Gül, partiye dönerse şeref duyarız

Dördüncü olağan büyük kongresini yapan ve Tayyip Erdoğan'ı son kez başa geçiren AK Parti'de, artık önümüzdeki üç seçim ve Erdoğan sonrası tartışılıyor. Partinin etkili isimlerinden Hüseyin Çelik, 'partili cumhurbaşkanı' istediklerini belirterek İnönü modeline dönülmesini öneriyor.

Gül, partiye dönerse şeref duyarız
Gül, partiye dönerse şeref duyarız
GİRİŞ 16.10.2012 09:58 GÜNCELLEME 16.10.2012 14:18

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Medya Başkanı Hüseyin Çelik, Türkiye'nin yeni dönemde 'partili cumhurbaşkanı' modeline dönmesi gerektiğini söylüyor. İnönü ve Bayar'ı örnek veren Çelik, Türkiye'deki sistem tartışmalarının Tayyip Erdoğan'ın şahsı üzerinden götürülmesini eleştiriyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün partiye geri dönmesinden çok memnun olacaklarını belirten Çelik, ancak onun Başbakan'ın karşısına aday olarak çıkmasının da şık olmayacağını vurguluyor. Başbakan'ın kendi veliahdını iki sene önceden tayin etmeyeceğini ve kafasında bir isim olmadığını da belirten Çelik, "Bugün için çok iyi görünen bir isim iki yıl sonra iyi bir tercih olmayabilir. Şimdiden kimse kendine rol biçmesin." diyor. Çelik, AK Parti'deki son gelişmeler ve gündemdeki sistem tartışmalarını değerlendirdi...

-Başbakan'ın kongre konuşması çok tartışıldı, herkes kendi açısından yorumladı. Size göre konuşmanın temel mesajı neydi?

Başbakanımız'ın 3 dönemden sonra bu işi bırakacağı üç gün önce ortaya çıkmadı, parti kurulduğu gün belliydi. Görev süresi kuruluş dâhil 5 kongre ile sınırlıydı ve bu süre bitti. Son kez aday olduktan sonra helallik istemesinden daha tabii bir şey olamaz. 'Partim ne görev verirse onu yaparım' dedi. Sonuçta Tayyip Bey'in yaş ve dinamizmindeki bir insanın başbakanlığı bıraktıktan sonra eve çekilip torunlarını seveceğini kimse beklemesin. Bu Tayyip Bey için olduğu kadar Cumhurbaşkanı Gül için de geçerli. Onlar bilgi ve tecrübelerini halkla paylaşmaya devam edecek.

-Başbakan'ın Köşk'e çıkma niyeti biliniyor ama mevcut sistemin de kafasındaki modele uygun olmadığı şeklinde bir algı oluştu. Size göre hem AK Parti hem ülke açısından en uygun model hangisi?

Aslında muhalefet ve bir kısım medyanın açmazı Türkiye adına yapılması gereken büyük reformları Başbakan'ı merkeze alarak tartışmaları. Bunu sağlıklı bulmuyorum. Başbakan bir fânidir ve bu reformlar konuşulurken sadece 'Tayyip Bey'e zemin hazırlanıyor, onun istediği model getiriliyor' tartışmaları abesle iştigaldir. Tayyip Bey eğer çok yetki istiyorsa başbakan olarak kalmak istemesi lazım. Başbakan, Türkiye modelinde iktidar partisi lideri olduğu için yasama üzerinde de çok yetkilidir. Dolayısıyla hem yürütme hem yasamada çok etkili bir konumdur başbakanlık. Başbakan kendini çok yetki ile tatmin edecekse ne cumhurbaşkanı olmak ister ne de başka bir konum, başbakan olarak kalmak ister. Bunu yapmak için parti tüzüğünü değiştirmek yeterli olur. Türkiye'deki başbakanın gücü Amerikan başkanında bile yok. Amerikan başkanları büyükelçi tayin ederken bile Kongre'ye danışmak zorunda. Bizde bu yok, bakanlar kurulu kararı ile valiler tayin ediliyor. Türkiye'deki başbakanlık sistemi dünyadaki bütün başkanlık sistemi örneklerinden daha güçlü bir konuma sahiptir. O zaman tartışmayı bu zeminde yapmayalım. Türkiye'de herkesin şikâyeti, yürütmenin yasama organını işgal etmesi değil mi? Biz de diyoruz ki parlamento kendi içinde oluşsun. Zaten cumhurbaşkanını halk seçecek. Yeryüzünde tek tip bir başkanlık modeli yok. Bunların hepsi tartışılır ama bizim şu andaki sayımız bu sistemi değiştirmek için yeterli değil.

-Partili cumhurbaşkanı modeline nasıl bakıyorsunuz?

Cumhurbaşkanı artık halk tarafından seçilecek. Bu süreçte adaylar meydana çıkacak ve propaganda yapacak. Kendi teşkilatı olmadan bunları nasıl yapacak? Diyelim ki Tayyip Bey seçildi, cumhurbaşkanı oldu. Partisiz cumhurbaşkanı mı olacak? Bu partiyi kurmuş ve bugünlere getirmiş insan nasıl partisiz olacak?

-Ama Gül de partinin kurucusu ve iki numaralı ismiydi.

Sayın Gül tarafsız konumdadır ama parti kurucusu ve AK Parti'nin ilk başbakanıdır. Resmen bağını kopardı ama gönül bağını koparması mümkün olabilir mi, kendimizi kandırmayalım. İsmet İnönü ve Celal Bayar da partili cumhurbaşkanlarıydı.

-Siz 'o modele dönülmeli' mi diyorsunuz?

Bize göre dönülmeli, ne mahzuru var o modelin? Diyelim ki Abdullah Gül rektör ataması yapıyor, partili olsa gidip teşkilata soracak hâli yok ya! Onun tercihlerini etkilemez bu durum. Başbakan partilidir ama herkesle görüşüyor, bir yandan devlet bir yandan parti şapkası var. Siyaseti aşağılayan ve devleti aşkın konumda gören zihniyetin, 'bize siyaset bulaşmasın' gibi üstten bakan bir tavrı var. Hatırlarsanız Bolu'da bir olay yaşadık geçmişte. Sayın Başbakan'ın ziyareti öncesi üniversite rektörü senatoyu toplamış ve karar almış, 'başbakanın gelmesi üniversiteye siyaset bulaştırır' diye. Affedersiniz, bu siyaset değiniz gübre gibi bir şey mi her şeye bulaşıyor? Siyaset devleti idare etme ilmi ve tarzıdır. Bazı kurumlarda, askerde ve yargıda elbette siyaset olmasın ama partili cumhurbaşkanından daha tabii bir şey görmüyorum. Biz bunları tartışmaya açtık, olur veya olmaz. İki sene sonra Abdullah Gül'ün görev süresi bitiyor. Başbakan seçilse bile 5 + 5 sistemiyle en fazla 10 sene orada olacak. Bir milletin hayatında 10 sene nokta gibidir. O açıdan bu işlerin fâniler üzerinden tartışılması çok yanlış. Bu, toplumun geleceğini ilgilendiriyor.

-Öyle diyorsunuz ama kamuoyunda bir algı var, mevcut sistemin Başbakan'a tatmin edici gelmediği üzerine...

O da doğru değil. Anayasada icranın başı cumhurbaşkanı, Tayyip Bey isterse gidip bakanlar kuruluna başkanlık yapabilir. Bu anayasal hakkıdır. Sayın Başbakan aday olursa 12 yıl başbakanlık yaptıktan sonra cumhurbaşkanı olacak. İlk başbakan olduğu zamanki ile şimdiki resimlerini karşılaştırın. Bir insan ömür boyu 5'inci vitesle gidemez.

-Türkiye'de cumhurbaşkanının yetkileri çok fazla. Bunun üzerine bir de seçimle gelmesi sistemi nasıl etkiler?

Bu yetkiler Kenan Evren'e göre hazırlanmış. Başbakan da haklı olarak diyor ki 'Madem seçilmiş olacak o zaman sistemi yeniden ele alalım.' Şimdi değilse ne zaman ele alınacak?

-Ama önerilen bu değil, 'Cumhurbaşkanının yetkilerini ele alalım' denmiyor, 'partili olsun', 'başkanlık' deniyor.

Partili cumhurbaşkanı, su bulunmayınca teyemmüm edilir cinsinden isteniyor. 'Başkanlık ve yarı başkanlık olmazsa partili cumhurbaşkanı olsun' diyoruz; ama bizim istediğimiz sistemi tepeden tırnağa tekrar ele almak. Türkiye'de hep tek parti dönemlerinde istikrar olmuş, yamalı bohça gibi koalisyonlarla idare edildiği zamanlarda ülke baş aşağı gitmiş ve başkanlık sistemi bu sorunu çözer.

-Gül'ün, Erdoğan'ın karşısına cumhurbaşkanı adayı olarak çıkmayacağı AK Parti'nin önde gelen isimleri tarafından dile getirilmiş ve kendisi de basın danışmanı Ahmet Sever aracılığı ile buna yönelik kırgınlığını dile getirmişti. Bu tartışmaya bakışınız nedir?

Onu söyleyenlerden biri de bendim ama ben hayatımın her döneminde Cumhurbaşkanı'na çok saygı duydum. Onu üzmek aklımızdan geçmez. Seçilmesi için uykusuz günler geçirdiğimiz bir insandır. Onun esas alındığı nokta, Anayasa Mahkemesi bir kez daha aday olabileceğine dair karar verdikten sonra bazı arkadaşlarımızın beyanlarıdır. O arkadaşlarımız işin dozunu kaçırdı. Ancak Cumhurbaşkanı'nın rahatsızlığının basın müşaviri aracılığı ile paylaşılması hoş değildi. Siyasilere yönelik eleştirileri bir kamu çalışanı yapmamalıydı. Bizim dediğimiz şuydu, Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Başbakan arasındaki hukuk, hiçbir makama feda edilmeyecek derecede bir hukuktur. Birçok olayda test edilmiştir. Sonuçta her insan farklı bir âlemdir, biz tornadan çıkmış tek tip malzeme değiliz. Bazı konularda fikir ayrılıkları olabilir. Tutuklu vekiller konusunda farklı düşündüklerini zaten ortaya koydular. Cumhurbaşkanı ile Başbakan yüzde 99 anlaşıyorlar, yüzde 1'de de anlaşmayabilirler. Bu mesele üzerinden birileri kendi adına fırsat bekliyorsa, boşuna sevinmesinler onlara buradan ekmek çıkmaz.

Ben şunu diyorum, Başbakan'ın bir daha milletvekili adayı olmayacağı ortadadır. Bir daha genel başkan olmayacak. Bu da bugün kararlaştırılmadı. Parti kurulurken, hatta Sayın Gül cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağı hiç belli değilken kararlaştırıldı. Sayın Gül de bunu biliyor. Tayyip Bey cumhurbaşkanı olmazsa, başbakan da olmayacaktır. Dolayısıyla Sayın Başbakan aday olduğu zaman daha önce kendisinin yaptığı jeste, Sayın Gül jestle karşılık verecektir. Yoksa yasal olarak aday olma hakkı var ama işin şık tarafı da budur. Sayın Başbakan aday olduğunda Sayın Gül'ün aday olmamasıdır. Bizim tanıdığımız Abdullah Gül aday olmaz diyoruz.

-Tahmin mi yürütüyorsunuz yoksa 'aday olmamalıdır' mı diyorsunuz?

Bana kalırsa işin şık tarafı, aday olmamasıdır.

-Sayın Abdullah Gül'ün tekrar partinin başına geçmesine nasıl bakıyorsunuz?

Daha önce 'siyasete dönebilir' demiştim ama gidip Kayseri il başkanı olarak dönecek hâli yok. Ne olacağı da ortadadır ama dereyi görmeden paçayı sıvamıyoruz. Sayın Gül de görevi bittikten sonra birikimini halkla paylaşmaya devam edecektir, evde oturup torun sevecek hâli yok.

-Ben sizin kanaatinizi merak ettim, partinin başına geçmesi açısından...

Bugün için doğru görünen iki sene sonra doğru görünür mü bilemem.

-Bugünkü kanaatiniz nedir?

Bugünkü kanaatim, Sayın Gül halk tarafından seviliyor ve karizmatik bir kişiliği var, partiye tekrar dönerse şeref duyarız.

-Partinin iki numaralı koltuğuna oturan, Siyasi ve Hukuk İşleri Başkanı M. Ali Şahin'e geçiş dönemi başbakan adayı olarak bakılıyor...

Kesinlikle doğru değil. M. Ali Şahin Bey buna layıktır. Çok yakın çalıştım. İnsanlarla diyaloğu çok iyidir. Olmayacak anlamında demiyorum ama oraya gelen veliaht olur diye bir olay yok. Daha aramızda istişare yapılacak. Oraya gelen şuraya gelir diye bir olay yok.

-Yakın geçmişte Özal ve Demirel örnekleri var. Kendileri Köşk'e çıktıktan sonra partileri eriyip giden liderler... AK Parti için aynı tehlike söz konusu mu?

Ben DYP'de milletvekilliği yaptım ama buralara hiç benzemiyordu. O partiler her kongrede kırılıp dökülürdü, yara bere içinde kalırlardı. Küsenler, gidenler olurdu. Siz AK Parti'de böyle bir şey gördünüz mü, her kongreden güçlenerek çıkıyor.

-AK Parti'de bunu görmüyoruz ama bu sefer 'demokrasi yok' eleştirileri geliyor.

Demokrasi olması için illa havada sandalye uçuşması gerekmiyor. O demokrasi anlayışından ben şüphe ederim. Başbakan zaten gemileri yakmış, 3 dönem demiş. Zaten bu saatten sonra bu kararını geri alamaz. Diğer partiler eridi, o zaman ben gitmeyeyim demez. Yoksa halka verdiği söz açısından güven sorgulaması olur. Ben de yapmasının doğru olmayacağını düşünüyorum.

-Numan Kurtulmuş'a AK Parti'de Başbakan sonrası liderlik rolü biçiliyor mu?

(Gülüyor) Ben bunun üzerinden bir yorum yapmak istemem. 'Evet' de desem, 'hayır' da desem farklı yerlere çekilir. Şu anda genel başkan yardımcısı ve partiyi bir yerlere götürmek için dostça, kardeşçe çalışacağız. Söyleyeceğim budur.

-Kabine değişimi ne zaman olacak?

Başbakan bilir onu, ben bilemem. Benim bildiğim, Başbakan pat küt bakan değiştirmez. Zaten bir yıl oldu bazı bakanlar geleli. Tahminim mini revizyon olabilir ama ne zaman olur bilmiyorum.

-Yeni anayasa için Başbakan tarih verdi. O zamana kadar olmazsa rafa mı kalkacak?

Biz hiçbir hâl ve şartta yeni anayasanın rafa kalkmasından söz etmiyoruz. Uzlaşma komisyonu yapacaksa yapar, yapamayacaksa CHP ile, olmazsa MHP ile yaparız. Başbakan B planından söz ediyor. En kötü durumda halka gideriz ve anayasa çoğunluğu isteriz.

KAYNAK: AKSİYON
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Sürpriz gelişme: Hamas silah bırakma şartını açıkladı
Hamas: Müzakerelerde esnek bir tutum sergiledik ancak İsrail süreci uzatıyor