Akdoğan: PKK, Ak Parti'yi düşman belledi

Başbakan Erdoğan'ın danışmanı Yalçın Akdoğan, Öcalan'ın PKK için halen en önemli figür olduğunu belirterek, ‘Ancak silah bırak çağrısı yaparsa Kandil'den farklı tepkiler gelebilir' dedi.

Akdoğan: PKK, Ak Parti'yi düşman belledi
Akdoğan: PKK, Ak Parti'yi düşman belledi
GİRİŞ 29.12.2012 07:30 GÜNCELLEME 29.12.2012 07:30

Serpil Çevikcan'ın röportajı...

"Eskiden terör örgütü bölgede devleti kendisine ‘hasım, düşman' olarak görüyor, tüm karşıtlığını onun üzerinden kurguluyordu. Şimdi ise Ak Parti'yi 'düşman ve hasım' olarak konumlandırarak bir karşıtlık üretiyor."

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanı, AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan'la Türkiye'nin bir numaralı sorunu terör ve Kürt meselesi konuşuldu. 

Konu, Akdoğan'ın hem akademisyen olarak da en çok kafa yorduğu alanı oluşturuyor hem de hükümet politikalarının oluşmasında etkin olduğu meselelerin başında geliyor.

İşte Akdoğan'a yöneltilen soru ve yanıtları:

Gelinen noktada artık PKK'nın eylemsizlik kararı almasının yetmeyeceğine, silah bırakma, Kuzey Irak'a çekilme gibi adımlar atılmasının gerekli olduğuna yönelik açıklamalar yapılıyor. Devletin örgütle bu yönde temasları oluyor mu?

- ‘Eylemsizlik, silahların susması' gibi adımlar oyalamacadan öteye geçmiyor. Örgüt her kış mevsimine girerken zaten mecburen bu tür adımlar atıyor ve bunu siyasi bir hamle gibi takdim ediyor. Örgüt için kış mevsimi; zaman kazanma, toparlanma, en az zararla durumu idare etme dönemidir. Öcalan'ın açlık grevlerini bitiren müdahalesinden sonra böyle bir çağrı yapabileceği söylendi, bu da bir diyalog zemini gibi sunuldu. Oysa bugün atılacak tek dikkate değer adım ‘silahların bırakılması' olabilir. Kandil'le böyle bir diyalog olduğunu sanmıyorum. Bu noktada Öcalan'ın rol oynayabileceği söyleniyor. Öcalan böyle bir çağrı yapar mı, bu Kandil tarafından dinlenir mi bilemiyorum.

'Öcalan Karayılan'a güveniyor'

PKK'nın yeni yapısında kimler etkili?

- Murat Karayılan, KCK Yürütme Konseyi Başkanı olarak belli bir dönem için seçilmişti ve dönüşümlü olacaktı. Ancak bunun gerçekleşmediği görülüyor. Öcalan diğerlerine göre Karayılan'a daha fazla güveniyor. Ancak diğer aktörlerin örgütün silahlı kanadı ve propaganda birimi üzerinde daha etkili olduğu anlaşılıyor. Öcalan uzun zamandır cezaevinde, bu süreçte hem bölgedeki dengeler değişti, hem de örgütün kendi iç yapısında farklılaşma oldu. KCK, Öcalan'ın bıraktığı PKK değil. Öcalan'ın örgütü, başka ilişkilere ve angajmanlara girdikçe örgüt içindeki farklı kanatların etkinliği de artamaya başladı.

Yani Öcalan daha az mı etkili?

- Hayır, Öcalan hala en önemli figür. Böyle tek tipçi, totaliter bir örgütte tek adam kültü kolay kolay aşılamaz. Apo, mitolojik bir karaktere dönüştürüldüğü için pratik işleyişte yok ama örgütün duygusal varlığında en önemli parça. Örgütün ilişkili yapılanmalarının hiçbirinde Öcalan'a karşı kimse pozisyon almaya cesaret edemez; ‘Öcalan' diye diye altını oymayı, onu boşa düşürmeyi yeğlerler. Nitekim geçen süreçte Silvan saldırısı öncelikle Öcalan'ın iradesine karşı bir sabotajdı. Karayılan bunu inkar etse de Duran Kalkan çıkıp, bunun iki yıl önce planlanan stratejinin bir parçası olduğunu dile getirdi.

Böyle bir örgüt yapılanmasında PKK'nın silah bırakması ya da Kuzey Irak'a çekilmesi mümkün mü?

- Devlet için amaç, silahların bırakılmasını sağlamaktır. Teorik olarak ‘silah bırakma'dan önceki ilk adım, sınırdışına çekilme aşamasıdır. Kandil, doğal olarak ‘silah bırakma'dan sonraki aşamaları önemser. Bu, kolay bir süreç değil. ‘Tasfiye ediliyoruz' şeklinde ürettikleri propaganda kendi önlerinde büyük bariyerler üretiyor. Bu, aşması zor bir psikolojik eşiktir. Silah, bu hareketin ana enstrümanıdır. KCK'dan BDP'ye ve DTK'ya kadar ilgili bütün uzantılar kendilerini ‘silahlı mücadele' konseptine göre şekillendirmişler. Silahın alan açmasıyla siyaset, silahın desteğinde sosyal çalışma gibi. Bugün Türkiye'de ve Avrupa'da gelişen legal, illegal tüm unsurlar, PKK'yı ‘kraliçe arı' gibi görüyor, kendilerini üreten kaynak olarak algılıyor. Bu yüzden silah bırakmayı, bir tür tasfiye ve budanma gibi algılıyorlar. Öncelikle bu anlayışın değişmesi gerekiyor.

‘Yıkılmadım, ayaktayım' mesajı

Öcalan böyle bir çağrı yapar mı?

- Öcalan geçmişten bu yana bu işi yapabilecek tek kişinin kendisi olduğunu iddia ediyor. Böyle bir çağrı karşısında Kandil'deki kanatlar elbette farklı tepkiler de verebilirler. Örgüt, bugün kendi amaç ve hedefleri için eylem yapmaya ilave olarak farklı odakların ve bölgesel güçlerin yönlendirmesiyle de eylemler yapabiliyor. Örgütü sadece Apo koz olarak kullanmıyor, birçok ülke bu kozun elden çıkmasını, PKK'nın denklemden çıkmasını istemiyor. Aslında dağdaki adam, bu yolla bir yere gidilemeyeceğini herkesten iyi görmüş olmalı. Birilerinin güç mücadelelerinde piyon olarak kullanılmanın izahı zor olsa gerek. Örgüt sürekli ‘yıkılmadım ayaktayım' görüntüsü vererek durumu idare etmeye çalışıyor. Oysa ortada büyük bir fiyasko var. 2012'de Devrimci Halk Savaşı stratejisiyle büyük zafere ulaşacaklarını ilan etmişlerdi, tam bir hezimet yaşayarak yılı kapattılar. Artık, silahla bir yere varılamayacağını görmeleri gerekiyor.

‘Hükümetten ne bekleniyor?'

Akdoğan, dün yıldönümünü yaşadığımız Uludere olayıyla ilgili olarak, yapılan çok yönlü soruşturmanın sonuçlarının beklenmesi gerektiği görüşünde. Akdoğan, “Hükümet, bu olayın arkasından; bölgenin acısını paylaştığımızı en yüksek düzeyde ortaya koymuş. Tazminat 1 veriliyorsa 5 verilmiş. Sayın Başkanımızın konuşmalarında çok ciddi üzüntü beyanları var. Hükümet bunun ötesinde ne yapabilir? Yargıya müdahale edemez” diyor. 

‘BDP bir milenyum daha bekler'

BDP, sorunun çözüm sürecinden her geçen gün biraz daha mı kopuyor mu?

- Süreçten kendisini kopartan bizatihi BDP'nin kendisidir. BDP iki şeyi terketmeli. Birincisi hukuka meydan okuyan tavrını, ikincisi PKK'nın örgütsel hedeflerini çözüm diye dikte etmeyi. BDP, demokratik çözümün PKK ile geleceğini düşünüyorsa bir milenyum daha bekler. Çözüm için gereken demokratik tartışma ve diyaloğa açık olmaktır. PKK'nın bu bağlamda yeri zaten yoktur. BDP'nin fikriyatını da kabullenmeyiz ama bize aykırı gelse de görüşlerini dile getirmesine saygı duyarız. Bu hareketin bir kutsallığı ve dokunulmazlığı varmış gibi en ufak bir eleştiride ortalık ayağa kaldırılıyor.

‘Yeni Öcalan' imajı tartışması var. Sizce ‘Yeni Öcalan' olabilir mi?

- Öcalan'ın vasfını hiçbir imaj çalışması değiştiremez. PKK da bir terör örgütüdür ve bu süreçte hiçbir şey örgütü mazur ve meşru hale getiremez. Kürtlere empatiye sonuna kadar varım ama PKK'yı mazur gösterecek bir yaklaşıma sıcak bakamam. 

‘PKK, Ak Parti'yi düşman belledi'

Kandil artık devleti değil Ak Parti'yi mi hedef alıyor?

- Eskiden terör örgütü bölgede devleti kendisine ‘hasım, düşman' olarak görüyor, tüm karşıtlığını onun üzerinden kurguluyordu. Şimdi ise Ak Parti'yi ‘düşman ve hasım' olarak konumlandırarak bir karşıtlık üretiyor. Ak Parti'ye saldırmayı meşrulaştırmak için onu ‘sivil' konumundan çıkarmaya çalışıyor. Devlet görevlilerini kaçırdığı gibi Ak Partilileri de kaçırıyor, kışlaya saldırdığı gibi Ak Parti teşkilatlarına da saldırıyor, Ak Partilileri de şehit ediyor. Maalesef PKK'nın bu ‘devletleşme' iddialarını bir kısım liberaller de tekrar ediyor.

PKK'nın son dönemde eylemlerinin sıfırlanmasının nedenleri neler?

- Öncelikle güvenlik güçlerimiz arazide çok başarılı operasyonlar yapıyorlar. Terörle mücadelede güven ve işbirliği büyük önem taşıyor. Asker, polis ve jandarma arasındaki uyum ve eşgüdüm tarihinin en ileri noktasında. Terör örgütünün eylem yapabilme kapasitesi her zaman için vardır. Ancak eylem yapabilmek ayrıdır, bölgede amaçladıkları alan hakimiyetini kurabilmek ve şehirlerde halk ayaklanmaları başlatabilmek ayrıdır. Örgütün bu stratejisi boşa çıktı. Şu sıralar az kayıpla kış üstlenmesine çekilmeyi hedefledikleri ve ‘bekle-gör' politikası izledikleri anlaşılıyor.

‘Her türlü risk alınıyor'

Şu anda İmralı ile bir diyalog sürdürülüyor diyebilir miyiz?

- Devlet, ihtiyaç hissettiği her enstrümanı kullanarak kendi yol haritasını uygular. Hükümet, başından bu yana çok yönlü çalışmalar yürütüyor. Burada asıl olan sizin nasıl bir sonuca ulaşmaya çalıştığınızdır. Bugün, esen rüzgarlara göre farklı yerlere savrulan bir hükümet yok. Kendi oyun planını uygulayan bir hükümet var. Halkın oyuyla gelen hiçbir iktidar halka rağmen bir projeyi hayata geçiremez, millete rağmen bir çözüm projesini kabullenemez. Demokratik siyasetin kabullenmeyeceği bir sonuç, hiçbir diyalogla gerçekleşemez. Bugün cesur ve kararlı, her türlü riski de alarak, milletin istediği çözümü gerçekleştirmeye çalışan bir yönetim işbaşında.

KAYNAK: MİLLİYET
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Uyarı yapıldı! Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sesiyle dolandırıcılık girişimi
DEM Parti'den skandal Türk bayrağı kararı!