'Benim derdim hiçbirine benzemez'

İstanbul seçimlerine artık saatler kala, Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Hayrettin Karaman, çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Karaman, İstanbul seçimlerini AK Parti'nin adayı Binali Yıldırım kazanamazsa kimlerin sevineceğini tek tek sıraladı.

'Benim derdim hiçbirine benzemez'
'Benim derdim hiçbirine benzemez'
GİRİŞ 22.06.2019 02:08 GÜNCELLEME 22.06.2019 02:09
Bu Habere 62 Yorum Yapılmış

Hayrettin Karaman'ın yazısı şu şekilde;

Seksenli yılların başında 12 Eylül günlerinde idik, hadisatın bunalttığı bir gün derinden bir of çekmişim, yanımda da anam oturuyordu, okur yazar olmayan anam şu dörtlüğü okuyuverdi: 

 

Of dedin oydun beni

Kemikten soydun beni

 

Dümensiz gemi gibi

Deryada koydun beni

“Derdin ne yavrum, niye of çekiyorsun” diye sordu ve biraz konuştuk.

Şu dörtlük de şimdi aklıma geliverdi:

Aşamadım şu dağları kurdu var

Arkasında sevgilimin yurdu var

Herkesin de gûnâ gûnâ derdi var

Benim derdim hiçbirine benzemez

Benim sevgili Erdoğan’dan hiçbir menfaatim ve beklentim yok. Benim aklımın erdiği ve yönümün belli olduğu günden beri bir davam var: İslâm insanlığın kurtuluş reçetesidir, hazık bir doktor maharetiyle insanlığa sunulması her sorumlu Müslümanın vazifesidir, bu vazifenin en etkili ve en geniş çerçevede yapılabilmesi için uygun şartlara ihtiyaç vardır, şartlar kötüleştikçe vazife zorlaşır, etkisi ve kapsamı azalır. Müslüman en zor şartlarda da vazifesini yapmaya çalışmalıdır, ama şartların iyileşmesi ile de meşgul olması makuldür.

1950 yılında on altı yaşımda idim, o yıldan beri davamın seyri bakımından Türkiye ve dünyanın şartlarını elimden geldiğince izliyorum.

“Ya hep ya hiç” ilkesi benim ilkem değil; dinim de en azından imanı olan kimseyi eksikleriyle beraber mümin sayıyor, sonunda ona cenneti vadediyor, dinin iman, ibadet, hayat tarzı, ahlâk, edep… bütün kısımlarını taşımayan kimseyi kaldırıp atmıyor, hepsi yoksa hiçbiri yok demiyor.

Ben de Demokrat Parti’den itibaren partilere baktım, hangisi benim davamın amacına ulaşması bakımından daha müsait ise -en azından oy vererek- onu destekledim. Hiçbir zaman partili (üye) ve partici olmadım. Siyasi partilerin cazip tekliflerini de geri çevirdim. Bir kısmı için “Gölge etmesin yeter”, bir kısmı için de “Ha gayret” tavrı içinde oldum.

Recep Tayyip Erdoğan içimizden biridir. Kaza-kader ona önemli vazifeler yükledi, sonunda oldukça yetkili Cumhurbaşkanımız oldu. Seksen milyon haylice örselenmiş bir halkı, milyonlarca eleman ile yönetmek durumundadır. “İnsan kavun değil ki koklayasın” derler. Ne yapacak, soruyor, soruşturuyor, inandığı kimseleri dinliyor ve insanlara görev veriyor. Çürük çıkanların vebali tavsiye edenlerin boynundadır, ona düşen ise çürüklük sabit olunca gözünün yaşına bakmadan temizlemektir. Temizlemenin, “gözyaşına bakma” dışında da engelleri olabilir, ama eninde sonunda bu engelleri de aşmak ve zamanı geldiğinde temizlemek şarttır.

Diyelim temizledi, yerine gelecek temizi bulmak bu cemiyette, bu ahlâk ortamında ne kadar mümkün?

Bu soru da bence anlamlıdır, lakin bu noktada da “ya hep ya hiç” değil, “olabildiğince, bulunabildiğince” kuralı geçerli olacaktır.

Bazı dostlar bana ahlâk dersi veriyorlar, Allah razı olsun, küfredenler var, beddua edenler var, bir de ahlâk dersi verenler var; bu sonunculara teşekkür edilmez mi?

Ben bakarım, eğer haklı iseler, bende bu kusurlar varsa onları düzeltmeye çalışırım, yoksa Allah’a şükrederim, istikâmetimi korumaya çalışırım.

Evet, dostlarım, ben asla rüşvete, faize, yolsuzluğa, zulme, kul hakkı yemeye, vazifeyi kötüye kullanmaya, haksız mal ve mülk edinmeye… caiz demem, bunları yapanlara “fâsık, günahkâr, makbul olmayan kişiler” derim. Elimden geldiğince bildiklerimi ıslah etmeye çalışırım, fâsıkların kamu hizmetinde kullanılmamasını ısrarla tavsiye ederim (İyisini bulabilirseniz, bulabildiğiniz kadar).

Ama ben iman ve davaya öncelik veririm.

İmana öncelik verdiğim için fâsık da olsa mümin olanı, en büyük kusur olan imansızlık dışında iyi tarafları da olsa inanmayana ve özelikle de davama karşı olana tercih ederim. İmanın bir gün o fâsıkı ıslah edeceğini umarım. Bu tutum bana mahsus da değildir, bu bir din kuralıdır.

Davama öncelik verdiğim için de, kusurlu da olsa bizimkilerin iktidardan düşmeleri halinde davamın başına nelerin gelebileceğini düşünürüm.

Şimdi önümüzde bir İstanbul seçimi var. Bu seçimde Tayyip Bey’in adamı kazanamazsa kimler sevinecek buna bakarım.

Ben sayayım:

* PKK’nın sözde liderleri sevinecek.

* ABD başkanı,

* Netanyahu,

* Suud Kral naibi,

* Sisi,

* Zâyid,

* Esed,

* Bazı Avrupa ülke başkanları,

* Bilcümle İslâm düşmanları,

* Dünyayı soyup soğana çeviren sermaye baronları,

* Kemalistler-Batıcılar… evet bunlar ve benzerleri sevinecekler.

Şimdi soruyorum:

Bunların derdi ahlâk mı, insan hakları mı, düşünce özgürlüğü mü, Türkiye’nin darboğazlardan çıkıp gerçek mânâda güçlü ve bağımsız olması mı, söyleyin, Allah aşkına, bunların derdi nedir? Niçin Erdoğan’ı harcamak istiyorlar?

“Oooof of”!

“Benim derdim hiçbirine benzemez”! 

Yeni Şafak

YORUMLAR 62
  • Yunus 4 yıl önce Şikayet Et
    Kaşke Erdoğan kimi müsəlman olsaydılar.Onda heç kimin haqqına göz dikmezdiler.Inşallah Erdoğan qazanır, Türkiyə qazanir.Allah turku,turk dünyasını ve insanlığı qorusun.
    Cevapla
  • Hasan Çetin 4 yıl önce Şikayet Et
    Hocam,Allah (cc) sizden razı olsun,içimizdeki dertleri söylediniz.Allahım yar ve yardımcınız olsun,ellerinize kaleminize güç kuvvet versin.Selam ve dua ile
    Cevapla
  • Shamxal 4 yıl önce Şikayet Et
    ƏR DOĞANA ƏRDOĞANA inanın ey müselmanlar yalvarıram sizə onu üzməyin, ALLAH xatirinə MƏHƏMƏD PEYĞƏNBƏR (S E S) xatirinə.
    Cevapla
  • bülent duman 4 yıl önce Şikayet Et
    allah razı olsun insanlar nankördğr ama allah nurunu tamamlıyacaktır.yeterki ahiretimizi dünya menfaatine satmayalım
    Cevapla
  • abdullah 4 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun Yine doğruları dosdoğru ortaya koymuşsun Teşekkürler hocam
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Bakan Bolat: Kamu kurumları İsrail firmaları ile ticaret yapmıyor
Bir partiden daha Cumhur İttifakı kararı! 4 il için resmen duyurdular