"İyi insan olamazsan iyi oyuncu da olamazsın"

TRT'de yayınlanan Diriliş dizisinde Ertuğrul Gazi karakteriyle beğenileri toplayan Engin Altan Düzyatan, Zekasını karaktere benzetiyor.

"İyi insan olamazsan iyi oyuncu da olamazsın"
"İyi insan olamazsan iyi oyuncu da olamazsın"
GİRİŞ 21.12.2014 11:27 GÜNCELLEME 21.12.2014 11:27
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

Tarihin önemli bir kişiliği olan Ertuğrul Gazi’yi canlandırıyorsunuz. Bu role hazırlanırken bolca kitap karıştırmışsınızdır… Tabii okudum ve araştırdım. Onun dışında danışmanlarımız var; onlarla uzun süre vakit geçirdik, dersler aldık.

Tarihe meraklı mısınız?

Genel anlamda “Tarih meraklısıyım” diyemem ama dünya tarihine ve dinler tarihine bir ilgim var. Bu alanlarda okurken doğal olarak her döneme giriyorsunuz. Yine de özel olarak bir dönem üzerinde yoğunlaşmamıştım bugüne kadar. Ertuğrul Gazi için özel olarak çalıştık. Bu ön çalışma yaklaşık dört ayımızı aldı.

Bu çalışma sonunda nasıl bir Ertuğrul Gazi’yle karşılaştınız?

Bir kere o dönem ‘Alp’lik diye bir sıfat var ve bu sıfatı elde etmek kolay değil. Belli aşamalardan geçmeniz, belli görevleri başarmanız gerekiyor. O dönemi ya da Ertuğrul Gazi’yi anlamanız için her şeyden önce ‘Alp’lik kavramını çözmeniz gerekiyor. Bir kere ölüm korkuları yok. Onlara göre ölüm bir mertebe. Günümüz insanının ölüm korkusu vardır.

Kapitalist sistem getirir bunu. Korku psikolojisiyle büyütülür ve yaşarız. O dönemde böyle bir şey yok. Ertuğrul Gazi; cesur, gözü kara, yiğit ve zeki. Bunlar ilk göze çarpan özellikleri... 

Benzeyen yanlarınız var mı?

Benim de hayatla ilgili korkularım yoktur. Gerçekten Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmam. Zeki olması da benziyor. O konuda ben de fena değilimdir; zekiyimdir yani...

Dizide bol bol ata biniyorsunuz. Ders aldınız mı?

Ben önceden de ata biniyordum ama bu kadar profesyonel değildim. Üç ay at binme dersi aldık. Hollywood’da çok fazla koreografi yapmış Momak diye bir Kazak ekip var. Enson Herkül ekibiyle çalışmışlar. Koreografimizi onlar kurdular. Onlardan koreografi dersleri ve kılıç dersleri aldık. Kayı Okçuluk’tan da eğitim aldık. 

Bu kadar aksiyonlu bir işin içinde olmak keyifli mi?

Zevkli. Aksiyonlu işleri, adrenalini seviyorum. Ruhumda var bu. Özel hayatımda da sörf yapıyorum, uçaktan atlamayı seviyorum. At üstünde dörtnala koşarken elinizi bırakıp ok atmanız gerekebiliyor. O kadar hızlı gidiyoruz ki at takılabilir ve takılırsa on takla atmadan durmam çok zor. Ama adrenalin de zaten orada. Bunu yapabiliyorsanız daha iyi hissediyorsunuz.

REYTİNG KAYGIMIZ YOK

Reyting kaygısı duyuyor musunuz? Diziler arka arkaya kaldırılıyor çünkü...

Çok büyük bir reyting kaygısı yaşamıyoruz açıkçası. Bu işe başlarken ‘Mutlaka birinci olmalıyız, ikincilik bize göre değil’ gibi bir mantıkla başlamadık. Sadece tarihi en doğru şekilde yansıtıp, o dönemi en doğru şekilde yaşatmak istedik. Yapımcımız Mehmet Bozdağ da bunu istiyordu. Benimle ilk konuşmaya geldiğinde, “Engin Bey, tarihi tam olarak yansıtıp tekrar gün yüzüne çıkartacağız” dedi. Evet, iyi bir yerde olmak istiyoruz tabii ki... Sonuçta çok ciddi bir emek ve yüklü miktarda para harcandı ama her şeyden önemlisi dönemi doğru yansıtabilmekti. Birinci olmak ekstra sevindirici oldu. Bu durum bizi daha çok kamçıladı. Çünkü TRT sonuçta bir kamu kanalı ve özel kanallardaki vahşi kapitalizmin dışında. Birçok arkadaşım özel kanallara güvenemedikleri için herhangi bir işe girmek istemiyorlar; haklılar da... Benim de başıma geldi.

Oyuncular kanallara güvenmiyor mu yani?

Güvenmiyorlar. Konuştuğum arkadaşlarım, “Bir tane daha işim patlarsa artık iş bulamayacağım. Aslında reytinglerimiz hiç kötü değildi” diyorlar. Bakıyorsunuz, gerçekten matematiği de kalmamış işin. Takdir edersiniz ki her işin birinci olması gibi matematik söz konusu değil. Birileri ikinci, üçüncü olacak ki sistem devam etsin.  

Bu rol neden önemli sizin için?

Şimdiye kadar oynadığım rollerden çok farklı. Daha önce TRT’ye dört bölümlük mini bir dizi yapmıştım. Orada da tarihten bir karakteri canlandırmıştım. Bu ikinci tarihi karakterim. Ben oyunculuk mezunuyum ve üniversitedeyken genel olarak hep tarihi karakterleri oynarız. Tarihi karakterlere bünyemiz biraz daha alışıktır. Bunun dışında dünya tarihini değiştirmiş ve 5 bin 500 çadırlı bir obadan dünyanın en büyük imparatorluğunu kurmuş bir karakterden bahsediyoruz. Önemli tabii ki...

İNSANLARA ESKİSİ KADAR GÜVENMİYORUM

Kadınlar sizi çok seviyor ve karizmatik buluyor; farkındasınız değil mi?

Farkındayım evet (gülüyor).

Kadınlara erkeklerle ilgili bir sır verseniz…

Kadınlara tüyo vermek haddime değil. Bu konuyla ilgili benden daha çok şey biliyorlar.

Peki, karşınızdaki kadının samimi olduğunu nasıl anlarsınız?

Erkekler daha basit canlılardır. Biz dümdüz gideriz ama bir kadının A noktasından B noktasına bir sarmaşığı vardır. O yüzden kendini açık etmek istemeyen kadını anlamak bir erkek için çok da kolay bir şey değil. Salak değiliz ama daha saf, daha basit düşünen canlılarız.

Şu an ruh haliniz nasıl?

Emeklerimiz boşa çıkmadığı için ve hemen hemen her kesim tarafından beğenilen bir işin içinde olduğum için mutluyum. Özel hayatımda da mutlu bir dönemimdeyim. Evliliğimde de mutluyum. Genel anlamda gülümsüyorum..

İnsanlara kolay güvenir misiniz?

Bu benim için biraz sıkıntı. Güvenirim ama eskiden daha fazla güvenirdim. Hayatıma daha az insan sokmaya başladım. Güvenim çok kırıldı çünkü. Bir zaman sonra herkesin sizin gibi olmadığını görüyorsunuz; kırılıyorsunuz, üzülüyorsunuz. Bu duruma maruz kalmamak için de hayatınıza daha az insan almaya başlıyorsunuz.

Kimsenin sizi yargılamayacağını bilseniz ne yapardınız?

Gerçekten zor sorular soruyorsunuz.
Çalışmazdım herhalde; yatardım...

HUZURLU HİSSEDİYORUM

Evli olmak nasıl bir duygu?

Huzurlu, mutlu hissediyorum kendimi.
Hayatınızdaki yük yarıya iniyor ve sizi sizin kadar düşünen biri daha giriyor hayatınıza.

Neler yaparsınız birlikte?

Dizi çekimleri neredeyse tüm vaktimi aldığı için beraber o kadar az vakit geçirebiliyoruz ki... Arkadaşlarımızla birlikte oluyoruz. Bir de yeni bir tutkum var; balık tutmaya gidiyoruz.

Eve balıkla dönebiliyor musunuz bari?

Vallahi balık tutabiliyorum. 

Geçerken balıkçıya uğramıyorsunuz yani. 

Ara sıra bakıyorum tuttuklarım yetmeyecek; balıkçıya da uğradığım oluyor yani…

Baba olmak istiyor musunuz? 

Evet istiyorum.

Nasıl bir baba olursunuz?

Babam gibi bir baba olurum. 

Yani...

İlişkilerde mesafe olması gerektiğine inanırım. Osmanlı kültürünün yaşandığı bir aileden geliyorum. Babamızın karşısında kaykılarak oturmayız, toparlanırız. Yeni jenerasyonla bu tarz bir ilişki kurmak zor ama laubalilikten uzak bir baba-çocuk ilişkisini tercih ederim. 

Hülya Koçyiğit ile aranız nasıl?

Hülya Hanım’la vakit geçirmek müthiş. Bir araya gelince sohbetlerimizin yüzde 60-70’i oyunculuk üzerinedir.  

EGO TUZAĞINA DÜŞMEDİM

Eğitimle oyuncu olunur mu, yetenek insanın içinde midir peki?

Bir insanı popüler kültürde izlenebilir bir karakter haline getirebilirsiniz. Ama yetenek konusuna gelince, bence yetenek bu işin yüzde 70’idir.

Ego ünlüler için bir tuzak bence. Siz bu tuzağa düştünüz mü?

Galiba ego tuzağına düşmedim. Bunda eğitimin çok büyük payı olduğunu düşünüyorum. Ben televizyon ya da sinema oyuncusu olmak için yetiştirilmedim; tiyatro oyuncusu olmak için yetiştirildim. Bizi birinci sınıftan itibaren ‘Askeriyeye hoş geldiniz’ diye karşıladılar. O kadar disiplinli bir ortamdı. Orada bize birinci sınıftan itibaren egomuzla hareket etmememiz gerektiği öğretildi. Bir de benim çok hoşuma giden ‘basamakları yavaş yavaş çıkma’ durumum var. Ama bir oyuncunun biraz egoya da sahip olması gerekiyor. Bu bahsettiğim ‘olumlu ego’. Bir oyuncunun egosu olmazsa, oyuncu olmaz. Neden durduk yere insanların karşısına çıkıp kendimi göstermek isteyeyim ki… Demek ki egom var aslında. İnsanların gözünün önünde olmak, beğenilmek istiyorum. Bu bütün oyuncular için geçerli. Bu seviyede tutabilirseniz o zaman müthiş bir şey ego. Ama etrafınızdakileri ezmeye, kendinizi üstün görmeye başladığınız an iş değişir tabii… 

Hayatı ciddiye alır mısınız?

Çok da almıyorum aslında. İçinde kaybolmuyorum. Çünkü kendinizi tamamen kaptırırsanız hayatınız çekilmez olabilir. Yalan hayaller içinde kaybolup gidebilirsiniz. O yüzden üçüncü bir gözle bakarım kendime; ‘ne yapıyorum ben?’ 

Hesap kitapla işiniz yok yani...

Hesap da kitap da program da yapmam. Hayatımla ilgili yarın ne yapacağıma dair bir fikrim yok. Günlük yaşıyorum aslında.  

Hem yakışıklı hem başarılı olmak nasıl bir duygu?

Buna kaptırırsanız çok farklı hislere bürünebilirsiniz ama ben sabah uyandığımda ‘çok yakışıklı bir adamım’ ya da ‘çok başarılı bir adamım’ diye uyanmıyorum. Her normal insanın uyandığı gibi uyanıyorum; her insanın yapmaktan zevk alacağı şeyleri yapıyorum. Biraz daha fazla spor yapıyorum; biraz daha fazla kitap okuyorum; biraz daha fazla film seyrediyorum sadece,

KAYNAK: AKŞAM
YORUMLAR 1
  • gezi 9 yıl önce Şikayet Et
    e bu adam gezide en baslardaydı. şimdi ne oldu
    Cevapla
DİĞER HABERLER
110 Liralık kurabiye satan işletmeci "Şu an maliyetine satıyoruz, zam yapıcaz" dedi
İsrail'den İran'a saldırı: Açıklamalar peş peşe geliyor