bey programinizla hayatima renk katiniz.....almanyada yasiyorum sizin programinizla türkiye hasretini gideriyoruz...iyki varsiniz...
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
1. Lig'de play-off tarihleri açıklandı
Eski bakan Mehmet Ali Yılmaz evinde ölü bulundu!