Pepee'nin 'annesi' Pepee'yi anlattı

Ayşe Şule Bilgiç’in oluşturduğu Türkiye’nin markalaşan ilk Türk çizgi filmi “Pepee” ve özel yaşamı ile ilgili ilginç açıklamalarda bulundu.

Pepee'nin 'annesi' Pepee'yi anlattı
Pepee'nin 'annesi' Pepee'yi anlattı
GİRİŞ 22.09.2011 15:55 GÜNCELLEME 22.09.2011 15:55
Bu Habere 7 Yorum Yapılmış

Deniz Karabudak'ın röportajı


O güzeller güzeli Iraz’ın annesi, ünlü sanatçı Kıraç’ın eşi, akıl almaz bir motor sporları ve motosiklet tutkunu ve TRT’nin büyük bir beğeniyle izlenen yerli çizgi filmi Pepee’nin fikir sahibi, yazarı, çizeri, yapımcısı kısaca her şeyi. Reklamcılık, oyunculuk, yazarlık, yapımcılık, yöneticilik ve daha sayamadığımız birçok mesleği yapmış olan Ayşe Şule Bilgiç ile Türkiye’nin markalaşan ilk Türk çizgi filmi Pepee’yi, Kıraç ve Iraz’dan oluşan özel yaşamını, Pepee’den sonraki yeni projelerini ve daha birçok konuyu, kısaca Ayşe Şule Bilgiç’i konuştuk.


-Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz, Ayşe Şule Bilgiç kimdir?

1978 yılında Adıyaman / Besni doğumluyum. 1995 yılında Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nden mezun oldum, 2000 yılında Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni ikincilik derecesi ile bitirdim. Reklama olan ilgim üniversite yıllarında başladı ve 3. sınıfta Reklamcılık Derneği’nin açtığı Yaratıcı Beyinler sınavını kazandım. Boğaziçi Üniversitesi’nde aldığım sektörel eğitimin ardından Pen Ajans D’Arcy Reklam Ajansında Junior Reklam Yazarı olarak çalışmaya başladım. Reklam ve PR sektöründen ayrıldıktan sonra motosiklete olan ilgim nedeniyle 2003 yılında “Rüzgarın Kızı” takma adı ile Hürriyet’in “Otoyaşam” ekinde Motoyaşam sayfasını hazırlamaya başladım. Aynı dönemde kendi şirketimi kurdum ve “2Teker” adlı Türkiye'nin yüzde 100 Türk içerikli ilk Motosiklet Dergisi’ni çıkardım. 2004 yılında TV ve sinema sektörüne adım atarak kendi yapım ve prodüksiyon şirketimi kurdum. Aynı dönemde CNN Türk‘te Rüzgarın Kızı isimli motosikletli gezi programını hazırladım ve sundum.

-Bildiğimiz kadarıyla motosiklet tutkunuz var. Bize biraz bu tutkunuzdan bahsedebilir misiniz?

Motor tutkusu öyle ha deyince geçecek gibi bir şey değil. Motor, rüzgâr bunlar biraz sahne tozu gibi. Bir kere soluduğunuzda bir daha içinizden çıkmıyor. Ama bundan 6-7 sene evvel 4 tekeri tamamen rededer bir hayatım vardı. Yaz-kış-kar demeden motora biniyordum. Şu an hayat şartları, iş tempom bu konuda revizyon yapmama sebep oldu. Hayatıma sokmadığım otomobil de artık hayatımda. Hem motorum hem arabam var artık.

-Kıraç Bey ile Gönül Salıncağı’nda birlikte rol aldınız. Eşinizle aynı projede yer almak nasıl bir duygu?

Çok eğlenmiştik. Benim babamı oynamıştı hem de. Özel bir kurgu vardı senaryoda. Oynadığım karakterin, 5 yaşındayken ölmüş olan babasını canlandırdı dizide Kıraç. Çok özel sahnelerde babası hala kıza yol gösteriyordu düşlerinde. Çok güzeldi. Kıraç benim hayat ortağım. Onunla yaşamak ve onunla yaşlanmak hayatımdaki her şeyden daha önemli.

-Kıraç Bey ile evliliğiniz nasıl gidiyor? Yoğun iş hayatında eşinize ve çocuğunuza vakit ayırmada sıkıntı yaşıyor musunuz?

İyi gidiyor. Hayal ettiğim gibi. Kıraç beni bu hayatta hayal kırıklığına uğratmayan belki de tek insan. Hala ona her baktığımda kendimi küçük bir kız çocuğu hissedebiliyorsam bunda kesinlikle onun özel bir adam olmasının payı büyük. Kıraç ile beraber aynı stüdyoda çalıştığımız için her an yanımda, yakınlarımda olması bana müthiş huzur veriyor. Iraz da çok uzağımızda olmuyor. Böyle olunca her fırsatta birbirimizi görebiliyoruz. İş saatlerimizi düzene soktuk. Ekip olarak çok geç saatlere kadar çalışmamaya, hafta sonlarımızı sevdiklerimize ayırmaya başladık. 4 senedir gece gündüz çalışıyorduk. Şimdi daha düzenli hayatımız. Pepee bize bu lüksü yaşatıyor.

-Bir röportajınızda “Benim için öykü yazmak vazgeçilmez bir tutku.” demişsiniz. Bize biraz bu ilginizden ve tutkunuzdan bahsedebilir misiniz?

Çocuk yaşlarda günlük tutma ile başlayan bir yazı serüvenim var. Yıllar geçti ama yazmaya karşı duyduğum istek, heves, heyecan hiç geçmedi. Belki bir gün doğru bir disiplin ile yazabilmeyi başarırsam, kafamda yıllardır her anını adeta yaşar gibi bildiğim bir romanım var. Onu bitirebilmeyi çok istiyorum.

-Oyunculuk, yazarlık ve reklamcılık gibi farklı alanlarda çalıştınız. Hedefinizde başka bir sektörde çalışmak var mı?

Aslında yaptığım işlerin hiçbiri çok planlı değildi. Sadece Çizgi Film Stüdyosu kurmak ve Türk karakterler yaratmak fikri çok planlı programlı ve yoktan karar vererek çıktığım bir yol oldu. Belki de bu yüzden bu kadar heyecan duyuyorum.  Önceki deneyimlerimin tamamı biraz rüzgarın önüme çıkardığı fırsatları iyi değerlendirmekti diyebilirim. İletişim Fakültesi Mezunuyum. Yaptığım hiçbir iş bu alanın dışında kalmıyor aslında.

-En son kimin kitabını okudunuz?

Yılmaz Büyükerşen'in anılarını kaleme aldığı “Zamanı Durduran Saat”i okudum. Büyükerşen'in sanatçı kimliği, üretkenliği, çalışkanlığı, yaşam motivasyonu beni çok heyecanlandırıyor. Özel bir adam olduğunu düşünüyorum. 15 sene önce Türkiye'de bugünleri düşünüp Çizgi Film ve Animasyon bölümü açmayı akıl ettiği için de çok etkiliyor beni.

-Pepee karakterinden bahsedelim birazcık. Pepee tamamen bizim kültürümüzü yansıttığı için diğer çizgi karakterlerden ayrılıyor. Böyle bir karakter oluşturma fikri nereden geldi aklınıza?

Marmara İletişim Fakültesi mezunuyum. Daha okul yıllarındayken çizgi film konusunda hiç Türk karakter yok diye hayıflanırdım. Neden kimse yapmıyor diye de çocuksu duygularla sinirlenirdim. Kimse yapmazsa bir gün elime fırsat geçtiğinde kesinlikle bir Türk karakter yapacağım derdim. Yaptığım bir torba dolusu işten kazandığım paralar ve Kıraç'ın müthiş desteği bana Düşyeri'ni kurma imkanı tanıdığında artık yıllardır kafamda olan bu düşü gerçekleştirmenin vakti gelmişti. Tüm olumsuzluklarına, imkânsızlıklarına, alıcısı olmamasına, altyapısı, nasıl yapıldığını bilen yetişmiş iş gücü olmamasına rağmen çok büyük bir inanç ve istekle başladım çizgi filme. Beni en çok motive eden şey aslında bu imkânsızlıklardı.

-Biraz Pepee karakterinden bahsedebilir misiniz? İsme karar verirken ve çizgi filmi kanallara önerirken neler yaşadınız?

İzleyicinin gördüğünde dokunmak isteyeceği, yanaklarını mıncıklamak isteyeceği bir karakter olmasını çok istedim. Bu istekten yola çıktık. Hedef yaş gurubumuz 3-6 yaş olduğu için çok basit çizgilerle sade bir tasarım yapmamız gerekiyordu. İki zeytin göz ve bir çocuğun bile çizebileceği basit çizgilerle bezenmiş ağız ve yüz ifadeleri tamamen yaş grubumuzun ayrıntı algısı olmadığı gerçeğinden yola çıkarak tasarlandı. Sanırım özellikle yanakların mıncıklanma isteği kısmında oldukça başarılı olduk.

Pepee yüzyıllardır Anadolu’da güzel Türkçemizde konuşma zorluğu çeken insanlara takılan bir sıfattır. Pepe Ahmet, pepe Ali'lerimiz vardır. Ama bizim ilk aklımıza gelen elin İspanyol “Pepe”si oluyor ne acı. Burada seyirciden tek bir şey için af dileyebilirim o da sondaki fazladan “e” harfi. Bu ise tamamen teknik olarak marka ayrıştırması yapabilmek ve uzatma efekti ile konulmuş bir fazladan “e”dir. O fazladan “e” olmasa yine bizim Anadolu’muzun “pepe”si büyük şehirlerde kimsenin aklına gelmeyecekti eminim. Yani Pepee yüzde 100 Türkçe bir isimdir.

Pepee'ye nereye satılır, kim izler çok da düşünmeden başladık. Amaç Türk çizgi film yapılabileceğini göstermekti. En kötü ihtimal kızım doğacak ona seyrettireceğim diye espri yapıyordum. Ve içimden iyi bir şey yaparsak internetten bile olsa elbet birileri izler diyordum. TRT Çocuk hayatımıza büyük bir güneş gibi doğdu. Herkes TRT Çocuk'a kağıt üstünde proje götürürken biz bölüm seyrettirdik. Onlar da başta şaşırdılar. Bunu niye, kime yaptınız gibi sorular geldi ama çok sevdiler çok inandılar Pepee'ye. Ve bugün çocuklara ulaşmasında, sevilmesinde, Türkiye'nin en ücra köşesindeki çocuğun bile Pepee'yi biliyor olmasındaki en büyük güçtür TRT Çocuk!

-Çizgi film tutkunuz önceden var mıydı? Pepee’yi oluştururken izlediğiniz çizgi filmlerden etkilendiniz mi?

Çocuk psikolojisi özel ilgi alanlarımdan biridir oldum olası. Çocuk gelişimi, beyinin yaşlara göre fiziksel ve psikolojik değişimi inanılmaz ilgimi çekmiştir. Her fırsatta tezler okur, pedagojik dünyayı takip ederdim. Bu çocuk odaklı bir çizgi film yapımına karar verdiğimde kolumdaki altın bilezik oldu. Yaş grubu olarak en çok hakim olduğum, algısını ilgisini en iyi bildiğim yaş grubu ile başlamak istedim. Bu yüzden okul öncesi çocuklara hitap eden bir karakter ve konsept yaratmak için kolları sıvadım. 3-4 yaşlarındaki bir çocuğa istediğiniz kadar detaylı mekanlar, karakterler yapın, bir büyükte yaratılan etkiyi alamazsınız, hatta bu detaylar çocuk için karmaşıklık ve bilinmezlik yaratacağı için işe karşı olumsuz bir tavır takınmasına sebep olur. Bu yüzden mümkün olduğu kadar az obje ile mekanları en basit hali ile tasarladık. Senaryolar da tamamen yaş grubumuzun özelliklerine hitap edecek şekilde ve yerel öğelerden beslenerek oluşturuldu.

-Çizgi film yapmaya karar verdiğinizde çevrenizdekilerin tepkileri ne yönde oldu? Şu andaki tepkiler ne yönde?

Türkiye'de daha önce çizgi film yapma denemeleri olmuş. Ama çok çeşitli sebeplerle ya yeterince ses getirememiş ya da beklentilerin çok altında kalmış. Pek çoğu da yarı yolda pes etmiş. Bu manada Pepee Türkiye'nin markalaşan ilk çizgi filmi. Bizden sonra bu işi yapmak isteyenlere de Pepee başarılı bir örnek ve umut olacak. Biz tam dört yıl önce olumsuzluklar içinden sıyrılıp, Türk halkına, özlem duyduğu bizim kültürümüzden, içimizden çıkan ama teknik olarak da Dünya ile rekabet edebilecek kalitede bir çizgi film yapmanın peşine düştük. Bu düşümü ilk açıkladığımda herkes bana inanmaz gözlerle baktı. Ama çok istediğim için bu işe başladım ve kimse izlemezse ileride kızıma izletirim diye düşündüm. Gururla söyleyebilirim ki 4 senenin sonunda bugün tüm Türk çocukları Pepee'yi bağırlarına bastı.

-Çocuğunuz Pepee’yi izliyor mu?

İzlemez olur mu? Bayılıyor. Pepee tam da onun dünyasına hitap ediyor. Iraz Elif hedef yaş grubumuza giriyor ve Pepee ile çok eğleniyor.

-Peki, Düşyeri Çizgi Film Stüdyosu’ndan ve ekibinizden bahsedebilir misiniz biraz?

Hayatım boyunca yetenekli, zeki, başarılı insanların birbirine sımsıcak hislerle bağlı olduğu, mutlu çalışılan, güven duyulan, ayakların geri geri gitmediği, insana insan olduğunu unutturmayan bilakis hatırlatan bir çalışma ortamı hayal ettim. Biri böyle bir sistem kursun ben bu insani, mutlu, üretime dayalı sistemin kölesi olayım istedim ama bir türlü böyle bir yer bulamadım. Düşyeri böyle bir ihtiyaçtan doğdu. Umudumu kaybettiğim noktada Kıraç, “Madem kendini ait hissettiğin bir işyeri bulamıyorsun, neden bu yeri sen açmıyorsun?” dedi. Düşyeri o gün bu fikir ile doğdu. Ve ekip arkadaşlarımı ararken gördüm ki aslında benim gibi çok insanın düşüymüş böyle bir çalışma yeri. Biz düşlerimizi gerçekleştirdiğimiz oranda başarılı ve mutlu olan bir ekibiz. Bizim işimiz düşlemek ve sonra onları gece gündüz çalışıp gerçekleştirmek. Bu yüzden burayı İŞYERİ değil bir DÜŞYERİ olarak tanımlıyoruz.

-Çizgi film içeriklerini ve karakterleri oluştururken nasıl ilerliyorsunuz? Destek aldığınız isimler oluyor mu?

Çocuk psikolojisi ve beyin gelişimi özel ilgi alanım olduğu için konu bulmakta zorluk çekmiyorum. Bu arada bu konuda her ne kadar bilgiliyim desem de yine de benim gözümden kaçabilecek konularda uzman desteği ile çalışıyorum ilk günden beri. Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin baştan beri tüm desteği ile projede yanımızda. Ayrıca “eğitim danışmanları” ve “pedagoglar”dan kurulu bir danışma kurulumuz var. Tüm bu süreçlerden sonra bir de TRT'nin drama kurulunun onayından geçiyor senaryolar. Sonra canlandırılıyor. Ben çocukların kendisinden besleniyorum. Parkta, yakınlarımdaki her çocuk benim Pepee'ye katabileceğim güzelliklerle dolu. İzleyici çocuk kendini ve ihtiyacı olan şeyleri görüyor Pepee'de.

-Çizgi film sektörü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türkiye'de bir sektörden bahsetmek için 5-6 senemiz var. Şu an başka kaynaklar ile beslenen, 4-5 çizgi film stüdyosunun varlığı, TRT ÇOCUK'un yerli yapıma verdiği destek, reklam filmlerini tekeline almış 3-4 reklam odaklı animasyon stüdyosu dışında kimseden bahsetmek pek mümkün değil.

-Peki Türkiye’de çizgi film yapmak kolay mı? Maliyet açısından sıkıntı yaşıyor musunuz? Pepee’nin bir bölümü ne kadara mal oluyor?

Türkiye’de bir çizgi film maliyeti oldukça yüksek. Henüz yabancı işler ile ekonomik anlamda mücadele edebileceğimiz bir platformda değiliz. Bizim son dört senemiz, “dünya standartlarında” iş üretebilmeyi öğrenme, o düzeni kurma yani “çizgi film yapım”ını kendi şartlarımız ile keşfedebilmek ile geçti. Şimdi yeni yeni maliyet çalışmalarına odaklanıyoruz. Şu an Dünya devi çizgi film şirketleri 10 dakikalık bir çizgi filmin bölümünü 500 $ civarında kanallara satışını yapıyorken biz aynı kalite ve aynı uzunluktaki yalnızca bir bölümü 150 bin dolarlara üretebiliyoruz. Bu da rekabet gücümüzün hiç olmadığını gösteriyor. Bu anlamda TRT ÇOCUK çizgi filmin cankurtaranlığını üstlenmiş durumda.

-Yeni bir proje üzerinde çalıştığınıza dair haberler okuduk. Biraz bundan bahsedebilir misiniz? Yeni projenizde nasıl bir karakter üzerinde çalışıyorsunuz?

Evet bir dolu düşler var sırada gerçekleştirilmeyi bekleyen. 4. senenin sonunda ikinci projeye başladık. Türkiye'de çok ses getireceğini düşündüğümüz çok özel bir konsept ve Türk halkının bağrına basacağı ikinci karakter için kolları sıvadık. Bu sefer yaş grubumuz 6-9. Yani ilkokul çağı çocukları. İnanılmaz heyecanlı bir doğum süreci var şu an stüdyoda. Bir de 2013'de vizyonu planlanan bir sinema filmimiz var. Eylül’de Pepee'nin anne-çocuk konseptli dergisi çıkacak. Sizin anlayacağınız proje çok, bu nedenle de daha çok çalışmamız gerekiyor hem de çok.

-Gelecekte ne gibi projelerde bulunmak istersiniz/istiyorsunuz?

Çizgi Film yaparak öleceğim gibi geliyor şu an. Çok mutuyum çizgi filmler ve karakterler oluştururken. Canavar gibi bir ekibim var. Onlarla beraber kocaman, sıcacık bir aile olmayı başardık. Düşlediğimiz çok çizgi film var. Onları bir bir hayata geçirmek istiyorum.


Rol aldığı dizi ve oyunlar;

2010'da ATV'de Gönülçelen dizisinde Berrin,

2007'de ATV'de Gözyaşı ÇETESİ adlı dizide Berrin,

2006'da Show Tv’de Hacı adlı dizide gazeteci Zeynep Tandoğan,

2004'de ATV’de yayınlanan “Kurşun Yarası” adlı dizide İSADORA adlı Yunan bir kızı,

2003'de Bir İstanbul Masalı” adlı dizide  “Zeynep”,

2004'te Başrollerini Tarık Pabuçcuoğlu ve Barış Hayta ile paylaştığı “Limonata” adlı Tiyatro oyununda Limonata takma isimli “Yonca” karakterini oynadı.

Televizyonda rol aldığı diğer diziler ise; Hacı (Show Tv) Güz Yangını (Show Tv)Kurşun Yarası (ATV), Bir İstanbul Masalı (ATV), Baba (ATV), Kırık Ayna (Kanal D), Çiçek Taksi (TRT 1), Çaylak (Show Tv) Çifte Bela (Kanal D), Dünya Varmış (ATV), Üzgünüm Leyla (TRT 1), 90-60-90 (ATV), Beşik Kertmesi (Star)

Mavi Jeans, İş Bankası, HSBC, Tarkan Pepsi, P&G Şampuan, Duru Şampuan gibi çeşitli reklam filmlerinde de rol aldım.

2004 yılında kurmuş olduğu yapım şirketi HAYAL DÜNYASI ile 2006 yılında ilk yapımcılık tecrübesini yaşadı. TRT 1 için GÖNÜL SALINCAĞI adlı dizi filmde hem senaryoları yazdı, hem oynadı. 2007 de STAR TV'ye yine PULSAR adlı Türkiye'nin ilk köpek başrollü dizi filminin yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendi.

2007 yılında gerçek hayali olan çizgi film yapımı için hazırlıklara başladı. O güne kadarki tüm birikimlerini yatırarak Düşyeri Çizgi Film Stüdyosu’nu kurdu. Tüm yılı çizgi Film Stüdyosu’nun aktif olarak projeler üretebilecek bir hale gelmesi ile geçirdi.

Pepee adlı bir çizgi film karakteri yazdı. Hikaye ve senaryosunu kurguladı. Konsept tasarımlarını ekip arkadaşları ile yaptı. 2008 yılında ilk çizgi film projesi olan PEPEE'nin yapımına başladı. Pepee'nin yönetmenliğini, senaristliğini ve yapımcılığını üstlendi. 2009'da TRT Çocuk'ta yayınlanmaya başlayan PEPEE kısa sürede Türk çocuklarının sevgilisi oldu. Şimdi tek amacı ömrünün sonuna kadar yaratabildiği kadar çok karakter oluşturup Türk çocuklarının ve dünya çocuklarının gönlünde taht kuracak yapımları onlara armağan edebilmek. Ayşe Şule Bilgiç, 2011 yılında Çizgi Filme yaptığı yatırımlardan dolayı, Eskişehir Genç Girişimciler Sıradışı Genç Girişimci Ödülü’ne layık görüldü.

(KEHKEŞAN)

YORUMLAR 7
  • nyarar 12 yıl önce Şikayet Et
    PEPE. Pepenin kırmızıları çoğalıyor.Evet benim oğlum da severek izliyor.Pepe,bana da "bebe" yi anımsatıyor.İsimler,sert sessiz gibi konmuş sankiArkadaşlar.Niye hep olumsuz eleştiriyorsunuz.Ayşe Hanım kalkmış ne güzel bir proje yapmış.Amaç,çocukları,yabancı çizgi film hegamonyasından kurtarmak.Bir Türk çizgi filmi.Gelenek,göreneklerimiz,özür dilemek,yemek yemesini öğrenmek.Abilik...Elbette hatalar olacaktır.Destek olmak gerekirken,neden her yapılanı yerden yere vuruyoruz?Bakın o eleştirmek yerine,oturmuş bir çizgi film yapmış.Siz de ya yapıcı eleştirin ya da oturun daha güzellerini siz yapın.Şahsım adına,gösterdiği emeği tebrik ediyor,daha da güzellerini yapacağına yürekten inanıyorum.
    Cevapla
  • ahmet kelem 12 yıl önce Şikayet Et
    Pepee ingilizce olarak pipi okunmaz mı?. Bu çocuk filmi bence franzızca seslendirilmeli.Çünkü mesajları ismi karekterleri fransızdan da fransız. Siz pepe diye hiç türk ismi Ya da mehmet diye fransız ahmet diye ingiliz ismi duydunuz mu? İçimizdeki fransız ruhluları yüceltmenin ne alemi var?
    Cevapla
  • Nuh GÜLTEKİN 12 yıl önce Şikayet Et
    Kopya. pocoyo'ya o kadar benziyor ki kopyası olduğunu anlamak için zeki olmaya gerek yok. benim iki yaşındaki kızım önce pepeyi izliyordu minika tv de pocoyo çıkınca pepee diyor. o bile benzerliğin farkında... benzeyebilir ama bunu dürüstçe ifade etmek daha iyi olmaz mı?
    Cevapla
  • Merzuka Çimen 12 yıl önce Şikayet Et
    yabancı çizgi filmlerdeki gibi subliminal mesaj yok!. kim ne derse desin pepee'nin eğiticiliği hiçte azımsanmayacak kadar büyük.benim oğlum pepee'yle çok şey öğrendi.oğlumla oturup bende izliyorum pepee'yi.nerde neden küstüğünü ve sonrasında neler olduğunu anlattığımda oğlum anlıyor ve ona göre davranıyor.biz oğlumla sadece oyun amaçlı küseriz pepee gibi, çok eğlenceli oluyor üstelik.biz eğleniyoruz ve seviyoruz.en azından bir çok yabancı çizgi filmde ki subliminal mesaj içermiyor ki işte bu çok önemli.merak eden arama motorundan çizgi filmlerde subliminal mesaj olarak internetten arasında çocuklara masum görünen şeyler ardında ne öğretiyorlar baksın....
    Cevapla
  • seza sert 12 yıl önce Şikayet Et
    küsmeyi öğretti. bu çizgi film kızıma küsmeyi öğretti artık seyrettirmiyorum. birde kardeşi nasıl oluyorda emeklerken akıcı bir şekilde konuşuyor. pedagojik açıdan yanlış ve olumsuzluklar içeriyor. lütfen çizgiye takılmayalım ve uygun içeriklerle filmi geliştirelim.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Bakan Şimşek'ten enflasyon açıklaması!
Meteoroloji'den Marmara için gök gürültülü sağanak yağış uyarısı!