Türkiye nükleer teknolojiyi nasıl transfer edebilir?

Türkiye nükleer enerji teknolojisini transfer edebilecek mi? Nükleer enerji teknolojisi transfer eden ve etmekte olan ülkeler deneyimlerini anlattılar ve nükleere sahip ülkelerin teknoloji transferini engelleme çabalarına dikkat çektiler.

Türkiye nükleer teknolojiyi nasıl transfer edebilir?
Türkiye nükleer teknolojiyi nasıl transfer edebilir?
GİRİŞ 06.10.2006 10:43 GÜNCELLEME 07.09.2017 01:03

Güney Koreli Eski Bakan “Toplam elektriğin yüzde 40'ını nükleer ile karşılayabiliyoruz. Nükleer santrallar sayesinde, petrol ve doğal gaz gereksiminimiz azaldığından, yılda 14 milyar dolar tasarruf etmekteyiz. Finansal krizin üstesinden gelmemiz ve sanayileşmemiz nükleer güç sayesinde oldu .” dedi.

 

 

 

 

 

 

 

 

İstanbul Topkapı Eresin Otel'inde TASAM'ın ( Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi ) düzenlediği ‘' Gelişmekde olan ülkelerde Nükleer Teknoloji Transferi ‘' konulu bir Çalıştay gerçekleştirildi. Toplantıda, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı, DPT temsilcileri, Bahçeşehir, Galatasaray, İTÜ ve Yeditepe Üniversitelerinden, nükleer enerji konusunda uzman, öğretim üyeleri, ÇNAEM'den emekli bölüm başkanları ve idareciler, UAEA emekli Nükleer Güvenlik Dairesi Denetimcileri, Enerji firmaları temsilcileri, Sivil Toplum Kuruluşlarından katılımcılar ve enerji konusunda çalışan medya mensupları olmak üzere 70'e yakın katılımcı vardı.

 

 

 

 

 

 

 

TASAM'ın Nükleer teknoloji transferi konusunda gelişmekte olan bazı ülkelerin nükleer konudaki plan ve stratejileri ile enerji politikalarındaki eğilimlerin öğrenilmesi amacıyla düzenlediği çalıştay boyunca katılımcılar yoğun fikir alışverişinde bulunma şansı yakaladılar. Yurt içi ve yurt dışından konuşmacıların katıldığı çalıştayda, nükleer santrallar kurarak enerji üreten bazı ülkelerin nükleer teknoloji transferi için nasıl bir yol izledikleri ve Türkiye'nin bu uygulamalar ışığında nasıl bir nükleer enerji programı oluşturabileceği konularının üzerinde önemle duruldu.

 

 

Nükleer enerji üretiminin ve dolayısıyla nükleer teknoloji transferinin Türkiye için bir gereksinim olduğu belirtildi. Ancak çok sayıda katılımcının da vurguladığı gibi, ülkemizin bu alanda ilerlemesini engelleyen birçok iç ve dış etkenlerin varlığı da bir gerçek.

 

 

---------------------------------------------------

 

 

Çalıştayda Nükleer Silah Sahibi Olan Ülkelerin bu teknolojinin kendi kontrolları dışında yayılmaması için gösterdiği gizli ve açık faaliyetler ile gerekli hükümet desteğinin sağlanmaması bu etkenlerin en önemlilerinden birkaçı olarak ortaya kondu.

 

 

--------------------------------------------------------

 

 

Nükleer enerji konusunda uzmanlarınca verilen bilgilerin yayın organları aracılığıyla yayılmaması, hatta tam tersine, pek çoğu konunun gerçek uzmanı olmayan kişilerin görüşlerine geniş yer verilmesinden dolayı kamuoyunda nükleer enerji karşıtı bir hava estirilmesi, nükleer santral inşa eden ülkelerden özellikle Nükleer Silah Sahibi Olan Ülkelerin bu teknolojinin kendi kontrolları dışında yayılmaması için gösterdiği gizli ve açık faaliyetler ile gerekli hükümet desteğinin sağlanmaması bu etkenlerin en önemlilerinden birkaçı olarak ortaya kondu.

 

 

Çalıştayda nükleer enerji konusunda büyük ilerlemeler kaydetmiş Güney Kore, Pakistan gibi ülkelerin yaptıkları çalışmaları ve tecrübeleri ilk elden öğrenmek imkanı sunulmaktaydı. Sunulan tebliğlerde ve yapılan konuşmalarda Türkiye'nin nükleer enerjiye dönük teknoloji transferine nereden, nasıl adım atarak başlayabileceğine yönelik birçok açılım ortaya kondu.

 

 

Uluslararası İşbirliği Yapmalıyız

 

 

Yeditepe Üniversitesinden Prof. Dr. Şarman Gençay'ın başkanlığında sürdürülen çalıştayın ilk davetli konuşmacısı Prof. Dr. KunMo Chung oldu.

 

 

Kore Bilim ve Teknoloji Akademisi Başkanı, Bilim ve Teknoloji Eski Bakanı olan Prof. Chung, ‘' Nükleer Teknoloji Transferinin Ulusal, Uluslararası ve Devletlerarası Yönleri ‘' başlığını taşıyan konuşmasında Güney Kore'nin nükleer enerji üretimi alanında çalışmalara nasıl başladığını ve şu anda geldiği konumu aktardı.

 

 

Güney Kore'nin nükleer enerji alanındaki başarılarında çok büyük payı olan Prof. Chung, Kore'de son 30 yıl içinde yürütülen nükleer enerji politikalarını, nükleer santral kuruluşlarındaki yaklaşımlarını, stratejilerini ve aşamaları ile halen işletmede olan 20 nükleer santralin kuruluş öykülerini anlattı. Bundan sonraki dönemde Kore'de kurulması planlanan 2 santralin da planlama aşaması çalışmalarını anlattı. Prof. Chung, özellikle nükleer santralların kurulmasında takip edilmesi gereken yolları, bürokratik aşamaları ve ‘' know-how" transferini çok açık bir anlatımla sundu. Kore'nin konuya yaklaşımının Türkiye için de iyi bir model olacağını ve Kore olarak her zaman yardıma ve işbirliğine hazır olduklarını ifade etti.

 

 

fikrinin bir devlet politikası olarak benimsenmesi gereğiydi. Güney Kore'de nükleer enerji çalışmalarına anahtar teslim projelerle başlanmış, ancak her zaman kendi kendilerine yeter olmayı hedeflemişlerdir.

 

 

---------------------------------------------------------------

 

 

Prof. Chung, Asya'nın bir ekonomik atılım içerisinde olduğunu, dolayısıyla Asya'da böyle bir girişimi gerçekleştirmenin gerekliliğinden söz ederek “zamanımızı boşa harcamak yerine düşlediğimiz daha iyi dünyaya doğru harekete geçelim” çağrısını yaptı.

 

 

---------------------------------------------------------------

 

 

Prof. Chung, hedeflerine ulaştıklarını, yirmi yıldan beri, bir nükleer santrali yüzde yüz yerli yapım olarak inşa etme kapasitesine sahip olduklarını vurgıladı. Öyle gözüküyor ki Güney Kore bu alanda ulaşılması gereken noktaya erişmiş durumda. Bu sonuca ulaşmakta en önemli etkenin, Kore Hükümetlerinin nükleer konularda gösterdikleri kararlılık ve güçlü önderlik olduğunu belirtti. Zira böyle bir kararlılık ve süreklilik olmazsa uzun vadeli projeleri sürdürmek hemen hemen imkansızlaşıyor. Çin, Hindistan, Pakistan ve Türkiye'ye nükleer enerji konusunda birlikte çalışma önerisinde de bulunan Prof. Chung, Asya'nın bir ekonomik atılım içerisinde olduğunu, dolayısıyla Asya'da böyle bir girişimi gerçekleştirmenin gerekliliğinden söz ederek “zamanımızı boşa harcamak yerine düşlediğimiz daha iyi dünyaya doğru harekete geçelim” çağrısını yaptı.

 

 

Pakistan'da Nükleer Enerji Tarıma ve Tıbba da Uygulanıyor

 

 

Çalıştaya Pakistan'dan katılan ve Güney Asya Stratejik Dengeler Ünitesi Direktörü olan Maria Sultan konuşmasında, ülkesindeki nükleer reaktörlerden ve bunların çalışma özelliklerinden bahsetti. Kömür ve gazla kıyaslandığında nükleer enerjinin oldukça önemli bir kaynak olduğunu ifade eden Sultan, Pakistan'daki çalışmalarının gelişimini aktardı.

 

 

1964'te Pakistan'nın ilk Nükleer Komite'sinin kurulmasının ardından 1968'de Nükleer Enerji Komisyonu kurulmuş ve ilk projeler anahtar teslim temelinde yapılmış. Pakistan'da, toplam gücü 445 Mwe olan iki reaktör bulunuyor. Pakistan'nın, 2030 hedefi ise toplam gücün 8800 Mwe çıkartılması. Fakat bu hedefe ulaşmak için ekonominin genişletilmesi ve devletlerarasında işbirliğinin sağlanması gerekiyor.

 

 

Sultan, 1974 yılında Hindistan'nın nükleer bömba denemesinden sonra, KANUPP nükleer santrali yapımcısı olan Kanada firması AECL'nin, anlaşmalara ve kontratlara aykırı olarak, Pakistan'a hertürlü nükleer yardımı ve yakıt teminini durdurduğunu ve bunun üzerine ülkesinin tabii uranyumlu nükleer yakıtları, yakıt yükleme ekipmanlarını ve başka techizatı geliştirmek zorunda kaldığını, bu yönde, ambargonun yararlı olduğunu belirtti. İkinci güç reaktörü olan CHASHMA reaktörünü ise Çinlilerle birlikte yaptıklarını anlattı.

 

 

Nükleer enerjinin tarıma ve tıbba da uygulandığını belirten Sultan, nükleer tıp alanında 13 tıbbi merkez olduğunu ve bunların 350 bin hasta kabul ettiğini aktardı. Sultan, aktif nükleer programı olan ülkelerde sivil programın askeri programdan ayrı olmasının önemine, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın kontrolu ve uluslararası kamuoyunu tatmin edici şeffaflıkta olmasının gerekliliğine dikkat çekti. Aynı zamanda, günümüzde nükleer piyasanın birleşmeye yöneldiğini ifade etti

 

 

Nükleer Enerji Barışçıl Amaçlar İçin Kullanılmalı

 

 

Prof. Batyrbekov'dan sonra Dr. Ulvi Adalıoğlu bir konuşma yaptı. ÇNAEM ( Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi ) Nükleer Mühendislik Bölümü Emekli Başkanı Dr. Adalıoğlu konuşmasında Türkiye'deki nükleer enerji çalışmalarının geçmişten ve bugüne kadar karşılaştığı sorunlardan bahsetti.

 

 

1955'te ABD ile yapılan anlaşma sonrasında ülkemizde başlayan nükleer enerji çalışmaları, Hükümetler tarafından gereken şekilde desteklemediğinden, önemli bir ilerleme kaydedilemediğini belirtti. Bilhassa, 12 Mart'tan sonra herşeyin daha da olumsuzlaştığını belirten Dr. Adalıoğlu, TAEK'in zaman içinde işlevinin önemli bir kısmını kaybettiğini, bütçesini istediği şekilde kullanamadığını, yeterli mali destek bulamadığını ifade etti. En büyük eksikliklerden biri de bu işleri tekelden yürütecek sorumlu bir Devlet Otoritesi'nin olmaması olarak ifade edildi..

 

 

Yurtdışında nükleer enerji santrali konusunda başarılı olan uygulamaların bu başarıyı nasıl sağladığı konusunda Dr. Adalıoğlu şunları aktardı: “Nükleer enerji santrali kurulmasındaki temel gaye, bu teknolojiyi kazanmaktır. Bu konuda mutlaka bir devlet politikası olmalıdır . Ülkenin koşullarına en uygun teknoloji seçilirken, bu teknolojinin mutlak suretle bilinen ve kendini ispatlamış bir teknoloji olması gerekir. Nükleer program uzun vadeli ve kapsamlı bir programdır. Program enerji üreticilerinin etkisinden uzak bir şekilde, her türlü yetkiye sahip tek bir otoritenin idaresinde hazırlanmalı ve yürütülmelidir. Yerli kaynaklara dayanan programlar, ilerleyen süreçte, ekonomiye gittikçe artan bir milli katkı sağlarlar. Yerli sanayi ile bilimsel ve teknik çevrelerin katkısının teşvik edilmesi çok önemlidir. Zira program, katılım arttıkça gelişir. Bu arada personel politikası da çok önemlidir. Yıllık programlarda, bilimsel ve teknik eğitimden geçmesi gereken insan gücü saptanarak gerekli uzman yetiştirilmelidir. Türkiye'deki uygulamalarda bu yapılmadı. 1970'lerde yapılan makro planda 1500 uzman isteğimize karşılık bize verilen personel 250'yi geçemedi.”

 

 

Dr. Adalıoğlu, ülkemizde nükleer enerji konusuna yaklaşımın, nükleer santralların ihale yoluyla alınması şeklinde sürdürüldüğünü ve yapılan dört ihalenin de, bir bahane bulunarak, sonuçta iptal edildiğini, seçimin ihalelere göre değil ilkelere göre yapılması gerektiğini vurguladı. Sonuç olarak, ülkemizin hammadde kaynaklarına, sanayi altyapısına uygun bir nükleer teknoloji seçmesi ve bu teknoloji kazanımının da tek bir otorite altında gerçekleştirilmesi ve yürütülmesinin büyük önem taşıdığını vurguladı.

 

 

Çalıştayın sonuç bölümünde Türkiye'ye nükleer enerji transferinin nasıl yapılabileceği konusunda katılımcılar arasında bir değerlendirme yapıldı. Güney Kore örneğindeki gibi bir yol izlenmesinin gerektiği belirtilerek, bu konuda siyasi iradenin varlığı ve merkezi teşkilatlanmanın önemi tekrar tekrar vurgulandı

 

 

TASAM'ın düzenlediği Nükleer Enerji Çalıştayı, dünyada nükleer enerji kullanımı ve teknolojik gelişiminin incelenmesi; ileri bir teknoloji olarak nükleer teknolojinin ülkemize transfer imkanlarının araştırılması ve nükleer teknolojinin sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunacak şekilde transferine yönelik çalışmaların nasıl yapılması gerektiği konusunda bilgiler elde edilmesi açısından çok verimli ve yararlı oldu.

 

 

Haber: Dr. Necmi DAYDAY

 

 

Nükleer Güvenlik, Denetim ve Değerlendirme Emekli Uzmanı

 

 

Kaynak: www.tasam.org

 

 

Tasam Yayınları konu ile ilgili Sürdürülebilir Kalkınma İçin Nükleer Enerjinin Önemi ve Türkiye'de Enerji ve Kalkınma isimli iki de kitap yayınlamıştı.

 

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Kurtuluş Savaşında hizmetleri tespit edilen 4 gaziye İstiklal Madalyası verilecek
Bayraktar TB3 test uçuşlarına devam ediyor