Kadın sünnetinin sakıncaları

Kadın sünnetinin kadınlığa cinayet olduğuna vurgu yapan Kadın Doğum Uzmanı Op. Dr. Ayşe Duman önemli açıklamalarda bulundu.

Kadın sünnetinin sakıncaları
Kadın sünnetinin sakıncaları
GİRİŞ 11.08.2014 12:49 GÜNCELLEME 11.08.2014 12:49

Kadın Doğum Uzmanı Op. Dr. Ayşe Duman gündemi meşgul eden kadın sünneti hakkında bilgi verdi.

"Kadın sağlığına dair görev aldığım sosyal sorumluluk projesinde gittiğim Afrika ülkelerinde, yüzlerce kadının ‘sünnet’ ve sünnetin komplikasyonlarına maruz kaldığını görmüş ve dehşete düşüp, ‘sünnet’ kelimesinin anlamına hiç uymayan bu işi neden yaptıklarını merak etmiştim. Zira Allah’ın insanlardan uyulmasını istediği yaşam biçimlerini kapsayan  ‘sünnet’ in manasına uymak bir yana; orijinal tasarımı bozan bir işlemdi gördüklerim." diyen Kadın Doğum Uzmanı Op. Dr. Ayşe Duman "Yaradılış ayetlerine ters düşen, kadın anatomisi ve fizyolojisinin bozan, kadının fiziksel ve zihinsel sağlığını olumsuz etkileyen bu uygulama yaradılışa aykırıydı; dolayısıyla sünnet olamazdı." sözleri ile kadın sünnetinin yaratılışa nasıl ters düştüğünü anlattı.

Dr. Ayşe Duman'ın konu ile ilgili ifadeleri dikkat çekici:

"İslam’ı, yaratılışı, Allah rızasını, faydayı çağrıştıran bir kelimeyle ifade edilen bir uygulamanın sonuçlarında;

Kadın küçücük yaşta anlamlandıramadığı bir acıyla tanışmakta,

Kadın acı çekmekte

Kadın kadın olduğu için acı çekmekte,

Kadın erkeğinden kabul görmek için acı çekmekte,

Kadın toplumdan kabul görmek için acı çekmekte,

Kadın doğumda acı çekmekte,

Kadın sünnete bağlı komplikasyonlardan anne olamamakta

Kadının cinsel hazları, dolayısıyla cinsel kimliği yok sayılmaktaydı.

KİMİLERİNE GÖRE KADIN CİNSEL HAZ ALMAMALI

Sünnet-i seniyye çerçevesinde dayanağı olmayan geleneksel ‘kadın sünneti’ uygulamasının nedenlerini sorduğumda dehşetim daha da arttı.

Kimilerine göre kadın sünneti yapılmalıydı, çünkü;

Kadın cinsel haz almamalıydı.

Kadının cinsel dürtüleri engellenmeliydi.

Erkeğin hazzı artırılmalıydı.

Allah’ın kadına verdiklerini ’erkek adına almak’ kabul görmekteydi. 

Yıllardır var olan gelenekti.

Nineler, anneler, anneanneler bunu yaşamış ve genç kızlarda sorgusuz sualsiz yaşayacaktı.

Pek çok ülkede devletin yasaklamasına, yakalananların ceza görmesine rağmen gizli gizli yapılıyordu bu uygulama.

Anladım ki tarih sahnesinde, yaşamlarımızda insanlık adına değişen hiçbir şey yok. Hep birileri kendi menfaati için başkalarına zulmedebiliyor. Kendinde güç vehmeden, güçsüz gördüğünü ezebiliyor. Kendini güçsüz ve değersiz zannedenler gücünü keşfetmek yerine, dayatmaları, boyun eğmeleri ‘yapacak bir şeyim yok’ları tercih ederek kendine zulmediyor. Zulmü kabul edenler ve ses çıkarmayanlar olduğu sürece de, zulmedenler hayat sahnesinde özgürce yerini alıyor.

KADINA EN BÜYÜK ZULMÜ YİNE KADIN YAPIYOR

Bir kez daha anladım ki, kadına en büyük zulmü yine kadın yapıyor. Dayatmaları, yok sayılmaları, Yaratıcı’nın verdiğinin alınmasını sorgusuz sualsiz --yine kadının bizzat kendisi- kabul edebiliyor.

Hatta çok uzaklara, Afrika’ya gitmeye bile gerek yok!

Bugün, şimdi, şu an ve her dakika bu düşünce yapısının zorluklarını yaşayan, yuvaları yıkılan, yaşamına son verme noktasına gelen birçok kadın var ülkemizde.

‘Kadın sünneti’ ülkemizde yaşananların bir ileri boyutu belki ama ne fark eder ki!

Sonuçlar hep aynı;

Kadın bedenine, ruhuna ve ihtiyaçlarına kapalı, kadın kadınlığından pişman, kadın kadınlığının güzelliklerini, hazlarını, keyiflerini yaşayamıyor vesselam.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Türkiye 23 Nisan'ı kutluyor: Numan Kurtulmuş Birinci Meclis'te konuştu
Sİyonist İsrail destekçisi Alman Cumhurbaşkanı'na  "Leva Palestina" şarkısı dinlettiler