Yoksulluğun simgesi bekâr anneler olacak!

ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Işık son yıllarda Türkiye'deki yoksul profilinin boşanmaların artmasıyla değiştiğini söylüyor.

Yoksulluğun simgesi bekâr anneler olacak!
Yoksulluğun simgesi bekâr anneler olacak!
GİRİŞ 28.12.2011 12:02 GÜNCELLEME 28.12.2011 12:02

Burcu Bulut'un röportajı

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) birkaç gün önce açıkladığı 2009 verilerine göre 12 milyon yoksulumuz var. Bunun anlamını "Nöbetleşe Yoksulluk" kitabı ile yoksulluğu en iyi tanımlayan akademisyenlerden ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Işık ile konuştuk. Neden mi? Çünkü Işık'ın yeni araştırması TÜİK'in ilk defa incelenmesine izin verdiği 2008 verileri üzerine: "Yoksulluğa Dair: Bildiklerimiz, Az bildiklerimiz, Bilmediklerimiz"

Türkiye'de yoksulluğun gittikçe azaldığını müjdeleyen Işık, çok ilginç tespitlerde bulunuyor. Işık'a göre yoksul profili tamamen değişiyor. Türkiye'nin alışık olmadığı yeni bir yoksul kesim yükselişe geçmiş durumda. Işık, "Özellikle çocuğuyla tek başına yaşayan kadınların oranı arttı. Biz bu gruba 'Bekâr Anneler' diyoruz. Yüzde 45'i bulan bir rakamdan bahsediyoruz. Avrupa'daki yoksul profiline benzer bir yoksul kesim doğuyor!" diyor. Büyüyen bir diğer yoksulluk da 'çocuk yoksullar'... Her 4 çocuktan birinin yoksul olduğunu söyleyen Işık'a göre bu durumu asgari düzeye indirmenin tek yolu kurumsallaşmaktan geçiyor. "Mesela 2000'lerde şartlı nakit yardımı yapılmıştı. Bu iyi bir programdı ama son verildi. Aynı program yeniden hayata geçirilebilir" önerisinde bulunan Işık'ın yeni yoksul kesim üzerine tespitleri şöyle:

TÜİK verileri üzerinden gerçekleştirdiğiniz yeni çalışmanızın adı "Yoksulluğa dair : Bildiklerimiz, Az bildiklerimiz, Bilmediklerimiz". Yoksulluk hakkında neleri biliyoruz? Ya da neleri bildiğimizi sanıyoruz?

TÜİK düzenli bir şekilde yoksulluk verilerini yayınlıyor. "Yoksulluk 2009'da yüzde 17 oldu" deniliyor. Bu Türkiye nüfusunun 13 milyonuna denk geliyor. Yoksulluğun nelere bağlı olduğunu çok kabaca biliyoruz ama bu yoksullar kimler? Hangi süreçlerle yoksul oldular? Yoksulluk riski kimler için daha fazla? İşte bunlar bilmediklerimiz...

Peki sizce bu "13 milyon yoksulu" kimler oluşturuyor?

Türkiye geliri daha eşit bölüşen, yoksulluğu giderek azalan bir ülke haline geliyor. Bunun yanında bir de kötü haber var.

Nedir o?

Türkiye'de bildiğimiz ama elimizde net bir veri olmadığı için hakkında konuşamadığımız bir diğer konu da bölgesel yoksulluk. Bölgeler arasında çok ciddi bir fark var ve bu farkın ne kadar olduğu belirsizliğini koruyor. Çünkü TÜİK bölgesel yoksulluk rakamlarını yayınlamıyor.

Peki nasıl bir ciddi farktan bahsediyoruz?

TÜİK'in 2009 rakamlarına göre İstanbul'da 4 milyon 922 TL'den, Diyarbakır'da ise bin 700 TL'den az kazananlar yoksul olarak nitelendirilmiş. Yoksul tanımı bir bölgeden diğerine değişiyor. Olabilir ama böylesi bir uçurum olmamalı. Bu yanlış.

CUMHURİYET EŞİTSİZLİĞİ GİDEREMEDİ

Peki yoksulluk sınırının bölgeden bölgeye değişmesi normal değil mi?

İstanbul yoksulu ile Diyarbakır yoksulunun kazancı arasında 3 kat fark var. Türkiye'de bir ülkenin kaldırabileceğinin çok ötesinde bir gelir farklılığı olduğunu gösteriyor bu. Esasında bu cumhuriyetin ayıbıdır! Çünkü eşitsizlikleri cumhuriyet gideremedi. Güneydoğu, Doğu ve İç Anadolu'nun belli bölgeleri yoksullukla savaşıyorsa, bu son 30 yılın ürünüdür. Türkiye'de bilmediğimiz bir diğer konu da "çocuk yoksullar". Muazzam bir yoksul çocuk grubu var.

Bu konuyu biraz daha açabilir misiniz?

Araştırmamızda çocukları 15 yaş altı olarak tanımladık. Türkiye'deki her 4 çocuktan biri yoksul çıktı. Ve bu oran kırsal kesimde en üst düzeye çıkıyor. Güneydoğu'da yüzde 50'ye yakın çocuk yoksulluğu var. Kent-Kırsal kesim 6-14 yaş arası çocuk yoksulluk oranı yüzde 30.13 milyon. Yoksul nüfusun 5,3 milyonunu çocuklar oluşturuyor. Bugün Türkiye'de 5 milyon çocuk yoksulluk sınırının atında yaşıyor. Tehlike altında olan yoksul grup içinde yalnız yaşayan kadınlar da var.

Bu aşamaya nasıl gelindi peki?

1970'lerde şehirlere göç etmek zorunda kalanlar, hemşehrisi ya da bir tanıdığı aracılığıyla gidip birer gecekondu yaptılar. Sigortasız, güvencesiz işler buldular. Şimdi bu kesim yaşlandı. Emekli oldu ve çoğunun sosyal güvencesi yok! Bugün yaşanılan sorunların bir boyutunu bu yoksullar oluşturuyor. Ailenin yoksulluğa çözüm bulamamasının nedeni de bu. Geçmişte o çözüm iyi çalıştı. Aynı şey gecekondulaşma için de geçerli. 80'lerde yoksulluğun çözümüydü, 2000'lerde problemi oldu. Şimdilerde kentsel dönüşüm adı altında bu problemden kurtulmaya çalışıyoruz.

GÜNEYDOĞU'YA ÖZEL VERGİ İNDİRİMİ YAPILMALI

Türkiye'de belirginleşen yeni yoksulluğu üç grupta topladınız. Çocuk, bekâr anneler ve görünmez yoksulluk. Mukayese ederseniz, hangisi daha tehlikeli bir boyuta ulaştı?

Yoksulluğun mekânsal olarak Güneydoğu'da olması temel bir sorun. Türkiye genelinde yüzde 17 olan yoksulluk, bu bölgede yüzde 60'ı buluyor. Yoksulluğun bir bölgede bu kadar konsantre olması gerçekten çok tehlikeli! Güneydoğu'daki Kürt sorunu bölgesel eşitsizliklerin hem nedeni hem de sonucu esasında. Bunu hiç konuşmuyoruz. Kimlikler üzerinden tüm kurgular yapılıyor ama orada çok büyük bir gelir eşitsizliği var. Asıl sorun bu.

"Güneydoğu için özel yatırımlar yapılmalı "diyorsunuz. Peki oldukça eleştirilen Güneydoğu'ya özel vergi indirimini de destekliyor musunuz?

Güneydoğu'ya özel vergi indirimleri muhakkak yapılmalı. Eşit olmayanlara eşitmiş gibi davranmak en büyük eşitsizliktir. Başka türlü sorunun üstesinden gelinemez!

Yeni yoksullukla mücadelede için somut çözüm önerileriniz var mı?

CHP "aile sigortası" dedi ama yanlış formüle etti. Vatandaşlık hakkı gibi insanları yoksulluktan korunmak için devletin kalıcı bir çözüm üretmesi lazım. Sadece bekâr anneler ya da çocuk yoksulluğuna özgün bir adım atılması şart. Mesela 2000'lerde şartlı nakit yardımı yapılmıştı. Bu iyi bir programdı ama son verildi. Aynı program yeniden hayata geçirilebilir.

En büyük tehlike görünmez yoksulluk

Kadınlar nasıl bir tehlike altında?

Türkiye'de toplumsal hareketlilik arttıkça boşanma oranları da artıyor. Özellikle çocuğuyla tek başına yaşayan kadınların oranı oldukça artmış durumda. Biz bu gruba 'bekâr anneler' diyoruz. Kocasından ayrılmış ya da kocasını kaybetmiş çocuklu kadınlar yaşam savaşı veriyor. Yüzde 45'i bulan bir rakamdan bahsediyoruz ki, yalnız yaşayan yaşlılar arasında da yoksulluk çok yüksek düzeylere ulaşmış durumda! Bu Türkiye'de büyüyen yeni bir yoksul kesimin olduğunu gösteriyor. Yoksul profili artık değişiyor. Avrupa'daki yoksul profiline benzer bir yoksul kesim doğuyor!

Nasıl yani?

Bu Türkiye'nin alışık olduğu bir yoksulluk tipi değil! Mesela bekâr anneler, Türkiye'nin yeni yoksulluk simgesi haline gelecek. Avrupa'da bu yoksul kesim yıllardır var. Batıda mekanizmalar kurumsallaştı; ama bizde yok. Çünkü batıda çok ciddi bir refah devleti geleneği var. İskandinav ülkeleri bu anlamda örnek teşkil edebilir.

Bu durumda yoksullukla mücadelede eski yöntemler de geçerliliğini yitirecek mi?

Eskiden aile mekanizmasıyla, dayanışma ile yoksullukla baş edebiliyordu. Yoksulluğu bu şekilde paylaşmak artık mümkün değil! Mesela kırda tek başına yaşayan yalnız bir kadını düşünün. Şimdi bu yoksul kesim gerçekten yapayalnız. Kırsal kesimin şöyle bir handikabı da bulunuyor. Orada görünmez bir yoksulluk var. Eskiden yoksulluk göze görünürdü. Çünkü yoksulluğu dokunabildiğimiz kentsel yoksullukla özdeşleştirmiştik. Şimdi ise sesi daha az çıkan bir kesimin yoksulluğundan bahsediyoruz. Baş etmesi bu nedenle daha zor.

Az çocukla yaşlı nüfusa bakılmaz

Peki çocuk yoksulluk oranının arttığı bir dönemde üç çocuk istemek tezat oluşturmuyor mu?

Başbakan Erdoğan'ın kendisi de gecekondulaşmayı problem olarak görüyor. Gecekondular yakında hiç kalmayacak. Anlamamız gereken 'eskinin çözümünün bugünün problemi' olduğu. AK Parti de yoksulluğun değiştiğinin farkında. Sağlık politikası, yeşil kart uygulaması, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu'nca dağıtılan kaynaklar en önemli göstergeler. Ve Başbakan bilerek "Üç çocuk yapın" diyor. Çocuk aileye büyük bir güvence demek. Türkiye 1980'lerden itibaren demografik olarak başka bir sürece girdi. Giderek yaşlanıyor ve Türkiye'nin yaşlı nüfusun getireceği sorunlarla baş edecek mekanizması yok! Türkiye'nin 15-20 yılı var sonra Türkiye nüfusu duracak! 80 milyonda sabitlenecek ve hatta yavaş yavaş düşmeye başlayacak. Az çocuk yapılırsa bu yaşlı kesime bakacak kimse kalmayacak.

Yeni Şafak

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Şili Meclisi'nde skandal! Türkiye'den sert tepki: Yok hükmünde!
Kassam görüntüleri yayınladı, İsrail karıştı! Netanyahu’nun evinin önüne yığıldılar